Bir direniş, bir yaşam: Halil Ateş (Ap Xelil)
Forum Haberleri —
- Belki de hayatın en derin sırrı, zorluklar karşısında boyun eğmemekte saklıdır. Yıkılmadan, yılmadan, acının ve hasretin altında bile dik durabilmek... Halil Abi’nin hikâyesi, insanın her koşulda direnç gösterebileceğinin ve onurla yaşayabileceğinin canlı bir kanıtıdır.
ŞAHİN KUCİN
Halil Abi’nin hayatına baktığımızda, yalnızca bir insanın değil, koca bir halkın acılarına, özlemlerine ve direnişine tanıklık ederiz. Sürgünler, zindanlar ve ömrünün her anına sinmiş bir hasret… Bu hikâye, bireysel bir yaşam öyküsü olmaktan çok daha fazlası; toplumsal bir mücadele, insan varoluşunun en derin sancılarına açılan bir penceredir.
Halil Abi’nin yaşamı, sürgünler ve zindanlarla çevrili bir yalnızlık denizinde geçen, hasret dolu bir yolculuğun öyküsüdür. Ama bu hasret yalnızca bir coğrafyaya, bir memlekete duyulan özlem değildir. Dersim’e duyduğu özlem, aslında insanın ait olma, köklerine dönme ve kendi varlığını bulma arzusunun en keskin tezahürüdür. Dersim, onun için yalnızca bir yurt değil; sürgün edilmiş ruhunun özüne kavuşmayı beklediği, bir hayalin adıdır.
1990’larda, Kürt kelimesinin bile büyük bedeller gerektirdiği bir dönemde, Dersim gibi bir yerde Halkların Demokratik Partisi’nin (HADEP) kuruluşu için en büyük çabayı gösteren insanlardan biri Halil Abi’ydi. Zaten bu mücadelenin ağır bedellerini hayatının geri kalanında ödeyecekti. Ancak bu bedeller onun direncini, onurunu ve adalet mücadelesine olan inancını asla sarsmadı. Onun için bu yol, yalnızca siyasal bir mücadele değil, insan olmanın, varoluşun onurla yeniden inşasıydı.
İnsan yolculuğu çoğu zaman acıların ve zorlukların ördüğü dar bir patikadır. Ancak, bu dar patikada gösterilen direnç, insanın gerçek varoluşuna ulaşmasındaki en kıymetli adımlardır. Halil Abi, bu patikada adım adım yürüyerek, ödediği ağır bedellerle kendini yeniden ve yeniden inşa etti. Zorluklar altında ezilmek yerine, o yükü onurla taşımak, bir insanın en büyük zaferi değil midir? İşte bu zafer, Halil Abi’nin her anında saklıdır.
Gerçek anlamlara ulaşmak için, belki de mücadelelerin sona erdiği, hasretin dinmeye başladığı o son menzili beklemek gerek. Ancak o zaman, hayatın tüm acılarının, sürgünlerinin ve hasretlerinin ardındaki hakikatlere bir adım daha yaklaşırız. Halil Abi’nin Dersim’e duyduğu özlem, yalnızca toprağa duyulan bir hasretin çok ötesindedir. Bu, insanın en derin ihtiyacı olan "ait olma" ve köklerine kavuşma arzusunun ta kendisidir. Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ta yazdığı gibi: “Bir insan, yaşadığı toprağın altında kendi ölüsü yoksa, o toprak o insana ait değildir.” İşte, Halil Abi’nin yıllarca içinde taşıdığı bu derin hasret, yalnızca bir memleket özlemi değil, köklerine dönme arayışının bir yankısıdır.
İnsanın gerçek gücü, acılara karşı gösterdiği direnişte saklıdır. Hayatın ağırlığını sırtında taşıyabilmek, ezilmeden, pes etmeden dimdik durabilmek... Halil Abi, sürgünlerin ve zindanların ağır gölgesi altında bile onurundan asla ödün vermedi. Onun bu duruşu, yalnızca bir bireyin direnişi değil; insanın kendini aşma çabasının en çarpıcı örneklerinden biridir. Nietzsche’nin dediği gibi, “Acı çeken bir varlık olarak insan, kendini aşmayı öğrenir.” Halil Abi de çektiği her acıyla, ödediği her bedelle kendi varoluşunu bir kez daha inşa etti. Onun direnişi, insanın en temel erdemlerinden biri olan onurla yaşamayı öğretti bize.
Belki de hayatın en derin sırrı, zorluklar karşısında boyun eğmemekte saklıdır. Yıkılmadan, yılmadan, acının ve hasretin altında bile dik durabilmek... Halil Abi’nin hikâyesi, insanın her koşulda direnç gösterebileceğinin ve onurla yaşayabileceğinin canlı bir kanıtıdır. Belki bu dünyadan göçen ruhlar, nihayetinde, hasretin bittiği, mücadelenin sona erdiği bir menzilde huzura kavuşurlar. O menzil, tüm anlamların ve özlemlerin nihai buluşma noktasıdır. Halil Abi’nin yolculuğu da belki o menzile bir adım daha yaklaşmıştır şimdi.
Devrin daim olsun Halil Abi. Senin hikâyeni, mücadeleni ve onurlu duruşunu hep hatırlayacağız.