Dizayn operatörleri asıl muhatabı hala görmezden geliyor
Forum Haberleri —
- Son günlerde AKP-MHP faşist blokunun geliştirdiği söylemlerden de anlaşılıyor ki geçtiğimiz yıldan bu yana başlayan yeni dizayn döneminde de sömürgeci Türk devletini korkutan en büyük etken Önder Apo liderliğindeki devrimci çizgidir.
ALİ GÜNDEM
Ortadoğu özellikle 1990'lardan günümüze tam anlamıyla bir kan deryasına dönmüş durumda. Reel sosyalizmin çöküşüyle başlayan yeni dizayn sürecinin ilk adımı ABD'nin öncülüğünde Saddam faşizmine dönük başlatılan 1. Körfez Savaşı ile atıldı. Bu adımın görünen amacı Saddam rejimine son vermekti. Ancak bu savaş, Saddam iktidarına son verilmeden bitirildi.
Buradaki asıl hesabın PKK ile bağlantılı olduğu uluslararası komplo süreci ile açığa çıktı. PKK'nin bölgesel bir güç olarak varlığını hissettirmesi, dizayn operatörlerini Saddam iktidarına son vermeden emellerine ara vermesini beraberinde getirdi. Bu sürecin devamı Önder Apo'ya dönük uluslararası komplonun ardından geliştirildi. Hegemonik güçlerin söz konusu dönemdeki en güçlü partneri NATO'nun 2. büyük askeri gücü olan Türk devletiydi. ABD'nin başını çektiği güçler 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarak Avrupa'ya geçen Önder Apo'yu, uluslararası bir komplo sonucunda 15 Şubat 1999'da Türk devletine teslim ettiler. Bu arada işbirlikçi Kürtlük hortlatıldı; bu kesimler bölge devletleri ile hegemonik güçlerin kontrolüne alındı. Bu gelişmelerle bağlantılı olarak Önder Apo'ya dönük uluslararası komplo sonrasında Kürdistan Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek istendi.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Kürdistan Özgürlük Hareketi amansız bir direniş ile önce tasfiyeyi tasfiye etti. Peşi sıra direnişi Kürdistan'ın dört bir yanına yayarak milyonların kalbinde yer etti. Bu direnişin mimarı olan Önder Apo ise İmralı'da yüzyılın direnişini yaşama geçirdi.
Hegemonik güçler ile bölgesel işbirlikçileri, sadece Kürdistan Özgürlük Hareketi ile Önder Apo'ya dönük politikalarında yanılmadılar. Bölgeyi dizayn hesabını tutturmada da yanıldılar. Bölgesel çıkarları çelişen devletlerin rekabeti nedeniyle Irak savaşın göbeğinde kaldı. Daha sonradan DAİŞ'e dönüşecek selefi örgütler başlangıçta orta Irak, ardından Irak'ın tamamı ile Suriye'de ağırlıkla Sünni Müslümanların ve bölge devletlerinin, özellikle de T.C. devletinin desteğiyle giderek güçlendi. Bu döneme bir tepki olarak gelişen ve Kuzey Afrika ile Ortadoğu halklarının öncülüğünde 2010 yılında başlayan Arap Baharı ise ne yazık ki zamanla halkçı karakterini kaybetti ve hegemonik güçlerin yeni paylaşım ve dizayn savaşlarının bir parçasına dönüştü. Ancak Önder Apo'nun paradigmasal gücü burada da hesapları alt üst etti. Öyle ki bu dönemin en büyük kazanımı, hiç kimsenin hesaba katmadığı Rojava'da yaşandı. Önder Apo'nun felsefesini kendilerine rehber olarak alan Rojavalı Kürtler, Arap Baharı'nı kısa sürede bu coğrafyada Halklar Baharı'na dönüştürdüler. Bu kez devreye sömürgeci ve soykırımcı Türk devleti girdi. Kürtleri kendi çıkarları dahilinde kullanmak için çözüm arıyormuş gibi yaklaşımlar sergileyen Türk devleti, Önder Apo'nun Rojava'daki kazanımları kırmızı çizgi ilan etmesinin ardından ilk olarak müzakere masasını devirdi. Ardından 2015 yılının Temmuz ayında Kürdistan Özgürlük Hareketi'ne ve Kürt halkına karşı tarihin en ağır savaşını başlattı.
Savaşı doğrudan başlatmadan önce DAİŞ çetelerini devreye sokan ve onları Kobanî'nin üzerine süren Türk devleti DAİŞ'in yenilmesinin ardından bu kez bizzat kendisi devreye girdi. Uluslararası güçlerin de desteğiyle 2018'de Efrîn'i, 2019'da ise Girê Spî ve Serêkaniyê'yi işgal etti. Ancak direnişin önünü yine kesemedi, mücadeleyi bitiremedi. Bu saldırılarla eş zamanlı olarak Başûrê Kurdistan'a dönük saldırılar da arttırıldı. Kimyasal silahların yanı sıra her türlü yasaklı silah ile taktik nükleer silahlar kullanarak Kürdistan Özgürlük Hareketi'ne saldırdı. Başûrê Kurdistan’ı işgal çabalarını da artıran ve NATO'nun 2. büyük ordusunun sahibi olan Türk devleti, bir kez de Başûrê Kurdistan'da gerillanın direniş duvarına çarptı. KDP'nin sunduğu sonsuz desteğe rağmen istediğini elde edemedi, gerilla direnişini aşamadı, büyük kayıplar verdi.
Önder Apo'nun direnişi temelinde gelişen özgürlükçü çizgi günümüzde Rojava'dan Rojhilat'a, Başûr'dan Bakûr’â milyonların mücadele çizgisine dönüşmüş, ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı ile dünyanın dört bir yanını sarmış durumdadır. Mücadele hattındaki bu gelişim ve Önder Apo'ya dönük büyük sahiplenme, giderek tecrit koşullarının ağırlaşmasını da beraberinde getirdi.
Tecrit'in ağırlaşması ile Türk devletinin işgal ve soykırım saldırılarının artmasının aynı zamana denk gelmesi elbet tesadüfi değil. Devam eden mutlak tecrit nedeniyle 44 aya yakın bir süredir Önder Apo'dan hiçbir şekilde haber alınamıyor. En son 25 Mart 2021'de kardeşi Mehmet Öcalan ile yarıda kesilen kısa bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Önder Apo, bu görüşmeden sonra ne ailesi ne avukatları ne de bir başkası ile görüşemedi. Türk devleti, Önder Apo'dan dışarıya yansıyacak tek sözcüğün gücünün farkındadır ve bu nedenle tecridi ağırlaştırılmıştır.
Önder Apo'ya dönük tecritin giderek ağırlaştığı yeni dizayn dönemi ise 2023 yılının 7 Ekim günü Hamas'ın İsrail'deki uluslararası bir festivale dönük saldırılarıyla başladı. Bu saldırıları gerekçe eden İsrail önce Gazze'ye, 2024 yılının Eylül ayında ise Lübnan'a dönük ağır bir saldırı başlattı. Bu saldırılarda Hamas ve Hizbullah'ın lider kadrolarının önemli bir bölümü öldürüldü. Filistin ve Lübnan'da aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 50 bine yakın insan yaşamını yitirdi.
Son günlerde AKP-MHP faşist blokunun geliştirdiği söylemlerden de anlaşılıyor ki geçtiğimiz yıldan bu yana başlayan yeni dizayn döneminde de sömürgeci Türk devletini korkutan en büyük etken Önder Apo liderliğindeki devrimci çizgidir.
Şu çok açık: Önder Apo'nun perspektifleriyle, ağır tecrit koşullarında olmasına rağmen geliştirdiği felsefik yaklaşımlarıyla gelişecek çözüm sadece Kuzey Kürdistan'ı değil, Kürdistan'ın tüm parçalarını ve Ortadoğu'yu da yakından etkileyecektir. Ancak büyük küçük fark etmeksizin devlet sistemlerinin ve hegemonik güçlerin demokratik her mücadeleye düşmanlıkları, İmralı Adası'nda da kendini Önder Apo'ya dönük büyük tecrit ve düşmanlık olarak dayatıyor. Bu yanıyla bakıldığında görülecektir ki Önder Apo üzerindeki tecrit Önderliği susturmanın yanı sıra bölge halkını susturmak için de ağırlaştırılmıştır.
Ancak ne Kürdistanlılar ne Önder Apo'yu Halklar Önderi olarak gören dünyanın dört köşesinden milyonlar ne de Kürdistan Özgürlük Hareketi, işgalci ve soykırımcı güçlerin kirli planlarına müsaade etmeyecektir.