Kürt’ün diline döndü ağıt
Forum Haberleri —
- Kaç kent içindekilerle birlikte vurulduğunda da, canlar toprak altından çıkarılıp bilinmedik yerlere götürüldüğünde de, bir yurt böyle yakıldığında da, bir gerillayı vurmak için kaç çeşit kimyasal silah kullanıldığında da kirli ve kötülük savaşının bilinen bilinmeyen evrensel tarihine aykırı bir şey yapmıyordu Türk egemenleri de. Kendileriyle gurur duyabilirlerdi!
- Bu yurdun dilinde olanı anlamak gerek. Bu yurdun bakışında olanı görmek gerek. Bu yurdun tarihinde teslim olunmayanı görmek gerek. Kürt’ün yakılanı yakanla birlikte yargılamasıdır yangını. Bunu yaptığı içindir bu kötülükler. Baş eğdirilemeyen varlığıdır düşmanını böyle çılgınlaştıran
MORDEM ALİŞER
Belli ki kimilerinin ısrarla “yangın” dediği şey AKP-MHP faşizminin öyle çok ince de değil, kör gözlere bile sokacak şekilde Kurdistan coğrafyasını ateşe vermenin, Kürt’e sınırsız kötülüğün yeni olmayan ama kimilerine yeni gelen son çılgın saldırısıdır.
Kürt şehir ve kasabaları uçaklarla vurulurken, ayakta kalmadık bir tek yapı dahi bırakılmazken çok kişi “bu kadar da olmaz” diyordu. Ama oluyordu. Bedenleri toprak altında olan binlerce can’ın mezarı kazılıp da nereye götürüldüğü, ne yapıldığı bilinmezken dahi yine “böyle bir şey görülmemiştir” deniliyordu. Ama görülüyordu. Tahmin edilmeyen veya görülmeyen şey her türden kimyasal silahın kullanılmasına gelince buna maruz kalanlardan başka kimseden fazla bir ses çıkmıyordu. Belli ki bazıları için savaş sıradan bir olaydı. Refah’ta bir dakika içinde yüzden fazla kişinin ölümü de sıradan bir durumdu. Portekiz milli takımının Türk milli takımını nasıl yendiği sıradan değildi ama. “Milli gurur”, “milli onur”, “ecdat” filan “milli” bir savaştı. Dijitalin serbest alanında atış serbestti. Kürt’ün yaşam alanlarına da atış serbestti. Buğday ki, bin yılların bugüne gelen gıdası, Kürt’ün besini, göz nurunu böyle yakmak, burada yaşayanlarla birlikte küle çevirmek zulüm sayılmazdı! Üzüntüler veya sevinçler dijitaldi. Derisi yanık, ne yapacağını bilmeyen bir keçinin canı öyle değildi ama. O bunu yaşıyordu.
Kaç milyon börtü böceğin ömrü, Kürt’e düşmanlık savaşında hayatı sona eriyordu acaba? Kaç ağacın, kaç buğday başağının? Kaç yaprağın, kaç ananın gözyaşı? Helikopter istemek mi? Bu savaş araçları Kürt’ün imhasında kullanılıyordu, Kürt’ün canını ve malını, bir kaplumbağanın hayatını kurtarmak için değil. Kuş da kurt da Kürt’ündü belli ki! Karşı taraftan kahkaha atılıyordu. Atar tabii, çünkü kendisi yakıyordu. Yine de buna neden hala “yangın” dendiğini anlamıyorum. Biri çıkıyor, “kendi gözlerimle “yangının elektrik tellerinden çıktığını gördüm” diyordu da, birisi de çıkıp “bunu daha ilk dakikalarda haber kanallarına servis eden kimdir, konuşan kimdir, konuşturan kimdir” diye sormuyordu. Sorması için on ayrı yerde, bilmem kaç noktada birden yakıldığını görmek mi gerekiyordu?
Kaç kent içindekilerle birlikte vurulduğunda da, canlar toprak altından çıkarılıp bilinmedik yerlere götürüldüğünde de, bir yurt böyle yakıldığında da, bir gerillayı vurmak için kaç çeşit kimyasal silah kullanıldığında da kirli ve kötülük savaşının bilinen bilinmeyen evrensel tarihine aykırı bir şey yapmıyordu Türk egemenleri de. Kendileriyle gurur duyabilirlerdi! İktidar için Hz. Muhammed’in cenazesini üç gün gömmeyecek akıl bugünün iktidar dilidir. Daha fazlası dinin faşistleştirilmesidir. AKP bu nedenle modeldir. Hatta ilk’tir denilebilir. Tarihin tanıdığı en korkunç kuşatmalar belki tekildi, belki sıradaşıydı. Ama bugün hem genel hem yaygındır artık. “Bunların yapamayacağı şey yoktur” diye düşünmez ve savunmanı, örgütlenmeni kuramazsan şimdi yaşananı aratacak şeyler yakın dönemde belki de daha fazla olacaktır.
“İlkin savunmanı al!” Belli ki boşuna söylenmiyordu. Amed’in her yanına bilmem kaç katlı binalar, siteler yapmışsın, ne fayda! Köyüne yaptığın bilmem kaç odalı evinle övünebilirsin! Munzur’un kıyılarında keyif yapmak senin de hakkın! Bir belediye başkanlığı için yarışı değil, iltiması da gözetebilirsin! Hatta delege de ayarlayabilirsin? “Kürt halen neden savaşıyor” diye söylenenlerin rezil yaşamlarını özenenler de olabilir. Modernlik mi? İşte sana Türk’ün de Kürt’ün de modern hali! Birinin egemeninin elinde nasıl bir varlığa dönüştüğü dahi bilinmeyen zıvana hali. Diğerininse varlığı dahi kabul edilmeyen kasıntılı hali. Gözlerin önünde kentler yok edildi. Bir yurt yakıldığına ağlıyor. Dijitalde övgüler ve sövgülerden geçilmiyor. Milli harekatın hezimeti Kürt’e talan olarak dönüyor.
Bir yurdun kıt kanaat besin kaynağı kökünden yakılıp kurutulabilir. Bir yurt aç bilaç bırakılarak dünyanın dört bir yanına savrulabilir. Bir yurt gözyaşlarından yorgun bırakılarak sesi soluğu kesilsin istenebilir. Bir yurt tam da bağrını yakan alevlerle kuşatılabilir. Ama bu yurt dahi yangınlarla baş etmesini de bilir. Bu yurt teslim olmadığını bildiği için yangınlarla yerinden yurdundan edilmek istendiğini de bilir. Bu yurt savaşların anasına da tanıklık etmiştir. Bu yurt özgürlük damlasına erdiğinde tek kişi de kalsa yerini yurdunu şenlendirmesini de bilir.
Bu yurt şimdi insanına, yitip giden hayvanına ağlar. Bu merhamettir. Bu yurt çırpınan kuşuna bakarak iç çeker. Bu kimsesizliktir. Bu yurt yanı başında yatan cansız bedenlerine bakar. Bu derinliktir. Bu yurt dağlarına bakar. Bu yurt insanına bakar. Bu yurt düşmanına bakar. Bu yurt öncüsüne bakar. İşte bu da kahırdır, öfkedir. Umuttur, mücadele kararıdır.
Bu yurdun dilinde olanı anlamak gerek. Bu yurdun bakışında olanı görmek gerek. Bu yurdun tarihinde teslim olunmayanı görmek gerek. Kürt’ün yakılanı yakanla birlikte yargılamasıdır yangını. Bunu yaptığı içindir bu kötülükler. Baş eğdirilemeyen varlığıdır düşmanını böyle çılgınlaştıran.