Bir ihtiras salgını

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Biden–Trump tartışmasında Trump kazanmıştı; Biden adaylıktan çekildi. Öyleyse, asıl kazanan Harris. Ama Kasım 2024 seçimlerinde, Trump’ın şansı daha yüksek görünüyor: Çünkü insanlık eril saçmalığın, yalanın ve apaçık şiddetin hüküm sürdüğü bir süreçten geçiyor- belki de kendini yok etmeye hiç olmadığı kadar yaklaştığı bir evreden.

Hırstan gözü dönmüşlerin dünyasındayız. Neoliberal krizin bize bıraktığı bu olsa gerek. Tekilliğin bunca idealleştiği, insan ilişkilerinin kıyasıya rekabetle cıvık cıvık samimiyet arası alanlara sıkıştırıldığı, her ikisinin bir arada seyrettiği ve dolayısıyla, insana yüklenen ve her daim şüpheli karşılıklı sorumluluk etiğinin temel olduğu aklın yittiği bir dönemdeyiz. Yalancının muma gerek duymadığı; zira yalanın gerçek olduğu, gerçeğin pornografiye döndüğü bir dönem.

Türkiye bu açıdan bir gözlem laboratuvarına dönüşmüş durumda. Arka koltukta mültecilere, sığınmacılara nefret kusan kadına, ayrımcılık yaptığını söylememin faydası yok. Üst üste ‘ayrımcılık yapmıyorum’ yanıtından başka bir cümle duymak mümkün olmuyor. Ya da ‘herkes kendi köyünde kalsın’ vurgusuna ‘sen hangi köydensin’ sorusuyla karşılık verdiğimde düzgün yanıt almak mümkün değil. İnciniveriyor, zira. Ya da, markette ödeme yaparken tatlı tatlı selamlaştığımız kasiyerin civardaki sokak köpeklerinden bezdiğini, ‘hoşt’ dediği halde yatışmadıklarını dinlerken, ‘hoşt demeyin, o zaman sert tepki verirler’ demenin boşluğa nefes salmak olduğunu kaç kez yaşayacağız? Ya da, salt köpekleri öldürtmek için üstlerine yürüyerek, tekme atarak, döverek ısırılmayı bekleyen insanlarla nasıl başa çıkacağız? Ya da, hak savunusuyla hareket ederken terörist olarak tanımlanmaktan nasıl imtina edeceğiz?

Öyle bir dünya ki, son soru en basit, en rahat, en katlanılabilir tür olarak kalıyor.

Öyle bir dünya ki, bir dizi suçtan yargılanan, yalanlar kralı Donald Trump önce Joe Biden’la ardından Kamala Harris’le tartışma programına çıkabiliyor. Biden’ın saçmalığı ayrı; ama Trump’ın yalan-gerçek dünyası hâlâ kayda değer sayıda seçmene ve sermaye grubuna hitap edebiliyor.

Öyle bir dünya ki, Trump’la Harris göçmen karşıtı politikalarda birbiriyle yarışabiliyor. Harris, son dönemlerden bildiğimiz ABD-Meksika sınırında güvenlik önlemlerini sertleştirdiğini, güvenlik personelinin sayısında artışa gittiğini övünerek listelerken, Trump, Harris’i, cezaevlerindeki yasa dışı göçmenleri trans-gender’laştırma girişimleriyle itham ediyor. Anlayan var mı? Anlamamız gerekmiyor; önemli olan, belirli terimlerin biteviye ve mümkünse en anlamsız formlarda birbiri ardısıra kullanılması. İktidar yarışı artık bundan ibaret.

Daha beteri, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, Trump’ın dilinde gerilemeye dönüşüyor. Ama haksızlık etmemek gerek, erkekliğin her türlü olumsuzluğunu bedeninde, cümlelerinde temsile duran milyarder, ‘güneş enerjisinin sadık hayranı’.

Peki Harris inandırıcı mı? Trump’dan fazla değil. Yalan-gerçeğin hüküm sürdüğü bu dünyada bir yandan sığınmacılar karşısında uyuşturucu trafiğini, Güney mafyasını öne sürerek sınır güvenliğinde sertleşmeye giderken diğer yandan iç güvenlik politikasında sivilleşmeyi savunmak kendi içinde çelişkili. Ama bu alışık olduğumuz liberal sallanmalar arasında, değil mi?

İnandırıcılığın kişisel hamlelerle işlediği bir siyaset tarzının belirleyici olduğu dünyadayız artık. Trump, Harris’in kürtaj tartışmasında, doğan bebeği idam etmeyi (‘execute’ diyor, harfi harfine) savunduğunu söylediğinde, Harris, dünya liderlerinin ve Trump’la bizatihi çalışmış üst düzey askerî yetkililerin Trump için ‘gerçekliğe dair akıl karışıklığı yaşadığını, yüz karası’ dediklerini aktardığında Trump’ın Victor Orban’ın kendisini ‘dünyadaki en saygın, en korkulan insan’ olarak tanımlaması, Trump, Harris’in ‘İsrail’den nefret ettiğini, seçilirse İsrail’in iki yıl içinde yok olacağını’ söylediğinde, Harris, öyle bir şey olmadığını, ABD’nin dünya liderliğindeki uzlaştırıcı rolünü devam ettireceğini vurguladığında, Trump, hem Zelenski’nin hem Putin’in kendisine saygı duyduğunu, Biden’a saygı duymadıklarını iddia ettiğinde – ‘neden duysunlar ki’ diye eklendiğinde - Harris, birden fazla kez ‘bu adamdan bolca yalan duyacağınızı söylemiştim; duyuyorsunuz’ dediğinde – ki, gerçekten öyle – Trump, başkanlık döneminde Taliban’ın lideriyle Camp David’de görüştüğü için Harris tarafından eleştirildiğinde, ‘Abdül’e dedim, Abdül artık bombalama, bombalarsan sorun yaşayacaksın. Ve 18 ay bombalama olmadı’ karşılığını verdiğinde… ABD yönetimlerinin basit plastikliği açıklık kazanıyor: Artık çökmesi gereken bir imparatorluk.

Biden–Trump tartışmasında Trump kazanmıştı; Biden adaylıktan çekildi. Öyleyse, asıl kazanan Harris. Ama Kasım 2024 seçimlerinde, Trump’ın şansı daha yüksek görünüyor: Çünkü insanlık eril saçmalığın, yalanın ve apaçık şiddetin hüküm sürdüğü bir süreçten geçiyor- belki de kendini yok etmeye hiç olmadığı kadar yaklaştığı bir evreden.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.