Gündem dışı
Hatice ERGÜN Haberleri —
- İnsanların biraradalığı, diğer hayvanlarla, diğer canlılarla ve gittikçe daha zararlı bir şekilde yaptıkları, inşa ettikleri, kurdukları şeylerle birlikte yaşayabilmeleri – yaratıcı bir hal olarak yaşamak anlamında – ancak saygı-vicdan ikilisine sıkı sıkıya sarılmamıza, benliğimizi bu ikiliyle zenginleştirmemize bağlı.
Öyleyse, bir yılı daha kapatırken kadın cinayetlerinden, çocukların öldürülmesinden ve istismarından, çocuk yaşta zorla evlendirilenlerden, tutsak gazetecilerden, görevleri başında devletlerin hedefine girip öldürülen gazetecilerden, MS’le yaşayan Tayfun Kahraman’a hastaneye götürülürken yapılan işkenceden, Trump’ın yeniden ABD başkanı seçilmesinin ABD’de yaşayanlar, onu seçenler ve tüm dünya için neye işaret ettiğinden, kocasının verdiği uyuşturucuyla hem onun hem kocasının erkek müşterilerinin tecavüzüyle yıllar boyu yaşayan, ama mahkemelerde hesap sormaktan çekinmeyen Gisèle Pelicot’tan, Beşir al-Assad’ın düşüşüyle bir baskı rejiminden diğer baskı rejimine geçiş yapılmakta olan Suriye’deki İslamcı anti-demokratik yönetimin işaretlerinden, Vladimir Putin’in dört buçuk saat süren yeni yıl konuşmasından, dünya genelinde gittikçe artan gelir uçurumundan, sağlam görülmeyelerin – en geniş tanımıyla, serbest piyasa için, ulus- devlet için, aile için, örgütler için eksik, yetersiz görülenlerin– değersizleştirilmesinden, Türkiye’de açlık sınırının gittikçe daha fazla insanı alacak şekilde esnemesinden ve bu yazıya hazırlanırken ve yazarken aklıma gelmeyen onca adaletsizlikten, zulümden, kıyımdan örneklere bakmayacağım; örneklerle yüzümüze vurulan insanlık saçmalığını bu paragrafa kilitleyeceğim. Bu saçmalığı bir yazılık bu paragrafa kilitleyeceğim.
Onun yerine, insan eylemliğinin yaratıcılığından, bu yaratıcılığın beraberinde getirdiği dostluklardan bahsedeceğim. Bir yılı kapatırken, kapatmanın ve kapatılanın kurgusallığını sadece bilerek ama üzerinde durmadan farklı eylem biçimlerinden çıkan dostluklara saygı göndereceğim. Sevginin cılkını çıkartarak yaşandığı bir dünyada saygının önemini aklımda tutarak ve saygının arkasında duran, dinsel öğretilerle manipüle edilmemiş vicdanı unutmadan. İnsanların kendilerini diğer hayvanlardan ayırmak için özenle biçtikleri kendinde düşünme değil, kendileriyle ilişkilerinin kilit noktası olan düşünmeye gizli vicdan, Hannah Arendt’in Spinoza’dan doğru aktardığı anlamıyla, benliğe teslimiyet: ‘Akıl [yürütmeden] doğabilir ve bu kanaat mümkün olan en büyük neşedir.’ Arendt’e göre eylemin arkasındaki bu kriter, çokluğun kabul ettiği ve toplum karar verdiği her zamanki kuralların dışındadır. Bunun yerine, yapıp ettiklerim ve sözlerim üzerine düşünme zamanı geldiğinde kendimle barış içinde yaşayıp yaşayamayacağımla ilgilidir. Vicdan, eve döndüğünüzde – eve dönecek olursanız – sizi bir arkadaşın beklediğini öngörmedir.[1]
Bu kısa bahiste insanın kendisiyle ve çevreyle ilişkinin iç içe olduğu netleşiyor. Söz konusu iç içe olma hali bugün yaygın bir şekilde yaşandığı ve dolayısıyla anlaşıldığı, norm(al) olduğu haliyle değil karşısındakinin, ilişkilenenin benliğine, bütünlüğüne, (yaşamsal) haklarına ve özgürlüğüne duyulan saygıyla tanımlanıyor. Birlikte hareket ederken, birlikte eylerken ve düşünürken, alanlarımız kesişirken ve birbirini örterken biraradalığımızın benliğimizi, saltlığımızı silmediği görüsüyle, bu gerçekle kurulan bir ilişki bu. Benliğimizin diğerinin benliği, varlığı, özgürce var oluşu olmadan hiçlikte yok olduğu, aynı şeyin diğerleri için de geçerli olduğu bilgisine dayalı bir ilişki.
Öyleyse, dostluk denilen bağlantı an’da kuruluyor, dinamik bir süreğenlikte seyrediyor ve eylemin tam göbeğinden çıkıyor: İnsanların biraradalığı, diğer hayvanlarla, diğer canlılarla ve gittikçe daha zararlı bir şekilde yaptıkları, inşa ettikleri, kurdukları şeylerle birlikte yaşayabilmeleri – yaratıcı bir hal olarak yaşamak anlamında – ancak saygı-vicdan ikilisine sıkı sıkıya sarılmamıza, benliğimizi bu ikiliyle zenginleştirmemize bağlı. Pek tabii ki, bu ancak, birlikte mümkün.
Devamı gelecek, bu kez gündem içi…
[1] Arendt, The Life of the Mind, Thinking, s. 191