Kavala, “adalet” ve elçilerin çıkışı!
Forum Haberleri —
- İmralı işkence sistemi Avrupa’nın kurduğu bir sistemdir. Başkan Apo’yu İmralı’da ilk karşılayan ve kendisini AB temsilcisi olarak tanıtan kadının, İmralı adasında olup bitenden habersiz olması düşünülemez.
Rauf KARAKOÇAN
Osman Kavala gibi binlerce kişi siyasi rehin olarak yıllardır cezaevlerinde tutuluyor. Bu hukuksuzluğun en büyük mağdurları hiç kuşkusuz Kürtlerdir.
Siyasi tutsakların ezici çoğunluğu Kürt siyasetçilerden oluşmaktadır. milletvekillerinden belediye başkanlarına, HDP’nin binlerce çalışanına varana kadar, hukukta karşılığı olmayan suçlardan dolayı içerde rehin tutulmaktadır.
Zindanlar Kürtler ile doldurulmuştur
Türkiye’de 1980 faşist askeri darbesinden sonra siyasi tutsakların büyük oranı Kürt siyasetçilerden oluşmaktadır. AKP iktidarıyla birlikte siyasi tutuklamalardaki yelpaze daha da genişlemiş oldu.
Her kesimden insan, sistemi eleştiren, cumhurbaşkanını eleştiren kim varsa içeri tıkıldı. ‘Terörist’ kavramıyla muhalifleri suçlayıp ucu açık yargılamalarla insanları mahkeme kapılarında süründürmektedirler.
Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş, çürümüş yargı sistemiyle haksız ve hukuksuz bir şekilde içerde tutmaya devam etmektedirler.
Avrupa çıkarcı yaklaşmaktadır
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara uymadığını en iyi bilen Avrupa devletleridir. Avrupa’nın Osman Kavala’ya yaklaşımı da son derece çıkarcıdır.
Osman Kavala üzerinden Türkiye’nin AHİM sözleşmelerine uymasını salık vermesi, geç de olsa hatırlatmış olması bir an için olumlu karşılayalım.
Ama sözlerinin arkasından durmadıklarını ve duramayacaklarını da hatırlatalım. Aynı çıkışı Selahattin Demirtaş için de yapmışlardı. Serbest bırakılması için tarih belirlemiş olmalarına rağmen, sözlerinin arkasında durmadılar.
Avrupa, savaş suçlarını görmezden geliyor
Türk devletinin Kürt coğrafyasında işlediği suçları ABD ve AB devletleri görmezden geliyor. Alenen uygulanan devlet terörüne yeşil ışık yakan da küresel kapitalizmin kendisidir.
Devlet tarafından katledilen çocuklar hakkında tek bir açıklama dahi yapılmıyor. İşlenen binlerce siyasi cinayetin failinin devlet olduğu gerçeğini görmezden geliyorlar.
Siyasi soykırım operasyonlarıyla tutuklanan binlerce insan için tek kelime sarf etmiyorlar. İç hukuk yolları tükenmiş binlerce başvuru dosyası AHİM de istifli duruyor.
İmralı sistemi ve işkencesi Avrupa’nın eseridir
Kürdistan’da, Kürt halkına karşı Türk devletinin işlediği suçların kapitalist sistemin bilgisi dahilinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Bütün olup bitenler bir yana, İmralı yüksek güvenlikli cezaevinde ağır tecrit koşullarında tutulan Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan gayri ahlaki, gayri insani hukuk dışılığı da görmezden geliyorlar.
İmralı işkence sistemi Avrupa’nın kurduğu bir sistemdir
Başkan Apo’yu İmralı’da ilk karşılayan ve kendisini AB temsilcisi olarak tanıtan kadının, İmralı adasında olup bitenden habersiz olması düşünülemez.
TC’nin gardiyanlığı ve kişiye özel “hukuk”
Başkan Apo, İmralı sistemini değerlendirirken; ‘Türkiye’nin İmralı’da ki rolü gardiyanlıktan ibarettir’ demişti. Avrupa’nın kurduğu İmralı sisteminde kişiye özel hukukun uygulandığı bilinmektedir.
Türk yargı sistemi kötü olmasına rağmen, o sistem bile İmralı da işlemiyor. Tutuklulara tanınan yasal hakların hiçbiri Başkan Apo’ya tanınmıyor.
İmralı işkence sisteminin mimarı olan Avrupanın, Türkiye için Adalet vurgusunda bulunması samimiyetsizliktir.
Kapitalist sistem suç ortağıdır
Kapitalist sistemin, Türkiye’nin Kürtlere karşı işlediği suçların ortağı olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır. Türk devleti kapitalist sisteminin beslemesi olduğunu da hatırda tutmak gerekir.
Kürtlerin en temel insani taleplerini en vahşi temelde ezmeye çalışan Türk devletine, en büyük yardımı veren de yine Avrupa’dır.
Siyasi, askeri, ekonomik, diplomatik, savaş tekniği, istihbarat ve her ne gerekiyorsa Türkiye’ye sunulmuştur. Kürtlere dayatılan imha savaşının beyni NATO’dur.
Kapitalizmin ruhu bir heyula gibi Ortadoğu’da dolanıp durmaktadır. Kapitalizmin kıskancında bulunan Kürtler, tarihten silinmeyle karşı karşıya gelmişlerdir.
Kürt coğrafyasının parçalanmasından sorumlu oldukları gibi, Türk devletinin günümüzdeki işgal ve istila saldırılarından da kapitalist sistem sorumludur.
Kavala çağrısı kuru gürültüdür
Kürtlere bunu reva gören kapitalist ülkelerin, Osman Kavala üzerinden Adalet çağrısında bulunmaları, hiçbir yaptırım değeri taşımayan, inandırıcılığı olmayan kuru bir gürültü yaratmaktan ibarettir.
Hemen akabinde yumuşak bir u dönüşü olmasa da, ortamı yumuşatmaları beklenen bir durumdur. Çünkü, Türkiye kendileri için iyi bir pazar alanı olmasının yanı sıra, şımarık bir üyesi de olsa NATO üyesidir. Türkiye’ye en fazla ihracat yapan ülkeler bu Büyükelçilerin ülkeleridir
Bu “kriz” zafer getirmez
Hal böyle iken, Büyükelçiler krizinden zaferler türetmek, pespaye, bayağı bir durumdur.
Büyükelçilerin çıkışı samimiyetsiz bir çıkıştır, yaşanan kriz de suni bir krizdir. Bir bardak sudan fırtına kopararak zafere dönüştürmek de akıllara ziyandır.
“Adalet” çağrısı samiyetsizdir
Diktatör Erdoğan’ın iki dudağı arasında çıkan her şey bir kanun iken, yargıya müdahale ederek talimatla yönlendirirken, her gün anayasayı çiğneyerek şahsına münhasır bir sistem kurmuşken hangi adaletten söz edilir ki?
Avrupalıların aklına "adalet" kavramı yeni mi geliyor? Adalet dışardan gelmez, içerden aranılır. Adil, demokratik bir sistem için amansız bir mücadele gerekir.