Kayyumlar kültürel soykırım aracıdır

Zozan Bilge

Zozan Bilge

  • Kürtlere yönelik kültürel soykırımın sürdürüldüğünü belirten sosyolog Zozan Bilge, Kurdistan’da üç dönemdir atanan kayyumların da kültürel soykırımdan bağımsız olmadığını söyledi.
  • Zozan Bilge, "Devlet, belediyelerin etnosentrik uygulamaları başarısız kıldığını, hezimete uğrattığını ördü. Kayyumlar da buradan doğru okunmazsa eksik ve yanlış bir okuma olacaktır” dedi.

Sosyolog Zozan Bilge, Kürtlere yönelik etnosentrik uygulamaların, eğitim yoluyla, Kürtçenin statüsüz bırakılmasıyla, medya ve iletişim araçlarının kontrol edilmesiyle ve kayyum marifetiyle yapıldığını; siyasal ve kültürel kırımın en sistematik uygulananlar arasında olduğunu söyledi.

 Jinnews'ten Rozerin Gültekin'e konuşan sosyolog Zozan Bilge, kültürel soykırım veya etnosentrizmin, kolektif yaşam deneyimine ket vuran, aktarımını engelleyen, yaşanmasını yasaklayan uygulamaları ifade ettiğini; bir grubun kültürel varlıklarını, geleneklerini, dilini, sanatını, değerlerini yok etmeye, asimile etmeye yönelik sistematik uygulamalar olduğunu hatırlattı. Kürtlere yönelik kültürel soykırımın, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam ettiğini belirten Zozan Bilge, “Kürtçenin yasaklanması, zorla göçler, eğitimdeki reformlar, nüfus politikaları, yerleşim yeri isimlerinin değiştirilmesi gibi politikalar, hızla hayata geçirildi. Daha sonra 90’lar boyunca devletin güvenlikçi politikalarının el yükselttiğini, Kürt illerinde korku, kargaşa ve savaşın hâkim olduğuna tanıklık ettik. Günümüzde Kürtlere yönelik etnosentrik uygulamaların yine değişmeden eğitim yoluyla, Kürtçenin statüsüz bırakılmasıyla, medya ve iletişim araçlarının kontrol edilmesiyle ve kayyum yoluyla yapıldığını görmekteyiz. Siyasal ve kültürel kırım en sistematik olarak uygulananlar arasında” dedi. 

Türkleştirme veya yok etme

Devletin, 100 yıldır öteki, azınlık/farklılık tabusuyla yüzleşemeyip hep o taleplere karşı kör, sağır ve duymazı oynadığını; Türkleştirme, bunu yapamadığında ise çok daha ağır/katı uygulamaları hayata geçirmeye çalıştığını söyleyen Zozan Bilge, "Üstelik bunu yaparken salt dilini yasaklayıp kimliğini yok saymakla kalmıyor, yaşadığı coğrafyayı da fakirleştiriyor. Güvenlik ve askeri operasyonlarla orman yangınları ve tarım alanlarının tahribatı, toprağın verimsizleşmesi ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor, baraj ve HES'lerle miras alanları sular altında kalıyor, madencilik ve taş ocakları ile çevreye ciddi zararlar veriliyor. Kürtler, bu uygulamalarla her anlamda yoksullaştırmaya maruz kalıyor. Bir habitat kaybından bahsediyoruz ve bunu gözlerini kırpmadan yapabiliyor. Kürt illerindeki çok katmanlı, eş zamanlı tahribatlar, bize bunun o bölgeye özgü politikalar olduğunu gösteriyor ve bunların hepsini etnosentrizm bağlamından ayrı okuyamayız” şeklinde konuştu.

Popüler kültürün rolü

Popüler kültürün gerçekleşen soykırımdaki yerine ve görevine işaret eden Zozan Bilge, popüler kültürün asimilasyonda bir araç olarak kullanıldığını belirterek, şunları ifade etti: “Bunun bir yolu da sahip olduğu kitle iletişim araçları yoluyla popüler kültür üretmek ve hedef grubunu uyuşturmak, pışpışlamak ve aralarındaki dayanışma ve iletişime ket vurmak. Kürtlere yönelik popüler kültür üretimi, hem Kürt kültürünün dışlanmasını ve marjinalleştirilmesini hem de Kürt kimliğinin ve kültürünün temsilinin yönetilmesini içerir. Kitle iletişim araçlarına sahip iktidar, Kürt kimliğini ve kültürünü zayıflatmak için popüler kültürü kullanabiliyor. Bu, Kürt dilinin, müziğinin, edebiyatının ve diğer kültürel ifadelerinin baskılanması veya marjinalleştirilmesi yoluyla gerçekleşiyor.”

Kayyum, kütürel soykırımın parçası

Kurdistan’da üç dönemdir atanan kayyumların da kültürel soykırımdan bağımsız olmadığına dikkat çeken Zozan Bilge, şöyle konuştu: “HADEP, 99'da belediyeleri kazandı ve yerelde etkili kültürel faaliyetler gerçekleştirdi. Yerel sanatçıların çalışmaları daha fazla görünür olmaya, Kürtçe kamusal alanda daha özgür konuşulmaya başlandı, küçük ölçekli de olsa Kürt kültür sanat merkezleri belediye bünyelerinde açıldı ve insanlar kaybolmakta olan, çok kapalı bir şekilde yaşadıkları geleneklerini, bayramlarını ve özel günlerini kutlamaya başladı. Belediyeler, asimilasyon politikalarını, yani yerelde, geniş halk tabanlarında dozajı arttırılan bu etnosentrik uygulamaları başarısız kılıyordu. İşte bu noktada devlet, tüm o asimilasyon silahlarının ne denli hezimete uğradığını da gördü. Siyasi yasaklamalar, tutuklamalar ve kayyumlar buradan doğru okunmazsa eksik ve yanlış bir okuma olacaktır. Hatırlayalım; kayyumlar, gelir gelmez kültürel programları, projeleri durdurmuş, Kürtçeye kesin engellemeler ve yasaklamalar getirmiş, kamusal mekânların Kürtçe isimlerini değiştirmiş hatta yetmemiş, kendi istediği şekilde yönlendirmiştir.”

Çözüm; Kürtlerin haklarını teslim etmektir

Asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı çözümün çok açık olduğunu vurgulayan Zozan Bilge, şöyle özetledi: "Kürt halkının haklarını teslim etmek ve tam demokratikleşmenin önünü açmak. Bunlar olana kadar da mücadele etmekten geri adım atmamak ve dayanışmak çok hayati. Umut etmekten vazgeçmemek. Umudumuz da en az mücadeledeki inadımız kadar gerçek. Kürt kurumları bugün ana dili için birçok çalışma yapıyor, ana dilini kendi çalışmalarında ana akımlaştırılması tartışmaları var, Kürt kültürü ve sanatı çalışan kurumlar çoğalıyor. Kürt sivil toplumu arasında dayanışmanın güçlendiğini görüyoruz. Tüm o yok edici ve yok sayıcı tutumlara rağmen varız, var olacağız, diyen milyonlar var.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.