Biraz da geçim için
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Galata Köprüsü’nde 12 yıldır olta sallayan Adem Uslu, ilk başlarda bunu sadece bir hobi olarak yaptığını belirtiyor. Derinleşen ekonomik krizle birlikte balıkçılık onun için geçim kaynağı olmuş.
- Köprüde kadın balıkçıların sayısı az. Fatma Aksak köprüde balık tutan az sayıda kadından biri. 15 yıldır olta balıkçılığı yapan Fatma, “Eskiden sadece hobi olsun diye çıkardım, şimdi geçim için yapıyorum” diyor.
- Ekrem Beygirde, işten çıkarıldıktan sonra geçimini sağlamak için balıkçılığa yönelmiş. Başlangıçta haftada bir gün köprüye gelen Beygirde, artık haftanın 3-4 günü köprüde balık tutuyor. Bazı günler 25 kilo kadar balık avladığını söylüyor.
ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL
Galata Köprüsü uzun yıllardır olta balıkçılarının uğrak yeri. Önceden sadece hobi olarak yapılan olta balıkçılığı, artık birçok kişi için geçim kaynağı haline geldi. Köprünün her iki yanında çok sayıda balıkçı “rastgele” diyerek denize olta atıyor. Bu balıkçılardan biri de Adem Uslu. 12 yıldır Galata Köprüsü’nde olta sallayan Uslu, ilk başlarda bunu sadece bir hobi olarak yaptığını belirtiyor. Ancak son yıllarda derinleşen ekonomik krizle birlikte balıkçılık, onun için hem evin balık ihtiyacını karşılamanın hem de ek gelir elde etmenin bir yolu olmuş. Aslen Aksaraylı olan Adem Uslu, ailesiyle birlikte 25 yıl önce ekonomik nedenlerle İstanbul’a göç etmiş. Köyde tarım ve hayvancılıkla uğraştıklarını ancak geçimlerini sağlayamadıkları için büyük şehre taşınmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
Balık fiyatları el yakıyor
Özel bir kargo şirketinde hamallık yapan Uslu, haftanın iki günü İstanbul’un Sultangazi ilçesinden Galata Köprüsü’ne geliyor. Balık fiyatlarından dert yanan Uslu, “Köprüde daha çok sarıkanat, çinekop ve istavrit gibi balık türlerini yakalıyorum. En ucuz balık istavrit, ortalama pazarda kilosu 200 TL. Sarıkanat’ın kilosu ise 1000 TL’nin üzerinde. Çinekop ise 300 TL civarında satılıyor. Bu kadar pahalı olduğu için balık alamıyorum. Ben de haftada iki gün buraya gelip balık avlıyorum. Bu yöntemle haftalık balık ihtiyacımı karşılıyorum” diyor.
Galata’da kadın bir balıkçı
Köprüde kadın balıkçıların sayısı az. Fatma Aksak köprüde balık tutan az sayıda kadından biri. 15 yıldır olta balıkçılığı yapan Fatma, bu tutkusuna annesinin ölümünden sonra başlamış. Annesinin kaybıyla yaşadığı derin yas sürecinde, balık tutmanın kendisine terapi gibi geldiğini söylüyor: “Balık avlamak bana huzur veriyor. Bazen hiçbir şey yakalayamıyorum ama sadece bunun düşüncesi bile iyi hissettiriyor.”
Fatma, genellikle Galata Köprüsü yerine Üsküdar sahilinde balık avladığını anlatıyor. Bunun nedeni hem Üsküdar’da balık çeşitliliğinin daha fazla olması hem de atmosferin kendisine daha iyi gelmesi. Fatma, “Oranın havası başka. Daha çok balık var, çeşit de fazla. O yüzden genelde Üsküdar’a gidiyorum” diyor.
Tuttuğu balıkları satıyor
Fatma için de bir hobi olarak başlayan olta balıkçılığı değişen ekonomik koşullardan ötürü bir gelir kaynağına dönüşmüş. Fatma, “Eskiden sadece hobi olsun diye çıkardım hatta bazen o kadar çok balık yakalardım çoğunu dağıtırdım ama şimdi bunu yapamıyorum. Çünkü geçinmem gerekiyor. Bazen 20-25 kilo kadar balık yakalıyorum bunun sadece bir ya da iki kilosunu kendime alıyorum diğerlerini de satarak ev ekonomisine katkı sunuyorum” diye anlatıyor.
Fotoğrafını çekmek istediğimde yüzünün görünmesini istemiyor. Bunun yerine arkadan oltasıyla bir fotoğrafını çekiyorum. Ardından başka bir balıkçı ile sohbete gidiyorum.
İşsizlerin geçim kapısı oldu
Daha önce bir tekstil firmasında çalışan Ekrem Beygirde, işten çıkarıldıktan sonra geçimini sağlamak için balıkçılığa yönelmiş. İlk kez bir arkadaşıyla köprüye balık tutmaya geldiğinde, avlanan balıkları satanları görünce bu işi bir gelir kaynağına dönüştürmeye karar vermiş. Başlangıçta haftada bir gün köprüye gelen Beygirde, zamanla bu sıklığı artırmış ve artık haftanın 3-4 günü köprüde balık tutuyor. Bazı günler 25 kilo kadar balık avladığını söylüyor: “O günlerde işlerim iyi oluyor. Çünkü avladığım balıkların tümünü satıyorum ve bu bana iyi bir gelir sağlıyor. Ama bazen sadece 3-4 kilo balık tutuyorum. Elbette 25 kilo ile 4 kilodan gelen gelir aynı olmuyor.”
Geçinmek için katlanıyoruz
Ekrem Beygirde, 30 yıl önce ekonomik nedenlerle ailesiyle birlikte Konya’dan İstanbul’a göç etmiş. Hayatını İstanbul’da kurmuş, eşiyle bir tekstil atölyesinde tanışıp evlenmiş ve iki erkek çocukları olmuş. Şimdi her ikisi de üniversite öğrencisi. Ancak eğitim masraflarının her geçen yıl artması, aile bütçesini iyice zorlamış. Beygirde, balıkçılığın fiziksel olarak zor olmadığını, esas zorluğun İstanbul’un değişken iklim koşulları olduğunu belirtiyor: “Bu işi yapmak aslında zor değil. Tek zorluğu İstanbul’un kötü havası. Ama geçinmek için buna katlanıyoruz.”
Maaşı yetmeyince köprüye gelmiş
İstanbul Havaalanı’nda temizlik işçisi olan Sait Uçar ise sosyal aktivite olsun diye balık tutmaya başlamış. Ancak zaman içinde bu aktivite onun için ek iş olmaya başlamış. Haftanın iki günü Galata Köprüsü’ne gelen Sait Uçar, her cumartesi ve pazar günleri İstanbul’un Avcılar ilçesinden Galata Köprüsü’ne geliyor. ''Herkes olta balıkçısı olabilir mi?’’ soruma “Herkes bu işi yapamaz. İşin zor olması ya da kolay olması ile alakalı değil çünkü sabır gerektiren bir iş. Sabahtan akşama kadar bir oltanın başında beklemek her insanın sabır göstereceği bir iş değil. Sabrı olan herkes yapabilir ama beklemeye sabrı olmayanlar bir süre sonra sıkılıyor” şeklinde yanıtlıyor.
Her şeyden uzaklaştığım tek yer
Ülkede kimsenin sabırlı olmadığını söyleyen Uçar sözlerini şöyle noktalıyor: “İnsanlar nasıl sabırlı olsun ki? Eskiden bir hobim olsun diye başladım şimdi ise ev ekonomisine ek gelir olsun diye yapıyorum. Bazen benim bile sabrım kalmıyor. Öyle günlerde eve eli boş dönüyorum. Ama ertesi hafta yine geliyorum. Buradan avladığım birkaç kilo balıkla zengin olmayacağım ama bütün bu hengamenin içinden kaçıp geldiğim ve her şeyden uzaklaştığım tek yer burası.”
Ülkenin haline bak ağabey!
Mehmet Kaçak ise Galata Köprüsü’ne yakın bir çay ocağında işçilik yapıyor. Köprüde balık tutmasa da burası onun da geçim kapısı olmuş. Sabahın ilk ışıklarında işe başlıyor, akşama kadar köprüde çay satıyor. Kaçak, yazın kavurucu sıcağı kışın dondurucu soğuklarında da köprünün hiç boş kalmadığını söylüyor. Mehmet Kaçak’ın asgari ücretin biraz üzerinde bir geliri var. Ancak İstanbul gibi bir yerde bu kazançla geçinmenin mümkün olmadığını, bu yüzden izinli olduğu günlerde de başka işler yaptığını belirtiyor. Yaklaşık 5 yıldır köprüde çay satan Kaçak, “Eskiden sadece hobi için gelenler olurdu, şimdi geçim derdi ağır bastı” diyor. Ekonomik gidişattan dert yanan Kaçak, “Stres atmak için gelinen bir yerdi burası, artık insanlar çalışmak için geliyor. Ülkenin haline bak ağabey, buradan da belli” diye ekliyor.