‘Hayal kur pozitif kal’ hapishanesi
Toplum/Yaşam Haberleri —
- “İtaatkâr, sorgulamayan, hayattan zevk almayan birbirine benzeyen insanlar istiyorlar. Hiçbir şeyi sevmeyelim istiyorlar. Birbirimize bakıp zaten o da kötü deyip halimize razı olmamız isteniyor. Mutsuzluk normalleşmiş olacak ve biz mutsuz olduğumuzun farkında bile olmayacağız. Devlet nasıl istiyorsa o şekilde yaşayalım istiyorlar.
Türkiye’de intihar oranlarında artış yaşanırken veriler içerisinde “genç intihar”ların oranı kaygı verici. Yalnızca geçen ocak ayında 7 genç intihara sürüklendi ve tamamına yakını üniversite öğrencisiydi. Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi Zeynep Güven, Adnan Menderes Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Ceysu Sıla Alkaya, Kilis’te M.U isimli kadın öğrenci ve İstanbul Teknik Üniversitesi Uzak Mühendisliği bölümünden Okan Bayram intihara sürüklenirken Mûş’un Varto ilçesinde 14 yaşındaki P.A. ve Z.T. ve Trabzon’da ise lise öğrencisi A.E.K. yaşamına son verdi.
Sistem kuşatıyor
Artan öğrenci intiharlarında öğrencilerin gelecek kaygısı yaşamasının etkili olduğunu belirten İzmir Demokratik Öğrenci Topluluğu (İDÖT) üyesi Şilan Oral öğrencilerin sistem tarafından kuşatıldığına dikkat çekti.
Şilan, öğrencilerin intihara sürüklenmesinde yurt ve üniversitelerin mimarisinin bile etken olduğunu söylüyor.
“Biz de daha fazla öğrenciyle birbirimizi idare etmeye çalışıyoruz. Sosyal alanımızdan feragat etmek zorunda kalıyoruz, yalnız kalabileceğimiz kendimize vakit ayırabileceğimiz ya da arkadaşımızla yan yana durabileceğimiz bir alanımız yok.”
Barınma ücretsiz olmalı
Yurda son girişlerde saat sınırının olması nedeniyle dışarıda sürekli yurda giriş saati olan 23.00’ı düşünmek zorunda kaldıklarını ifade eden Şilan kadınların sürekli tutanak tutulmakla, yurttan atılmakla tehdit edildiğini dile getirdi.
“Zaten kötü yurtlar olduğunun devlet de farkında özellere göre yüksek bir fiyat alamıyorlar ama bunu da sürekli yüzümüze vuruyorlar. Oysa barınma temel bir hak ve ücretsiz olmalı. Zaten bu fiyata kalıyorsunuz deyip bizim bir şeylerden şikâyet etmememizi istiyorlar.”
Yurt değil, hapishane
Şilan Oral, koridorlara bu yıl itibariyle üzerinde ‘hayal kur pozitif kal’ yazan afişler asıldığını dile getirdi ve ekledi:
“Sanki yurdun hapishane havasını üzerinden almaya çalışıyorlar. Yurdun dışında bahçeyi çevreleyen dikenli teller var. Bu şekilde bir şeyin içindeyiz ve ben kendimi hapishanede kalıyor gibi hissediyorum. Ya yatağa uzanacağım ya ödev yapacağım. Başka bir aktivite yok. Dışarı çıkmak istesem saat sorunu var. Yılda sadece 30 gün izin kullanma hakkımız var. Aşarsam atılma tehlikesiyle karşı karşıyayım. Yemeği beğenmiyoruz ya da yemekten rahatsızlandığımızda şikâyet ediyoruz, ilgileniyor gibi davranıyorlar ama asla ilgilenmiyorlar. Çünkü biz onlara göre çok iyi fiyata kalıyoruz.”
Gelecek kaygısı
Üniversitelerin de yurtlar gibi cezaevlerine benzediğini vurgulayan Şilan hocaların öğrencilere yüklendiğini, gereğinden fazla ödev ve düşük notlar vererek veya farklı şekillerde psikolojik şiddet uyguladığını söyledi.
“Öğrenciler yine maddi sıkıntılardan dolayı sosyalleşemedikleri için üniversiteler, derse gidip o diğer hapishanesine olan yurduna dönmüş durumda. Sürekli parayı düşünmek zorundayız. Gerçekten üniversiteden yurda yurttan üniversiteye…”
İşsizliğin had safhada olduğunu ve öğrencilerin gelecek kaygısı yaşadığını dile getiren Şilan Oral, “Güzel sanatlar alanında iş bulması zor olduğu için ben ayrıca kaygılanıyorum. Düşük ücretlerle çalışıyorum. Emek sömürüsü çok yoğun, okuduğum bölümden hiç para kazanmadım tarlarda, garsonluk yaparak ya da yarı zamanlı işlerde çalıştık” diye konuştu.
‘Umudum toplumda ama’
Umudu toplumdan yana beslediğini dile getiren Şilan ancak toplumun da öğrencilere karşı daha vicdanlı olması gerektiğini ifade etti.
“Mesela ev arıyorsam evler fahiş fiyatlı. Faturalar zaten yüksek, pazar çok pahalı. Pazar fiyatları devletin elinde ama o gereksiz fiyatlar toplumun kendi vicdanına bırakılmış. Gençler kafasında bin bir şeyle boğuşurken emlakçılarla uğraşıyorlar” şeklinde dile getirdi.
Çaresizliğimiz…
Gençler geçinemiyor, ihtiyacı plan sosyal ortamı bulamıyor. Üstelik okul bitince ne yapacağını da bilemiyor. Şilan, “Ailemize karşı da sitem edemiyoruz. Onların da emekleri sömürülüyor ve bir yandan bizi okutmaya çalışıyorlar. Çaresizliğimizi ailemize yansıtamıyoruz. Bunlar da öğrencileri umutsuzluğa iten nedenler arasında” diyor.
Örgütlülüğün gençlerin yaşadığı umutsuzluğu kırdığını dile getiren Şilan, toplum ve STK’ler öğrencilere destek olması gerektiğine dikkat çekiyor.
“Örneğin maddi destek yapabilirler veya imkânı olan kişiler öğrencilere ulaşabilir, bir projeye ihtiyacı varsa sivil toplum örgütleri öğrenciye destek sağlayabilir.”
Toplumdan yalıtıldık
Şilan, üniversiteye gitmeyen gençlerin de yine emeğinin karşılığını alamadığını ve bu durumun da kendilerini kötü etkilediğine dikkat çekiyor.
“Aslında toplumun her kesimi buna maruz kalıyor. Yani toplumu da yaralayan bir şey, gençlik gelecek deniyor ama sadece seçim zamanı hatırlanır durumdayız. Sosyal olmaktan alıkonuyoruz. Toplumdan yalıtıldık. Hobi olsun diye resim, gitar dersi alamıyoruz. Bunlardan önce gideremediğimiz ihtiyaçlarımız var.”
Devlet nasıl istiyorsa…
Ayrı evlerde kalan veya yurda geç gelen kadınlara karşı yaftalayıcı yaklaşımlar sergilendiğini, genç kadınlara ‘ideal kadın’ modeli oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Şilan, şöyle devam etti:
“İtaatkâr, sorgulamayan, hayattan zevk almayan birbirine benzeyen insanlar istiyorlar. Hiçbir şeyi sevmeyelim istiyorlar. Birbirimize bakıp zaten o da kötü deyip halimize razı olmamız isteniyor. Hepimizin psikolojisini yerle bir etmeye çalışıyorlar. Mutsuzluk normalleşmiş olacak ve biz mutsuz olduğumuzun farkında bile olmayacağız. Tam olarak itaatkâr sorgulamayan bir toplum olmamızı istiyorlar. Devlet nasıl istiyorsa o şekilde yaşayalım istiyorlar. Biz gençler bunu yavaş yavaş biz fark etmeden kurallar yarın geldiğinde çok mutsuz bir toplum olacağız. 20’li yaşlarda daha birçok şeyi yaşayamadan intihar ediyorlar.”
MELİKE AYDIN/JİNNEWS-İZMİR