Dostunu düşmanını bilememek
Ferda ÇETİN yazdı —
- Güney Kürdistan topraklarında savaş hazırlıkları sürüyor.
Bu hazırlıklar, özü itibariyle Türkiye-PKK savaşının hazırlıklarıdır. Ancak, Türkiye bu savaşı KDP eliyle geliştirmek istiyor. Bu plan esasında, ABD tarafından hazırlanmıştı. Ağustos ayı içinde, ABD heyeti Bağdat, Hewlêr ve Süleymaniye’yi ziyaret etmiş; Türkiye-KDP ortaklığına, Bağdat hükümeti ile YNK’yi de dahil etmek amacıyla görüşmeler yapmıştı.
KDP ve Barzani ailesinin, bu savaşa bu kadar kararlı ve arzulu olmaları, ABD desteği ve güvencesi ile ilgilidir. ABD’deki yeni yönetimin bu anlaşmaya ne kadar sahip çıkacağı sorusu ise, KDP ve Türkiye’nin ortak endişesidir. Bu nedenle Trump’ın, 20 Ocak 2021 tarihine kadar yönetimde kalacağı hesaplanarak, savaş bir an önce başlatılmak istenmektedir.
KDP yönetimi, Güney Kürdistan Parlamentosu’nu ve hükümet ortaklarını bypass ederek, Türkiye ile birlikte PKK’ye karşı savaşma kararı almıştır. TC-KDP anlaşmasına, KDP dışındaki siyasi partilerin, aydınların, yazarların ve toplumun rıza göstermeyecekleri düşünülerek bir oldu-bitti yaratılmıştır.
Bu kararın toplum nezdindeki karşılığının düşmanla işbirliği olduğu, Güney Kürdistan topraklarını işgal eden Türkiye’nin işgalini meşrulaştıran bir ortaklık olduğunu en iyi Barzani ailesi ve KDP yönetimi bilmektedir. O nedenle bu işbirliğinin inkar edilmesi; başka bahane ve mazeretlerle görünmez kılınması gerekmektedir. Gerçekleri saklama, manipülasyon ve dezenformasyon Türkiye ile işbirliğini gizlemek için yeterli olmamaktadır. Çünkü sahada yaşananlar, iletişim araçlarının çeşitliliği ve yaygınlığı, KDP’nin çarpıtma faaliyetini güçleştiriyor.
Bu planı hazırlayanlar çok iyi biliyor ki, TC-KDP ortaklığı ile PKK’ye karşı çıkarılan bir savaşa, Güney Kürdistan halkı karşı çıktığı sürece, o savaşın başarıya ulaşma ihtimali olmayacaktır.
Gare’de, PKK kamplarına girmeye çalışan KDP güçleri ile yaşanan gerilim üzerine, ABD’nin jet hızıyla, “KDP güçlerine saldıran PKK terörünü kınıyoruz” açıklaması; ardından bu açıklamanın kopyalanarak Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından tekrarlanması, TC-KDP işbirliğine destek mahiyetinde, bir kamuoyu oluşturma faaliyetiydi.
Savaşa hazırlık kapsamında, KDP güçlerinin, gerilla alanlarına yönelik her provokasyonundan sonra bu tür açıklamaların yapılma ihtimali yüksektir.
PKK’yi tasfiye planında ortaklaşan ABD, TC ve KDP’nin, şu an yaşadıkları en ciddi sorun, kamuoyu desteğinden mahrum olmalarıdır. Güney Kürdistan parlamentosu, hükümet, KDP dışındaki siyasi partiler ve güney halkı böyle bir savaşı istememektedir. Daha da ötesi toplumun isteği; şayet Türkiye ile PKK gerillaları arasında savaş kaçınılmaz bir hale gelirse, KDP’nin, Türkiye’nin yanında değil; PKK ile birlikte Türk işgalciliğine karşı savaşmasıdır.
Barzani ailesinin, Türkiye ile işbirliğini meşrulaştırmak dışında elinde ikinci bir seçeneği bulunmamaktadır. Bunun için Mesrur ve Mesut Barzani, Avrupa devletlerini harekete geçirmek amacıyla, “PKK karşıtı ziyaret turu” yapıyorlar.
Mevcut ilişkileri ve pratikleri, bu görüşmelerdeki taleplerini de açık hale getirmiştir. PKK’nin Güney Kürdistan hükümetinin egemenliğini tanımadığını; gerillaların KDP’nin güvenlik güçlerine saldırdığını, PKK’nin köyleri boşalttığını belirterek Güney Kürdistan’dan çıkarılmaları gerektiğini anlatacaklardır. Bunun için devletlerden, hükümetlerden PKK’yi kınamalarını talep edeceklerdir.
Muhatapları, ticari ilişkileri ve güncel çıkarları gereği Mesut ve Mesrur Barzani’nin taleplerine olumlu yanıt verebilirler. Ama bir Kürt partisinin, ezeli düşmanlarıyla birleşerek başka bir Kürt partisini kendi vatanından çıkarmaya çalışmasını ibretlik bir durum olarak kayıt edeceklerdir.
Tablo bu kadar açık ve net iken, bu açık tabloyu çarpıtmaya ve muğlaklaştırarak, TC-KDP ortaklığını meşrulaştırmak isteyenler de var. “Bağımsız devlet isteyenler”, HDP’yi Kürt olmamakla suçlayanlar, PKK’yi Türkiye’ye karşı pasif ve edilgen bulan “keskin Kürtler”de imza toplamışlar.
TC-KDP ortaklığını destek için, Türkiye’nin Güney Kürdistan işgalini desteklemek için imza. PKK gerillalarının Güney Kürdistan’dan çıkarılması için; Kürt gerillaların boşalttığı yerlere, Türk ordusu ile birlikte El Kaide, El Nusra, Heyet Tahrir’uş Şam ve DAİŞ çetelerinin yerleşmesi için imza...
Türkiye adına araştırmalar ve PR çalışması yapan SETA isimli kurumun, Hüseyin Alptekin isimli elemanı, 7 Kasım günü şunları yazıyordu; “KDP ile PKK arasındaki gerginlik arttıkça KDP’nin Türkiye’ye sunacağı istihbarat desteği ve sahada sağlayacağı farklı kolaylıklar artacaktır. Türkiye-KDP yakınlığı, Türkiye'yi 'Kürt düşmanı' gibi göstermeye çalışan uluslararası algı çalışmalarına sekte vuracak, Türkiye'nin probleminin PKK ile olduğu mesajını daha güçlü kılacaktır.”
KDP için imza toplayan, “devletçi-radikal zevat”, imzalarıyla SETA’nın sözünü ettiği Türkiye için imaj ve algı oluşturma hizmetini üstlenmiş oluyorlar.
Türkiye’nin KDP ile ortaklığı uzun vadeli, stratejik ve dostane bir ortaklık değil; uluslararası alanda oluşan ve her geçen gün büyüyen, “Kürt düşmanı Türkiye” imajını KDP eliyle bozmaya yönelik bir kullanma ilişkisidir.
KDP ve yandaşları şimdi telaşla bu suç ortaklığını görünmez kılmaya, KDP-TC işbirliği ile oluşan imajı düzeltmeye çalışıyorlar.
Kürt halkı, bu kirli anlaşmaya ve işbirliğine karşı çıktığı oranda plan boşa çıkacak, bir ihanet belgesi olarak tarihin çöplüğüne gidecektir.