Kürt belgeselleri yapmak
Forum Haberleri —
- Mücadelenin başarısı büyük oranda kalıcılaşmasına bağlı. Kalıcılaşma; yorumlama, değerlendirme, anlamlandırma ve temsil etmeye bağlı olduğu kadar belgelemeye de bağlıdır. Eğer Kürdistan’da yaratılan tüm değerleri belgeselleştirebilirsek başta Kürt sineması olmak üzere birçok çalışmaya da belge, zemin ve imkan sunmuş oluruz.
Rênas BÊRITAN
“Söz uçar yazı kalır” diye bir söz vardır. Büyük oranda doğruluk payının yanında son bilimsel gelişmeler, nasıl ki “tarih Sümerlerle başlar” sözünü sorguluyorsak bu sözü de kimi yönleriyle sorgulamamıza yol açıyor. Tüm var oluşları yalnızca yazıya veya belgeye bağlarsak yaşamda meydana gelen tüm var oluşları inkar etmiş oluruz. Artık insanın doğarken boş bir kağıt misali hiçbir bilgiye sahip olmadığına inanmıyoruz. Çünkü tüm yaşanmışlıklar canlı veya toplumsal hafızada genetik olarak kodlanır ve sonraki kuşaklara duygusal zeka yoluyla geçer.
Tüm bu gerçekliğe rağmen yazının veya belgenin kendisi öneminden hiçbir şey kaybetmez. Mezopotamya ve Kürdistan topraklarında doğup büyüyen, müzik eğitimini Fransa’da gören, büyük Ermeni müzikolog Gomidas Vartabed, doğduğu ve büyüdüğü topraklara gelip eşek sırtında köy köy dolaşıp binlerce Ermeni, Kürt, Arap vb. müziğini notaya dökerek belgelememiş olsaydı büyük ihtimalle başta Ermeni müziği olmak üzere Mezopotamya ve Kürdistan’da yaşayan halkların birçok müzik eseri günümüze kadar ulaşamayabilirdi. Şayet bu olmamış olsaydı yapılan tüm bu müzik eserlerinin ruhu ve duygusu tümden kaybolmayıp bu halkların toplumsal hafızasında var olmayı sürdürür ve başka müzik eserlerinde yansımasını bulurdu. Ama belgelenip günümüze kadar ulaştırılması da bu alanda muazzam gelişmelerin yaşanmasına da imkan sunmuş oldu.
Belgenin önemine ilişkin, 1970’ten sonra dünyanın neredeyse her yerine giderek çektiği fotoğraflarla insanlığa bir dünya belge sunan Brezilyalı fotoğrafçı Sebastiao Ribeiro Salgado’nun yaşamını ve fotoğraflarını anlatan “Toprağın Tuzu” belgeseli izlenmeye değerdir. Bu fotoğraflarıyla 20. yüzyılın son çeyreğinde dünyanın birçok yerinde vahşet düzeyine varan birçok katliamı, yaşanmışlığı ve toplumsal acıyı belgelemenin yanında, yine dünyanın değişik yerlerinde yaşayan doğal toplumların en doğal hallerini ve doğayı belgeleyebilmiştir.
15 Ağustos Atılımı’nın 40. yıldönümünü geride bıraktığımız günlerde sinemacı İlham Bakır’ın "Agit" belgeselini yaptığı basına yansımıştı. Bu çalışmanın 15 Ağustos hamlesinin 40. yıldönümüne denk gelmesi özellikle vurgulanmıştı. Hakkını vermek koşuluyla 15 Ağustos ve "Agit" belgeselinin yapılmasını en büyük kutsal çalışmalardan biri olduğunu belirtmeliyiz. Çünkü büyük komutan Agit yoldaşın öncülüğünde geçekleşen 15 Ağustos Atılımı’yla birlikte diyebiliriz ki Kürt halkının kaderi değişmiş oldu. Yok oluşun eşiğine gelmiş olan ve uçurumun tam kenarında duran bir halk, bu atılımla birlikte yeniden dirildi, ayağa kalktı ve 40 yıl boyunca neredeyse aralıksız bir biçimde savaşmaktadır. Kürdistan’da bu atılımın kendisi ve öncüsünün belgeseli yapılmayıp da neyin belgeseli yapılabilir?
Agit! Kürtçede yiğit anlamına gelir. Bir de Kürdistan’da Agit’leri yaratan bir mücadele kültürü vardır. Bu mücadele, isimleri ve hatta ulusları farklı da olsa birçok Agit yaratmış oldu. Elbette Agit belgeselini yapmak önemlidir. Bir de Agitlerin belgesellerinin de yapılması gibi bir görevle de karşı karşıyayız. Bu görev yapılmaz ve yerine getirilmezse ne olur? Tabii ki Agitlerin yaratmış olduğu direniş ve mücadele kültürü kaybolmaz, toplumsal gerçeklikte varlığını sürdürür. Ama yine de bu konuda yetersiz de olsa kimi çalışmaların yapıldığını belirtmeliyiz. Yapılamayanlara göre yapılanlar denizde damla misali. Yani belgeselciliğin geliştirilmesi konusu önümüzde büyük ve kocaman biri görev olarak durmayı sürdürüyor.
Bundan 50 yıl önce Kürtler için her şey bitik, her şey yitik bir vaziyetteydi. Ama 50 yıllık mücadelenin diriltip yarattıklarını düşündüğümüzde hangi yöne baksan inanılması güç bir belgesel konusu karşımıza çıkar. Mücadelenin başarısı büyük oranda kalıcılaşmasına bağlı. Kalıcılaşma; yorumlama, değerlendirme, anlamlandırma ve temsil etmeye bağlı olduğu kadar belgelemeye de bağlıdır. Eğer Kürdistan’da yaratılan tüm değerleri belgeselleştirebilirsek başta Kürt sineması olmak üzere birçok çalışmaya da belge, zemin ve imkan sunmuş oluruz. Bu yüzden Kürdistan’da belgeselciliğin gelişmesi çok önemlidir.
Bu konu bir iki kişinin bireysel çabalarıyla değil, yaşamını ve kendisini belgeselciliğe adamış, bu işi maddi kazanç ve hiçbir karşılık beklemeden yapan, yaratıcı, gözü pek, mücadeleci ve fedakar insanlar ordusunu yaratmayla sağlam bir adım atmış oluruz. Şu ana kadar yapılanlar bundan sonra yapılacak olanların provası niteliğindeydi diyelim. Bu konuya ilgisi olan, uğraşmak isteyen ve belgeselciliği Kürdistan’da geliştirmeye aday insanların öne çıkarak sorumluluk almaları gerektiğini ısrarla ve inatla belirtelim.