Tahliyesi 5. kez ertelendi
- Yozgat 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nde tutulan Ali Şen'in tahliyesi, “pişmanlık” dayatmasını kabul etmediği için 5. kez ertelendi. 32 yıllık tutsaklar Aydın Kudat ve Abdurrahman Güner'in tahliyesi ise 4. kez engellendi.
Hasta tutsak Ali Şen, 1993’te Mersin’de gözaltına alındı; günlerce süren ağır bir işkencenin ardından çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) “Devletin birliği ve bütünlüğü bozmak” iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Birçok hastalığına rağmen tahliye edilmeyen Şen, sırasıyla Malatya, Yozgat, Konya, Silifke, Eskişehir, Tarsus ve son olarak iki yıl önce bir kez daha Yozgat’a sürgün edildi. Şen, aldığı cezanın infaz süresi olan 30 yılını 12 Temmuz 2023’te tamamladı.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) Şen’in tahliyesini “pişman olmama” ve “örgütten ayrılmama” gibi gerekçelerle 5 kez erteledi. Oğlu İsmail Şen, “Babam, pişmanlık dayatmasını kabul etmediği için tahliye edilmiyor. Babamın tahliyesi bu defa üç ay 20 gün uzatıldı” dedi.
32 yıllık tutsaklar
Amed’in Bismil ilçesinde 1992'de tutuklanan ve yargılandıkları Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla müebbet hapis cezası verilen Aydın Kudat ve Abdurrahman Güner’in (54) tahliyeleri ise 4. kez engellendi. Karabük T Tipi Cezaevi’nde tutulan Kudat ve Güner, 6 Eylül 2022’de tahliye olmaları gerekirken, 1995’te Yozgat’ta “esirlik statüsü (tutsaklığı kabul etmeme)” üzerine dilekçe yazdıkları gerekçesiyle 1996’te kendilerine verilen bir yıl hapis cezasından kaynaklı tahliye edilmedi. 2012’de bu cezanın bozulmasıyla beraatlarına karar verilen Kudat ve Güner, bu kararı, Aralık 2022’de öğrendi. Beraat ettiklerini öğrenen tutsaklar, tahliye için başvuruda bulundu. Ancak “pişmanlık” dayatmasını kabul etmedikleri gerekçesiyle tahliyeler Cezaevi İdare Gözlem Kurulu tarafından bir yıl ertelendi. Kurul, Aralık 2023’te üç ay, 27 Mart 2024’te ise 5 ay tahliye erteleme kararı verdi. Tutsak Kudat ve Güner’in tahliyesi, en son 28 Ağustos’ta “pişmanlık” dayatmasını kabul etmedikleri gerekçesiyle 5 ay 1 gün daha ertelendi.
'Pişmanım' demediler
Karabük T Tipi Cezaevi’nde tutulan Güner’in vasisi olan Zeynep Güner, cezaevi yönetiminin tutsakları koridora götürerek, bir saate yakın “pişmanlık” dayatmasında bulunduğunu aktardı. Tutsakların “pişmanım” demeyi reddettikleri için tahliyelerinin ertelendiğini söyleyen Güner, cezaevi idaresinin tutsakları “Pişmanım demeyi reddettiğiniz sürece, tahliye edilmeyeceksiniz” sözleriyle tehdit ettiğini belirtti. Tutsakların “pişman olacak bir şey yapmadıklarını" dile getirdiklerini aktaran Güner, 32 yılını doldurmuş tutsaklara “pişmanlık” dayatılmasının “onursuzluk” olduğunu söyledi. Güner, “32 yıl değil, binlerce yıl da geçse ne bizim arkadaşlar bu dayatmayı kabul eder ne de aileleri böyle bir şeyi kendilerinden ister. Böyle bir onursuzluğu asla kabul etmeyiz” şeklinde konuştu.
* * *
Tedavi edilmeden cezaevine
Döşemealtı S Tipi Cezaevi'nde dördüncü evre kanser hastası ve birçok sağlık problemi bulunan 30 yıllık ağır hasta tutsak İdris Başaran, tahliye edilmiyor.
Adana’da gözaltına alınan Başaran, 1994’ten beri cezaevinde tutuluyor. Sırasıyla Konya, Kürkçüler, Ceyhan, Siirt, Muş, Kürkçüler, Silifke, Kürkçüler, Çankırı, Kandıra, Bandırma, Bursa cezaevlerinde tutulan Başaran 24 Mayıs 2022’de Antalya Döşemealtı S Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. Dördüncü evre kanser hastası olan Başaran, kronik bronşit, panik atak, gastrit, ritim bozukluğu, FMF hastalığı, epilepsi, guatr, bel ve boyun fıtığı, astım ve KOAH hastası. 2006’da kısmı felç geçiren Başaran, fiziki güç kaybı da yaşadı. Bu hafta içinde üç defa hastaneye kaldırılan Başaran, tedavi edilmeden ve ailesine haber verilmeden cezaevine geri götürüldü.
* * *
Tutsağın can güvenliği yok
Kırşehir Cezaevi’nde şiddete maruz kalan tutsaklardan İsmail Tüzün’ün kardeşi Özgür Tüzün, ağabeyinin can güvenliğinin olmadığını söyledi.
Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Hüseyin Aşkan, Mansur Zan ve İsmail Tüzün, 29 Ağustos’ta aileleriyle yaptıkları telefon görüşmesinde 26 Ağustos’ta hücrelerinin basıldığını ve şiddete maruz kaldıklarını aktardı. Tutsaklar, tek kişilik hücrelere kapatıldıklarını ve Zan’ın kolunun kırıldığını ifade etti. İsmail Tüzün’ün kardeşi Özgür Tüzün, ağabeyinin vücudunda şarapnel parçaları olduğunu, bağırsak, mide gibi çeşitli rahatsızlıklarının olduğunu aktardı. 21 yıldır cezaevinde olan ağabeyinin aksaklıklar olsa da tedavi gördüğünü fakat son 4-5 yıldır tedaviye ulaşamadığını belirten Tüzün, ağız içi arama, çıplak arama gibi dayatmalardan kaynaklı tutsakların hastaneye gidemediğini kaydetti. Tüzün, "Kardeşim Mart’ta Kırşehir Cezaevi’ne sürgün edilirken, çıplak aramayı kabul etmediği için işkenceyle karşılaştı. İşkence o zaman başladı. Daha sonra iki-üç ay tek kişilik hücreye alındı. O hücredeyken de sürekli yine dövme, kaba dayak, taciz, tahrik etme gibi yaklaşımlarla karşılaştı. O süreçte yaklaşık bir ay süresiz açlık grevine girdi. Sonra normal bir koğuşa alındı. Normal koğuş dediğim günde bir saat ortak havalandırmaya çıkmak” dedi.
Ağabeyi ve diğer tutsakların Kırşehir Cezaevi’nde can güvenlikleri olmadığının altını çizen Tüzün, şunları söyledi: “Kardeşim cezaevinde birinci müdürle görüşmüş. Müdür, ‘Talimatı ben verdim. Gerekeni yaparız’ demiş. İsmail, ‘Ortada herhangi bir durum yokken oturduğumuz yerde neden saldırıya uğruyoruz’ diyor. Müdür de ‘İstediğimiz zaman, istediğimiz şeyi yaparız’ diyor. İsmail’in anlattığı kadarıyla Mart'tan beri hem İsmail’in şahsında hem de tüm siyasi tutsaklara dönük itaat ettirici bir yaklaşım geliştirilmek isteniyor.”
* * *
Kürtçeye fiilli yasak
Serhat’taki Türk cezaevlerinde “Esat Oktay Yıldıran uygulamalarının” devrede olduğunu belirten İHD Wan Şube Eşbaşkanı Avukat Mehmet Salih Coşkun, Kürtçe konuşmaya engel olunduğunu belirtti.
Avukat Mehmet Salih Coşkun, cezaevlerine her gittiğinde ihlallerde artış olduğunu gözlemlediğini ifade etti. Erzirom, Wan, Agirî ve İdîr’da bulunan F, S ve yüksek güvenlikli cezaevlerinden başvurularda bulunan tutsakların beyanı üzerine ziyaretler gerçekleştirdiklerini belirten Coşkun, koşulların her geçen gün daha kötüye gittiğini vurguladı. Coşkun, şöyle devam etti: “Mahpusların birbirleriyle olan ilişkileri koparılmaya çalışılıyor. Yaşananlar tecrit noktasına varmış. Mahpuslar arası ilişkilerin sekteye uğratılması açısından diğer yandan mahpusların sağlığa erişim hakkı, televizyona, gazeteye, dışarıyla bağlantı kurmaya yardımcı olabilecek diğer iletişim araçlarına erişimleri de ne yazık ki çok ciddi bir şekilde ihlal ediliyor. Mahpuslar ya hastanelere hiç sevk edilmiyor ya da sevkleri geç yapılıyor. Doğru düzgün bir tedavinin yapılmaması ve ilaçlarının verilmemesi gibi ihlaller de ne yazık ki devam ediyor. Son aylarda Kürtçe konuşan tutsaklara dönük engellemeci bir politika geliştirildi. ‘Türkçe konuş çok konuş’ şiarıyla hareket eden Esat Oktay Yıldıran ve türevlerinin bakış açısıdır. Zaten 10-15 dakikalık görüşmeleri var, onlarda da Kürtçe bir kelime geçtiği için engelleniyor, yasaklanıyor. Mahpusların kendi aileleriyle Kürtçe konuşması engelleniyor, yan yana oturmalarına, temas etmelerine müsaade edilmiyor, telefon görüşlerinde Kürtçe konuşulduğunda aniden kapatılıyor.”
* * *
Urfa T Tipi'nde her ihlal var
"Cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen hasta tutsakların bırakılmadığı Urfa T Tipi Cezaevi’ndeki neredeyse tüm haklar ihlal ediliyor.
ÖHD Riha Şubesi Hapishane Koordinasyonu Üyesi Sabri Güngen, T-1 Cezaevi'nden 38, T-2'den ise 15 kişinin sürgün edildiğini kaydetti. Sürgün edilenlerin çoğunun Erzincan S Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildiğini kaydeden Güngen, "Yine T-2 Cezaevi'nde son zamanlarda sıkça karşılaştığımız durumlardan biri de infaz yakma. 6 kişinin infazı ya ertelendi ya da yakıldı” diye konuştu.
Geçtiğimiz aylarda koğuşlara yapılan baskınlarda Aram Yayınları’ndan çıkan kitapların gerekçesiz toplatıldığını, 15 Ağustos’ta halay çektikleri gerekçesiyle üç tutsağa soruşturma açıldığını söyleyen Güngen, “Kürt düşmanlığıdır” dedi.
Güngen, hasta tutsakların durumuna da dikkat çekerek, T Tipi cezaevleri içerisinde aralarında acilen tıbbi müdahale yapılması gereken 22 hasta tutsağın olduğunu, tedavi süreçlerinin dahi başlatılmadığını vurguladı.
* * *
Cezaevi kapısına bırakıldı
82 yaşındaki hasta tutsak Makbule Özer’in sabah saatlerinde ailesine haber verilmeden cezaevi kapısına bırakıldı.
Wan’ın Artemêt (Edremit) ilçesinde “Örgüte yardım etmek” iddiasıyla 9 Mayıs 2022'de tutuklanan ve 7 Eylül’de tahliye edilen 82 yaşındaki Makbule Özer, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporu sonrası 22 Nisan 2024’te tekrar tutuklandı. Hasta tutsak Özer, 254 günlük tutsaklığının ardından cezasını tamamlayarak, tahliye oldu. Sabahın erken saatlerinde ailesine haber verilmeden tahliye edilen Özer, cezaevinin dış kapısına çıkarıldı. Ailesinin bilgisi olmadığı için burada yaklaşık bir saat bekleyen Özer, cezaevi görevlileri tarafından Emniyet'e teslim edilmek istendi. Özer’in buna karşı çıkmasının ardından ailesine haber verildi.
Özer’in ailesi haber alır almaz cezaevi önüne gitti. Makbule Özer ile buluşan aile bireyleri, burada çeşitli sivil toplum örgütleri ve Özer’in yakınlarının gelmesini bekledi. Ancak askerler ailenin cezaevi kapısında beklemesine izin vermedi. Bunun üzerine Özer ve aile bireyleri kent girişinde bir noktada bekledi. Askerlerin ikinci uyarısı üzerine Özer ve ailesi eve geçti. Özer’in eve geçmesinin üzerine kurum ve parti temsilcisi çok sayıda kişi tarafından ziyaret edildi.
Özer’in oğlu Medeni Özer, “Hem anne hem de babamız için çok zorlu süreçler yaşadık. İlk günden bugüne kadar bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederiz. 254 gündür annemiz cezaevindeydi. Annemin yaşı cezaevinde kalabileceği bir yaş değil. Kürt olarak doğan herkes iktidarın gözünde suçlu konumunda. Ne yaparlarsa yapsınlar Kürt halkı bu davadan vazgeçmeyecektir. Herkeste üzerine düşen ne varsa yapacaktır” dedi.
Özer’i ziyaret eden Tutuklu ve Hükümlü Aileler ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER) Eşbaşkanı Çetin Uyar ise “Onlarca annemiz cezaevinde. 82 yaşındaki bir anne ailesine haber verilmeden bırakılıyorsa hukuksuzluktur. Yanında aile, avukat yok tek başına jandarmaya bırakıyorlar. Bu da Kürt halkından korktuklarını açıkça gösteriyor. Annelerimize, kadın arkadaşlarımıza, kültürümüze, dilimize yönelik saldırıların tek nedeni bizden korkmalarıdır. Biz, 70 yaşındaki anneden 7 yaşındaki çocuğa kadar mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.
Makbule Özer ise ziyaretlerinden dolayı herkese teşekkür etti.
* * *
Avukatın ayakkabısına el konuldu
Wan Barosu'na kayıtlı avukat İsmail Güler, müvekkiliyle görüşmek için gittiği Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde aramaya ve hakarete maruz kaldı. Avukat Güler’in metal parça olduğu gerekçe gösterilerek ayakkabıları alındı ve ayakkabısız bir şekilde dışarı çıkarıldı.
Güler, yaşadıklarını paylaştı. Güler, cezaevi içerisine girene kadar hiçbir sorun olmadığını, X-RAY cihazından geçerken hiçbir uyarı yapılmadığını ve oradaki görevli memurların da kendisinin geçmesine izin verdiğini belirtti. Güler, şunları söyledi: “İkinci sefer geçtiğimizde bu defa uyarı çalındı. Memur bana dönerek ‘sen çok yavaş geçtin, hızlı geçmen gerekiyor’ diye anlamsız ifadelerde bulundu. Bir kez daha uyarı verince üzerimi aramak istedi. Aslında avukatlık kanununa göre fizikken arama yapamazlar. Buna rağmen kendisine rıza gösterdim ve elleriyle beni aradı. Arama bittikten sonra elindeki detektörle yeniden üzerimi aradı. Tam müvekkilimle görüşmeye giderken bu defa, ‘Avukat bey senin spor ayakkabınım içerisinde anlamadığımız bir cisim var ve seni bu şekilde gönderemeyiz’ dedi.”
Müvekkili mağdur olmasın diye görüşe terlikle gittiğini belirten Güler, görüşmeyi gerçekleştiremeden başgardiyan tarafından çağrıldığını ifade etti. Güler, “‘Bu şekilde görüşe gidemezsiniz, cezaevini terk edin ve tutanak halinde ayakkabıyı bize teslim edin’ dedi. Ben de ‘böyle bir tutanağa imza atmayacağım’ dedim. Bir ara ‘terlikle müvekkilinle görüşebilirsin’ dedi. Ben de bunun avukatlık mesleğine bir saldırı olduğunu ve bu durumu kabul etmeyeceğimi söyleyince beni yaka paça dışarı attılar ve ayakkabıma el koydular” şeklinde konuştu.