Ekonomi haydutluğu
Abdurrahman AYDIN yazdı —
Bendeniz ekonomiden çok anlamam; öyle finans piyasalarını vs. incelemeye kalkışacak kadar para sahibi biri de değilim. Fakat ayak oyunlarını okumakta pek beceriksiz biri de sayılmam. Bu nedenle ekonomi üzerine değil de ekonomide söylem üretimi üzerine konuşabileceğimi zannediyorum – muhtemelen bazı ekonomistler zaten ekonominin de en nihayetinde bir söylem üretimi olduğunu söyleyeceklerdir, hele de manipülasyonun ve spekülasyonun bu kadar belirleyici olduğu bir ekonomik dünyada. Yine de Türkiye’nin iç borçlarıymış, dış borçlarıymış, cari açığıymış gibi konulara girmeden, sadece ekonomi haberlerini biraz takip ederek şu ‘koca’ Türk Devletinin nasıl da bir haydut gibi davrandığını sezmek pek de zor değil.
Önce bir söylenti yayıldı Türkiye’de. Bu söylentiye göre İngiltere ve/ya Japonya ile bir ‘swap’ anlaşması yapılmak üzereydi. Bu çapta bir şeyin bilgisini, emin olunuz, pek dar bir ‘zenginler çetesi’ dışında kimseyle paylaşmazlar; dolayısıyla bu türlü bir ‘haber’ artık bizim gibi ‘sıradan’ insanların kulağına gelmişse, tam da bu bilgiden artık bir kazancımız olamayacağı için gelmiştir. Pek inanan olmadı bu söylentiye, ama yine emin olunuz, bu da hesaplanmış bir şeydir. Zaten tam olarak bu nedenle söylenti çıkarılır. O sıralarda Amerikan doları 7,20 TL civarında seyrediyordu. İnsanların kulağı bu söylentiye alıştıktan bir süre sonra, Habertürk’ten bir gazeteci, muhtemelen tetikçi gazetecilerden biri, swap anlaşmasının tamamlandığı, birkaç küçük pürüzün kaldığı, birkaç gün sonra resmi olarak açıklanacağı yönünde bir haber yaptı. Swap, çok kabaca, süreli bir para değiş tokuşu anlamına geliyor; yani Merkez Bankasına geçici de olsa devasa miktarda dolar gireceği, bu da arzda bir rahatlık yaratacağı için doların düşmesi kaçınılmazdır. Önce söylenti, ardından haber… Bu çapta bir bilgi de, emin olunuz, resmen açıklanana kadar çok dar bir zenginler çevresinin haberdar olacağı bir bilgidir; fakat neredeyse bir hafta öncesinden haberi yapılıyordu.
Ayak oyunu bas bas bağırıyordu. Bu haberin çıkmasının ardından dolar hızla düşüşe geçti. Fakat buradaki düşüşü yaratan şey, swap anlaşması beklentisiyle, yani doların zaten düşeceği beklentisiyle insanların ellerindeki dolarları satmalarıydı. Bu satışlara önce bir söylentiyle, ardından bir yalan haberle yol açmışlardı. Ardından Katar’la swap anlaşmasının haberi geldi. Piyasalar yanıltılıyordu, kasti, planlı bir biçimde. Muhtemelen en başından beri adres zaten Katar’dı ve bunu çok dar bir çevre biliyordu ve finansal pozisyonlarını bu bilgi doğrultusunda almışlardı.
Doların düşebildiği kadar düştüğü noktada ise döviz alımlarına özel ve oldukça yüksek bir kambiyo vergisi getirdiler. Böylelikle dolarını satmış olanların tekrar almalarının önüne geçilmiş oldu. Muhteşem bir dolandırıcılık hikâyesi olabilirdi bu; eğer devletin ve basının bütün imkânları kullanılarak gerçekleştirilmiş olmasaydı. Bu kadar imkânla böyle bir iş yapıyorsanız, bunun adı ucuz dolandırıcılıktır, haydutluktur. Malumdur, haydutlar gidip de öyle en kafa tutulmaz olana kafa tutmazlar, güçleri kime yetiyorsa ona yönelirler. Bir devlet, kendi yurttaşının cebindeki paraya gözünü dikmiş durumda ve kendi yurttaşını basının bütün imkânlarını kullanmak yoluyla kandırıyor, dolandırıyor. İlkel sermaye birikiminin bir başka versiyonu…
Bu artık ayağa düşmüş bir dolandırıcılık hikâyesi… Bu hikâyeyi ayakta tutmak için seferber edilen –doğrusu çarçur edilen– imkânların onda biri fiyatına çok daha iyi bir hikaye satın alınabilirdi oysa. Şimdi ikili bir enflasyonun tahribatıyla yüz yüze bir ülke ve toplum gerçekliği var ortada. Durmaksızın şişirilen bir hikâye (yeni mitoloji) enflasyonu parçalandığında, bakalım insanların yüzleşebileceği bir ‘gerçeklik’ kalmış olacak mı ortalıkta?