Direneceğiz, çünkü eziliyoruz
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Tek Gıda-İş üyesi Polonez işçileri üç aydır gözaltılara, tehditlere ve saldırılara rağmen direniyorlar. Yıllardır ağır sömürü koşullarında çalışmak zorunda kaldıklarını anlatan işçiler, “Bizim emeğimizle patronlar zengin oldu. Biz ise eziliyoruz. Hakkımızı alana kadar direneceğiz” dediler.
ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL
Çoğunluğu kadın olan 146 işçi, Türkiye Tütün Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikasına (TEKGIDA İŞ) üye oldukları için Kod-46 ile (Yüz kızartıcı suç) işten çıkarılmıştı. Asgari ücret ve altında 13-16 bin TL arasında maaş ile çalışan işçiler hayatlarında ilk kez sendika ile tanışmışlardı. Sendikalı oldukları için cezalandırılan işçilerin direnişi üç ayı aşkın süredir devam ediyor.
İşçilerle konuşmak, direnişlerini takip etmek için İHD’li insan hakları savunucularıyla yola çıkıyoruz. İki saat süren yolcuğun ardından fabrikanın önüne vardığımızda ana caddeden fabrikanın önüne kadar uzanan polis bariyerleri ile karşılaşıyoruz. Fabrika önüne gitmek için ana yoldan çıkıp araçlarımızı park ettikten sonra geriye kalan yaklaşık iki kilometrelik yolu yürümek zorunda kalıyoruz. Yol boyunca polis bariyerleri ve nöbet tutan işçilere rastlıyoruz. Yolda karşılaştığımız bir işçiden yüzlerce işçinin Polonez patronunu protesto etmek için yürüyüş hazırlığı yaptığını öğrenince fabrika önüne gitmekten vazgeçip işçileri beklemeye başlıyoruz.
Bıçak kemiğe dayandı
Çok geçmeden üzerlerinde önlükleri ile işçiler gelmeye başlıyor. Bir saat süren yürüyüşün ardından aynı coşku ve kararlıkla tekrar fabrika önüne geri dönüyoruz. Yürüyüş boyunca işçilerin, yorgun ve kararlı duruşları dikkatimizi çekiyor. Yaklaşık 100 gündür fabrika önünde direnen işçiler öylesine kararlı ki artık bıçağın kemiğe dayandığını söylüyorlar.
Devlet gerçeğiyle ilk kez tanıştılar
Sohbet ettiğimiz bazı işçiler daha önce hiç 'devlet' ile karşı karşıya gelmemiş. Hak arayışlarında polis şiddetiyle ilk kez yüzleşenlerin sayısı ise epey fazla. İşçiler, yıllardır en ağır sömürü koşullarında çalışmak zorunda kaldıklarını anlatıyor ve sendikalı olduktan sonra kendilerini daha güçlü hissettiklerini, sonuç ne olursa olsun direnmeye devam edeceklerini belirtiyorlar.
Bugüne kadar geçim kaygısıyla, hakarete, aşağılanmaya, fazla mesaiye boyun eğmek zorunda kaldıklarını söyleyen işçiler, ülkede yaşanan ekonomik kriz ve işsizliğin de buna eklenmesiyle patronların daha hoyrat davrandığını sözlerine ekliyorlar.
Örgütlenme hakkına saygı duyun
Fabrika önüne vardığımızda sendikanın getirdiği anons aracından şarkılar çalınmaya başlıyor ve nöbet yerinde bekleyen az sayıdaki işçiler de fabrika önünde toplanıyor. Bu hareketliliğin sebebi ise çok geçmeden anlaşılıyor. İşten çıkartılan ve fabrika önünde direnen işçilerin direncini kırmak için işe alınanların vardiya değişiminden kaynaklı işçiler çıkan servislerin önünü kesiyor. Burada uzun bir konuşma yapan Sendikanın Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, Polonez patronuna seslenerek işçilerin sendikal örgütlenme hakkına saygı duymasını istiyor.
Uzun süren bu eylemin ardından işçiler yolu açarak servislerin geçişine izin verdikten sonra bu kez şirketin idari bölümünde çalışan şef ve mühendisleri protesto etmek için fabrikanın giriş kapısına kadar yürüyorlar. Burada bir süre duran işçiler daha sonra sloganlar atarak fabrikanın hemen yanı başına kurdukları direniş alanına geçiyorlar. Bir süre direniş alanında halay çeken işçiler, yüzlerce palet sıkıştırılarak kurdukları direniş alanında dinlenmeye çekiliyorlar. Bu fırsattan yaralanarak işçiler ile sohbet etmeye ve röportaj almaya başlıyoruz.
Sahibi Ürdün menşeli Siniora Gıda
İşçilerden aldığımız bilgilere göre fabrika, Ordulu iki kardeş; Veysel ve Gürel Akkaş tarafından 1986 yılında kurulmuş. 5 bin metrekare kapalı alana kurulan fabrika yıllık 10 bin tona yakın üretim kapasitesine sahip. Uzun yıllar Türk sermayesi tarafından işletilen fabrika 2021 yılında Ürdün menşeli Siniora Gıda ve İmalat PLC şirketine satılmış.
15 yıllık işçileri işten attılar
Aldığımız bu kısa bilgilerden sonra ilk olarak TEKGIDA İŞ Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu ile röportaja başlıyoruz. Uzun yıllar tamamen güvencesiz ve ağır koşullarda işçilerin çalışmak zorunda kaldığını söyleyen Durdu, 15 Temmuz 2024 tarihinde 80 işçiyi sendikaya üye yaptıklarını ifade ediyor. Örgütlenme çalışmalarının hızla devam ettiği ve Çalışma Bakanlığı’na yetki başvurusu yaptıkları sırada işverenin bir gecede sendika üyesi 146 işçinin işine son verdiğini aktaran Durdu, “Vardiya amirlerinden, kasap ustalarına kadar 15 yıllık işçileri işten attılar. Fabrika müdürünü arayıp, baskıların son bulmasını istedik ancak karşılığında atılan işçilerin yerine 176 kişiyi işe aldılar” diyor.
Direnişi kırmak için polis devreye girdi
Asgari ücretin altında maaşla çalıştırılan işçiler olduğunu anlatan Durdu, asgari ücretten vergi kesintisinin yasak olmasına rağmen işverenin vergi kesintisi yaptığını ve maaş bordrolarını göstermediğini belirterek işverenin usulsüzlüklerini şöyle sıralıyor: “Ürdünlü bu şirket, çalışanlarından vergi kesiyor. Garsona verilen bahşişin vergisinin peşine düşen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in buranın defterlerini incelemesini istiyoruz. Kaymakam bey bize ‘şov yapmayın’ dedi. Sonra işçilere çay dağıtmaya başladı. Özel sektöre söz geçiremediklerini söylediler. Ne demek yani? Burada kaçak işçi çalıştırıyorlar. Bunları denetlemiyorsun, kalkanlarla, coplarla insanların kafasını kırıyorsunuz. Buna karşı tüm işçiler birbirine kenetlendi ve haklarını alana kadar direnmeye devam edeceğiz.”
Tazminat hakkımızı gasp etmek için
Yunus Durdu ardından gece gündüz fabrika önünden ayrılmayan kadın işçilerden biri olan Sevilay Çoban ile sohbet ediyorum. Eşiyle birlikte 10 yıldır Polonez fabrikasında çalışan Çoban, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece uyumak üzereyken telefonlarına gelen SMS ise işten çıkarıldıklarını öğrenir. Sabah soluğu sendikada alır ve sendikayla yapılan görüşmelerden diğer işçilerle fabrika önünde direniş kararı alınır. KOD-46’dan işten atılan Çoban, “Ben yüz kızartıcı bir suç işlemedim. Zaten KOD-46’dan işten atılmamızın tek nedeni tazminat hakkımızı gasp etmek. Biz haklarımızı istediğimiz ve anayasal hakkımız olan sendikaya üye olduğumuz için işten çıkarıldık” diye anlatıyor.
Emeğimizin karşılığı bu olmamalıydı
İki çocuk annesi olan Çoban, fabrikada makine operatörlüğü yapıyormuş. “Gece gündüz harcadığımız emeğin karşılığı bu olmamalıydı” diyen Çoban, iş yerinde çalıştığı 10 yıllık süreçte çalışma koşullarını şöyle dillendiriyor: “Sabah 07.00’da iş başı yapıyorduk, akşam 15.00’da vardiya bitiyordu ancak genelde her gün fazla mesai yapıyorduk ve akşam 18 ila 19 arasında işten çıkıyorduk. Saat 14’de iş başı yapan bazı işçiler gece 00.00 ile 01.00 arasında işten çıkıyordu. Normalde iki vardiya şeklinde çalışıyorduk ama bunun üstüne bir de gece vardiyası koydular. Biz bu şekilde 10 yıl çalıştık. Fazla mesai ücretlerimiz verilmiyordu. Resmi olarak asgari ücrete çalışıyorduk ancak vergi kesintisi denilerek ücretlerimizden de kesinti yapılıyordu.”
Çoban, işverenin sırtlarından servet sahibi olduğunu ve yıllarca harcadıkları emeğin karşılığının bu olmaması gerektiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle noktalıyor: “Biz bu muameleyi hakketmiyoruz. Bu yüzden fabrika önünde direnmeyi tercih ettik. Kazanana kadar mücadelemiz devam edecek.”
‘Sendikadan istifa et, zam verelim’
52 yaşında 2 çocuk annesi Temam Önal da 10 yıl Polonez Gıda fabrikasında çalışmış. Kışın dondurucu soğukları, yazın kavurucu sıcaklarında her türlü baskıya katlanarak yıllarca çalıştıklarını anlatan Önal, fazla mesai ve maaş kesintileri başlayınca işçi arkadaşlarla birlikte TEKGIDA İŞ Sendikası’na gidip örgütlendiklerini anlatıyor. Sendikal örgütlenme başlayınca ilk önce 13 çalışanın işine son verildiğini belirten Önal, “13 arkadaşımızın işine son verildikten sonra bize sendikadan istifa etmemiz yönünde baskı yapıldı. İşveren bize ‘Sendikadan istifa ederseniz size yüzde 20 zam yapacağım’ dedi. Bizde işten atılan arkadaşlarımızın işe geri alınması ve sendikanın tanınmasını istedik. Bunun üzerine işveren, toplam 146 kişinin işe son verdi. Tüm koşullara karşı haklarımız için örgütlendik ve hakkımızı alana kadar direnmeye devam edeceğiz” diyor.
Emeğimizle patron zengin oldu
Hakları için fabrika önünde direnen Senem Gündüz de Polonez’in 8 yıllık işçisi. 48 yaşında üç çocuk annesi olan Gündüz, “Emeğimizin karşılığını istediğimiz için yüz kızartıcı suçtan işten çıkarıldık. Bunu kabullenemiyoruz. Bugüne kadar iş şartları çok ağırdı. 12 saat çalışıyorduk, 4 Pazar burada çalışmama rağmen ben 20 bin lira maaşı göremedim” sözleriyle çalışma koşullarını dile getiriyor. Son olarak fabrika müdürüyle görüşüp zam istediklerini, müdürün dalga geçer gibi 'Size 300 TL zam yapacağız' dediğini aktaran Gündüz şunları belirtiyor: “Kendileri buradan kazandıkları paralarla Boğaz’da yemek yiyorlar. Biz ise eziliyoruz. İş güvenliğimizi tehlikeye atarak yıllarca çalıştık. Bizim emeğimizle patron zengin oldu. Ben kadınım ve bir günde 2-3 ton mal yüklüyordum makineye. Buraya girerken hiçbir hastalığım yoktu. Buraya girdiğimden beri sağlık sorunlarıyla uğraşıyorum. Emeğimin karşılığı bu oldu. Hayvan muamelesi gördük. Sözlü tacizler, aşağılamalar vardı. Pazar mesaisine zorla çağırıyorlardı. Ve mesai kağıtlarını zorla imzalattırıyorlardı. Rapor paralarımız bile onaylanmıyordu. Kaldı ki asgari ücret bile alamıyoruz. Vergi kesintisi yapıyorlar, maaşı 13 bine kadar düşen insanlar var. Benim bildiğim asgari ücrette kesinti olmaması gerekiyor. Mesai yapmama rağmen, kesinti yapıldı. Gidip sorduğumda, devletin kestiğini söylediler."