Almanya’nın baskısı Avrupalılaşıyor
Dosya Haberleri —
- AZADÎ Hukuk Bürosu’nun verilerine göre PKK ile bağlantı olduğu iddiasıyla 70’e yakın Kürt aktivist, örgüt üyeliği nedeniyle Alman mahkemelerinde yargılandı. 2011 ve 2019 yılları arasında 7 Kürt aktivist, Avrupa'nın farklı ülkelerinden Almanya’nın talebi üzerine iade edildiler.
- AZADÎ hukuk bürosu çalışanı Arno-Jermaine Laffin, "Şu anda çoğu Avrupa ülkesi olarak Kürtlerleri yargılamak istemiyor. Almanya, Avrupa'daki Kürt muhaliflere zulmetme görevini Türkiye’den devraldı. Federal savcı Peter Frank’ın Erdoğan görüşmesi sonucunda tutuklama ve baskılar arttı” dedi.
REWŞAN DENİZ
Almanya’da 11 Eylül saldırıları ardından yürürlüğe giren ‘anti-terör’ yasalarının içinde en çok tartışılan maddelerinden biri 129b idi. Yasa, yabancı örgütleri takibata alınmasını öngörüyordu. “Uluslararası terörizmle mücadeleyi kolaylaştırılma” mantığıyla yürürlüğe giren yasa, Almanya dışında herhangi bir politik şiddet eylemine katılan örgütle bağlantılı kişi ve grupların yargılanmasının önünü açtı. Bu yasa İslamcı örgütler için çıkarılmış görünse de asıl hedefi PKK’nin yanı sıra TKPM-L, DHKP-C gibi diğer sol devrimci örgütler ve Tamil halkının kendi kaderini tayin hakkı için savaşan Tamil Eelam Özgürlük Kaplanları (LTTE) oldu. 2003 yılında yürürlüğe giren madde, 11 Eylül saldırılarının ardından AB'nin ‘terörist örgütler’ listesine dayandırılıyor. 2 Mayıs 2002'de listeyi açıklayan Avrupa Komisyonu, bu listeye PKK'yi de almıştı.
28 Ekim 2010'da Federal Mahkeme, 129b maddesinin PKK davaları için de geçerli olmasına karar verdi. 23 Ağustos 2011'de ise Frankfurt Yüksek Eyalet Mahkemesi, kararı gerekçe göstererek Vakuf M. isimli Kürt aktivistin yeniden yargılanmasını istedi. Bu tarihten itibaren çok sayıda Kürt siyasetçi ve aktivist, 129b yasası gerekçesiyle peşi sıra Alman yargı organları tarafından ya takibe alındı ya da gözaltına alındı. AZADÎ Hukuk Bürosu’nun verdiği kesin olmayan rakamlara göre bu sürede sadece PKK ile bağlantı olduğu gerekçesiyle 70’e yakın Kürt aktivist, örgüt üyeliği nedeniyle Almanya mahkemeleri önüne çıkarıldı.
129b maddesinden soruşturma açılması, Adalet Bakanlığı’nın özel iznini gerektiriyor. Bu anlamda 129b davaları, yargı kılıfıyla siyaset kurumunun bizzat içinde yer aldığı bir süreç. 129b maddesi kapsamına giren davalardan sorumlu federal savcı Peter Frank 2022 yılında 5 ve 7 Temmuz tarihleri arasında Türkiye ziyareti etmiş ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’la da görüşmüştü. Görüşmenin içeriğine dair bilgi verilmezken Peter Frank’ın Erdoğan’la görüşmesinin ardından hem PKK hem de DHKP-C üyesi olduğu iddiasıyla 10’un üzerinde aktivist tutuklandı. Frank’ın Erdoğan’ı ziyaretinin ardından bir yerlerden düğmeye basılmışçasına ard arda Avrupa’nın farklı ülkelerinden Kürt aktivistler tutuklanıp Almanya’ya teslim edildi. Son olarak İsviçre oturumlu Mehmet Ali Yılmaz tatil için gittiği İspanya’da tutuklanıp Almanya’ya teslim edildi. Almanya’nın diğer Avrupa ülkelerini Türkiyeli ve Kürdistanlı aktivistlere yönelik baskı politikasına dahil etmesi endişe verici. Bu konuyu avukat Yener Sözen ve AZADÎ Hukuk Bürosu çalışanı Arno-Jermaine Laffin’le konuştuk.
70’e yakın Kürt yargılandı
AZADÎ hukuk bürosu çalışanı Arno-Jermaine Laffin, 2011 yılından bu yana 129b maddesi ile bağlantılı 70’e yakın Kürt aktivistin Alman mahkemeleri önüne çıkarıldığını aktardı. Laffin, şimdiye kadar 129b’den mahkemeye çıkan bütün kişilerin ceza aldığını hatırlattı. Laffin, "2011 ve 2019 yılları arasında, 7 Kürt Avrupa’nın farklı ülkelerinden Almanya’ya iade edildi. 2022 yazında Federal Başsavcısı Peter Frank’ın Tayyip Erdoğan ile görüşmesinden bu yana Kürt aktivistlere yönelik baskı farklı boyutlara ulaştı” dedi.
Kürt muhaliflere zulmetme görevinin Almanya’nın üstlendiğine dikkat çeken Arno-Jermaine Laffin şunları söyledi: "Şu anda çoğu Avrupa ülkesi Kürtlerleri yargılamak istemiyor. Ancak Almanya, Avrupa'daki Kürt muhaliflere zulmetme görevini Türkiye’den devraldı. Kürt aktivistlerin faaliyetleri Alman kolluk kuvvetleri ve gizli servisler tarafından düzenli olarak çok yakından izleniyor. Yıllar sonra ise soruşturma dosyaları hazır olduğunda suçlanan kişi tutuklanıyor ve mahkeme karşısına çıkarılıyor. Almanya tarafından çıkartılan tutuklama kararları ile Kürtlere yönelik baskının Avrupalılaştığını görüyoruz. Bu endişe verici bir durum."
Türkiye’den sonra
129b maddesinden yargılanan aktivistlerin de avukatlığını yapan Yener Sözen ise Almanya’nın Türkiyeli ve Kürdistanlı aktivistlere karşı baskıcı politikasını Avrupa Birliği ülkelerine taşımaya çalıştığına dikkat çekerek şunları aktardı: “Almanya’nın Türkiyeli ve Kürdistanlı siyasetçilere karşı sert politikası biliniyor. Bu çizgi aynı sertlikte Avrupa’nın diğer ülkelerinde yok. Oralarda biraz daha anayasal haklarını kullanma fırsatı veriliyor. Almanya dünyada Türkiye’den sonra en sert yaptırım uygulayan ülke durumunda. Almanya’da uyguladığı sert, yaptırımcı ve cezacı politikasını Avrupa Birliği ülkelerine taşımaya çalışıyor. Aynı zamanda 'Bakın böyle yapabilirsiniz’ mesajı veriyor, 'Biz yapıyoruz oluyor’ demeye getiriyor. Bu şekilde diğer ülkelerin siyasi duruşlarına müdahale ediyor."
Almanya’nın tutumu endişe verici
Diğer ülkelerde Almanya’da 129b maddesi kapsamında 'terörist faaliyet' olarak görülen faaliyetlerin suç olarak görülmediğini belirten Yener Sözen, Almanya’nın diğer AB ülkelerine siyasi dayatmada bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "AB tutuklama kararını bir araç haline getirip tutuklanmasını talep ettiği insanların iade mahkemelerinde o ülkelerin aynı zamanda siyasi bir karar vermesine sebep oluyor. Bunu mesela Serdar Karakoç davasında çok net gördük. Ben Karakoç’un Hollanda’daki mahkemesine avukatı olarak bizzat katıldım.
Hollandalı yetkili mahkeme, Almanya’ya iade edilmesini talep eden savcının kendisi bile Serdar Karakoç’un faaliyetlerinin hiçbirisinin Hollanda yasasına göre suç olmadığını söylemesine rağmen Karakoç’un Almanya’ya iadesi kararı çıktı. Bu şu anlama da geliyor. Açıkça, 'Biz Hollanda’da ceza teşkil etmeyen bir sürü aktiviteden dolayı Almanya’nın isteği üzerine tutuklayıp Almanya’ya vermek zorundayız' dediler. Siyasi dayatmadan kastettiğim budur. Almanya bunu yaparken sadece AB ülkelerine siyasi mesaj vermiyor, aynı zamanda insanlara da bir mesaj veriyor. O insanlara diyor ki, 'Bakın Almanya’da emniyette değilsiniz bundan sonra da Avrupa Birliği’nde de emniyette olmayacaksınız'. Sonuç itibariyle insanları pasifize etmeye yönelik bir tutum.”
Kamuoyu oluşturulmalı
Almanya’nın Türkiyeli ve Kürdistanlı siyasetçilere karşı iç politikasının belli olduğunun altını çizen Yener Sözen, “Fakat AB’nin diğer ülkeleri bu kadar katı değil. Şimdiye kadar değildi en azından bundan sonraki süreci hep beraber izleyip göreceğiz. Endişe verici ve eleştirilmesi gereken bir mesele. İsviçre’de olduklarını bildikleri bir şahsı İspanya’da tatil yaparken tutuklattırıyorlar. Soruşturmanın temeli de 8-9 yıl önceye dayanan sözümona faaliyetler. Bu gidişatı iyi takip etmeliyiz” diye ekledi.
Diğer ülkelerde tutuklama olduğunda kamuoyu yaratılması ve halkı bilgilendirecek çalışmaların yapılması gerektiğini belirten Yener Sözen son olarak şunları aktardı: "AB’nin diğer ülkelerinde bu konuda acilen kamuoyu çalışması ve siyasi çalışmalar yapmak gerekiyor. İspanya’da teslim edilen Mehmet Ali Yılmaz’la ilgili yapılan herhangi bir çalışma duyulmadı. Zaman daralmadan siyasi olarak müdahale edilmeli. Biz Almanya’da siyasi davalarda avukatlık yapıp tecrübeler kazandık. AB’nin diğer ülkelerinde bu konuda tecrübe de yok o yüzden de buna paralel bu alanda çalışmak isteyen hukukçularla ortak hareket edeceğimiz bir platformun oluşturulması gerekiyor. Bu gibi platformalar yer yer var, 129b veya ona denk düşen yasalar üzerinde ortak çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ileriye dönük bir tehlike var.”
***
Kıbrıs’tan İspanya’ya, suç ortağı yaratıyor
Son olarak Mehmet Ali Yılmaz’ın İspanya’dan iade edilmesiyle Almanya’da PKK davasından hapiste tutulan Kürt aktivistlerin sayısı 14’e yükseldi. Bunlardan 7’si 2022 yılından bu yana Almanya’nın talebi üzerine Avrupa’nın farklı ülkelerinde tutuklandı ve 6’sı şu anda Almanya’da hapiste.
Sabri Çimen: Sabri Çimen, Haziran 2022'de Alman savcılık makamlarının girişimiyle çıkarılan tutuklama emrine dayanılarak Haziran 2022’de Paris'te iade edilmek üzere gözaltına alındı. Ocak 2023 ortalarında Almanya'ya teslim edilen Sabri Çimen, o tarihten bu yana Rheinland-Pfalz eyaletindeki Wittlich Cezaevi'nde tutuluyor. Çimen’i Koblenz mahkemesi bu yılın Mart ayında Alman Ceza Kanunu'nun 129a ve 129b maddeleri uyarınca "yurt dışında terör örgütüne üye olmak" suçundan 3 yıl hapis cezasına mahkum etti.
Mehmet Çakas: Daha önce Almanya’ya iltica için yaptığı başvuru reddedilmişti. Bu yüzden İtalya’ya giderek sığınma isteyen Çakas, Bremen-Hannover bölgesinde PKK üyesi olarak çalıştığı gerekçesi ile Almanya’nın talebi üzerinde Aralık 2022’de tutuklandı. 2023 yılının Mart ayında Almanya’ya iade edilen Çakas’a 129b maddesinde belirtilen suçlamalarla 2 yıl 10 ay hapis cezası verdi.
Selahattin K.: Bu yılın Şubat ayında 129b maddesinden yargılanmak üzere Almanya’nın isteğiyle İtalya’da tutuklanan Selahattin K., Ağustos ayın ortalarında Almanya’ya teslim edildi. Alman makamları, Selahattin K.’yi PKK adına Ocak 2014 ile Temmuz 2015 arasında Almanya'da faaliyet yürütmek iddiasıyla yargılayacak.
Ferit Çelik: İsveç’te yaşayan 36 yaşındaki Ferit Çelik, İsveç Güvenlik Servisi tarafından 23 Şubat 2024’te Solna’daki ofiste bir toplantıya çağırıldı. Ardından mafyavari bir şekilde avukatının da bulunduğu araç sıkıştırılarak gözaltına alındı. 26 Şubat Pazartesi günü Södertörn Bölge Mahkemesi'nde ilk duruşması yapıldı. 12 Haziran’da Almanya’ya iade edildi. Koblenz Hapishanesi’nde tutuluyor.
Kenan Ayaz: 15 Mart 2023’te Kıbrıs’ın Larnaka Havaalanı’nda gözaltına alınıp tutuklandı ve daha sonra Almanya’ya teslim edildi. Kıbrıs devletinin Ayaz’ı teslim etmesi Kıbrıs kamuoyunda oldukça tepki topladı. Kenan Ayaz’ın tutuklanmasına dair Türk Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan isim vermeden Almanya dönüşü uçakta yandaş gazetecilerle yaptığı görüşmede memnuniyetini dile getirmişti. Hamburg Eyalet Mahkemesi bu ayın başında, Kenan Ayaz’a 2018-2019 tarihleri arasında PKK içerisinde üst düzey sorumluluk aldığı ve bu çerçevede faaliyetler yürüttüğü iddiasıyla 4 sene 3 ay hapis cezasına verdi.
Serdar Karakoç: 24 yıldır Hollanda’da yaşayan gazeteci Serdar Karakoç Almanya’nın isteği üzerine 23 Mayıs’ta Hollanda’da tutuklandı. 14 Haziran’da kefaletle şartlı tahliye edilen Karakoç’un Amsterdam’da 7 Ağustos’ta görülen duruşmasında Almanya’ya iade edilmesi kararı çıktı.
***
TKPM-L davası
Almanya ve Türkiye’nin işbirliği ile 15 Nisan 2015 tarihinde Almanya, Yunanistan, İsviçre, Fransa’da eşzamanlı yapılan bir operasyonda Müslüm Elma ve 9 arkadaşı gözaltına alınarak Almanya’ya teslim edilmişti. Duruşmalar 17 Haziran 2016 tarihinde Münih Eyalet Mahkemesi’nde başlamıştı. TKP/ML üyesi ve yöneticisi olmakla yargılanan şahıslara 2020 yılında Alman ceza yasasının 129 a/b maddesine dayanılarak 2 yıl 9 ay ila 6 yıl 6 ay arasında değişen cezalar verildi. TKP-ML davasında 6 yıl 6 ay ile en ağır cezayı alan Müslüm Elma, faşist 12 Eylül askeri darbesi döneminde Diyarbakır 5. Nolu zindanında ağır işkencelere maruz kalmıştı.
***
DHKP-C davasından 5 kişi tutuklu
2022 yılının Mayıs ayında Serkan Küpeli, Özgül Emre ve İhsan Cibelik DHKP-C üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklandılar. Aynı yıl Haydar Demiray da DHKP-C üyesi olduğu gerekçesiyle İngiltere’de tutuklanıp Almanya’ya iade edildi. Demiray, Düsseldorf Cezaevi’nde tek tip elbise dayatmasına karşı bu yıl 13 Mart’tan süresiz açlık grevine başlamıştı. 29 Ağustos günü Haydar Demiray süresiz açlık grevi direnişinin 173. gününde Detmold Hapishanesi’ne sevkedileceği sözü üzerine direnişine ara verdi. Hasan Unutan ise 9 Şubat 2023 tarihinde 129b maddesi gereğince Mannheim’de tutuklandı.