Arjantin’den özgürlük dağlarına
Dosya Haberleri —
- Alina’nın çocukluğuna dair aklımda kalan hep çok mutlu, enerji dolu ve aktif bir çocuk olmasıydı. Toplumun kız çocuklarına biçtiği rolleri hep reddetti. Yanılmıyorsan 5-6 yaşlarındaydı, bir gün bana “Anne, beni komutan Marcos’la tanıştır” dedi. Benden bir çikolata ister gibi komutan Markos ile tanışmaya götürmemi istiyordu. Bu bizim için çok tuhaf bir durumdu.
- Çeşitli zorluklardan sonra 2011’de Kürdistan'a gitmeyi başardı. Kürdistan’a gideceğini bana söylemedi. Orada bir süre kaldıktan sonra, Kürt Özgürlük Hareketi, eğitimini tamamlaması için Alina’yı tekrar Latin Amerika’ya yolladı. Kendisi her ne kadar Kürdistan’dan ayrılmak istemese de yoldaşları bu konuda ısrarcı oldular. 2015 yılında yeniden Kürdistan’a geçti.
- Alina, Kürt halkını, mücadelelerini, varoluş biçimlerini seviyordu. Kürtlerin yüreklerinde sahip oldukları sevgi kapasitesini seviyordu. Alina çok güçlü bir bağ kurdu Kürt halkıyla. Bu yüzden babası ve ben onun bedenini orada bırakmaya karar verdik. Çünkü o, hayatını, ruhunu, kalbini, bedenini Kürt mücadelesine adadı.
REWŞAN DENİZ
Güney Amerikalı enternasyonalist savaşçı Lêgerîn Çiya (Alina Sanchez) 17 Mart 2018’de Hesekê’de geçirdiği trafik kazası sonucu şehit düştü. Che Guevara’nın toprakları Arjantin’den Kürdistan'ın özgürlük dağlarına uzanan yolculuğunda mücadeleyi yayma ve uyandırma yeteneğiyle donatılmış bir devrimci olan Lêgerîn’in her eylemi, toplumu daha iyi bir yer haline getirmek için bir çağrı niteliğindeydi. Küba’da tıp okumak üzere yola çıktığında kendini, daha önce planladığı Hindistan yolculuğu yerine Kürdistan dağlarında buldu. 2011’de Medya Savunma Alanları’na giderek özgürlük tutkusu yüksek sosyalist yoldaşlarıyla tanıştı. Kısa sürede gerillalarla kaynaşması, yürüttüğü tartışmalar ve geçirdiği zaman özgürlük mücadelesinin başlangıcı oldu. Küba’ya dönüp eğitimini tamamladıktan sonra, özgürlük mücadelesinin dağlarında kendine bir yer edinmek üzere geri döneceğini biliyordu. Geri dönmeyi kendine bir söz olarak vermişti. Döndüğünde de çalışmalarına devam etti; yoldaşlarıyla beraber Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, PKK’nin ve PAJK’in Güney Amerika’da tanıtılması ve örgütlendirilmesi çalışmalarında yer aldı. Kürt hareketinin Güney Amerika’da temelini atan devrimcilerden oldu. Ardından, Lêgerîn Çiya adını alarak, özgürlük arayışını dağlarda sürdürdü. Kürtçe eğitim aldı, Jineoloji konferanslarında çalıştı ve sağlık alanında devrimci projeler yarattı. 2017’de ise yönünü Rojava’ya çevirdi. Rojava’da alternatif sağlık sistemleri geliştirmek için çalışırken, Efrîn savaşı başladığında oradaki yoldaşlarına “Yanınızda olamadığım için utanıyorum” demişti. Lêgerîn, 2018’de Hesekê’de geçirdiği trafik kazası sonucu şehit düştüğünde, ardında büyük bir boşluk bıraktı. Dêrik’te düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandığında, hakikat arayışı ve özverili mücadelesi, yoldaşlarıyla yaşamaya devam etti.
Lêgerîn Çiya’nın annesi Patricia Gregorini ile Şehit Lêgerin’in çocukluğunu, Kürt Özgürlük Hareketi’yle tanışmasını ve yarattığı etkiyi konuştuk.
Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Lêgerîn Çiya nasıl bir ailede büyüdü? Devrimci mücadeleye katılımında yaşadığı ortamın ve atmosferin etkisi var mıydı?
Lêgerîn Çiya’nın annesiyim; adım Patricia Gregorini. Babası Rodolfo, Tete derler. Üç erkek kardeşi var; en büyükleri Diego, San Martin de Los Andes’de yaşıyor, Tomas, Villa Guardini’de, Alina’nın küçüğü Juan ise Barcelona’da yaşıyor. Alina, politik bir ailede büyümedi. Evet, annesi ve babası olarak politik bir görüşe sahiptik ancak herhangi bir partiyle bağlantımız yoktu. Alina’nın aksine, babası da ben de devrimci bir mücadeleden ziyade sağ düşüncelere sahip bir aileden geliyoruz. Alina büyürken ona aktardığım tek şey özgürlük sevgisiydi. Çocukluğumda deneyimlediğim baskı sonucu özgürlüğe dair bir arayışım vardı, Alina da bundan etkilendi. Bu, politik açıdan değil daha çok içsel bir yaklaşımdı.
Alina’nın çocukluğuna dair aklımda kalan hep çok mutlu, enerji dolu ve aktif bir çocuk olmasıydı. Doğaya çok yakındı. Toprakla oynamayı, toprağa yalın ayak basmayı, uzanıp gökyüzüne saatlerce bakmayı çok seviyordu. Jimnastik ve dans kurslarına gidiyordu. Yarışmalarda hep birinci ya da ikinci olurdu. Başarısızlığı hiç kabul etmezdi. Çok rahat bir kız çocuğuydu. Toplumun kız çocuklarına biçtiği rolleri hep reddetti. Kıyafet seçiminden saç modeline kadar hep kendi gibi olmayı tercih etti. Henüz yanılmıyorsan 5-6 yaşlarındaydı, bir gün bana “Anne, beni komutan Marcos’la tanıştır” dedi. Benden bir çikolata ister gibi komutan Markos ile tanışmaya götürmemi istiyordu. Bu bizim için çok tuhaf bir durumdu. Muhtemelen televizyondan, bazı programlardan duymuş ve etkilenmiş olmalıydı.
Tıp okumak için Küba’ya gitti. Küba’da okumak istemesinin özel bir sebebi var mıydı?
Aslında Alina Küba'ya gitmeyi seçmedi. Cordoba'da antropoloji okuyordu ve bir profesör ona Küba'da tıp okuması için burs teklif etti. Bu, Chavez'in akademik değişim eğitim planıydı. Alina’nın özellikle eğitim için Küba'ya gitmek istediğini söyleyemem. Küba’ya gittikten sonra bir süreliğine Meksika ve Panama’ya giderek oradaki mücadele dinamiklerini tanımak istedi. Panama'da köylülerle birlikte sağlık sorunlarına karşı mücadele etmek için bir yürüyüşe katıldı. Bu yürüyüş Barcelona'daki bir sivil toplum kuruluşu tarafından organize edilmişti. Daha sonra Meksika'da Chiapas bölgesine gidip bir süre kaldıktan sonra eğitimine devam etmek için Küba'ya döndü. O sırada bana Avrupa'ya gitmek için bir yıl izin almak istediğini söylemişti. Küba’daki eğitimine ara vererek Barcelona'ya gitti ve orada Panama eylemini organize eden STK ile ilişkilendi. Orada hayal kırıklığı yaşayınca Barcelona’da herhangi bir faaliyette bulunmadan Almanya'ya gitmiş.
Lêgerîn gerilla olarak Kürdistan’a giden ilk Güney Amerikalı yoldaşlardan. Size Kürdistan’a gideceğini söyledi mi? Öğrendiğinizde tepkiniz ne oldu?
Bana Hindistan'a gideceğini, interneti olmadığı için iletişimsiz kalabileceğimizi ve endişelenmemem gerektiğini söyledi. Daha sonra seyahati ile ilgili çıkan birtakım sorunlar sebebiyle Hindistan’a gidemediğini öğrendim. Hindistan’a gidemeyince bu sefer yönünü Kürdistan'a çevirdi. Oradaki mücadelenin nasıl olduğunu bilmek ve daha yakından tanımak istiyordu. Çeşitli zorluklardan ve büyük bir azimden sonra 2011’de Kürdistan'a gitmeyi başardı. Kürdistan’a gideceğini bana söylemedi. Orada bir süre kaldıktan sonra, Kürt Özgürlük Hareketi, eğitimini tamamlaması için Alina’yı tekrar Latin Amerika’ya yolladı. Kendisi her ne kadar Kürdistan’dan ayrılmak istemese de yoldaşları bu konuda ısrarcı oldular. Sanırım 2014’ün sonuydu. Küba’ya döndükten sonra, Kürdistan ile ilgili siyasi gelişmeleri takip etti ve çalışmalar yürüttü.
2015 yılında yeniden Kürdistan’a geçti. 2017’de ise pasaportunun süresi dolduğu için birkaç ay Arjantin’de kalmak zorunda kaldı. Arjantin’de de Kürt Özgürlük Hareketi için çalışmaya devam etti. Çok sık seyahat ediyordu ve Kürt hareketiyle ilgili birçok faaliyete katılıyordu. 2017'de Rojava’ya geçti ve onu bir daha göremedim.
Ona hep, neden bu kadar uzak bir yerde çalıştığını soruyordum. Kürdistan bizim için o kadar uzak ve bilinmeyen bir yerdi ki anlamakta zorlanıyorduk. O da bize orada yaratılan özgür yaşamdan söz ediyordu. Ve Kürdistan ve Latin Amerika halkları arasında bir bağ kurmak istediğini, bu mücadelenin onun için özgürlük ile eşdeğer olduğunu anlatıyordu.
Şehadeti sizde nasıl bir etki bıraktı?
Ben onun dolu dolu yaşadığına inanıyorum. Yaşamın felsefesi içinde önemli olanın bu olduğunu düşünüyorum. Yaşamın sadece maddi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ölüm dediğimiz şeyin bir son olmadığına ve canlılığın başka biçimlerde sürdüğüne inanıyorum. Evrenin kendi döngüsü içinde Alina belki bizden erken ayrıldı. Ama erken ve geç kavramları için neye göre ve kime göre sorusunu sormak gerekir. 100 yaşına kadar yaşayan insanlar var ama hayatları boyunca anlamlı bir şey yapmadan ölüyorlar. Alina, şehit düşmeden önce kişiliğinde büyük değişimler devrimler yaratmayı başararak çevresine ilham oldu. Gerçek şu ki Alina ölmedi, o gitti.
Kürdistan’dan döndükten sonra onda birçok konuda çok derin değişimler gördüm. Özellikle ortak yaşamda. Kürdistan hakkında çok şey öğrenmişti ve gittiği her ortamda öğrendiklerini paylaşıyordu. Bir anne olarak kabul etmekte zorlandığım nokta ise şehadet ile ilgili konuşmalarıydı. Benim onun annesi olduğumu göz önünde bulundurmadan, kısa sürede şehit düşebileceğini, bunun çok onurlu bir şey olduğunu söylüyordu. Bedenini ateşe vererek şehit düşen bir Kürt kadın yoldaşından hayranlıkla bahsederken bunu benimle paylaşması ağır geliyordu. Bunu onunla da paylaştım, “Alina, ben senin annenim, senin arkadaşın ya da yoldaşın değilim. Bu anlattıklarının bende nasıl bir duygu uyandırdığını bilmelisin” dedim. Bu, benim için çok acı bir durumdu.
Lêgerîn’in şehit düşmesi Arjantin’de nasıl karşılandı?
Genel olarak sosyal hareketler, insan hakları kuruluşları, farklı mücadelelerin temsilleri tarafından bir sahiplenme oldu. Yaşamını kaybedenler için gerçekleşen büyük yürüyüşte Alina da anıldı. O yürüyüşte Nora Cortiñas elinde Alina fotoğrafıyla yürüdü. Bu, ailesi olarak bizim için büyük bir gururdu.
Arjantin'de ise sadece Buenos Aires'te, sosyal hareketlerin ve hakların savunulmasına yönelik faaliyet yürüten kurumlarda etki yarattı. Buenos Aires dışında çok az yerde anma yapıldı. San Martin de Los Andes, Alina’nın doğduğu yer olmasına rağmen şehadeti çok az yankı uyandırdı ya da hiç uyandırmadı. 20022’de San Martin de Los Andes’i tekrar ziyaret ettiğimde Alina için küçük bir anma yapmak istedik. Katılım çok az düzeyde oldu. Birkaç sosyal hareket dışında çok ilgilenen olmadı. 2025’te Alina’yı anlatan belgeselin gösterimi büyük ihtimal burada da da yapılacak. Bakalım nasıl bir katılım olacak.
Lêgerîn Çiya duyguda ve düşüncede Kürt halkının bir evladı. Kürtlerle aralarındaki kurdukları bu güçlü bağ hakkında neler söylemek istersiniz?
Alina, Kürt halkını, mücadelelerini, varoluş biçimlerini seviyordu. Benim de hissettiğim, Kürtlerin yüreklerinde sahip oldukları sevgi kapasitesini seviyordu. Bu, toplumsal işlev görme olasılığı anlamında çok farklı bir şeydi. Biz Arjantin halkı olarak kadim bir halk değiliz. Bizde bireycilik hakim. Kolektif olarak düşünmeyi, yaşamayı bilmiyoruz. Toplumsallığı Kürt mücadelesinden öğrenme sürecindeyiz ve bu nedenle Alina çok güçlü bir bağ kurdu Kürt halkıyla. Bu güçlü bağını anlıyorum, bu yüzden babası ve ben onun bedenini orada bırakmaya karar verdik. Çünkü o, hayatını, ruhunu, kalbini, bedenini Kürt mücadelesine adadı. Cenazesinin de orada defnedilmesinin çok önemli ve anlamlı olduğunu düşündük.
Bizde Kürt halkı gibi bir şehit kültü yok. Mezarlığa gitmek gibi bir alışkanlığımız ya da ritüelimiz hiç olmadı. Onu kalbimde taşıyorum. Dêrik’te bir doktor, bana mezarlığın bir fotoğrafını gönderiyor. Ona minnettarım. Her ay mezarlığı ziyaret ediyor. Orada mezarına sahip çıkıyorlar, ilgileniyorlar. Alina’nın orada olmasının Kürt halkı için ne kadar değerli olduğunu anlıyorum. Bunun bizim için anlamı çok büyük.
Mezarına hiç gidebildiniz mi?
Alina’nın mezarına, şehadetinden bir ay sonra gidebildim. Bürokrasi-vize işlemleri ile ilgili sorunlar yaşadım. Çocuklarım İtalya pasaportuna sahip oldukları için iki oğlum gidebiliyordu. Ancak benim İtalyan pasaportum yoktu ve çok ciddi yasal engeller ile karşılaştım. Kürt hareketi bu sorunları ortadan kaldırmak için bütün ilişkilerini devreye soktu ancak vize alamadım. Son anda Irak Konsolosluğu’ndan vize alabildim ve iki oğlum ile birlikte seyahat edebildim. Alina için gerçekleştirilen cenaze törenine katıldım. Törendeki kalabalık karşısında çok büyük bir şaşkınlık duyduk.
Son olarak, Türk devletinin Rojava’ya dönük saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün savaşlar insana acı verir. Bugün Rojava’ya yapılan saldırılar da çok acı verici. Türk devletinin bir an önce Kürt halkına karşı yürüttüğü bu kirli savaşı bitirmesi gerektiğini düşünüyorum.
* * *
"Alina’nın Yeri" iyileştirecek...
Siz de konuşmanızda değindiniz, Lêgerîn’in yaşamını anlatan “Lêgerîn” adında bir belgesel çekildi. İzleyebildiniz mi? Nasıl buldunuz?
İzledim. Bitmiş halini bana gönderip beğenip beğenmediğimi sordular. Belgesel, bir ay önce Villa Guardino’da bir etkinlikle gösterildi. Villa Guardino, Alina’nın çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği, benim ve ortanca oğlumun hala yaşadığı yer. Yine Arjantin’de belgesellerin gösterildiği bir festivalde izlendi. Ancak belgeselin esas gösterimi gelecek yıl olacak.
Alina’nın adıyla bir merkez inşa ediliyor. Bu süreç nasıl başladı?
Alina şehit düştüğünde yaşadığım yerde, sahip olduğum toprakların bir kısmında onun anısına bir şeyler yapılsın istedim. Kürt hareketinin yapmasını çok isterdim ancak Kürdistan’da devam eden savaşın böyle bir imkan sağlamadığının farkındayım. O yüzden 2019’da sahip olduğum toprakların bir kısmını Panelus en Rebeldia adlı örgüte bağışladım. Bu organizasyon, Kürt hareketiyle de çok yakından ilgili bir kurum. Onlar Alina’nın adıyla bir eğitim ve iyileştirme merkezi açma sözü verdiler. Açacakları merkezin adını da “Espacio Alina” yani “Alina’nın Yeri” ismini verdiler. Merkezin inşasına Ocak 2020’de başlandı ve hala sürüyor. Çalışmalar çok sınırlı imkanlarla yürütülüyor. Merkez, ekolojik bir perspektifle kerpiçten yapılıyor. Gönüllüler, Aralık’tan Mart’a kadar her ay bir haftalığına gelerek çalışma yürütüyorlar. Çalışmalara birçok bölgeden feminist, ekolojist, sosyal hareketlerden insan gönüllülük temelinde katılıyor. Pandemi süreci inşa çalışmalarını epey geciktirse de başarılı bir şekilde devam ediyor.