İki kardeş iki Hebûn
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Zirav Taş (Hebûn Pîro) Kürdistan dağlarında 11 yıl soluksuz mücadele etti. Şehit abisi Yusuf Taş’ın kod adını alarak silahını kuşanan Hebûn Pîro şehit düştüğünde HPG Amed bölge komutanlığındaydı. 15 Eylül’de Amed’in Lice ilçesinin Pêçar köyünde şehit düşen Zirav Taş’ı kardeşleri Xezal ve Jiyan anlattı.
DORŞİN BARAN/AMED
Zirav Taş, 3 Nisan 1991 yılında Amed’in Farqîn ilçesine bağlı Fişat (Çaldere) Mahallesi’de yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. 1994 yılında henüz üç yaşındayken köylerinin askerler tarafından yakılmasının ardından ailesi Amed’in Bağlar ilçesindeki Körhat semtine taşınır. Baskılar burada da devam eder. Zirav Taş’ın babası ve abisi 1996 yılında tutuklanır; babası ağır işkencelere maruz kalır. Abisi Yusuf Taş (Hebûn Pîro) gerillaya katılır. Şehit düştüğünde Zırav abisinin kod ismiyle özgürlük mücadelesinde yerini alır.
Kürdistan tarihiyle büyüdük
Kürt Özgürlük Hareketi’ni 1985’te babaları sayesinde tanıdıklarını belirten Xezal, “85-91 yılları arasında evimize gelen arkadaşlarla da mücadelenin bilincine vardık. Arkadaşlar sık sık gelir, çok uzun kalmazlardı. Çocuktuk, konuştukları şeyleri anlamazdık ama yine de dinlerdik. Kürt gerçekliğini, Kürdistan tarihini dinleyerek büyüdük” diyor.
İşkence, cezaevi ve sürgün
Babasının siyasal faaliyetlerinden ötürü devletin hedefindedirler, sürekli evleri basılır. “93’te büyük abimi aldılar. İşkence ederek babamın yerini öğrenmek istiyorlardı. O sene abimler köyden çıktılar. Annem, ben ve Hebûn (Yusuf Taş) kaldık. 94’te köyümüz askerler tarafından yakılınca biz de Amed’e taşındık” diyen Xezal, baskılar nedeniyle sürekli adres değiştirmek zorunda kaldıklarını, hem kendisinin hem de Yusuf’un bu nedenle okula gitmediğini belirtiyor.
‘Yoldaşlar şehit düşerken duramam’
Babaları 96 yılında gözaltına alınır, üç aya yakın işkence görür, ardından tutuklanır. “Abimler ve Hebûn pazarda çalışarak aileyi geçindirdiler” diyen Xezal devam ediyor anlatmaya: “97’de Yusuf yurtsever gençlik ile tanışmış, tabii biz bilmiyorduk. Folklor derslerine gidiyorum der, pazardan gelir gelmez yeniden dışarı çıkardı. Biz uzun süre böyle bildik; bir gece eylem yaparken yakalandığında öğrendik. Bir sene cezaevinde kaldı.”
Şehit kuzenlerinin yanında
Yusuf cezaevinden çıktıktan birkaç ay sonra arkadaşlarıyla katılım kararı alır. Ancak yolda yakalanırlar. “Düşman faili meçhul yapmak istiyor ama başaramıyor. Tutuklandığında yaralıymış, biz bilmiyorduk” diyen Xezal devam ediyor: “Görüşüne gittiğimde farkettim. Kimseye söylememem için ikna etti beni. 2003’te cezaevinden çıktı. Eve gelir gelmez tüm aileyi karşısına alarak katılım kararı aldığını ve bizim haberimiz olmadan yapmak istemediğini söyledi. ‘Ben bu faşistlerle ancak Kürdistan dağlarında mücadele edebilirim. Her gün yoldaşlar şehit düşerken duramam’ dedi. Bir hafta sonra da anneme bir mektup bırakarak özgürlük kervanına katıldı. 2007’de Şemzînan’da yıldızlaştı. Onu köyde, şehit kuzenlerimizin yanına defnettik.”
Arkadaşlarıyla Kürtçe marş okuyor
Babaları şehit oğlu Yusuf’un mezar taşına, sarı, kırmızı, yeşil işlemelerle Kürtçe bir dörtlük yazılır. Mezar taşı tahrip edilir, babaları bir kez daha tutuklanır. Bu tutuklama ailede büyük bir öfke yaratır, özellikle de Zirav’da. Xezal Taş kardeşi Zirav hakkında şunları söylüyor: “Hebûn, 1991 doğumlu. Ben Yusuf’tan küçüktüm Zirav da benden. Onu ben büyüttüm. Okul okuduğu dönemde veli olarak giderdim. Bir gün öğretmeni çağırdı, bana dedi ki ‘Marş okumaya katılmıyor. Bir grup arkadaşını örgütlemiş Kürtçe marş okuyorlar.’
Gençlik çalışmalarında yer aldı
Zirav’ın insanlarla ilişkisi çok iyiydi, şakacı mütevazı bir kişiliği vardı. Herkesi etrafında toplardı. Lisede okulu bıraktı; sonra öğrendik ki yurtsever gençlik çalışmalarına katılmış. Tabii bu süreçte ailenin diğer fertleri devamlı tutuklanıyor. Hebûn, abimin şahadetinden çok etkilenmişti. Yurtsever gençlik içinde sürekli eylem ve etkinliklere katılıyordu; kalan zamanlarında ise pazarda abimlerle çalışıyordu. Emek yanı güçlüydü. Evin en küçüğü olmasına rağmen abim ve babam beraber tutuklandığında her iki evin de sorumluluğunu üstlendi. Onlar çıktıktan kısa bir süre sonra da katılım yaptı.”
‘Abimin intikamını almaya gittim’
Kardeşinin katılım yapacağını bilmediğini söyleyen Xezal Taş, Zirav’ın gerillaya katılış sürecini şöyle anlatıyor: “Ben parti çalışmaları nedeniyle evden uzaktaydım. İki günlük bir ziyaret sırasında beraber vakit geçirdik. Dışarı çıktık, Hevsel’de oturduk. Bana ‘Yarın yine gidecek misin’ diye sordu, ‘Evet’ dedim. Saatlerce sohbet ettik. Bir arkadaşı vardı gençlik çalışmalarında ‘Ona sahip çık, yalnız bırakma’ dedi. ‘Neden bunu söyledin şimdi’ diye sordum ama geçiştirdi. Eve gittiğimizde her zaman yaptığı gibi yanımda uyudu. Sabah 5 buçukta kalktığımda o da uyanıktı, beni kendisinin bırakacağını söyledi. Kırmızı bir arabası vardı; çok severdi. Yol boyunca bana Delîla’nın Şev Tarî şarkısını dinletti. Vedalaşırken sımsıkı sarıldı. İçeri girene kadar arkamdan baktı. Meğer benden sonra o da gitmiş. Oraya da arabasıyla gidiyor, lazım olur diye. Arkadaşlar ‘Siyaha boyatsan alırdık ama kırmızıdır alamayız’ deyip geri yolluyorlar. İçinde küçük bir notla ulaştı bize araba; ‘abimin intikamını almaya gittim.’ Amed’de birkaç ay kalmış, daha sonra Güney’e geçmiş.”
Onu gülüşünden tanıdım
1 Eylül 2013 günü gerillaya giden Zirav’dan uzun süre haber alamadıklarını belirten Xezal devam ediyor: “Tesadüfen Güney’de karşılaştım. 2014’ün son aylarıydı. Onu gülüşünden tanıdım. Sıkı sıkı sarıldım. ‘Bir gün karşılaşacağımızı biliyordum’ dedi. Amed’den çıkarken arkadaşlar sormuşlar, ‘İstersen ablanı çağıralım gelip görsün seni’ diye, ‘İdeolojik ve askeri olarak kendimi yetkinleştirmeden onları görmek istemiyorum. Nasıl olsa bir gün karşılaşacağız’ demiş. Sarıldığımızda yaralarını farkettim, hava saldırısında olduğunu söyledi. Arabasına suikast yapılmış. O arkadaşları indirerek devam etmiş daha sonra kendisini arabadan atmış. Vücuduna şarapnel parçaları isabet etmişti.”
Son kalan kurşun benim olacak
Xezal Taş, o karşılaşmanın ardından kardeşiyle dört gün geçirir. Aradan geçen günlerden, ailenin durumuna, siyasal sürece dair pek çok şey konuşurlar. Hebûn’un evdeki esprili halinden hiçbir şey kaybetmediğini söyleyen Xezal Taş, devam ediyor: “O dönem ailede yine gözaltılar vardı, ‘Toplanın hepiniz buraya gelin’ dedi. Ara ara takıldık birbirimize. Şehit düşen yoldaşlarını anlattı. Amed’den gerillaya katılımın az olduğu bir süreçti. Bu duruma çok kızıyordu. ‘Amed’e gitmek istiyorum. Savaşımı orada yürütmek istiyorum, doğduğum topraklarda mücadele etmek istiyorum. Kabul edilene kadar kendimi önermeye devam edeceğim’ diyordu. Gelmemesini söyleyince de silahını göstererek ‘Merak etme, ben düşmanın kurşunuyla şehit düşmem. Her zaman önce onlar, son kalan kurşun benim olacak’ dedi.
Şehit arkadaşlarının intikamı için
Karşılaşmamız ikimiz için de değişik bir histi. Birçok eğitim almış; kendini hem ideolojik hem de askeri anlamda geliştirmişti. Gece sohbetlerimizde arkadaşlar Hebûn’un kendini nasıl hızlı geliştirdiğini anlatıyordu. Onun emeğinden ve pratikliğinden söz ediyorlardı. ‘Gecesini gündüzüne katıyor. Çok zeki, girdiği her işin üstesinden gelir’ diyorlardı. Aslında Amed’e gelme ısrarı tamamen ideolojikti; altında yatan asıl neden ise öz yönetim direnişinde şehit olan arkadaşların intikamını almaktı.”
Yusuf’u ve Zirav’ı anlatmanın zor ama bir o kadar da gurur verici olduğunu söyleyen Xezal Taş, sözlerini şöyle noktalıyor: “Yaşamdaki duruşları ve karakterleri herkeste büyük etki bıraktı. Toplumda sevilen iki kardeş… Pratik zekaları, espirileri, sürekli gülen yüzleri ve verdikleri soluksuz mücadeleyle hatırlarda kalacaklar.
* * *
Aydın Erdem yanında katledildi
Jiyan Taş kardeşi Zirav’ın 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde gerillaya katıldığının altını çiziyor. “Biz onun barış mitingine gittiğini düşünmüştük ama o özgürlük yolculuğuna başlamıştı” diyor. Zirav’ın abisi Hebûn Pîro’nun (Yusuf Taş) şahadetinden çok etkilendiğinin altını çizen Jiyan, üniversite öğrencisi Aydın Erdem’in katledilmesine de şahit ettiğini anlatıyor: “2009 yılında DTP’nin kapatılmasını protesto eyleminde de arkadaşının katledilmesine tanıklık etti. O gün eve geldiğinde üstü başı kan içinde ve çok öfkeliydi. Çünkü üniversite öğrencisi Aydın Erdem bir adım ötesinde vurulmuştu.”
Kardeşi Zirav’ın küçükleri olmasına rağmen evin en büyüğü gibi sorumluluk aldığını belirterek, “2012 açlık grevi eylemlerinde de hep en öndeydi. Her zaman en iyi eylemin sahibi olma çabası vardı. Ailede hep çok sevilen biriydi. Annem onu hep 'şerînê min’ diye severdi. Babam onu her zaman takdir ediyordu. Ona dair ne desem, eksik kalıyor” diyor.
Mervano şarkısı kaldı
Zirav ile son görüşmesini ise şöyle anlatıyor Jiyan: “Gitmeden bir hafta önce ben gençlik kampına gitmiştim. Sık sık arayıp ne zaman döneceğimi sormuştu. İlk başta anlam verememiştim. Birbirimizle bağımız her zaman güçlüydü, bir şeyler ima etmeye çalışıyordu ama ben anlamamıştım. Döndüğümde bir şarkı dinletti bana 'Yeni keşfettim' dedi. Hozan Dilgeş’e ait 'Çavbelaka min tu yî' şarkısıydı. Şarkıyı beraber dinlemiş ama onun vedalaşmaya çalıştığını anlayamamıştım. ‘Çok safsın’ deyip başımdan öpmüş ve gülmüştü. Gitmeden önceki son sohbetimiz de böyle oldu. Şimdi ondan geriye fotoğrafları ve söylediği Mervano şarkısı kaldı.”
Herkeste derin izler bıraktı
Zirav’ın temas ettiği herkeste derin izler bıraktığını belirten Jiyan, “Yaşamdaki duruşu ve karakteri ile temas ettiği herkeste büyük etki bırakırdı. Çok sevecen ve toplumda sevilen biriydi. Pratik zekalı, espirili ve sürekli gülümseyen yüzüyle hatıralarda kalan, bulunduğu ortamda muhakkak etki yaratan bir karaktere sahipti. Zeki ve kabına sığmayan, haksızlığa kesinlikle tahammülü olmayan, sürekli çevresine yardım etmeye çalışan biriydi” diyerek, tanımlıyor abisini.