Gözaltı uzatıldı, bilgi verilmiyor
- Bir kitapça ve iki dil kurumu ile evlerin basılması sonucu gözaltına alınan Kürtçe eğitmenleri, çalışanları ve öğrencilerinin gözaltı süresi yine uzatıldı.
- Dosyayı takip eden avukatlardan Eyüp Aydeniz, gizlilik kararına işaret ederek, savcılığın kendilerine hiçbir bilgi vermediğini söyledi.
- Aydeniz, “Operasyon, tamamen Kürt diline, dil çalışmalarına ve taleplerine yönelik. Dil kurumu ve eğitmenleri hedef alınarak yapılmış” dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU / AMED
Kürtçe ders veren eğitmenlerin de aralarında olduğu 29 kişinin gözaltı süresi uzatıldı. Kültürel soykırıma tepkiler de devam ediyor.
Amed’de Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Payîz Pirtûk ile Anka Dil ve Sanat Eğitim Kooperitifi'ne 24 Eylül’de polisler tarafından baskın düzenlendi. Evleri basılan Kürtçe eğitmenleri de dahil 30 kişi gözaltına alındı. Savcı, dosya hakkında "gizlilik" kararı aldı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Payîz Pirtûk adlı kitapçıyı işleten Cihat Güney, dün savcılık ifadesi ardından serbest bırakıldı. Gözaltında tutulan diğer isimler için 24 saat ek gözaltı kararı daha alındı.
40 kişinin ismi var
Açık ve gizli tanığın da ayarlandığı ve 2022'ye uzanan soruşturma kapsamında gözaltı sayısının yükselebileceği, dosyada 40’ı aşkın isim olduğu öğrenildi. Gözaltındaki MED-DER eşbaşkanları, eğitmenleri ve öğrencileri hakkındaki suçlamanın “örgüt üyeliği” olduğu aktarılırken, avukatlar dosyaya ulaşamadığı için içeriğinin ne olduğu henüz öğrenilemedi. Edinilen bilgilere göre; kitabevi, MED-DER ve diğer derneklere örgütsel içerik sağlamakla suçlanıyor.
Soruşturma kapsamında gözaltında tutulan isimler şöyle: MED-DER Eşbaşkanları Mehmet Remzi Azizoğlu ve Şükran Yakut, Rıfat Ronî, Ramazan Holat, Dilan Güvenç, Nazan Çelik, Rezan Aktulum, Beritan Gürbet Orak, Berivan Duman, Ayhan Karatekin, Belkisa Süleymanoğlu Bitkin, Mehmet Salih Öngün, İlyas Gün, Hebun Yağmur, Mine Karakaş, Ahmet Boltan, Rabia Karayıl, İpek Oyur, Fatma İgin, Mustafa Açmaz, Hasan Gürpınar, Şilan Elmas Kan, Şehriban Ayluçtarhan, Niştiman Gül, Cihat Çağrıcı, Yaşar Aslan, Hasan İkvan, Mehmet Selim Temel ve Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu üyesi Rojda Yıldız.
Tamamen Kürt diline yönelik
Dosyayı takip eden avukatlardan Eyüp Aydeniz, gizlilik kararına işaret ederek, savcılığın kendilerine hiçbir bilgi vermediğini söyledi. Başlığında PKK/KCK suçlamasının bulunduğu dosyanın içeriğine dair henüz bilgi edinilemediğini belirten Aydeniz, “Gözaltına alınanlar Kürtçe eğitmen ve öğrencilerden oluşuyor. Operasyon tamamen Kürt dili ve buna dönük çalışmalarına yönelik. Süreç gizlilik kararıyla birlikte hukuksuz başladı. Bu operasyonun neden yapıldığı çok açık, dil kurumu ve eğitmenleri hedef alınarak yapılmış” dedi.
Ana dildeki çalışmalara müdahale
Daha önce kurumlarda çalışıp ayrılan kişilerin de gözaltına alınanlar arasında olduğunu belirten Aydeniz, “Soruşturmanın iki yıl öncesine dayandığını tahmin ediyoruz, ancak elimizde net bir bilgi yok. Son süreçteki engelleme ve yasaklara da bakarsak hedef alınan şeylerin ana dille yapılan çalışmalar olduğu anlaşılıyor. Bu baskılardan ve hedef gözetmeden dolayı bu operasyon yaşandı. Görüş yasağının sona ermesi ile beraber soruşturmanın neden dolayı açıldığını öğreneceğiz” diye konuştu.
Kriminalizasyonun parçası
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Dil Komisyonu Üyesi Gülşen Demir ise dil alanında çalışma yürüten kişi ve kurumlara yönelik bu operasyonların, Kürtçe konuşmanın ve öğrenmenin yaşamsal bir önemde olduğunun göstergesi olduğunu söyledi. Demir, ''Kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olması hususlarına da dikkat çekilerek çalışma yürüten bu kurum ve kişilerin meşru talepleri de bu operasyonla kriminalize edilmek isteniyor. Bu operasyonun bu anlamda kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Kamuoyunun bu noktada ciddi bir duyarlılık göstermesi gerekiyor” dedi.
Kayyum ve asimilasyon politikası
Bu operasyonların yanı sıra 8 yıllık süreçte kayyumların Kürtçeye olan düşmanlıklarını her alanda yansıttığının altını çizen Demir, şöyle devam etti: “Kürtçe ders veren kurumlar kapatıldı, yine çalışmalar durduruldu. Köylerin ya da parkların Kürtçe adı değiştirildi, kamusal alanda Kürtçenin yer almaması için bütün imkanlar seferber edildi. Bugün yaşanan operasyonları da kayyum ve asimilasyon politikalarından bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Son süreçte belediyelerin yollara yazdığı ‘Pêşî peya’ yazısının silinmesi, Meclis'te Kürtçenin ‘bilinmeyen dil’ olarak kayıtlara geçmesi bu saldırılardan sadece birkaç örnek.”
Taleplerimizde ısrar edelim
“Asimilasyon ve bu tarz saldırılarla ana dilimiz unutturulmak isteniyor yine hafızamız yok edilmek isteniyor” diyen Demir şu çağrıda bulundu: “Bu süreçte ana dilimize, kimliğimize sahip çıkmalıyız. Kürtçe dil dersi veren bu kurumlara ve çalışanlara sahip çıkmalıyız. Her alanda Kürtçe konuşup, demokratik taleplerimizi dile getirmeli ve ana dilimizi sahiplenmeliyiz. Yapılan bu saldırılarla ilk olarak meşru taleplerimiz yok sayılmak isteniyor. Buna karşı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Ana dilini öğrenmek suç mu?
Demokratik Bölgeler Partisi(DBP) Amed İl Eşbaşkanı Sultan Yaray da asıl meselenin Kürtçe olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Kürt halkına ve diline dönük düşmanlıkları her gün başka bir seviyeye geliyor. Hem eğitmen hem de öğrenciler hedef alındı. Bu insanlar ana dillerinde eğitim veriyor ve ana dillerinin unutulmasını engellemek istiyor. Yine asimilasyon politikasına karşı mücadele ediyor. Ortada hiçbir suç yok ama onlara göre ana dili öğretmek de suç, çünkü Kürtçeye düşmanlar. Bu halka ve ana diline düşmanlar. İnsanlar ana dillerini ve kimliklerini unutsun istiyorlar. Buna dur diyen herkes de onlar nezdinde suçlu. Bu ilk değil, biliyoruz son da olmayacak. Biz asimilasyon ve hafızasızlaştırma politikasına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Taleplerimizden ve ana dilimizden vazgeçmeyeceğiz. Her alanda her yerde Kürtçe konuşarak ana dilimizi sahiplenmeye devam edeceğiz.”
Tepkiler de devam ediyor
Kürt dil kurumlarına yönelik saldırıları protesto da sürüyor. Wan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Wan Dil Kültür Sanat Araştırmaları Merkezi (ARSÎSA), Tevgera Jinnên Azad (TJA) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Kürt dil ve kültür kurumlarına yönelik saldırılara karşı açıklama yaptı. DEM Parti Artemet İlçe binası önündeki açıklamaya DEM Parti Milletvekilleri Mahmut Dindar ve Zülküf Uçar da katıldı.
Kurumlar adına konuşan ARSÎSA Dernek Eğitmeni Şevket Acar, "Amaç, Kürt dil çalışması ve mücadelesini ortadan kaldırmaktır. Bedeli ne olursa olsun dilimizin resmi dil statüsüne kavuşması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kürt dilinin eğitim dili ve resmi dil olması için kanun ve yasaların bir an önce değişmesi gerekir” dedi.
Mêrdîn’de de DBP ve DEM Parti tarafından Karayolları Parkı’nda gerçekleştirilen açıklamaya DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan’ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. DBP İl Eşbaşkanı Şerafettin Aslan, “Hocalarımız gözaltında olabilir ama bizim kurumlarımız çalışansız kalmaz. Her Kürt bir öğretmendir. Kürtleri korkuyla sindiremezsiniz. Kürt halkına, diline, kültürüne, kimliğine ve değerlerine, ana dilde eğitim isteğine, Kürt dilinin statüsüne, tüm tarihi değerlerine sahip çıkmaktan imtina etmeyeceğiz. Kürt dili, kimliğimizdir. Kırmızı çizgimizdir” şeklinde konuştu.
Sêrt’te ise Botan Der önünde gerçekleştirilen açıklamaya, TJA, Barış Anneleri Meclisi, DBP, DEM Parti Sêrt il örgütleri, Sêrt Barosu, Emek ve Demokrasi Platformu ile ÖHD katıldı. Sêrt Belediyesi Meclis üyesi Mehmet Sait Toprak, Kürt dilini yaşamın her alanına taşıyacaklarını belirterek, “Diğer dillere saygı gösterildiği gibi Kürt diline de saygı gösterilmelidir. Kürt diline yapılan bu saldırı, aynı zamanda Kürt halkının kültürüne ve diline yapılan saldırıdır. Dilimiz, varlığımız ve kimliğimizdir” diye konuştu.
* * *
DEM Parti, Yerlikaya'ya sordu
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının sonuçları ve güncel gelişmelere dair partinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Kürtçeye ve çalışmalarına yönelik operasyonlara da dikkat çekti. Doğan, Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Payîz Pirtûk adlı kitapçı ile Anka Dil ve Sanat Eğitim Kooperatifi'ne yapılan polis baskına tepki gösterdi. Doğan, "Peki ne yapıyor gözaltına alınan insanlar? Kürtçe dil kursunda eğitmenlik yapıyorlar. Bu gözaltı ve tutuklamalardan önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Diyarbakır’da şöyle dedi; 'Feqiyê Teyran’ın Ey Dilberêsî de Kürtçe de bizimdir.' Ey Dilberê’yi referans göstererek ardından dün Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Şırnak’a gitti. Şırnak’ta Kürtçe şarkı eşliğinde karşılandı. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Hani Kürtçe sizindi? Hani en çok sizin iktidarınız döneminde Kürtçeye dönük saldırıların önü alınmıştı ve Kürtçe artık herkesin konuşabildiği bir dil haline gelmişti? Bu soruların artık yanıtlanması gerekiyor. Çünkü toplum yaptığınız açıklamalara güvenmiyor, hiçbir şekilde samimi bulmuyor” ifadelerini kullandı.
* * *
Eğitmenleri gözaltında
MED-DER’de atölye
Amed Emek Demokrasi Platformu temsilcileri, eğitmenleri gözaltına alınan MED-DER’de Kürtçenin Kirmançkî lehçesinde atölye düzenledi.
Sûr Belediyesi Eşbaşkanı Fatma Gulan Önkol’un yanı sıra çok sayıda kurum temsilcisi de bu atölyeye katıldı. Atölye de baskınlar kınanırken, gözaltına alınanların serbest bırakılması istendi. MED-DER'de verilen dersin konusu "Qirkerdişê Ziwanî /Kültürel soykırım" olurken, dersi veren dil ve kültür aktivisti Nesrin Şanlı, Kürt dili ve kurumuna dönük saldırıları kınadığını ifade ederek, derse başladı.
Kürt dili ve kültürü üzerinde yürütülen baskılara değinen Şanlı, “Gerek trafik uyarı yazıları, gerek halaylarımız üzerinde sürekli bir saldırı söz konusu. Halay ve Kürtçe trafik uyarı yazılarından sonra şimdi de Kürtçe ders veren eğitimcilerimizi gözaltına alarak, baskı uygulamaya çalışıyorlar. Bizler bir kez daha bu politikaları kınıyoruz. 100 yıllardır Kürt dili üzerinde bir politika yürütülüyor. Şuan bile baktığımızda Kürtçe konuşanlar veya şarkı dinleyenler ya katlediliyor ya da tutuklanıyor” ifadelerini kullandı.
Şanlı, “Otoriterler her ne kadar Kürt diline yönelik yasaklama olmadığını savunsa da x, w, q, ê harfleri Türkiye'de yasaklıdır. Bu harfler kimliğimizde kullanılmadığı için konulan isimlerde anlamsız kalıyor. Bizler dilimizi konuşarak, bu saldırılara cevap olacağız” dedi.