Kanlı yasa oylanırken
Hatice ERGÜN Haberleri —
- "Doğaya saygı duymayan, insana …, yaşama …, hukuka …, hakka saygı duymayanın köpeklerin yaşam hakkını korumasını beklememiz gerçekten çok yüksek bir beklenti… Siz öldürmekten yanasınız, biz yaşatmaktan, siz yok etmekten yanasınız, biz korumaktan…"
Hayvanları Koruma Kanunu’yla ilgili yasa tasarısının TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldüğü saatlerde yazıyorum. Yasa tasarısının AKP ve MHP oylarıyla kabul edilmesi kuvvetle muhtemel. Kabul edildiği andan itibaren yürürlüğe girecek. Belediyelere barınak tesis etmek için verilen süre dört buçuk yıl; 2028 Aralık sonuna kadar barınak inşa etmeleri gerekiyor. O zamana kadar sokakta yaşayan hayvanlar, öncelikle köpekler yine belediyelerce toplanacak, yetersiz kapasitedeki barınaklara hapsedilecek. Barınakların olmadığı yerlerde toplu öldürmelerden başka yol göstermiyorlar. ‘Saldırgan davranışlar sergilemek’ ne demekse, öyle olduğu tespit edilenler öldürülecek. Bu ülke zaten kan kokuyor; artık sokaklar kana bulanacak – köpeklerin sokaklarda değilse, barınaklarda akıtılan kanlarına. İktidarın derdinin ne olduğu sır değilken, insanları hedeflemesi yetmiyor, artık; insan olmayan hayvanlara dönüyor.
DEM Parti’den özellikle Perihan Koca, Çiçek Otlu, Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TİP’ten Sera Kadıgil uzunca bir süredir, Genel Kurul’da Erkan Baş’ın ve CHP’den Ali Mahir Başarır da dahil olmak üzere bir grup milletvekilinin eklenmesiyle tutarlı, bilgiye dayanan, vicdanı, aklı konuşturan itirazlarını dillendiriyor. Bunca aklı selim, yerinde müdahaleye, yaşam hakkı çağrısına rağmen insanların nasıl olup da duyarsız kaldıklarına şaşamamak çok fena. Umudumuz, hâlâ öfke duymakta.
29 Temmuz sabaha karşı beş maddesi kabul edilen, esasen, sokaktaki insan olmayan hayvanları, öncelikle köpekleri toplama ve katletme yasası AKP yönetimlerinin 2004’ten bu yana ilgili konudaki beceriksizliklerinin, siyasal parti kimliklerinden bağımsız olarak belediyelerin ilgisizliğinin sonucu olarak görülebilir: Bugün 1389 belediyeden sadece 322’sinde barınak bulunuyor. AKP milletvekili, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu başkanı Vahit Kirişçi’nin genel kurulda dalga geçercesine ‘hayvansever’ olduğu iddiasıyla savunduğu toplatma – kapatma hükmü ve yetersiz barınak olduğu için belediyelere 2028 yılına kadar süre verildiği itirafı, yasanın kabul edildiği tarihten itibaren yürürlüğe gireceği hükmüyle yan yana konduğunda yaşadığımız ülkenin gerçeğiyle yine, yeniden yüzleştiriyor.
İstanbul Üniversitesi’nin eski rektörü Kemal Alemdaroğlu patentli ‘ideolojik halay’ safsatasının bu kez halay çeken Kürt gençlere karşı uygulamaya geçirildiği, mültecilere yönelik nefret söyleminin hız kesmeden devam ettiği, hak savunucularının devlet baskısıyla boğuşmak durumunda olduğu bir ülkede insanların salt birbirini gördüğü, beton çevrelerde yaşama koşulları kuruluyor. Muktedirin servet hırsıyla birlikte tahammülsüzlüğünün biteviye yükseldiği bir dönemde birbirlerine kalan insanların gündelik yaşamı yıkma potansiyelini tahmin etmek zor değil. İşin tuhaf yanı, bütün bunların muktedirin servet, görkem, koltuk güdülü doyumsuz düşman siyasetini yönlendirdiği özneler bunca çeşitli ve kitleselken olması - kadınlar, feministler, LGBTİQ+, Kürtler ve yaşam hakkı savunucuları.
İşte, aceleyle yasalaştırılmaya çalışılan bu kan kokulu tasarı, yaşam hakkı ilkesini ortadan kaldıracak derecede vahim. Nitekim, Perihan Koca’nın genel kurul konuşmasında Adorno’ya referansla belirttiği gibi: ‘Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp 'ama onlar hayvan' dediğinde başlar.’
Yirmi birinci yüzyıl faşizminin başlangıcı 1980’lerde bulunabilir. Darbe yönetimi merkez siyaset için gereken zemini hazırlarken, bugünün rejimi açısından elzem temelleri attı. AKP darbeci yönetme dersine iyi çalışmış bir kuşağın ürünü; adına Türkiye usulü başkanlık sistemi denen şahsiyetçi yönetim de. Neoliberal aklın yamalı bohça siyaseti, yönetimin keyfî pozisyon alışlarını, uygulamalarını, kendini reddeden söylemsel pratiklerini mümkün kıldı. Kitlelerin örgütlenmesinden korkanların kütleleri mobilizasyonunu da.
Bütün bunlara rağmen bugün yaşam hakkı için AKP yönetimlerine doğanlarla, hakları sağlam temellerde savunan milletvekilleriyle birlikte direnirken öfkemiz umudumuzu güçlendiriyor. Kılıç Koçyiğit’in sözleri olup biteni özetliyor: "Doğaya saygı duymayan, insana …, yaşama …, hukuka …, hakka saygı duymayanın köpeklerin yaşam hakkını korumasını beklememiz gerçekten çok yüksek bir beklenti… Siz öldürmekten yanasınız, biz yaşatmaktan, siz yok etmekten yanasınız, biz korumaktan…"