“Sadece ceviz ve nar yiyin”
Ferda ÇETİN yazdı —
- Bu devletler kendiliğinden suç ortaklığını sonlandırmayacaktır. Ancak, Kürt halkı ve dostları bu konudaki ataleti ve sessizliği bozabilir, bozmalıdır.
Hirore, Duhok’a bağlı, “sınırda” bir köy.
Bir vadinin içinde yemyeşil meyve bahçeleri ile bir cennet parçası.
Türkiye’nin saldırılarından önce büyük bir köy olan Hiror’da şimdilerde sadece 30 aile yaşıyor.
75 yaşındaki Abdullah Hassan köyde yaşamaktan, bağ, bahçe işleri ile uğraşmaktan memnun. Bombalara ve tehlikelere rağmen eşi ve kızıyla birlikte köyde yaşıyor.
Abdullah Hassan, 4 Eylül 2021 günü saat 18.45’i gösterdiğinde çok yakınlara düşen bir bombanın sesiyle irkiliyor. Hızla kendilerine doğru gelen sarı-gri duman bulutunu görüyor ve kızına çabucak evin içine girmesini söylüyor.
Eşine ve kızına, “kimyasal bomba attılar” diyor. Hassan gördüğünün ne olduğunu anlıyor.
Peşmergelik yaptığı zamanlarda, kendilerine verilen “kimyasal silahlardan korunma eğitimi”nde anlatılanlar aklında kalmış.
Çok geçmeden zehir kokusu ile birlikte gözlerinden yaşlar boşanıyor ve hepsinin boğazı yanmaya başlıyor. Ardından öksürük...
Telefonla çağırdıkları ambulans, aileyi yakındaki sağlık ocağına götürüyor. Ocaktaki sağlıkçılar, normal ve bildik bir vaka ile karşı karşıya olmadıklarını anlıyor ve aileyi Zaho’daki hastaneye gönderiyor. Hastalar derhal acil servise kaldırılıyor.
Aileyi ilk tedavi eden doktor Resul Muhammed, kimyasal bir saldırı olup olmadığını bilemeyeceğini, ancak semptomların olağandışı olduğunu belirtiyor.
Zaho hastanesi doktorları, verileri test etmek için gerekli donanıma sahip olmadıklarını belirterek Abdullah Hassan’a tatmin edici bir bilgi vermiyor.
Abdullah Hasan, köye atılan bombanın kimyasal silah olduğundan emin. Bu gerçeği doktorların da bildiğini belirten Hassan, “doktorlar gerçekleri açıklamaktan korkuyor” diyor.
Kamu görevlileri ve hastane doktorları, 4 Eylül günü Hirore köyüne atılan kimyasal bomba konusunda gerçek bir araştırma yapma konusunda isteksiz.
Kani Masi Belediye Başkanı Serbest Akreyi, konuya ilişkin görüş belirtmekten kaçınıyor ve aile Zaho’da tedavi olduğu için bilgi sahibi olamayacağını belirtiyor.
Abdullah Hassan, kendilerinden bilgi saklanılmasından rahatsız. Kendilerini tedavi eden doktorların sözlerinin kimyasal şüphesini artırdığını belirtiyor.
Doktorlar, köydeki ince kabuklu meyve ve sebzeleri tüketmemelerini, sadece ceviz ve nar yemelerini tavsiye ediyor. Sağlık Müdürlüğündeki görevliler bu iddiayı reddediyor. Ancak Hirore köyünde yaşayanlar kendilerine de böyle bir tavsiye yapıldığını belirtiyor.
İnsan hakları alanında faaliyet yürüten Christian Peacemaker Teams(CPT)isimli kurum, Türkiye’nin, Kürdistan’a yönelik saldırılarını yakından takip ediyor. CPT, “topladığımız bilgilere göre Hirore köyüne kimyasal bir saldırı yapılmıştır. Türkiye, Kürdistan bölgesinde ilk kez kimyasal kullanmıyor” diyor. Ve ilave ediyor, “Türkiye’nin Avaşin bölgesinde de defalarca kimyasal silah kullandığını duyduk. Ancak yerel makamların güvenlik gerekçesiyle izin vermemesi nedeniyle bölgeye gidemedik ve rapor hazırlayamadık.”
Geçen hafta Güney Kürdistan’ı ziyaret eden İsveç Sol Parti heyeti, bu olayı yerinde incelemek ve bilgi almak için Hirore köyüne gitmek istedi. Ancak bu talep Güney Hükümeti yetkilileri tarafından ve “güvenlik” gerekçesiyle reddedildi.
***
Güney Kürdistan’ın Avaşin, Zap ve Metina alanlarına yönelik Türk işgali 6’ıncı ayına giriyor. Bu alanlarda kesintisiz ve şiddetli bir savaş sürüyor. Bu savaşta, Türk ordusu savaş hukukunu açık bir biçimde ihlal ediyor. Bu nedenle savaş kamuoyu ve basından gizleniyor.
Türk ordusu, 10-14 Şubat 2021 tarihlerinde Garê alanında kimyasal silah kullanmaya başlamış; uluslarası güçlerin sessizliğini görünce bunu yaygınlaştırmıştır.
Garê’den sonra Metina-Zendura, Avaşin-Girê Sor ve Werxelê alanlarında, gerillanın direnişini kıramayan Türk ordusu, kimyasal gaz kullanmaya başlamış, bunun sonucunda onlarca gerilla yaşamını yitirmiştir.
Gerilla-Halk Savunma Merkezi(HMS) kimyasal silahların kullanıldığı yerlerin koordinatlarını da çıkararak paylaştı. Buna göre; Garê-Siyanê 36.93341N 43.64745E, Zendûra 37.28987N 43.18469E, Gîrê Sor 37.23166N 44.24699E, Mam Reşo 37.15749N 44.11701E, Mervanos 37.20300N 44.01403E, Grê Şehit Serdar 37.21843N 43.98937E, Werxelê 37.15177N 43.15177N 43.15177E. (kimyasal bomba atılan yerler Google MAP uygulamasından görülebilir)
BM teşkilatı, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, AB üyesi devletler, ABD, İngiltere ve Rusya sessizdir. Merkezi Lahey’de bulunan 193 üyeli Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü(OPCW), bu haberleri duymamış gibi yapıyor.
2021 yılında, OPCW yıllık toplantısı öncesinde ABD, İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği 46 ülke, kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle, Suriye'nin oy hakkının askıya alınması için girişim başlatmıştı.
21 Nisan 2021 tarihinde yapılan oylamada 87 ülke kabul, 15 ülke red, 34 ülke çekimser oy kullandı. Karar için gerekli olan üçte iki şartı gerçekleştiği için Suriye'nin üyelikten kaynaklanan tüm hak ve imtiyazları askıya alındı.
Peki, bu kadar açık suçlarına ve bu kadar yoğun iddialara rağmen, BM, NATO, OPCW; kimyasal kullandığı için Suriye’ye karşı tutum alan ABD, İngiltere ve Fransa; Suriye’nin aleyhine oy kullanan 87 ülke, Türkiye’nin Kürdistan topraklarında, köylerde ve gerillalara karşı kimyasal silah kullanması karşısında neden harekete geçmiyor?
Bu sorunun muhatapları, Türk devletine, kimyasal silah da dahil, her türlü yardımı yapan ve onun suç ortağı konumuna gelen devletlerdir. Sesizlikleri ondandır. Bu devletler kendiliğinden suç ortaklığını sonlandırmayacaktır.
Ancak, Kürt halkı ve dostları bu konudaki ataleti ve sessizliği bozabilir, bozmalıdır.
Kamuoyu, basın, üniversiteler, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri doğru bir biçimde bilgilendirildiğinde büyük bir baskı oluşacaktır.
Kimyasal silahların yasaklanmasına karşı mücadele, bütün Kürt kurumlarının, toplumun, kadınların, gençlerin, aydınların, emekçilerin, siyasetçilerin ve tüm bireylerin görevidir.