İşgal politikası sonlarını getirecek
Türk ordusunun, Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine 9 Ekim 2019'da başlattığı saldırının üzerinden 5 yıl geçti
- İşgal edilen iki kentte katliam, talan, yağma ve gaspta sınır tanınmadı. Kürtsüzleştirme için yüz binlerce insan yerinden edildi, demografi değiştirildi.
- PYD Eşbaşkanı Xerîb Hiso, işgal için seçilen tarihin tesadüfi olmadığını belirterek, iki kentin Türkiye'ye bağlandığını, Türk dili, parası ve bayrağının zorunlu olduğunu söyledi.
- Türk devletinin yarattığı bu kaosun, eninde sonunda evine de taşınacağını ve bunun da Erdoğan’ın sonunu getireceğını kaydeden Hiso, "Artık özgürleştirmenin zamanı geldi" dedi.
- Özerk Yönetim, işgalin sonlandırılmasının bölgeye güvenlik ve istikrar getireceğini belirterek, bu hedefin stratejik bir kararları olduğunu vurguladı.
Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük 5 yıl önce başlatılan saldırılarda 429 yurttaş katledildi. On binlerce kişi ya tutuklandı, ya da kaçırıldı. Ayrıca her iki kentin demografisi de ciddi oranda değiştirildi. Göç etmek zorunda kalan 300 binden fazla insanın yerine paramiliter güçlerin aileleri yerleştirildi. PYD Eşbaşkanı Xerîb Hiso, işgal saldırılarının ve işgalin, Uluslararası Komplo'nun devamı olduğunu söyledi.
Türk ordusunun Kuzey ve Doğu Suriye'nin Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine 9 Ekim 2019'da başlattığı saldırının üzerinden 5 yıl geçti. Yasaklı silahlar başta olmak üzere havadan ve karadan her türlü silah kullanılarak, gerçekleştirilen saldırı sonucunda iki kent işgal edildi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, ABD'nin başını çektiği küresel güçlerin ortaklığıyla 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılmasının yıl dönümü olan 9 Ekim’de başlatılan, uluslararası güçlerin de destek verdiği saldırılar sonrası her iki kent de insanlık dışı uygulamaların merkezi haline geldi. İki kent Kürtlerden arındırılmaya çalışıldı.
Serêkaniyê'den 200 bin göç
Serêkaniyê'ye yönelik işgal saldırıları sonucunda yaklaşık 200 bin yurtaş yerinden edildi. Bunların 31 binden fazlası Hesekê’de bulunan Waşûkanî ve Serêkaniyê kamplarında kalıyor. Geri kalanlar ise Cizîrê Kantonu’nun diğer kentlerindeki kamplara yerleştirildi. Serêkaniyê Göçmenler Komitesi'nin verilerine göre; bölge sakinlerinin yüzde 87'si göç etti. Türk devleti, 3 binden fazla çetenin ailesi ve DAİŞ’li 75 aileyi kente yerleştirdi. Çoğu da Zorava Mahallesi’ne yerleştirildi. Göçle birlikte kentin demografik yapısı da değiştirilerek, kentte Türkleştirme politikaları yürütülüyor. Türk kimliği, Türk parası, Türk dili kullanılıyor. Türk bayrağı, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resimleri ve Osmanlı sembolleri resmi kurumlara asılıyor. Cadde, okul, park ve yollara Türk isimleri verildi.
Türk devleti ve çeteleri, 5 yıllık işgal sürecince Serêkaniyê kentinde 6 bine yakın ev ve bin 700 dükkâna el koydu.
Serêkaniyê’nin 5 köyü kısmen, Eyn Hîsan köyünü ise tamamen üs ve askeri eğitim merkezlerine dönüştürüldü. Aralarında 15 Êzidî köyünün de bulunduğu 60 köy tamamen boşaltıldı ve köylülerin mal ile mülküne el konuldu. Köydeki mezarlar bile mazıldı. Tarihi mekanlarda yağmalanan tarihi eserler Türkiye'ye götürüldü.
Çoğunluğu çocuk 11 kişi cinsel saldırıya uğradı. Bin 184 insan kaçırma, kaybettirme ve cinayet yaşandı.
Türk devleti ve çeteleri, Serêkaniyê’yi insan kaçakçılığında koridor haline getirdi. İnsan kaçakçılığı, Türk devleti tarafından 23 şebeke üzerinden gerçekleştiriliyor. İşgalden bu yana Serêkaniyê uyuşturucu ticaretinin merkezi haline geldi. Serêkaniyê'nin üç köyünde haşhaş ekiliyor.
Türk devleti, işgalden sonra Hesekê'deki bir milyondan fazla kişiye su sağlayan Elok Su İstasyonu’nun suyunu da kesti.
Girê Spî de farklı değil
Girê Spî'de yaşananlar, Sêrekaniyê’den farksız değildir. Türk ordusu ve çeteleri, 100 binden fazla insanı yerinden etti. 7 bine yakın kişi, Eyn îsa kırsalında bulunan Girê Spî Kampı’na; diğerleri ise Reqa, Tebqa ve Eyn îsa kentlerine yerleştirildi.
İşgalciler, bölgenin demografisini değiştirmek amacıyla bin 849 çete ailesini kentte yerleştirdi. Türk devleti ,2022'den itibaren Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecileri işgal altındaki bölgelere gönderdi. Bölenin demografik yapısını değiştirme temelinde mülteciler işgal edilen Girê Spî'ye yerleştiriyor. Şimdiye kadar Suriye'nin diğer kentlerinden 40 bine yakın Suriyeli Girê Spî'ye yerleştirildi.
İhlalleri Belgeleme Merkezi'nin verilerine göre; işgal saldırılarının başlangıcından bugüne kadar üçü kadın 75 kişi şehit oldu, 2 bin 19'dan fazla kişi yaralandı, yaralılardan 17'si ise sakat kaldı. 8 kişi ise katledildi. En az 89 kişi kaybettirildi, yüzlerce kişi kaçırıldı. 26 kişi işkenceye maruz kaldı.
Türk devleti, 5 bin 171'den fazla ev, bin 180 dükkan ve 12 fabrika ile150 bin hektar tarım arazisine el koydu; 64 köyü boşalttı.
Türk devleti, bölgeyi işgal ettikten sonra Dehlîz, Sexrat ve Şergirak depolarında bulunan tahıllara el koyup Türkiye’ye götürüldü. Eli Baciliyê ve Kefîfe gibi okullar askeri üs haline getirildi ve öğrenciler eğitimden mahrum bırakıldı.
Sîluk ilçesine bağlı Girê Dehlîz, Til Sehlan, Xirbe Riz ve Far-Sebî Ebyed bölgesinde bulunan Hemam Tirkman köyündeki tarihi yerler kazıldı, tarihi eserler çalındı.
Saldırılar kompolunun devamı
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Xerîb Hiso, saldırıların yıl dönümü vesilesiyle MA'ya konuştu. Saldırıların başlatılması için seçilen 9 Ekim'in tesadüf olmadığını belirten Xerîb Hiso, saldırıların Uluslararası Komplo'nun devamı olduğunu kaydetti. Xerîb Hiso, “Türkiye’nin amacı Kürtleri kırıma uğratmak. Kürtlerin iradesini ve kazanımlarını tanımıyorlar. Serêkaniyê ve Girê Spî’deki saldırılar, Efrîn’de yapılan saldırıların devamıydı. İki kent işgal edildiğinden bu yana insan hakları ayaklar altına alınmış durumda. İki kentte yaşayan halklar topraklarından çıkarıldı. Binlerce insan 5 yıldır kamplarda zorlu mevsimsel koşullarda kalmak zorunda bırakıldı” dedi.
Barışa dönük politikası yok
Türkiye’nin “güvenlik alanı” bahanesiyle saldırdığını belirten Xerîb Hiso, “Türkiye sınırında Kürtleri istemiyor ama çeteleri yerleştirmiş. Kendine bu hakkı reva görüyor. Türkiye’nin bölgede barışa dönük tek bir politikası yok. Türk iktidarı sadece Kürtlerin değil, halkların düşmanıdır. Türkiye bu politikasında ısrar etmeseydi bölge açısından önemli bir aktör olurdu. Ağzı kanlı kurt misali herkesi tehdit ediyor. Bugüne kadar denemedikleri bir yöntem kalmadı ama bir sonuç alamadılar” diye konuştu.
Dönene kadar mücadele
Halkın her türlü saldırıya karşı direndiğinin altını çizen Xerîb Hiso, Serêkaniyê ve Girê Spî'den göç etmek zorunda bırakılanların kamplarda kalıp mücadele etmeye devam ettiğini kaydetti. Serêkaniyê ve Girê Spî halklarının topraklarına dönene kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Xerîb Hiso, “Dünyanın bütün çetelerini bu işgal bölgesinde topladılar. Orada bir gelecekleri de yok. İki kent çetelerin eğitildiği bir kampa dönüştürüldü. Dünyanın her yerinden bu iki kent ve Efrîn’den çete ihraç ediliyor, buradan da başka yerlerdeki savaşlara da gönderiliyor” dedi.
Resmi olarak Türkiye'ye bağlı
Söz konusu bölgelerde birçok paramiliter gücün yer aldığını belirten Xerîb Hiso, Sultan Murad güçlerinin paramiliter güçlerden sorumlu olduğunu anımsattı. Sultan Murad güçlerinin Türkmenlerden oluştuğu bilgisini veren Xerîb Hiso, şunları söyledi: “Hepsi Türkiye istihbaratı olan MİT’in bünyesindedir. Bütün kirli işler bu gruba yaptırılıyor. İki kentte de Kürtçe yasaklandı. Her yerde tek bir dil var; o da Türkçe. Herkes Türk parasını kullanmak zorundadır. Her yerde Türk Bayrağı asılması zorunludur. İki kent gayri resmi olarak Türkiye’ye bağlanmış durumda. Her gün buralardan Özerk Yönetim'e ait yerleri bombalıyor ve insansızlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk hükümetinin yarattığı bu kaos, eninde sonunda evine de taşınacak. Bu da Erdoğan’ın sonunu getirecek. Artık bu iki kentin özgürleşmesinin zamanı geldi. Çetelerin artık Suriye’den çıkarılmasının zamanı geldi.” KOBANÎ
* * *
İşgali sonlandırmak stratejik karardır
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi de Türk devletinin Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yönelik gerçekleştirdiği işgal saldırılarının 5. yıl dönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, bu kentlerin uluslararası güçlerin desteğiyle işgal edildiği ve onuru ve özgürlüğü için mücadele eden bir halkın hedef alındığı belirtildi.
Sürmekte olan işgalin ve soykırım politikalarının sona ermesi gerektiği vurgulanan açıklamada, bölge halkının demokratik geleceğini belirleme iradesine karşı yapılan tüm girişimlerin başarısız olduğu ifade edildi. Ayrıca, bu komplonun tüm Suriyelilere yönelik olduğu ve doğrudan Suriye'nin egemenliğini hedef aldığı dile getirildi.
Özerk Yönetim, bölge halklarının birlik ve beraberliğine, demokratik ulus projesinin sürdürülebilirliğine dikkat çekerek, bölgeye kendi projelerini dayatmaya çalışan düşmanların tüm çabalarının boşa çıkarılacağını vurguladı.
Türk devletiyle iş birliği yapan uluslararası güçlere ve iş birlikçilere bu desteği sonlandırmaları çağrısında bulunan Özerk Yönetim, Birleşmiş Milletler'e (BM), hukuk ve insani kuruluşlara da işgal altındaki topraklarda işlenen suçların tespiti ve suçluların adalet önüne çıkarılması amacıyla bağımsız bir soruşturma komitesi kurulması için çağrı yaptı.
Açıklamanın sonunda, işgalin sonlandırılmasının bölgeye güvenlik ve istikrar getireceği, bu hedefin Özerk Yönetim’in stratejik bir kararı olduğu vurgulandı. Halkın kararlılığı ve şehitlerin izinden gidilerek, işgal ne kadar sürerse sürsün bölgenin özgürleştirileceği ifade edildi.
* * *
MSD'den uluslararası çağrı
Demokratik Suriye Meclisi (MSD), uluslararası toplumu sorumluluklarını yerine getirmeye ve Türk işgaline son vermeye, Uluslararası Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararının uygulanması konusunda ciddi çalışmalar yapmaya çağırdı.
MSD, 9 Ekim Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerinin işgalinin 5. yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı. Suriye tarihindeki acılı süreçlerden biri olan bu durumun, Suriye krizini derinleştirerek yaygın insani büyük acılar ve büyük siyasi ve toplumsal etkilere yol açtığı hatırlatılan açıklamada, şunlar ifade edildi: "Devam eden Türk işgali, Suriye'nin egemenliğinin ve uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Suriye topraklarını fiili olarak bölen bu işgal durumu, dağılma sürecini hızlandırarak istikrar ve barışın sağlanmasını da engelliyor. Devam eden demografik değişim ve insan hakları ihlalleri, bu bölgelerdeki toplumsal mozaiğini tehdit ettiği gibi Suriye genelinde kalıcı bir siyasi çözüme ulaşma şansını da zayıflatıyor.
Halksız anlaşmalar meşru değil
MSD olarak Suriye'nin geleceğinin, Suriye halklarının iradesi ve meşru hedeflerle kurulması gerektiğini, bu iradeye saygı gösterilmeden imzalanacak anlaşmaların meşru olmadığını belirtiyoruz. Suriye’nin geleceği ile ilgili kararlarının dış müdahalelerden ve her türlü vesayetten uzak yalnızca Suriye halklarının vermesi gerektiğine inanıyoruz.
Uluslararası toplumu sorumluluklarını yerine getirmeye ve Suriye topraklarındaki Türk işgaline son vermeye, Uluslararası Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararının uygulanması konusunda ciddi çalışmalar yapmaya çağırıyoruz. Bu kararın tüm maddelerinin uygulanması, Suriye halklarının barışını, özgürlüğünü ve onurunu güvence altına alacak gerçek siyasi geçişin tek yöntemi olarak görüyoruz.
Demokratik bir Suriye için
Suriye'nin tüm taraflarını ulusal çıkarları koruyan, ülkeyi işgalden kurtaran, ulusal ve dini farlılıklara saygı duyan, herkesin haklarına saygı duyan demokratik bir Suriye inşa etmek için birlikte çalışmaya çağırıyoruz.
Suriye'nin geleceği için çalışmalarımızı güçlendirmeye ve tüm Suriyelilerin haklarını koruyan ulusal bir anlayışı hayata geçirme çabalarımızda kararlıyız. Karşılaştığımız engellerin büyüklüğünü biliyoruz. Aynı zamanda tüm ulusal taraflar arasında işbirliğine ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle Suriye'nin tüm siyasi ve toplumsal güçlerini yapıcı bir diyalog yürütmeye ve Suriye halkının çıkarlarını güvence altına alacak, ülkenin birliğini ve egemenliğini koruyacak siyasi çözüm için birlikte çalışmaya çağırıyoruz.
İşgal altındaki bölgelerdeki çocuklarımızla tam dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz. İşgalin son bulması, göçmenlerin onurlu ve güvenli bir şekilde topraklarına dönmelerinin sağlanması için tüm imkanlarımızı kullanmakta kararlıyız."