Kayıt dışı hayatlar

Toplum/Yaşam Haberleri —

Afrikalı göçmenler

Afrikalı göçmenler

  • Afrikalı göçmenleri yol kenarında kemer, saat, çanta satarken ya da tekstil atölyelerinde, oto sanayide görmek mümkün. Daha iyi bir yaşam için geldiler ama çoğu zor koşullar altında çalışıyor. Bazıları da işsiz ve evsiz. Nijeryalı Onyekachi ile konuştuk.

ERDOĞAN ALAYUMAT

 Türkiye’de sayıları giderek artan Afrikalı göçmenler, en yoksul semtlerde yaşam mücadelesi veriyor. Açlık, yoksulluk, kuraklık ve iç savaşlardan kaçan siyahi göçmenler geldikleri ülkelerde sadece işsizlik ve evsizlikle sınanmıyor aynı zamanda ırkçılığa da maruz kalıyorlar. En kötü işlerde çalıştıkları yetmezmiş gibi kaçak oldukları için paralarını alamıyor, pamuk ipliğine bağlı bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Afrikalı siyahi mültecilerin Türkiye’ye göçü 1990’lı yıllarda başladı. O tarihten bu yana sayıları önemli ölçüde artan Afrikalılar çoğunlukla Gana, Etiyopya, Kongo Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan, Nijerya, Kenya, Eritre, Somali ve Senegal gibi ülkelerden geliyor. Gelenlerin büyük bir kısmı, Türkiye’yi Avrupa’ya geçmek için bir ilk durak olarak görüyor. Ancak hem Türkiye’nin hem de Avrupa Birliği’nin göç politikasını sıkılaştırması sonucu çoğu Türkiye’de yaşamak zorunda kalıyor. İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 200 bin Afrikalı göçmen ve mülteci yaşıyor. Bunların yaklaşık yüzde 70’i İstanbul’da bulunuyor. Afrikalı göçmenler ağırlıkta Esenyurt, Aksaray, Tarlabaşı, Dolapdere, Kumkapı, Yenikapı ve Kurtuluş gibi ilçe ve semtlerde kalıyor.

 

 

Kayıt dışı hayat

Afrika ülkelerinden Türkiye’ye gelen ve 4-5 yıldır burada yaşayan mültecilerin büyük bir kısmı kayıt dışı. Afrikalı mültecilerin, uluslararası koruma kanunlarından yararlanması gerekirken hem dil bariyeri hem de Göç İdaresi Başkanlığı’nın tavrı nedeniyle bu haklarından yararlanamıyor. İkamet başvuruları reddedilen, sığınma hakkına erişemeyen, idari gözetime alınma ve sınır dışı edilme riski ile karşı karşıya kalan Afrikalı göçmenler tıpkı diğer göçmen ve mülteci toplulukları gibi günlük hayatlarına kayıt dışı sektörlerde çalışarak devam etmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla toplum içerisinde ve günlük hayatta hem kayıtsızlığın hem de yabancı olmanın getirdiği zorlukları da üstlenmek zorunda kalıyorlar. Oturduğu evden keyfi olarak çıkartılmak, çalıştığı halde parasını alamamak, iş kazaları, günlük hayattaki ayrımcılık karşılaştıkları sorunların başında geliyor. Öyle ki sınır dışı edilme korkusundan kaynaklı hastaneye dahi gidemiyorlar.

10 yıldır kaçak yaşıyor

Tüm bu sorunlarla karşı karşıya kalan Afrikalı mültecilerinden biri de Nijeryalı Onyekachi. Beyoğlu’nda bir araya geldiğimiz Onyekachi, röportaj talebimizi kabul etse de kayıt dışı olmasından kaynaklı fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Ülkesindeki açlık, yoksulluk, iç savaş, Boko Haram ve DAİŞ teröründen kaçmak zorunda kalan Onyekachi, 2014 yılından bu yana Türkiye’de yaşıyor. Nijerya’da ilaç ve medikal malzemeler satarak geçimini sağlayan Onyekachi, ülkesinde yaşanan ağır ekonomik krizden kaynaklı iflas etmiş. Ardından ilk olarak ABD vizesine başvuran Onyekachi, olumsuz sonuç alınca Japonya’ya başvuru yapmış. Oradan da red alınca bu kez Türkiye’den vize alarak ailesini Nijerya’da bırakıp buraya gelmiş.

Türkiye’de bir iki yıl çalıştıktan sonra eşi ve çocuklarını da yanına alan Onyekachi, iki yıl boyunca tekstil atölyelerinde kaçak olarak çalışmış. Daha sonra seyyar satıcılık yapan Onyekachi, şimdilerde çanta, terlik, çocuk kıyafetleri, hediyelik eşya ve çeşitli aksesuarlar satarak geçinmeye çalışıyor. Türkiye’de yaşadığı sırada iki çocuğu daha olan Onyekachi, 4 çocuk babası. Eşiyle birlikte aynı işi yapan Onyekachi’nin eline aylık kimi zaman 200, kimi zamanda 500 dolar geçiyor. Kazandığı paranın bir kısmını Nijerya’da yaşayan anne ve babasına yollayan Onyekachi, geriye kalan kısmıyla da geçimini sağlamaya çalışıyor.

 

 

Göçmenler için güvenli değil

Günde 12-13 saat çalışan Onyekachi, haftanın 7 günü çalışıyor. Daha iyi bir yaşam umuduyla Türkiye’ye geldiğini söyleyen Onyekachi, Türkiye’de gördüğü muamele, yaşam standartlarının çok kötü olması, ülke yönetiminin giderek baskıcı bir politika izlemesi ve otoritelerin mültecilere dönük sert yaklaşımlarından kaynaklı hayal kırıklığı yaşıyor. Türkiye’ye geldiği 2014 yılında yaşam şartlarının daha iyi olduğunu anlatan Onyekachi, şimdilerde ise çok daha zor olduğunun altını çiziyor.

Hiçbir statüye sahip olmayan Onyekachi, evden çıkıp işe giderken, sürekli yakalanma korkusu ile hareket ettiğini söylüyor. Türkiye’nin başta çocuklar ve göçmenler için güvenli bir yer olmadığını da sözlerine ekleyen Onyekachi, işte, sokakta, çarşıda, pazarda sürekli olarak insanların kötü bakışlarıyla karşılaştıklarını ve bunun kendilerini tedirgin ettiğini anlatıyor. Mülteci çocuklara değer verilmediğini sözlerine ekleyen Onyekachi “En kısa zamanda çocuklarımı Nijerya’ya anne ve babamın yanına göndermeyi düşünüyorum” diyor.

Biraz para biriktirip gitmek istiyorum

Onyekachi’ye Nijerya’nın çocukları için ne kadar güvenli olduğunu sorduğumda ise şu yanıtı veriyor: “Nijerya çocuklarım için hiç güvenli bir alan değil. Ama burada hiçbir şeyden yararlanamıyorlar. Okula kaydedersem doğrudan polise teslim edilip sınır dışı edilme tehdidi altındalar. Evet Nijerya’da şartlar çok kötü ama en azından çocuklarım eğitim görür. Ondan sonra kendi tercihlerini yapabilirler” diyor.

Onyekachi, “Hayat başkaları için çok kolay olabilir ama bizim için en basit şeylere ulaşmak bile neredeyse imkansız” diyerek şöyle devam ediyor: “Çocuklarım bu şartlar altında büyüyemez. Mecburen kötünün iyisini seçmek zorundayım. Çocuklarımı çok özleyeceğim ama onların anne ve babamın yanında güvende olacağını biliyorum. Uzun süre onları göremesem de daha iyi bir yaşam için bunu yapmak zorundayım. Burada eşimle daha insani şartlar altında bir yaşam kurabilirsek çocuklarımızı tekrar yanımıza alacağız” diye ekliyor.

Türkiye’de kalmak isteyip istemediğini sorduğumda Onyekachi, şu yanıtı veriyor: “Benim amacım uzun yıllar Türkiye’de kalmak değildi. Burada biraz para biriktirip Kanada’ya gitmek istiyordum. Mülteci karşıtı politikalar sonucu çıkan yasalardan kaynaklı bu amacımı gerçekleştiremedim. Ama hala bu amaç için çalışıyorum.”

 

 

Tarlabaşı başka Fatih başka

Türkiye’de kendilerine dönük ırkçı yaklaşımlar hakkında ne düşündüğünü sorduğumda Onyekachi şu yanıtı veriyor: “Siyahilere dönük ırkçılık dünyanın her yerinde var. Siyahi göçmenlerin maruz kaldığı ırkçılık semtine ve ilçesine göre de değişiyor. Örneğin, Kurtuluş ve Tarlabaşı semtlerinde daha az ırkçılığa maruz kalıyorken, Mecidiyeköy, Esenyurt, Fatih ve Eyüpsultan gibi ilçelerde ırkçı saldırıların hedefinde oluyoruz. Otobüse binerken insanlar sanki vebalıymışız gibi bizden kaçıyor. Hepimizin elleri, gözleri, ağızları, kulakları aynı. Benim 3 kulağım ya da 4 elim yok. Sadece ten rengim farklı bu da bir kusur değil ve bunun için kimseden özür dilemem.”

En büyük korkularının geri gönderilme korkusu olduğunu da dile getiren Onyekachi, sözlerini şöyle noktalıyor: “Buraya gelmek için çok fazla tehlikeyi göze aldım. Şimdi kendi ülkeme geri gönderilsem başıma ne gelecek bilmiyorum. Evden çıkarken mümkün oldukça polisten uzak durmaya çalışıyorum. Kimlik kontrolüne takıldığım an hayatım mahvolacak biliyorum. Sırf bu sebeple bazen 10 dakikalık yolu bir saatte gidiyorum. Otoritelerden tek bir talebim var o da bize geçici de olsa bir statü vermeleri. Biz bu ülkede yük değiliz tam tersine çalışıyoruz ve Türkiye ekonomisine katkı sunuyoruz. O yüzden ya kimlik taleplerimizin karşılasınlar ya da bir Avrupa ülkesine gitmemize izin versinler.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.