Kayyum politikasının arka planı

Forum Haberleri —

Kayyım protestosu

Kayyım protestosu

  • Kayyum politikalarının Türkiye’nin demokratik temsil sistemi üzerinde de ağır sonuçları vardır. Seçimle iş başına gelmiş yerel yöneticilerin yerine kayyum atanması, halkın seçme iradesini yok saymakta ve Kürt halkının kendi sorunlarını çözme, yerel yönetimlerde söz sahibi olma isteğini engellemektedir.

RIZGAR ZAG

Türkiye’nin siyasi arenasında uzun yıllardır süregelen bir sorun olan Kürt halkının varlığına ve iradesine yönelik baskılar, AKP-MHP koalisyonu altında yeni ve daha baskıcı bir boyut kazanmıştır. Mardin, Batman ve Halfeti gibi belediyelere atanan kayyumlar, Kürt halkının iradesini hiçe sayarak seçilmiş temsilcilerini devre dışı bırakmaktadır. Bu atamalar, yalnızca belediyelere yönelik bir müdahale değil, Kürt halkının kimliğini koruma, kendini yönetme ve geleceğini inşa etme iradesine karşı bir saldırı olarak görülmelidir.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi yaklaşık 50 yıl önce, eşitlik, adalet ve özgürlük talepleri ile başlayan uzun soluklu bir direnişin mirasıdır. Bu direniş 100 yıllık sömürgeciliğe karşı en güçlü toplumsal mücadeleyi örerek Kürt ulusal bilincini de geliştirmiştir. Kürdistan Özgürlük Hareketi, Kürt kimliğini tanımlama, varlığını koruma ve gelecek nesillere bağımsız bir kimlik bırakma mücadelesi içinde, tüm barışçıl çözüme yönelik çağrılarına rağmen devlet tarafından savaş ve baskı politikalarıyla karşılanmıştır. Kürt halkı, kendi kimliğiyle özgür bir yaşam talep ederken, bu talepler baskı ve şiddet yoluyla bastırılmaya çalışılmış; diyalog yerine askeri yöntemlerin tercih edilmesi, toplumda derin yaralar açmıştır. Bu baskı politikaları, sadece Kürdistan Özgürlük Hareketi'ni değil, aynı zamanda halkın kendi kaderini tayin etme hakkını da hedef almıştır.

Kayyum politikalarının Türkiye’nin demokratik temsil sistemi üzerinde de ağır sonuçları vardır. Seçimle iş başına gelmiş yerel yöneticilerin yerine kayyum atanması, halkın seçme iradesini yok saymakta ve Kürt halkının kendi sorunlarını çözme, yerel yönetimlerde söz sahibi olma isteğini engellemektedir. Halkın iradesine bu şekilde müdahale edilmesi, sadece siyasal temsili değil, Kürt halkının kültürel mirasını, dilini ve tarihini de tehdit etmektedir. Bu durum, Kürtler nezdinde barışçıl çözüme olan güveni sarsmakta ve toplumsal barışı imkânsız hale getirmektedir.

Kürt halkı, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana sistematik bir inkâr ve asimilasyon politikasıyla yüzleşmektedir. Katliam, işkence, tutsak etme, zorunlu göç, köy boşaltma, dil yasakları gibi yöntemlerle devam eden bu baskı, Kürt halkını sindirme çabalarının bir sonucu olarak uygulanmıştır. Ancak bu süreç, aynı zamanda Kürt halkının kendi kimliğini koruma ve direnişini sürdürme bilincini de güçlendirmiştir. Kürdistan Özgürlük Hareketi bu baskılar karşısında onurlu bir direnişi temsil ederken; Kürtlerin varlık mücadelesi halkın kendi iradesini sahiplenme azmini de göstermektedir. Halkın kendi geleceğini belirleme hakkına yönelik bu türden saldırılar, Kürtlerin kendi kaderini tayin etme isteğini daha da güçlendirmiştir.

Kürdistan Özgürlük Hareketi yalnızca Kürtlerin değil, bölgede yaşayan tüm halkların kardeşliğini savunan bir anlayışı temsil etmektedir. Silah ve baskı yerine adalet, eşitlik ve barışa dayalı bir düzen tüm toplumun yararınadır. Kürt halkının kendi kaderini belirleme hakkını kabul etmeyen bir yaklaşım ise, sadece baskı ve çatışmayı sürekli kılmaktan öteye geçemeyecektir.

Türkiye’de Kürt halkına yönelik bu baskı politikalarının sona ermesi, yalnızca Kürt halkının değil, tüm Türkiye halklarının ortak demokrasi mücadelesi anlamına gelmektedir. Kürtlerin kendi kültürel, siyasal ve toplumsal haklarını savunabilmelerinin önündeki engeller kaldırılmadıkça; özgürlük, adalet ve kalıcı bir demokrasi de sağlanamayacaktır. Bağımsız ve demokratik bir Kürdistan, sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda tüm bölgenin geleceği için bir umut ışığıdır. Kürt halkı ve Kürdistan Özgürlük Hareketi bu baskılara karşı boyun eğmeyerek, kendi iradesine sahip çıkmaya ve barışçıl çözüm yolunda ısrarcı olmaya devam edecektir. Zulme karşı direniş Kürtlerin değişmez ilkesi ve tutumudur. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi zafere ulaşıncaya kadar Kürtlerin geri adım atmayacağını da dost düşman herkes anlamalıdır. Teslimiyet ve ihanete karşı direniş Kürtlerin tek kurtuluş yoludur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.