'Süreci' doğru anlamak ve sorumluluklar

Forum Haberleri —

Öcalan

Öcalan

  • “Düşman gerçekliği”ni unutmamak ve rehavete kapılmamak an’ın en yakıcı ihtiyacıdır. İçerisinde bulunulan an, kıran kırana bir mücadelenin kazanımı olarak yaratıldı.

MİHRİ YILMAZ

Kürt Özgürlük Hareketi, gerillanın tarihi direnişi ve Kürt halkının Önder Apo etrafında kenetlerek faşizme karşı yürüttüğü mücadelesiyle AKP-MHP ittifakının on yıldır en katı biçimde sürdürdüğü tecrit ve izolasyon siyasetini parçaladı. 23 Ekim ve 28 Aralık’ta gerçekleşen görüşmeler adına henüz süreç denmese de Türkiye-Kürdistan ve Ortadoğu’nun geleceği bakımından “stratejik bir an”dır.

Önder Apo’nun ilk mesajlarına ve en zor koşullar altında üstlenmeye çalıştığı insiyatife bakarak halkların özgürlük kavgasını yürütenlerin yeni devrimci-demokratik görevlerle karşı karşıya olduğunu söylemek de mümkün. 

Bu bakımdan ilk önce bilince çıkartılması ve anlaşılması gereken şudur ki, iradesi kırılan ve geri adım atan taraf devlettir. Bir halk deyişiyle söylemek gerekirse devlet bükemediği bileği öperek tasfiye etmek istediği devrimci sürecin önderi olarak Abdullah Öcalan’ın insiyatif almasına boyun eğmek zorunda kaldı. Bütün bileşenleriyle devlet aklı, bölgede gittikçe derinleşen karmaşık ve çok boyutlu bir kaos aralığında Abdullah Öcalan’ın Türkiye ve Kürdistan’ın en belirleyici siyasal öznesi olduğunu bir kez daha istemeyerek de olsa teyit etmiştir. 

İşte bir kez daha yalnızca Kürt halkı değil Ortadoğu’nun bütün halkları, demokratik kamuoyunun yanı sıra burjuva-saray medyası, siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri, aydınlar ve daha bir çok çevre Önder Apo’nun İmralı’dan göndereceği mesajları bekliyor. Siyasetin eksenini İmralı belirlerken, siyasal özneler de pozisyonlarını Önder Apo’ya ve onun açıklamalarına göre konumlandırmaya çalışıyor.

AKP-MHP ittifakının bütün tasfiyeci yaklaşımlarına ve emellerine rağmen on milyonların gözünü ve kulağını bir kez daha Önder Apo’ya çevirmesi, halkların ve ezilenlerin devrime dönük kesimleri için başlı başına çok önemli bir olaydır. Elbette ki içerisinde bulunulan anı anlamayan, anlamlandıramayanlar da var. Kimi kesimler özel savaş merkezlerinin ve AKP-MHP sözcülerinin psikolojik savaş söylemlerine aldanıp Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadeleyi tatil edeceğini, elli yıllık devrimci birikimini, kazanımlarını, özgür yaşam felsefesini terk edeceğini zannediyor, en azından bu yönü kirli bir propaganda savaşı yürütüyorlar.

Lakin çokça söylendiği gibi “hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.” Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt halkı ve Önder Apo bu mücadele içerisinde nice ateş çemberinden, kuşatmalardan nice badirelerden geçerek özgürlük mücadelesini bugünlere taşıdı. Kürt Özgürlük Hareketi’ne yenilgi, yılgınlık ve teslimiyet biçenler, Önder Apo ile bütünleşen Özgürlük Hareketi ve halk gerçeğinin yarattığı devrimci sonuçlar karşısında şaşırdılar. Bu bakımdan on yıl önceki “görüşme süreci” hatırlansın. Aradan geçen on yılın en büyük kazanımlarından olan Rojava Devrimi, siyasal alanda yaratılan birleşik mücadele partisinin yarattığı demokratik değişim ve yine yenilmeyen gerilla direnişi bu birlikteliğin dolaysız sonucudur. Ve şimdi yine birileri Kürt Özgürlük Hareketi’ne tasfiye senaryosu yazarken, Kürt halkı ve dostları, Önder Apo ve Özgürlük Hareketi’nin etrafında kenetleniyor.

3.Dünya Paylaşım Savaşı koşullarında ve bu savaşın merkezinde Kürdistan duruyorken ve Kuzey ve Doğu Suriye’de halklar devrimi bir model olarak öne çıkmışken Kürt Özgürlük Hareketi, bölgenin en büyük devrimci-demokratik gücü olarak mücadeleyi, yine mücadelenin ihtiyaç duyduğu bütün araçlarla daha da gelişeceği bütün coğrafyalarda kesintisiz sürdürecektir.

Böylesi bir nesnelliğin orta yerinde Özgürlük Hareketi’nin düzen içi bir kuvvete dönüşeceğini var saymak, yine Özgürlük Hareketi’nin halkların özgürlüğünü ve devrimci demokratik değerleri savunmaktan vazgeçerek modern Hamidiye Alayı olacağını düşünmek, elli yıllık mücadelenin pratik sonuç ve etkilerini yanlış anlamak değil, görmemek olacaktır.
Elbette ki içerisinde bulunulan an her şeyden daha çok bir mücadele sürecidir. Ve hiçbir mücadele süreci zaferi önceden garantileyen korunaklara sahip değildir. Faşist AKP-MHP ittifakının içerisinde bulunulan anı özgürlük mücadelesini zayıflatan, Özgürlük Hareketi’nin ve Kürt halkının her düzey ve biçimdeki örgütlü varlığını tasfiye edeceği bir sürece doğru evriltmek isteyeceği açıktır. Kaldı ki bu yönlü uğursuz amaçlarını saklamıyor, ayan beyan ilan ediyorlar.

Lakin içerisinde bulunan anı yalnızca devletin ajandasına bakarak değerlendirmek, devrimci olmayan ve egemen devlet aklını esas alan bir yaklaşımdır, devrimci olanakları görme şansı yoktur. Ama bütün direngen varlığıyla bir devrimci inisiyatif var ve devrimci tutum bu inisiyatife dönük olmalıdır.

Akılda tutulması gereken bir diğer önemli husus ise, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesinin mevcut siyasal rejimin ancak köklü bir şekilde dönüştürülmesiyle mümkün olduğudur. Açık ki faşist AKP-MHP ittifakı bu haliyle özgürlük mücadelesinin demokratik değerlerini içine alamaz. Aldığı durumda ise rejimin zor aygıtları gevşemek, katı tekçi zihniyetini değiştirmek zorundadır. Bu da devrimci-demokratik muhalefete geniş bir alan açar, özgürlük mücadelesi daha keskinleşmiş olarak devam eder.

Burada önemli olan demokrasi ve özgürlük güçlerinin rolünü doğru anlaması ve oynamasıdır. Özgürlük mücadelesi içerisinde en çok kullanılan kavramlardan birisi olarak “düşman gerçekliği”ni unutmamak ve rehavete kapılmamak an’ın en yakıcı ihtiyacıdır. İçerisinde bulunulan an kıran kırana bir mücadelenin kazanımı olarak yaratıldı. Özgürlük Hareketi de yaptığı çağrılarla herkesi daha kapsamlı bir mücadeleye davet ediyor. Önder Apo’nun tarihi rolünü daha rahat oynaması ve an içindeki olanakların kalıcı bir başarıya dönüştürülmesi ancak daha büyük mücadelelerle mümkündür.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.