Almanya ırkçı ruhunu mu tazeliyor?
Forum Haberleri —
- İnsanlık mültecilerin yaşadığı zulme alışmış durumda. Birçoğu çaresizce bu düzeni kabul etmiş olsa da Almanya, 'braune Geist' dedikleri ırkçı ruhunu tazeleyerek mültecilere ve yabancılara karşı üslubunu gün geçtikçe sertleştiriyor.
GÖZDE GÜLER
"Avrupa’nın dış sınırlarında, erkeklere nazaran kadınlara ve çocuklara öncelik tanımamız lazım. Bu Hristiyan hayırseverliğinin (nächtenliebe) temel ilkesidir." Böyle dedi Hristiyan Demokrat Parti (CDU) milletvekili Jens Spahn. Hayırseverliğin temel ilkelerinden bahsetmeden önce, Avrupa Birliği (AB) dış sınırları yasalarının sertleştirilmesini talep etti. Yazdığı bir tweette, dış sınırları havalimanlarına benzeten Spahn, "Pasaportu olmayanları gerekirse havalimanlarında olduğu gibi şiddetle geri gönderebilmemiz lazım" diyor. Spahn'ın atladığı ufak bir detay var ki o da; gelenlerin ne pasaportunun ne de bir uçağa binecek maddi gücünün olması. Zaten olmadığı için bu yolu, 'umutlar kıtası' Avrupa’ya göç etmeyi tercih ediyorlar.
Geçtiğimiz çarşamba, iltica başvurusu reddedilenlerin sınır dışı işlemlerinin hızlandırılmasını öngören yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’ndan geçti. Yasanın uygulanabilmesi için Federal Meclis tarafından da onaylanması gerekiyor. Bu yeni yasa şu demek oluyor; iltica eden kişiler, iltica sürecinde geçici oturma izinleri olsa dahi işledikleri suçlar sebebiyle mülteci hapishanelerinde (sınır dışı için kullanılan hapishaneler) tutulabilir. Bir suça karışmış mültecinin ailesi, akrabaları veya oda arkadaşı, suça karışmamış dahi olsa sınır dışı edilebilir. Polisin arama yetkilerini genişleten yasayla, artık polis arama izni olmaksızın odalara girme hakkına sahip olacak. Mültecilelerin gözaltı süresinin ise 10 günden 28 güne çıkarılması düşünülüyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi, FragDenStaat'ın haberine göre; Alman devleti mültecilerin Alman Ceza Yasası’ndaki 129'uncu maddeden sınır dışı edilmesi planlanıyor. Bu da şu demek; bir mülteci daha iyi bir gelecek için bir çevre eylemine katılsa dahi devlet bunu siyasi eyleme katılmak olarak değerlendirip kişiyi sınır dışı edebilecek. Bu, düşüncesini özgürce ifade edebilmek için ülkesini terk etmek zorunda kalan özellikle aydın gençler için sağcı devlet zihniyetinin sunduğu kaçırılmaz bir 'imkân'.
İnsanlığın üvey evlatları
Avrupa ve Almanya'da yabancılar Libya kıyısında her gün yaşanan insanlık ayıbına susarken İsrail devletinin Gazze'de gerçekleştirdiği katliamlara karşı sokakları dolduran Müslüman grupların da tüm bu gelişmeler karşısında sessizliğini koruması mültecilerin insanlığın üvey evlatları olduğunu gösteriyor.
AB, 2017’den bu yana, Libya kıyılarında çalışan 'güvenlik' elemanlarını taşıdıkları kalaşnikofa kadar finanse ederek yaklaşık 100 milyon euro’dan fazla yatırım yaptı. Maddi desteğin yanı sıra sahil güvenliğin silah eğitimine de destek sağladı. Her gün yüzlerce mülteciye acımasızca pullback dedikleri geri itme yöntemini uygulayarak onları göz göre göre ölüme terk ediyorlar. Kıyılarda zindanlara atıp işkence uyguluyorlar. Tüm bunlar AB'nin destekleri sayesinde oluyor.
FragdenStaat'ın haberine göre; Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (Frontex), 30 Temmuz 2021 tarihinde 20 kişilik bir botu pullback yöntemiyle itiyor ve bu kişileri zindanlara atıyor. Akdeniz'de faaliyet gösteren bir Alman sivil toplum kuruluşu olan Sea-Watch, pullback yöntemini uygulaması nedeniyle Frontex'i mahkemeye verdi ve konuya ilişkin yasal süreç devam ediyor. Ayrıca Frontex, hazırladığı raporları gizli tutmasıyla da Sea-Watch, Amnesty ve diğer büyük sivil toplum örgütleri tarafından eleştiriliyor.
Sivil toplum örgütleri, Libya kıyılarında görevlilerin insan kaçakçılarıyla birlikte çalıştığını ve Frontex'in de buna göz yumduğunu birçok kez duyursa da AB sessiz kalmayı seçiyor. Libya Mülteci Sözleşmesi'ni imzalamayan AB, susma hakkı varmış gibi davranıyor.
İnsan psikolojisi çabuk alışır. İnsanlar, mültecilerin yaşadığı zulme de alışmış durumda. Birçoğu çaresizce bu düzeni kabul etmiş olsa da Almanya, 'braune Geist' dedikleri ırkçı ruhunu tazeleyerek yükseltiyor. Meclis ise mültecilere ve yabancılara karşı üslubunu gün geçtikçe sertleştiriyor. Bununla da kalmayıp polise verilen yetkilerle toplumu bölüyor. Yabancılar, özelikle Müslüman ülkelerden gelen yabancılar öfkeli. Gazze'ye destek veren insanlardan, bu politikaları fırsat bilip cemaat örgütlenmesi adına kullananlara kadar herkes öfkeli.
Almanya, Spahn'ın bahsettiği ve zaten hiçbir zaman çok da yakın olmadığı 'nächstenliebe'den (hayırseverlik) gün geçtikçe daha çok uzaklaşıyor.