Suçları belgeledik, çeteleri yargılayın
Kadın Haberleri —

Mizgîn Hesen
Kadın Haklarını Savunma ve Geliştirme Merkezi Temsilcisi Mizgîn Hesen’le Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de kadınlara yönelik işlenen suçları belgelemek için yürüttükleri çalışmaları konuştuk:
- Türkiye’ye bağlı grupların suçları, Türk yetkililerin bilgisi ve onayıyla işleniyor. Hevrîn Xelef ve diğer kadınlar için detaylı dosyalar hazırlıyoruz. Efrîn’de katledilen ve cezaevlerinde tutulan kadınların yaşadığı hak ihlallerini belgeledik. DAİŞ’li kadınlara ilişkin de raporlar oluşturduk.
- Mağdurlarla yüz yüze görüşüp tanıklıkları kaydettik, olay yerlerinde kanıt topladık, tıbbi kurumlarla iş birliği yaparak cinsel saldırı ve işkence mağdurlarının raporlarını derledik, delil oluşturduk. Brüksel’deki şubemizde ihlalleri uluslararası alana duyurmak ve Avrupa’ya taşımak için çalışıyoruz.
ERKAN GÜLBAHÇE
Efrîn... Adını yazarken bile bir an duraksadığımız bu Kürt şehrinin Türk devleti ve çeteleri tarafından işgal edilmesinin üzerinden 7 yıl geçti. Tarih 20 Ocak 2018. İşgalciler her türlü ağır silahları kullanarak Efrîn’e saldırmış, insanlık ve savaş suçları işlemişti. Buna karşın YPG ve YPJ güçleri tam 58 gün boyunca “Çağın Direnişi” olarak nitelendirilen bir direnişle savaşmıştı. 58 günün sonunda yani 18 Mart 2018’de Efrîn işgal edildi. Sonrası ise bu haberi hazırlarken bile süren sınırsız hak ihlali; insan kaçırma, doğa kıyımı, talan, cinayet, göç, tecavüz…
Kadınlar, işgalle birlikte en ağır bedelli ödedi, ödemeye devam ediyor. Katledildiler, tecavüze uğradılar, kaçırıldılar ve tutuklandılar. Aynı durum Türk devleti ve çetelerinin 9 Ekim 2019’da işgal ettiği Serêkaniyê ve Girê Spî için de geçerli. Kadın Haklarını Savunma ve Geliştirme Merkezi tam da bu noktada Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî başta olmak üzere işgal altındaki bölgelerde kadınlara yönelik hak ihlallerini belgelemek ve uluslararası kamuoyuna duyurmak için çalışmalar yürütüyor.
Gazetemize konuşan Merkez Temsilcisi Mizgîn Hesen, kadınlara yönelik saldırıları, savaş suçlarını ve demografik değişim politikalarını anlatarak, uluslararası güçlerin bu bölgelerde yaşanan hak ihlallerine karşı daha etkili bir tutum sergilemesi gerektiğine vurgu yaptı.
Yaşama katılımları fiilen yasak
İşgal altındaki şehirlerde kadın, çocuk ve yaşlılara yönelik birçok saldırıyı belgelediklerini söyleyen Hesen, bu bölgelerdeki kaçırma, öldürme, tutuklama, işkence ve tecavüz olaylarının yoğun bir şekilde yaşandığını tespit ettiklerini belirtti.
“Kadınlara yönelik baskı, işgalin en önemli araçlarından biri olarak kullanılıyor” diyen Hesen, işgalin ardından kadınların özgürlüklerinin tamamen ellerinden alındığını, zorla evlendirme, cinsel şiddet ve baskı politikalarının hız kazandığını ifade etti.
Hesen, “Kadınlar kaçırılıyor, tecavüze uğruyor ve keyfi olarak tutuklanıyor. Eğitimden uzaklaştırılan kız çocukları zorla evlendiriliyor. Kadınların sokağa çıkması, toplumsal hayata katılması fiilen yasaklanmış durumda. Kadınlar, halkı korkutma ve göçe zorlamanın bir aracı olarak hedef alınıyor” dedi.
Türk yetkililerin bilgisi dahilinde
Hesen, bu bölgelerde yaşananların uluslararası hukuka göre açık bir savaş ve insanlık suçu olduğunu ifade ederek “Türkiye’ye bağlı grupların işlediği bu suçlar, Türk yetkililerin bilgisi ve onayıyla gerçekleşiyor” diye ekledi.
Türk ordusu güdümündeki silahlı grupların saldırılarında hayatını kaybeden Hevrîn Xelef ve diğer kadınlar için detaylı dosyalar hazırladıklarını belirten Hesen, Efrîn’de katledilen ve cezaevlerinde tutulan kadınların yaşadığı hak ihlallerini de belgelediklerini belirtti. DAİŞ’li kadınlara ilişkin de raporlar oluşturduklarını ekleyen Hesen, “Kim olduğuna bakmaksızın zulüm ve baskıya maruz kalan her kadının yanında olmaya devam edeceğiz” diyerek, merkezin çalışmalarının süreceğini ifade etti.
İhlaller kayıt altına alınıyor
Mizgîn Hesen, mağdurlarla yüz yüze görüşüp tanıklıkları doğrudan kayıt altına aldıklarını, olay yerlerine giderek kanıt topladıklarını, tıbbi kurumlarla iş birliği yaparak cinsel saldırı ve işkence mağdurlarının raporlarını derlediklerini ve delil oluşturduklarını söyledi.
Ayrıca, insan hakları alanında çalışan diğer kuruluşlarla iş birliği yaptıklarını belirten Hesen, “Uluslararası insan hakları kuruluşlarıyla sürekli temas halindeyiz. Zaman zaman onlar da bizden bilgi ve belge talep ediyor. Hazırladığımız raporları uluslararası mahkemelere ve insan hakları kuruluşlarına sunuyoruz” dedi.
Kadın Haklarını Savunma ve Geliştirme Merkezi’nin Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir şubesinin bulunduğunu belirten Hesen, “Buradan, bölgede yaşanan insan hakları ihlallerini uluslararası alana duyurmak ve Avrupa’ya taşımak için girişimlerde bulunuyoruz” diye ekledi.
Uluslararası hukuk işlevsiz
Mizgîn Hezen, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) ve Savaş Suçları Mahkemesi (UCM) gibi uluslararası kuruluşlara birçok rapor sunduklarını ancak bu raporlara rağmen işlenen suçlara dair herhangi bir hukuki sürecin başlatılmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Bunun politik sebeplerle engellendiğini düşünüyoruz. Uluslararası hukuk, devletlerin çıkarları karşısında çaresiz ve işlevsiz kalıyor. Dolayısıyla yeniden gözden geçirilmeli, güncellenmeli ve bölge ayırt etmeksizin insan hakları ihlallerine karşı etkin bir şekilde devreye girmelidir.”
Sessizlik onaylamadır
İşgal altındaki bölgelerde kadınlara yönelik ağır suçlar işleyen, Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef’i katleden Ehrar el-Şarkiye’den “Ebu Hatim Şakra” (Ahmed İhsan Fayyad El-Hays) gibi daha önce Kürtlere karşı insanlık suçu işleyen birçok kişi şu anda Geçici Suriye Yönetimi’nde üst düzey görevlerde yer alıyor. Hesen, yaşanan bu durumun yalnızca siyasi bir kriz olmadığını büyük bir tehdit oluşturduğunu şu sözlerle ifade etti: “Avrupa merkezli insan hakları kuruluşlarının hazırladığı raporlarda, bu kişilerin terör faaliyetlerine doğrudan karıştığı belgelerle ortaya konmuş olmasına rağmen, Colani hükümeti tarafından yönetimde kilit noktalara getirildi. Uluslararası toplumun bu duruma sessiz kalması adeta bir onay niteliğindedir. Özellikle kadınlara yönelik suçlar işlemiş kişilerin yönetimde yer alması, biz kadınlar için büyük bir endişe kaynağıdır. Colani hükümeti Suriyeliler için hukuksuz bir dünya inşa etti. Hukuk ve adalet tamamen devre dışı bırakılmış durumda. Bu yalnızca bir siyasi kriz değil, insanların günlük yaşamı ve güvenliği açısından da büyük bir tehdit oluşturuyor.”
Suriye, Afganistan olmasın!
Uluslararası güçlerin mevcut duruma karşı daha etkili bir tutum sergilemesi gerektiğini belirten Hesen, “Uluslararası güçler, halkın kendisini ifade edebileceği demokratik bir Suriye’nin inşası için çaba göstermelidir” dedi.
Merkezi olmayan, yerel yönetimlerin güçlü olduğu ve halkın kendi kendini yönetebildiği bir Suriye modelinin oluşturulması gerektiğini vurgulayan Hesen, aksi halde bölgedeki mevcut kaosun derinleşerek Suriye’yi yeni bir Afganistan’a dönüştüreceğini ifade etti. Hesen, “Bugünkü gelişmeler, Suriye’nin yeni bir Afganistan’a dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu durum, özellikle Suriye’deki kadınlar için büyük bir tehdit oluşturmaktadır” dedi.
Şimdi koruma sırası sizde
Hesen, uluslararası kamuoyuna çağrıda bulunarak sözlerini tamamladı: “Kürt kadınları DAİŞ’e karşı verdikleri mücadele ile yalnızca kendilerini değil, tüm dünyayı büyük bir tehlikeden korudu. Batılı devletler, Kürt kadınlarının özgür yaşayabileceği bir ortamın sağlanması için daha fazla çaba göstermelidir.”
* * *
Mizgîn Hesen kimdir?
Mizgîn Hesen, Kadın Haklarını Savunma ve Geliştirme Merkezi’nin temsilcisi. Merkez, kadınlara yönelik suçlarla ilgili çalışmalar yapmakta ve gerek yerel gerekse uluslararası mahkemeler nezdinde kadınların haklarını savunmakta. Aynı zamanda hukuki destek sağlamakta, ihtiyacı olan kadınlara yardım etmekte ve bilinçlendirme amacıyla seminer ve toplantılar düzenlemekte.