Şimdi ve sonra

Forum Haberleri —

Devlet Bahçeli/foto:AFP

Devlet Bahçeli/foto:AFP

  • Bahçeli birden "barışçı" kesildi. Anlaşılan kimi hesapları Kürt’ün dağlarında tutmadı ve bu nedenle yeni söylemlere başvurma gereğini duydular. Bundan sonra barış ve savaş gerçekliğinin eskisi gibi olmayacağını Kürtler iyi biliyor.

RUŞEN TUTKU

Dünya iki büyük kanlı savaşı gördü, yaşadı. Milyonlarca insan kaybı, kentlerin yıkımı ve doğa üzerinde büyük tahribatları bıraktı. Bu savaşların yaraları halen bir biçimiyle toplumların hafızalarında canlı, kabuk bağlamamışlığıyla derin sızıların nedeni. Kan akmaya devam ediyor. Tarih ve şimdi kime neyi anlatacak bilinmez, elleri kanlı, analitik aklın güçleri halen dünya ve toplumlara kendi çıkarları doğrultusunda biçim verme hesaplarında. Birilerini çatıştırarak yorgun, yıkık ve kendilerine muhtaç bırakarak söz söyleme gereğini duyduklarında bağırıyorlar. Bağırıyor ve "barış" havarisi kesiliyorlar. Dünyanın biçimsizliği böyle bir iklimde şekillendiği bilinendir. Ulus- devlet mantığı ve pratikleşen haliyle böylece yeni bloklar oluşturdu.

Kapitalist sistem Ortadoğu’da İsrail ve Arapları parçalayarak 22 ulus- devleti ortaya çıkarttı. İsrail’i ve Arap devletlerini ortaya çıkaran aynı sistemdir ve çatışacak konuma getiren yine bu çarkın dişleri. Tarih bu anlamda kanlı ve günahkar. Kendi çıkarları için böyle kanlı süreçlerin ortamını yaratıp bir şekliyle yönetmek egemenlikçi anlayışın acımasızlığı olmalı. Başını ABD’nin çektiği Ortadoğu dizaynı halklar için katlanarak yeni tahribatlara neden oluyor. İsrail- Filistin çatışması uzun yıllar devam etti. Ancak barış ya da iki devletli çözüm tam sağlanamadı. FKÖ’yü zayıflatmak, tasfiye etmek için İsrail'in yönlendirmesiyle Hamas teşkilatını kurdular. Zamanla bu güçlendi ve İran'ın desteğiyle Filistin’de seçimle tam söz sahibi oldu. Dönem dönem bu yönlendirmeye açık teşkilat İsrail'e saldırılar düzenlese de kapsamlı bir şavaş ortamı yaşanmadı. Ancak Hamas’ın 7 Ekim 2024 tarihindeki saldırısı var olan gerginliği geniş bir alanı kaplamaya başladı. Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaşandığı Ortadoğu merkezli bir süreçte Hamas’ı harekete geçiren güçlerin niyetleri Filistin halkının mücadelesi olduğu kaygısı olmadığı kesin. Anlaşılan bu teşkilatı harekete geçiren başta Türkiye ve İran devletleridir. İran, devlet ve siyaset geleneğinde tecrübeli. Kedilerine yönelik olası müdahaleleri hep kendi dışında tutma konusunda ustaca hareket ediyor. Yine Türkiye Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme konusunda dışlandığını biliyor. Özellikle enerji koridoru şimdiye kadar Türkiye üzerinden Avrupa’ya çıkıyordu. Başta ABD olmak üzere egemen güçler bu konuda tavır koydular ve enerji yol güzergahını İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’dan Avrupa’ya ulaştırmak istiyorlar. Türkiye kötü adam pozisyonuna girip oyun bozanlık yapma taktiğine yine başvurdu. Ancak bu kirli siyaset savaşın devam ettiği alanlarda binlerce insan ölümü, kentlerin yıkımı ve daha fazla istikrarsızlığa neden oldu.

İsrail şimdi adeta yol temizliğini yapıyor ve hiç bir sınır tanımıyor. Lübnan ve Suriye’de konumlanan Hizbullah merkezlerine en gelişkin silahlarla saldırmaya devam ediyor. İsrail ve destekçilerinin güncellenen hedeflerinde yeni sınırların çizilmesi konusunda nasıl bir tartışma, hatta stratejik kararları var bilinmez, mevut sınırların kimi halkların iradesi dışında çizildiği biliniyor. Bunun başında Ortadoğu’nun en eski ve uygarlık taşıyıcısı Kürt halkı olduğu tartışmasızdır. Kürt halkı Özgürlük Hareketi’nin öncülüğünde yarım asırdır varlığını kabul ettirme mücadelesini veriyor. Bu gerçeklik artık Kürt ve Kürdistan gerçekliğini görünür kılmış, Ortadoğu üzerinde yapılacak hesaplar olduğunda Kürt halkının iradesi dikkate alınmak durumunda olduğu açıktır.

Ortadoğu merkezli Üçüncü Dünya Savaşı Kürdistan halkının kaderini belirleyecektir. Böyle bir ortamda ne kadar örgütlü, çağı doğru okuyan olursa kazanım sahibi olur. Stratejik, taktik ve ideolojik olarak hedeflerinden sapmamak önemli. Kürtler paradigma sahibi ve savundukları tarihsel değerlerin toplamı olarak üçüncü çizgiyi savunuyorlar. Karşıt güçlerin birinin yanında yer almayacak, demokratik modernite perspektifli özgürlükçü çizgide ısrar edecektir.

Şimdi ve sonranın hesaplarını herkes yapmak durumundadır. "İnsan iradesi ancak şimdiye müdahale edebilir. Dolayısıyla tarih ne kadar şimdiyse, o kadar kendisine müdahale edebilir. Şimdi’nin olağanüstü yaratıcı an değerini kavramadan, hiçbir özgün toplumsal inşa gerçekleştirilemez. Ne tarihin emrindeki bir iradesiz olmak, ne de şimdinin tarihten kopuk sorumsuzu olmak toplumsal hakikatle yaşamanın ilkesel ifadesi olabilir." Tarih, an ve geleceğin diyalektiğini doğru anlayıp yorumlamak günümüz karmaşasında daha bir önem taşımaktadır.

Üçüncü Dünya Savaşı giderek yayılıyor ve anlaşılan Türk devletini tedirgin etmiş ve hatta germiştir. Savaşın sınırlarına dayandığını, tüm sıcaklığıyla hissedince ilk ayaklarına gideceği yer yine Kürtler olduğu görüldü. Dünün soykırımcısı, Bahçeli birden "barışçı" kesildi. Anlaşılan kimi hesapları Kürt’ün dağlarında tutmadı ve bu nedenle yeni söylemlere başvurma gereğini duydular. Bundan sonra barış ve savaş gerçekliğinin eskisi gibi olmayacağını Kürtler iyi biliyor. Söylemlerin içi doldurulmadan, pratik adımlar atılmadan güven olmaz. Eğer amaç normalleşme ve ortamı yumuşatmaya yönelikse bu taktisel yaklaşımdan medet uman olmayacaktır. Eğer samimi bir yaklaşım varsa ilk önce İmralı’daki mutlak tecride bir an önce son verilmelidir.

Özgürlük Hareketi ve Önderliği yıllardır Üçüncü Dünya Savaşı’ndan bahsediyor. Kürdistan’ı işgal eden devletler ısrarla bunu görmek ve duymak istemediler. Özgürlük mücadelesi  söylemlerinde haklı çıktı. Pratikte savaşanlar iradelerini ayaklandırarak tüm öldürücü silahlara rağmen dağları zirve bildi ve buna göre hareket etti, ediyorlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.