Kürdistan’da katmerleşen sömürü
Forum Haberleri —
- Kürdistan’da Cumhuriyetten bugüne uygulanan ekonomik politikalar, 40 yılı aşkındır devam eden savaş ortamında devletin uyguladığı politikalar sonucunda bugün işsizlik, yoksullaşma çok daha derinleşmiş durumdadır.
PAVİN MADA
Kapitalist sistemde ekonomik büyüme ve kalkınma için işgücüne katılabilecek kesimlerin tam istihdamı ve üretim faktörlerinin verimliliği oldukça önemli.
Kadınların, gençlerin ekonomiye katılımı ve istihdamının sağlanması devletler için temel stratejilerden biri olarak tanımlanıyor. Bunun için politikalar geliştirilerek, bütçeler oluşturuluyor ve projeler uygulanıyor.
Türkiye’de de 1980’lerde başlayan İhracata Dayalı Ekonomi (Neoliberal sömürü politikaları) Modeli ile kadınların, gençlerin işgücüne katılımı için programlar uygulanmaya başlanmış ve kalkınma! planlarında özellikle yer verilmiştir. Ancak geliştirilen bu politikaların çalışanların yaşamında hiçbir karşılığı olmamış; sermaye sınıfı korkunç karlar elde ederken, her gün işsizler ordusuna bir yenisi eklenmeye ve çalışma koşulları daha çok ağırlaşmaya devam etmiştir.
Kalkınma değil, çöktürme planı
11. Kalkınma Planı’na göre 2018 yılındaki %34,2’lik kadınların işgücüne katılım oranının 2023 yılında %38,5’e çıkarılması hedeflenmiş, ancak 2020 yılında bu oran %30,9’a düşmüş durumda.
Aynı şekilde genç işsizlik oranının %20,3’den 2023 yılında %17,8’e düşürülmesi hedeflenmiş, ancak 2020 yılında genç işsizliği %25,3’e yükselmiş durumda.
Kalkınma Planında “toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulması ile başta kadın ve gençler olmak üzere özel politika gerektiren grupların istihdamının artırılması” temel amaç olarak tanımlanırken, hayat ve hakikat tersi olmuştur. Açıklanan ekonomik büyüme rakamlarına rağmen, işsizliğin artması, kadınlar ve gençlerin işgücü piyasasından çekiliyor oluşu artık gizlenemez duruma gelmiştir.
İstatistiklerin güvenirliliğinin de kamuoyunda tartışma konusu olduğu ülkede, TÜİK rakamlarının bile işsizlik rakamlarını düşüremediği, sürekli teşvikler ile desteklenen özel sektörde istihdam yaratılamadığı da açıkça görülüyor.
Kürdistan katmerli sömürü alanıdır
Bu veriler emek yoğun iş alanları için yatırım bölgesi olarak tanımlanan Kürdistan illerinde çok daha kötü bir durumda. Kadınların işgücüne katılma oranı Diyarbakır ve Urfa illeri için %17,4, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinin oluşturduğu TRC3 bölgesi için %19,7. Kadınların işgücüne katılımının en düşük olduğu iller Kürdistan illeri. TRC3 (Mardin, Batman, Siirt, Şırnak) illerinde genç işsizliği %53,4, TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) illerinde %32,4. Genç işsizliğinin en yüksek olduğu 10 ili Kürdistan kentleri oluşturuyor.
Diğer bir çarpıcı veri işgücüne katılım oranlarında. Diyarbakır ve Urfa illerinde 15-24 yaş arası gençlerin işgücüne katılım oranı %31. Yani her 10 gençten sadece 3’ü iş arıyor. Sahadaki durumun bunun çok daha fazla üzerinde olduğu gençlerin iş aramaktan vazgeçtikleri görülüyor.
Yıllarca uygulanan ekonomisizleştirme politikalarının sonunda bugün tekstil ve hazır giyim sektörü gibi emek yoğun ve özel sektörün tabiri ile ucuz işgücünün olduğu illere, bölgelere, ülkelere üretim alanlarını kaydıran sektörler kurtarıcı olarak görülüyor. Devlet bu yatırımları destekliyor, özel teşvikler sunuyor.
Kürdistan kentleri ucuz işgücünün merkezi
Genç nüfusun, kadın nüfusunun beşeri sermaye olarak kabul edildiği kapitalist sistem içinde küreselleşme ile birlikte tekstil ve hazır giyim sektöründe üretim zinciri parçalanmış, farklı ülkelerde girdi maliyetlerine göre farklı üretim ve hizmet alanları gelişmiştir.
Kürdistan’da Cumhuriyetten bugüne uygulanan ekonomik politikalar, 40 yılı aşkındır devam eden savaş ortamında devletin uyguladığı politikalar sonucunda bugün işsizlik, yoksullaşma çok daha derinleşmiş durumdadır.
Kamu raporlarında Kürt illeri, niteliksiz ucuz işgücünün yoğunlaştığı bölge olarak tanımlanmakta ve bu da tekstil ve hazır giyim sektörü gibi emek yoğun sektörlerin ilgisini çekmektedir.
Sektördeki işletmelere göre işgücü, en önemli maliyet kalemidir ve işgücünün en ucuz olduğu yer üretim için en idealdir. Kürt kentleri son 5 yıl içinde tekstil kentlerin, tekstil OSB. alanlarının yükseldiği iller olmuştur. Ancak bu yatırımlarda sadece kesim, dikim, paketleme gibi üretim aşamalarının bulunduğu, fason üretimin yoğun olduğu görülmektedir.
Sektördeki işverenler tarafından bu illerin kalkınması için bölgesel asgari ücret politikasının geliştirilmesi de Türkiye kamuoyunda uzun süre tartışılan bir konu olmuş ve hatta bu kentlerdeki yaşam koşullarına göre işgücü maliyeti hesaplanmış, konfeksiyon sektörünün gelişkin olduğu il ve ülkeler ile kıyaslanarak Kürt illerinin işgücü maliyetleri açısından avantaj sahibi olduğuna resmi raporlarda da yer verilmiştir.
“Yatırım” yapmak isteyen işletmeler de kadın istihdamını!desteklediklerini, çalışma hayatına katılmayan kadınların konfeksiyon sektöründe çalışacaklarını ve hatta konfeksiyon sektöründeki dikim vb. işlerin kadınların sahip olduğu beceriler ile uyumlu olduğunu ifade etmektedirler.
Bunun sonucunda bugün Diyarbakır’da, Batman’da, Mardin’de, Van’da, Bingöl’de konfeksiyon atölyesine dönüşen kayıtlı kayıtsız atölyeler, devletten istihdam için düzenli teşvik alan işverenler ve sadece konfeksiyon sektöründe çalışabileceği düşünülen işsiz gençler ve kadınlardan oluşan bir tablo önümüze çıkıyor.
Kayıt dışı çalışma, düşük ücret, güvencesiz çalışma ve cinsiyetçi roller ile uyumlu iş alanlarında yoğun bir emek sömürüsü artarak devam ederken, bölgede bir politika olarak uygulanan yoksullaştırma sonucunda bugün, bu çalışma koşulları kaçırılmayacak iş fırsatları! olarak sunuluyor.
Sendikasızlaştırma
Türkiye’de hazır giyim sektöründe istihdam rakamları açıklanırken, güvenceli çalışan sayısının 1 milyonun üzerinde olduğu ancak kayıt dışı çalışma ile bu rakamın 2 milyon kişiye ulaştığı ifade ediliyor. Yani devlet kayıt dışı çalışmayı görüyor, kabul ediyor ve önlem almıyor.
Açıklanan tek önlem, işverenlere verilen prim desteği. İşveren ise ya kayıt dışı çalıştırıyor, ya da kayıtlı çalıştırdığında asgari ücretin altında rakamlar ödüyor. Bu çalışma koşullarının sürdürülmesi için de sendikalaşmaya izin verilmiyor.
Kürdistan’da son 5 yılda sektörde üretim hızla artarken bugüne kadar sendika kuruluşu yok maalesef. Sendikalaşmaya çalışan işçiler işten çıkarma ile karşı karşıya kalıyor.
Sonuç
Kürt illerinde uygulanan ekonomi-politikaları salt ekonominin kendi mantığı içerisinde işlemiyor; aynı zamanda bölgenin özel durumu ve tabi ki, iktidarın özel yaklaşımı ile birlikte ele alınıyor.
Bölge insanı, açlık ile terbiye edilmeye çalışılıyor. Öte yandan sadece emek değersizleştirilmekle kalınmıyor, çalışma alanlarının eşitsiz, adaletsiz koşulları göz ardı edilerek mevcut işler tek seçenek olarak sunuluyor.
İnsana yakışır iş, emeğin karşılığında ödeme, güvenceli çalışma ve istihdamda sürdürülebilirlik sadece kalkınma planlarında ve politikalarında yazılı söylemler olarak kalırken, akıllara çöktürme eylem planının ekonomik olarak da devreye konulduğu sorusunu getiriyor.