İntiharlar sadece bireysel değil
Toplum/Yaşam Haberleri —
- İntihar sadece bireysel bir mesele değil; toplumsal ve siyasal etkenlerin de bu trajik sonu. Psikolog Aryen Aslan “Toplumsal farkındalık ve dayanışma, risk faktörlerini azaltan önemli bir başa çıkma mekanizmasıdır” diyor.
ÖZGÜR BARIŞ DEMİR/BASEL
Dünya genelinde her yıl 720 bin kişi intihar ediyor. Türkiye’de kaba ölüm oranının en yüksek olduğu kent ise Adıyaman, intihar oran olaylarının da sık görüldüğü bir kent. Bergen Üniversitesi'nde Küresel Sağlık alanında Yüksek Lisans yapmış Psikolog Aryen Aslan ile intiharları konuştuk.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son yayımladığı verilere göre, ölüm oranının en yüksek olduğu şehir Adıyaman. İntihar olaylarının sık görüldüğü bir şehir olan Adıyaman, devlet tarafından kaderine terk edilen deprem kentlerinden. Adıyaman’ı Hatay ve Maraş takip ediyor; bu şehirler, depremin en ağır yaşandığı yerler ve hala depremin bıraktığı ağır travmalarla ve tonlarca enkazla baş başalar. Bilim çağında insanların evini yıkan şeyin ihmal, rant, hırsızlık, sahtekarlık olduğunu, müteahhitlerin ve yetkililerin yerine getirmedikleri sorumlulukları sürekli yazdık. Betonların altında yardım çığlıklarıyla soğukta ölen insanlara, cenazelerinin başında bekleyenlere, “Hiçbir şey istemiyoruz, sadece su” diyen konteyner kentlerdeki insanlara tanıklık ettik. Konteynerleri yananları, su basanları, sobadan zehirlenenleri, gıdasız kalanları da gördük. Bu büyük afetin ardından, travmayı sürekli hatırlatan uyarıcıların arasında iyileşmeye çalışmak da adaletsizliğin resminin yalnızca bir parçası.
Deprem devam ediyor
Kaybedilen şeyin nasıl kaybedildiği, yas sürecini ve yasın nasıl tutulduğunu da belirliyor. Deprem mağdurları için deprem hala devam ediyor. İnsanlar hala ölüyor; ihmal ve rant hala varlığını sürdürüyor. Sağlık alanında önleyici mekanizmalar aktif değil. Barınma, beslenme ve kişiye özel sosyal-psikolojik yardım sahada ne kadar mevcut? İnsanlar bu süreçle sorunlarıyla nasıl başa çıkıyor ve başa çıkmaları için başka nelere ihtiyaçları var? Yetkililerin ve belediyelerin yapması gerekenler neler? Travmaları canlı tutan enkazlar neden kaldırılmıyor? Hala cevap bekleyen birçok soru var.
Her yıl 720 bin kişi intihar ediyor!
İntihar, deprem bölgelerinde yaşanan en önemli sorunlardan biri. Bu önemli konuyu, Bergen Üniversitesi'nde Küresel Sağlık alanında Yüksek Lisans yapmış Psikolog Aryen Aslan’la birlikte, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) İntihar Önleme Raporu çerçevesinde inceleyeceğiz. Rapora göre, her yıl dünya genelinde 720 binden fazla insan intihar ederek yaşamına son veriyor. Özellikle 15-20 yaş aralığında bu oran endişe verici boyutlara ulaşıyor. Bu yaş grubunda intihar, üçüncü en sık ölüm sebebi olarak dikkat çekiyor. Uzmanlar, intiharın sadece bireysel bir mesele olmadığını, toplumsal ve siyasal etkenlerin de bu trajik sonu hazırladığını vurguluyor.
Yoksulluk intihara yol açıyor
Psikolog Aryen Aslan, intiharların yüzde 73’ünün düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geldiğini belirtiyor. Aslan’a göre gelişmiş ülkelerde intiharlar çoğunlukla depresyon, alkol bağımlılığı ve stresle başa çıkamama gibi sorunlarla bağlantılı. Aslan, çatışma bölgelerinde yaşayanlar, doğal afetlerle mücadele edenler, şiddet görenler ve marjinal grupların intihar oranlarının da dikkat çekici seviyede olduğunu ifade ediyor.
Risk altındalar
DSÖ raporunda, mülteciler, LGBTİ+’lar, evsizler ve mahkumlar gibi toplumsal dışlanmaya maruz kalan grupların intihar riski altında olduğunu vurguluyor. Aslan, toplumsal ayrımcılığa uğrayan savunmasız grupların yaşadığı travmatik deneyimlerin, insanların umutlarını ve yaşamla bağlarını koparabileceğini söylüyor.
Çaresizlik tetikliyor
İntiharın en önemli tetikleyicilerinden biri de umutsuzluk ve çaresizlik duygusu. Aslan, bir insanın geleceğe dair beklentisi kalmadığında, yaşamdan kopabildiğini ve bu tür duyguların sadece bireysel bir sorun olmadığını belirtiyor. Aslan “Damgalanma, dışlanma ve ekonomik zorluklar, bireylerin topluma olan inancını sarsıyor ve geleceğe dair umutlarını yok ediyor” diye ekliyor.
Toplumsal destek önleyici
İntiharla başa çıkmanın en önemli yollarından birinin toplumsal destek olduğunu belirten Aslan, özellikle deprem, doğal afet gibi kriz dönemlerinde eksik sosyal desteğin intihar riskini artırabileceğini söylüyor. Deprem sonrası barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlara erişemeyen insanların, yeterli sosyal destek alamadığında çaresizlik duygusuyla başa çıkmakta zorlandığını belirterek ekliyor: “Toplumsal farkındalık ve dayanışma, risk faktörlerini azaltan önemli bir başa çıkma mekanizmasıdır.”
Örgütsel önleyicilik
Psikolog Aryen Aslan, intihar ve şiddetin toplumsal dinamiklerle önlenebilirliğine mahpuslardan da örnekler sunuyor. Aslan, adli ve politik mahpuslarla yapılan görüşmeler ve yayımlanan raporlar doğrultusunda şu değerlendirmeleri yapıyor: “Politik mahpuslar, genellikle psikolojik olarak daha dirençli bir yapıya sahip. Bu dayanıklılığı, sahip oldukları bir amaç, bağlılık duydukları bir topluluk ve inandıkları bir düşünceye entelektüel yaklaşımları ile sağlıyorlar. Hücrede tek başlarına kalsalar dahi, bu zorlayıcı koşullarla baş edebilme yetisine ve psikolojik güce sahipler. Buna karşın, adli mahpuslarda daha depresif bir ruh hali gözlemleniyor ve kendine ya da başkalarına zarar verme davranışları yaygın şekilde görülüyor.”
Aslan, toplumsal aidiyet ve dayanışmanın, bireylerin zorlu durumlarla başa çıkmalarında önemli bir yöntem olduğunu ve aidiyet duygusunun psikolojik dayanıklılığı artırmada kritik bir rol oynadığının altını çiziyor.
Gelişmiş ülkelerde durum
Gelişmiş ülkelerde intiharı önlemeye yönelik sistemlerin daha işlevsel olduğunu ifade eden Aslan, bu ülkelerde yerel yönetimlerin, okulların ve hastanelerin bünyesinde psikolojik sağlık çalışanlarının olduğuna işaret ediyor. Kriz hatları ve destek merkezlerinin etkin çalıştığını ve intihar girişiminde bulunan bireylere anında müdahale edildiğini belirten Aslan, evsizlere ve işsizlere yönelik ekonomik destek programlarının, intiharı önleme konusunda önemli bir rol oynadığını dile getiriyor.
Türkiye’deki eksiklikler
Aslan, Türkiye'de intiharı önlemeye yönelik bazı protokoller olsa da, işlevselliklerinin tartışmalı olduğunun da altını çiziyor. Ülkedeki psikolojik destek mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çeken Aslan, “Psikososyal destekler insanları intihardan vazgeçirebilir. Bu, Türkiye’deki intihar raporlarının önleyicilik kısmında da geçiyor. Ancak Türkiye’de ölüm nedenleri ve şiddetin sonuçları üzerine yapılan araştırmalar yetersiz. Türkiye’deki gibi travma oranının yüksek olduğu toplumlarda, araştırma ve müdahale eksiklikleri ciddi sonuçlar doğurabilir” uyarısında bulunuyor.
Umutsuzluk yok
Depremler, ekonomik zorluklar, toplumsal ayrımcılıklar ya da kişisel kayıplar kişiyi karanlığa sürükleyebilir. Ancak tarihe baktığımızda, en zorlu koşullarda bile insanlar başarı hikayelerini yaşama armağan etmişlerdir. Savaşlardan, doğal afetlerden, yoksulluktan çıkmış ve daha güçlü toplumlar inşa edilmiştir. Bilgi, bilim ve iletişim çağında dertlerimizle baş etme ve mücadele araçlarını bulabiliriz.
Türkiye'de intiharları önlemek ve bu trajediyi azaltmak için psiko-sosyal desteklerin artırılması, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi ve ihmallerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Özellikle deprem bölgelerinde yaşayan insanların ihtiyaçlarına yönelik daha fazla çalışma yapılmalı, yerel yönetimler ve devlet sorumluluklarını yerine getirmeli.