Apê Musa Kürdistan gibiydi
Dosya Haberleri —
- Apê Musa şehit düştüğü için Apê Musa olmadı. Yaşarken Apê Musa olmuştu. Apê Musa'nın Zivingê'de tarlaları çoktu. Kamyonlarla buğday, arpa, mercimek, nohut getirir, köy meydanına boşaltırdı. Önce maddi durumu iyi olmayanları ve dul kadınları çağırırdı. Onlara çuvallarla buğday verirdi.
- Apê Musa köyün şifacısıydı. Bitkilerden ilaç yapardı. Hem kitaplardaki bilgilerle hem de geçmişte öğrendiği bilgilerle... Köyde kim hastalansa onun yanına gelirdi. Çocuklar, gençler, yaşlılar… Kürdistan, Türkiye ve Avrupa'dan her zaman misafirleri olurdu. Gazeteciler, turistler gelirdi. Kapısı herkese açıktı.
- Yazılarını eğer misafir yoksa kitaplığa geçer orada yazardı. Kitapları da bahçede ektiği çiçeklerin ortasında okurdu. Çiçekleri de çok severdi. Bahçesi cıvıl cıvıldı. Çiçeklerle doluydu. Rengarenk güller vardı. Sarı, mavi, mor, kırmızı güller... Onlarla her sabah ilgilenirdi. Suluyor, onlarla konuşuyordu.
- Gençler, yaşlılar hep yanına gelirdi. Bahçesinde hep kahkaha sesi vardı. Apê Musa sadece yazılarında değil, günlük hayatta da çok komikti. Onun yanına kim giderse doyasıya gülerdi. Hepsi güleç bir yüzle oradan ayrılırdı. Yaşlıların hepsi onun bahçesinde toplanırdı. İnsan olarak sevilen biriydi.
- Çoğu şeyi Apê Musa'dan öğrendim. Siyaseti, halkla ilişkileri, misafirperverliği, yardımseverliği, okumayı-yazmayı, doğal ilaç yapmayı... Ayrıca önce de söylediğim gibi bazı yemekleri de Apê Musa'nın mutfağında öğrendim. Mesela mantar ekerdi demiştim ya o mantarlar şahadetinden sonra da çıkımaya devam etti.
FİRAZ BARAN
Apê Musa 1918'de Nisêbîn'in Sîtîlîlê Köyü’ne bağlı Zivingê Mezrası’nda doğdu. Zivingê'den çok Sîtîlîlê'yi seviyordu. Bu nedenle orada kendisine 8 odalı ve tek katlı bir ev yaptı. Evin büyük bir bahçesi de vardı. İstanbul, mahkeme koridorları ve zindanlar dışında zamanının önemli bir kısmını bu evde geçirdi.
Apê Musa'nın çok sevdiği bu evi ve köydeki Apê Musa'yı tanımak istiyoruz. Bunun için Sîtîlîlê Köyü’nden olan 1974 doğumlu Sîdar Ayhan ile görüşüyoruz. O ve ailesi 5 yıl boyunca (1987-1992) Apê Musa'nın bahçesinin bakımını yapıyor. Bu nedenle çokça anı biriktirmiş. Uzun yıllar DEM Parti geleneğine sahip siyasi partilerde çalışma yürüten Sîdar Ayhan, ülkesinden zorunlu bir ayrılığa mecbur kalıyor. Şimdi Almanya’nın Köln kentinde ikamet ediyor ve bu kentteki Mala Kurda'nın eşbaşkanı.
Acaba Apê Musa'nın köydeki hayatı nasıl geçiyordu? Misafiri çok geliyor muydu? Yazılarıyla Kürdistan halkının rûspîsi olan bu büyük bilgin, kendi köylülerine ne kattı? Köylüler de tıpkı Kürdistan halkı gibi onu seviyor muydu? Yaşlılarla, gençlerle, çocuklarla ilişkisi nasıldı? Sîdar Ayhan çok dikkat çeken bilgiler aktardı. Çiçeklerini, şifacı yeteneğini, aşçılığını, kitaplığını anlattı… İnanıyoruz ki bu söyleşiyi okuyanlar bir kez daha Apê Musa'ya hayran olacak ve onu sevgiyle yad edecek.
Önce Apê Musa'nın evi ve anılara sık sık konu olan bahçesiyle başlayalım.
Evi tek katlı ve 8 odalıydı. Her odanın bir giriş, bir de çıkış kapısı vardı. Evin girişinde de büyük bir oturma salonu vardı. Kışın misafirlerle orada oturuyorlardı. Ev köyün meydanındaydı.
Bahçesi cıvıl cıvıldı. Çiçeklerle doluydu. Rengarenk güller vardı. Sarı, mavi, mor, kırmızı güller... Mesela bahçede bir yere çiçek ekti. O çiçekler bir insan boyu kadar uzadı, bir oda şeklini aldı. Bir giriş kapısı da bırakmıştı. Sonra oranın içine masa ve sandalye indirdi. Misafirleriyle orada oturur, yemeğini orada ikram ederdi. Bahçenin bir yerine de süs havuzu yaptı. Etrafına çiçek ekti. Havuzun yanında bir dut ağacı da vardı. Orada da masa ve sandalyeler vardı. Yazın bu iki yerde otururlardı. Ama daha çok çiçeklerin olduğu yeri kullanıyorlardı.
Çiçekleri kendisinin ektiğini söyledin. Bitkilerden anlıyordu yani?
Apê Musa köyün şifacısıydı. Bitkilerden ilaç yapardı. Hem kitaplardaki bilgilerle hem de geçmişte öğrendiği bilgilerle... Köyde kim hastalansa onun yanına gelirdi. Mesela bahçesinde dut ağaçları da vardı. Ağzı yara olan çocukların anneleri gelir, “Apê Şêx çocuğun ağzı yara oldu” derdi. Apê Musa onlara dut suyu veriyordu. “Ağzında çalkalasın” diyordu. Yara geçiyordu. Kışın dut olmadığı için yazın kurutur onu buzluğa koyardı. İsteyen olduğu zaman verirdi. Ayrıca suyunu kaldırıp kış için saklıyordu. Yine bahçede değişik otlar ekerdi. Örneğin biz dağdan bezelye toplardık, o kendisi ekerdi. Bir de mantar ekerdi.
Bunu nasıl yapıyordu?
Mantarı doğrar, suya koyardı. O suyu kavak ağaçlarının dibine dökerdi. Mesela çoğu kez bana, "Gel sen götür dök. Sonra olduğunda gidip toplarsın" diyordu. Götürürdük, kavak ağaçlarının dibine dökerdik, iki-üç gün sonra giderdik ki hep mantar çıkmış. Topluyorduk. Hatta şahadetinden sonra da mantarlar çıkmaya devam etti.
Köyde Apê Musa'ya nasıl hitap ediliyordu?
Köyde Şêxê Aynter deniyordu. Çocuklar Kalê Şêxo, gençler ise Apê Mûsa diyordu.
Gençler yanına gider miydi?
Çocuklar, gençler, yaşlılar… Hep bir akış vardı. Kürdistan, Türkiye ve Avrupa'dan her zaman misafirleri olurdu. Gazeteciler, turistler gelirdi. Haberli-habersiz kapısı herkese açıktı. Mesela biz ortaokula giderken, dönem ödevi almışsak çoğumuz Apê Musa'nın yanına gider, ödevlerimizi onun yanında yapardık. Bir odası hep kitaplarla doluydu. Sadece bir masa ve sandalye vardı. Başka da odanın hepsi ansiklopediler, sözlükler, araştırma kitaplarıyla doluydu. Kendi yazdıkları vardı. Biz ödevimizin ne olduğunu söylerdik, o da ona göre kitap verir, "Burasıdır, yazabilirsiniz" derdi. Çok yardımcı oluyordu.
Yeğeni Rêzan da ortaokulu Apê Musa'nın yanında okudu. Rêzan (Murat Konak) gerillaya katıldı. Şehit düştü. Annesi Apê Musa'nın abisinin kızıydı. Evleri Zivingê'deydi. Orada okul olmadığı için Sîtîlîlê'de okudu. Apê Musa'nın yanında kalıyordu. Aynı sınıfa gidiyorduk. Apê Musa şehit düştüğü zaman Rêzan köyde değildi, gerillaydı.
Çok misafiri geldiğini söyledin. Yemekleri kim yapıyordu?
Yemekleri Apê Musa yapıyordu. Dolma, sarma, çeşit çeşit mantar yemekleri yapardı. Bana da öğretti. Mesela ben sarma yapmayı Apê Musa'dan öğrendim. Kahveyi ilk orada gördüm. Yine mantarlarla farklı yemekleri de Apê Musa'dan öğrendim. Öğrenince ben de sonra kendisine yardım ediyordum. İki kişilerdi. Kendisi ve Rêzan. Devamlı en az 10-15 kişilik yemek yapardı ve o yemek biterdi. Çünkü, misafirleri çok olurdu. Eşi genelde İstanbul'da kalıyordu. Yazın köye geliyordu. Çocuklar da yurt dışındaydı. Apê Musa şehit düştükten sonra önce Dicle, sonra Anter köye yerleşti. Manevi ağırlığı var. Köye gelmeleri, Apê Musa'nın evini boş bırakmamaları iyi oldu.
Apê Musa'nın köylülerle ilişkisi nasıldı?
Gençler, yaşlılar hep yanına gelirdi. Bahçesinde hep kahkaha sesi gelirdi. Apê Musa sadece yazılarında değil, günlük hayatta da çok komikti. Onun yanına kim giderse doyasıya gülerdi. Hepsi güleç bir yüzle oradan ayrılırdı. Yaşlıların hepsi onun bahçesinde toplanırdı. İnsan olarak sevilen biriydi.
Bir de hep gurbetteydi. Çok sıkıntı çekti. Hapse girdi, kovuşturmaya uğradı... O nedenle de insanlar duygusal olarak da bağlıydı.
Apê Musa şehit düştüğü için Apê Musa olmadı. Yaşarken Apê Musa olmuştu gerçekten. Apê Musa'nın Zivingê'de tarlaları çoktu. Kamyonlarla buğday, arpa, mercimek, nohut getirir, köy meydanına boşaltırdı. Önce maddi durumu iyi olmayanları ve dul kadınları çağırırdı. Onlara çuvallarla buğday verirdi. Kalanı ambara koyardı. Birazını satıp, diğerini bırakıyordu. Bizde şöyle bir gelenek var. Mesela bir cenaze varsa, cenaze evine buğday götürülür. Biz leğen veya poşetle götürüyorduk, Apê Musa çuvalla getiriyordu. Çok yardımseverdi. Mesela durumu iyi olmayan bazı aileler şöyle düşünebiliyordu: "Kışın zorluk çekmeyiz. Apê Musa bize buğday verir." Sığınacak bir kapı hissiyatı vardı. Ben bunu çok önemsiyorum.
Peki Apê Musa nerede yazıyor, nerede kitap okuyordu?
Eğer misafir yoksa kitaplığa geçer, orada yazardı. Kitapları da bahçede ektiği çiçeklerin ortasında okuyordu. Çiçekleri de çok severdi. Onlarla her sabah ilgilenirdi. Suluyor, kuruyan yapraklarını topluyordu. Çiçeklerle konuşuyordu. Çiçekleri çok güzeldi, rengarenkti. Hatta ben bir ara onun çiçeklerinden çeşit çeşit aldım ve bahçeme ektim.
Biz Apê Musa'nın her yazısını merakla beklerdik. Her yazıdan çok şey öğreniyorduk. Sen ailenle birlikte yıllarca Apê Musa'nın yanında kaldın. Apê Musa'dan neler öğrendin dersek ne söylersin?
Çoğu şeyi Apê Musa'dan öğrendim. Siyaseti, halkla ilişkileri, misafirperverliği, yardımseverliği, okumayı-yazmayı, doğal ilaç yapmayı... Ayrıca önce de söylediğim gibi bazı yemekleri de Apê Musa'nın mutfağında öğrendim.
Ninemin ismi Hilwa'ydı. Apê Musa'dan yaşlıydı. Hatıratında ninemden de bahsediyor. Onun için bana "Hilwa Biçûk" diyordu. Bir ara ben bahçeyi suluyordum. "Hilwa Biçûk wer wer" dedi. Sarma-dolmayı çok güzel yapardı. "İçini hazırlamışım. Misafirlerim var. Sen sarma ve dolmaları yapar mısın" dedi. Şakasını da yaptı. "Bir de içine bak, benimki mi güzel, nineninki mi güzel" dedi. "Apo, sen pirinçten çok kıyma koymuşsun. Tabiki seninki daha güzel olacak" dedim. Nenem bazen dövülmüş buğdayla yapardı, çünkü pirinç her zaman olmuyordu.
Çocuklarla da arası iyiydi sanırım. Bazı fotoğrafları var. Çocuklar etrafında ve birlikte gülüyorlar.
Apê Musa'nın olduğu her yerde insanlar gülüyordu. Mutlaka bir şaka yapardı. Çocuklara gelirsek... Bayram günleri çocuklar Apê Musa'nın yanına giderdi. Çünkü, Apê Musa'nın para vereceğini biiyorlardı. Yine çeşit çeşit şeker getirirdi bayramda. Çocuklar sıraya girerdi. 50-60 çocuk giderdi. "Kalê Şêxo cejna te pîroz be" derlerdi. Sonra hediyelerini alıp giderlerdi.
Siz bahçede hangi işi yapıyordunuz?
Şimdi mezarının olduğu bahçe 2-3 dönümdür. Babam Apê Musa için orada biber, patlıcan, domates ekiyordu. Onun bakımıyla ilgileniyorduk. Ama ev cıvıl cıvıldı. Sabah gider akşam dönerdik. Apê Musa hem bir okul hem bir tiyatro gibiydi. Yani hem çok şey öğreniyordum hem de hiç sıkılmıyordum. Apê Musa sadece yazarken değil, günlük yaşamda da güldüren, düşündüren, yeni ufuklar açan bir Kürdistan bilgesiydi. Onun için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü, bazen bir bilgiye ulaşmak için 10 kitap okuman gerekir. Ama Apê Musa hayat tecrübesi ve bilgisiyle meseleleri bize çok özlü izah ediyordu. "Biz hep zulüm altında büyüdük. Okuyarak bir yerlere varmamıza izin vermediler. Ölünceye kadar yazacağım" diyordu. "Köyde bir yürüyüş olursa bana söyleyin. Ben sizden daha bilgiliyim, öncülük yaparım" diyordu. Yani eylemden geri kalan yazarlardan ve yaşlılardan değildi.
Katledildiği gün köydeki durumu ve taziyesini anlatabilir misin?
Apê Musa şahadetinden önce İstanbul'a gitmişti. Döndüğünde köye gelmeden önce Diyarbakır'a gitti. 20 Eylül 1992’de, orada JİTEM tarafından katledildi. Hüseyin Deniz şehit düştüğü zaman köye gelmişti. Bütün şahadetlerden etkilenirdi. "Lawo inşallah em mirar nerin. Em şahadetek xweşik herin" diyordu her zaman. Yani “İnşallah boşu boşuna ölmeyiz, bir amaç uğruna şehit düşeriz” diyordu.
Vasiyet etmişti. "Eğer ölürsem beni Sîtîlîlê'de (Akarsu) kaldırın" demişti. "Halk çok toplanır" gerekçesiyle devlet izin vermedi. Apar topar Zivingê'de (Eski Mağara) toprağa verildi. Ama ertesi gün hemen taziye kuruldu. Halk Zivingê'ye akın etti. Sonbahardı ama o zaman hava daha sıcaktı. Taziye yeri küçük geldi, çadırlar kuruldu. Çok büyük bir kitle katıldı. Bir hafta boyunca her gün 4-5 hayvan keserek kazanlarla yemek yapardık. İlk hafta çok yoğun insan geldi. Tabi bir aya kadar da millet gidip geliyordu. Mesela taziyenin ilk günü Zivingê'de araba yeri kalmadı. O nedenle halk Hatxê (Yandere) köyünde arabadan iniyor ve yürüyerek geliyordu. Hatxê'den Zivingê'ye kadar 3-4 km'dir. Yürüyüş kolu köye ulaştığında sonu daha Hatxê'deydi. Taziyesi çok kalabalıktı. Hepimiz şahadetinden çok etkilendik. Çok üzücü bir haberdi. O yaşta katledilmesi çok zordu. Apê Musa 74 yaşındaydı.
Her sene Apê Musa için anma yapılıyor değil mi?
Evet yapılıyor. 1993'te, şahadetinin birinci yıldönümünde Apê Musa'nın mezarı Sîtîlîlê'ye (Akarsu) getirildi ve evinin bahçesinde toprağa verildi. Zaten kendisinin vasiyeti de oydu. Her sene yıl dönümünde köyde anması yapılıyor. O gün herkes köye gelir. Yani ailesi, arkadaşları, siyasetçiler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri... Biz bir gün önceden hazırlık yapardık. Yemeği, meyvesi, tatlısını aile hazırlardı. Biz de yardımcı olurduk ve büyük bir anma olurdu.
Köydeki evine ne oldu?
O ev hala var. Ailesi evi kullanmıyor, evi müze yapıldı. Üzerinde "Mala Apê Musa" yazıyor. Apê Musa'nın kitaplığı, kullandığı halılar, yastıklar, fotoğrafları, kendi kitapları sergileniyor. Çok insan ziyaret eder. İnsanlar köye gelir ve "Bizi Apê Musa'nın mezarına götürün" derler. Yaşadığı zaman Apê Musa'nın yaz-kış misafiri eksik olmazdı. Mezarı da öyledir. Bir gün kendi içimden şöyle demiştim: "Apê Musa, kalbi büyük insan. Senin misafirin eksik olmazdı. Bak, şimdi de misafirin eksik olmuyor. Torunların seni sonsuza kadar yaşatacak."
* * *
Şehîd Hemîdo'nun şarkısı
Devrimci sanatçı Hemîdo, 27 Eylül 1993'te Türk devleti tarafından Qoser'de katledildi. 1954 doğumlu olan Şehîd Hemîdo, gençliğinden itibaren Qoser ve çevresinde Kürtçe konserler vermeye başladı. Kürtçe "bölücü şarkı söylediği" gerekçesiyle 1979'da tutuklandı ve 1985 yılına kadar Amed Zindanı'nda esir tutuldu. Yıllarca işkence gördü. Zindandan çıkınca memleketine döndü ve sanatıyla gerilla mücadelesine destek verdi. Qoser ve çevresinde her hafta bir düğüne katılan Hemîdo, devrimci şarkılar okudu. Düğünleri miting alanına çevirdi ve gençlik içinde ulusal duyguların yükselmesinde rol oynadı. Bu nedenle sürekli gözaltına alındı ve çok ağır işkencelere maruz kaldı. Güncel olayları yeni şarkılarla dile getiren Hemîdo, Apê Musa'nın şahadetinden çok etkilendi ve aşağıdaki şarkıyı yazdı:
Apê Mûsa Anter
Gotin û Muzîk: Şehîd Hemîdo
Ax Apê Mûsa Anter
Tu wek gula sor û zer
Ew îlmê te yê wek xencer
Dijmin ji ber te nake der
Li Ameda bi xeml û rewş
Van tîmê pîs û bextreş
Qurmiçandin gula geş
Agir dan kezeba reş
Emrê te pazdeh sal bû
Heya heftê û çaran bû
Îlmê te ronî dabû
Ji bo gelê bindestan bû
Neyar gava te kuştin
Dilê gelê me biraştin
Serok bang kir ARGKê
Bi hezaran ji neyar kuştin
Ax Apê Mûsa Anter
Tu wek gula sor û zer
Ew îlmê te yê wek xencer
Dişewqe wek zêrê zer
Dijmin ji ber te nake der
* * *
Sîtîlîlê Köyü
Apê Musa'nın mezarı ve müze yapılan evi Nisêbîn'e 17 km uzaklıktaki Sîtîlîlê’dedir. Köy, Mêrdîn gibi bir dağın üzerinde. Köyde hemen her evin bahçesi var. İncir, nar, ceviz çoktur. Öyle ki nar için festival bile yapılır. Köylüler nar suyu ile nar ekşisi ve meyve suyu yaparlar. İncirleri kurutup kıymadan geçiriyor, içine ceviz dökerek lokum elde ediyorlar.
Apê Musa hatıratını yazarken, "Ben bir mağarada doğdum" diyordu. Zivingê gibi Sîtîlîlê de geçmişte ev olarak kullanılan çok sayıda mağaraya sahip. Sîtîlîlê'nin tepesinde çok sayıda mağara var. Devlet o bölgeye karakol ve helikopter pisti yaptı. Bazı mağaraları yıkarken, bazılarını da kullanıyor. Köyün karşısında olan tepede de iki mağara var; Şikefta Mezin ve Şikefat Çuk deniyor. Yine köyün yan tarafındaki tepede de iki mağara bulunuyor.
Sîtîlîlê'den yürüyerek gidilen köy ve mezralar ise şunlar: Zivingê, Qurka Biherî, Hatxê, Qûzo ve Xerebê Baba.
Köydeki bazı önemli mevkileri de şöyle sıralayabiliriz:
Çemê Bexreş: Genişliği 4 metre. Suyu geçmişte Rojava'ya akıyordu.
Ayn Cûma – Armancê – Şirşirkê: Köyün içme suyu pınarları.
Xiramê Quble: Köyün girişi.
Tehtê Bej: Köyün sonu.
Piş Kelehê
Der Xanê: Köyün ortasında. Apê Musa'nın evinin yanında.