Sesimiz kimseye ulaşmıyor
- HDP'nin 8 yıl önceki Amed mitingindeki patlamada iki bacağını kaybeden Lisa Çalan: "En iyi arkadaşlarımı kaybettim, kedimi kaybettim, doğayı kaybettim.
- Ben artık engelli bir insanım. Şehir, ülke, sistem engellilere göre inşa edilmemiş. Sesimiz kimseye ulaşmıyor. Kurumlarımız tarafından da aileler yalnız bırakıldı."
Amed'de 5 Haziran 2015'te HDP mitinginde meydana gelen patlamada iki bacağını da kaybeden Lisa Çalan, 8 yıl geçmesine rağmen adaletin yerini bulmadığını söyledi. Hayatı zorluklarla geçen Lisa, en çok sınırsız hareket etmeyi özlediğini ifade etti.
AKP iktidarının, Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarına geri döndüğü 2015'te savaş sürecinin ilk işaret Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Amed’in İstasyon Meydanı’nda 5 Haziran’da gerçekleştirdiği “Büyük İnsanlık” mitingine yönelik bombalı saldırı oldu. Yüzlerce polisin konuşlandığı alanda iki bombanın patlaması sonucu Ramazan Yıldız, Nejani Kurul, Şehmuz Kaçan, Civan Arslan ve Ali Türkmen katledildi, 400'den fazla kişi de yaralandı. Saldırıda iki bacağını kaybeden Lisa Çalan, aradan geçen 8 yıl rağmen saldırının tam olarak aydınlatılmadığını belirtti. Çalan, JINNEWS'ten Rojda Aydın'ın sorularını yanıtladı.
Her şey altüst oldu
Diyalog sürecinde Kürtlerin daha çok sokakta olduğunu ve seslerini yükselttiğini, barış adair umudun diri olduğunu hatırlatan Çalan, "5 Haziran patlamasından sonra her şey altüst oldu. Sokak savaşı ve büyük savaş başladı. Birçok arkadaşımız ülkeyi terk etmek zorunda kaldı, bazı arkadaşlarımız tutuklandı, bazıları da hayatını kaybetti" dedi. HDP'nin başarılı yükselişine halktaki heyecanına işaret eden Çalan, "Umudu ve direnci kırmak istediler. Bu patlamanın ardından çok sayıda patlama meydana geldi" diye konuştu.
Artık engelli insanım
Patlamadan ağır yaralı kurturlduktan sonra hayatında olum ve olumsuz değişimler olduğunu kaydeden Çalan, şöyle devam etti: "İki bacağımı da kaybettim ve ardından tedavi süreci gerçekleşti. Tedavinin tüm yük bizim omuzlarımızdaydı. Tedavim devam ediyor. Hep yurt dışına tedavi için gittim, burada tedavi olmam mümkün değildi, çünkü çok pahalıydı. O yüzden pek iyi gitmedi, çok yanlış tedaviler oldu, kötü doktorlara denk geldim, kötü insanlara denk geldim. Bu durum iyileşme sürecimi büyük ölçüde uzattı. Bugün bile açık yaralara sahip olma ve sürekli bunlarla uğraşma durumumla iyileşmeye çalışıyorum, fiziksel olarak daha iyi olmaya çalışıyorum, üretebilmek için, işime devam edebilmek için, sokakta az çok hayattan kopmamak için. Ben artık engelli bir insanım. Şehir, ülke, sistem engellilere göre inşa edilmemiş. Benim için sokaklara akacak bir hayat yok, çünkü hiçbir yer bana göre düzenlenmemiş.
Var olmak için burdayım
Birçok olumsuz şey var. Bacaklarım gittikten sonra gerçekten bazen yalnızdım, kendimi yalnız hissettim. Kendimi bu toplulukta var etmeye çalışıyorum ama yapamıyorum. Hem çevremizde, hem aile içinde, hem sokakta, hem de siyasi ve politik açıdan engellilerin toplum içine girmesine izin verilmiyor. Benim savaşım da bu biçimde. Arkadaşlarımız arasında da var, toplumda var ve siyasi açıdan var. Sesimiz kimseye ulaşmıyor. Birçok arkadaşım hayatımdan çıktı. Var olmak için buradayım. Bırakın varoluşu, ideolojik, felsefik ve hayata bakış açımdan düşüncelerim büyüdü. O patlama, empatimi artırdı, hayata farklı bir açıdan bakıyorum.
Çok büyük de direniyorum
Daha çok direniyorum. Eskiden bacaklarım vardı, bugün yok, bu bana çok daha büyük bir güç verdi ve gerçekten daha çok direndim, toplumu ve siyaseti daha dikkatli inceledim, Kürtçe hikâyelere daha çok yöneldim. Hayatımdaki yalnızlığa karşı büyük bir direniş başladı. Artık daha çok film yapmak istiyorum, sesimi daha çok yükseltmek istiyorum, değişim için bir rolüm olsun istiyorum.
Direnişin dayanakları
Doğduğunuz toplum, aileye göre vicdanımız, duruşumuz, felsefemiz ve davamız biçim alıyor. Siyasi bir ailede büyüdüm ve her zaman devlet şiddetinin altındaydım. 90'lı yıllarda çok büyük bir saldırı vardı. O süreçte mücadele kendiliğinden doğdu. Bugün beni daha güçlü yapan ve daha iyi direnmemi sağlayan "o şey" oldu diyebilirim. Bu çok uzun bir süreçtir ve bu süreçte kişiliğiniz de buna göre oluşuyor. Karakteriniz ve kişiliğiniz şekilleniyor. Süreç benim açımdan da böyle ilerledi. Sonradan öğrendiğim söylenemez. Ben böyle büyüdüm. Direnişin toplumsal yanı ve hayatın bu anlamda durduğu yere dair bir inancım var ve bu inanç daha önce oluşmuştu. Bu yüzden hayatımda buna göre şekillendi ve böyle devam edecek." AMED
Aileler yalnız hissetti
Maalesef 5 Haziran patlamasının aileleri sahipsiz kaldı. Davalarımız ilk zamanlar yalnız geçiyordu. Ben ve bir aile, yalnız gidiyorduk. Ardından 5 Haziran aileleri ile bir girişim oluşturduk. Ne yazık ki ailelerimizin hepsi kayboldu, çünkü kendilerini yalnız hissettiler. Bir girişim olarak, artık sadece birkaç aile üyemiz var. Kendilerini yalnız hissediyorlar. Bu şekilde partimizi eleştirdik ve bu konuyu çözmek için birçok toplantılar yaptık. Elbette herkes her yere ulaşamıyor ama bir süre sonra insanlar dönüp bir özeleştiri vermeli. Aslında birçok kurum ve parti bu konuda eksikti. Hala bu sorunun çözülmesini bekliyoruz. 5 Haziran ailelerinin gönülleri alınmalı. Bu yüzden gerçekten bir ortaklaşma olduğunu söyleyemem. Çok uğraştım ve bazı aileleri bu konuya dahil ettim. Gerçekten yoruldum. Herkes sorumluluğunu kendi omuzlarına almalı. Herkes birbirine destek olmalı.
Çok şey kaybettim
Hayatımda unuttuğum, aradığım, daha az hissettiğim birçok şeyi hatırlamamaya çalışıyorum. Önceki zamanlarımız gündeme geldiğinde nadiren konuşurum ama bazı şeyleri çok özlüyorum. Çok şey kaybettim. En iyi arkadaşlarımı kaybettim, kedimi kaybettim, doğayı kaybettim. Dağlarda yürümeyi severim, bugün dağlara gitmek istesem fırsatım yok. Eğer denersem ve zorlarsam yapabilirim ama gücüm yok, çünkü insan ayağını yere koyduğunda onun yarattığı bir his var. Ben çok aktif bir insanım. Bu özelliğimden dolayı hareketlerdeki yavaşlığı sevmiyorum ama şimdi yavaş hareket etmeliyim, çünkü bedenim kısıtlı. Ben de sınırları sevmiyorum. En çok sınırsız hareketi özledim. Bu yüzden anılarımdan bahsetmek istemiyorum.
Dava rafa kaldırıldı
5 Haziran davası rafa kaldırıldı. Patlamayı yapanlar cezalandırıldı, ancak o sırada sahada bulunan polislerin davası devam ediyor. Yeterince gündem olmadığı için dava da çok uzadı. Bu davada polisler cezalandırılsaydı, Pirsûs (Suruç) davasında da ceza alacaklardı. İnsanlar davalara sahip çıkmayınca diğer davalar da aynı şekilde sonuçsuz kalıyor ve kayboluyor. Adaletten asla vazgeçmemeli. Sistem bunu vermiyor, çünkü hepsi tek parça olmuş. Karar bir kişiden geliyor ve her şey ona bağlı hale getiriliyor. Adalet hiçbir yerde yok. Davamıza sahip çıkalım. Eleştirdiğimiz bu. Ufak bir nokta bile olsa onun izinden gidelim. İnanç kırılmadıysa mücadele edip sesimizi yükseltebiliriz. Güven kırılırsa motivasyonun inşa edilebileceğine inanmıyorum ama mücadeleme her alanda aralıksız devam edeceğim.