Yerleşik çözümsüzlük politikası
- İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, Türk iktidarının, herhangi bir demokratikleşme olmadan sadece çağrılara güven duymadığını düşündüğünü belirterek, sonuç alamayan iktidarın yerleşik çözümsüzlük politikasını sürdürdüğünü söyledi.
- Akademisyen Yektan Türkyılmaz da ortada somut hiçbir şey olmadığını belirterek, "Tamamen bir kumarın içine çekilmeye çalışılıyor Kürt Hareketi. ‘Bu eli tutmazsan kafanı daha fena kıracağım’ diyorlar. Bu aslında bir tehdit eli" dedi.
MIHEME PORGEBOL/İSTANBUL
İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, iktidar kanadındaki konuşmalarda olumlu yorumlanacabilecek kısımların, Ortadoğu'daki son gelişmelerin zorlamasıyla olduğunu söyledi.
İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Eren Keskin ve akademisyen Yektan Türkyılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamaları ve devam eden kayyum atamalarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Bahçeli'nin umut hakkı çerçevesinde yaptığı ve DEM Parti ile İmralı arasında yeni bir görüşme trafiği önerdiği konuşmayı dinlerken garipsediğini belirten İHD Eşbaşkanı Keskin, "Bunun, iç dinamiklerin zorlamasıyla yapıldığına asla inanmıyorum. Esas olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ortadoğu'daki son gelişmeler nedeniyle son derece zorlandığını düşünüyorum, çünkü Kürdistan'ın tüm parçalarında Kürtler için son derece hareketli süreçler yaşanıyor. Irak'ta zaten bir oluşum var ama Rojava'da ortaya çıkan değişmeler, Kürt hareketinin oldukça güçlenmesi ve bu arada İsrail'in Ortadoğu'da gelişkin savaş tekniğine dayanan saldırgan politika, yaklaşım ve eylemleri, Türkiye'yi bir tavır almak durumunda bıraktı. Üstelik artık İran da son derece zor bir durumda” dedi.
Gel bana tabi ol!
“Kürt meselesinin uluslararası bir mesele olduğunu bilenler olarak Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalardaki gelişmelerin diğer Kürtleri de etkilediğini zaten biliyoruz” diyen Keskin, şunları dile getirdi: “O nedenle bence Bahçeli'nin konuşmasının arkasında yatan asıl arayış, bu süreçte 'Acaba bu zorlu süreçte kendi içimizdeki Kürtlerle biraz daha normal bir ortam sağlayabilir miyiz?' girişimlerinden biriydi. Bahçeli öyle bir çağrı yaptı ki; bunu iyiye mi yoksa kötüye mi yormak gerekir, bu tartışılır. Yani hiçbir demokratikleşme adımından söz etmeden sadece 'Gel bana tabi ol, benim istediğim her şeyi yap' çağrısının kabul görmeyeceği, eğer bir görüşme varsa da bu görüşmeden bir sonuç çıkmayacağı çok netti. Buna rağmen Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt sivil siyaseti bu çağrıya önem verdi.”
Bilmediğimiz görüşmeler
Bugüne dek ağzından "Kürt" sözcüğünün dahi duyulmadığı ırkçı-milliyetçi bir parti liderinin anlaşmak ve diyalogdan bahsetmesinin toplumun belli bir kesimine ümit verdiğinin altını çizen Keskin, şöyle devam etti: “Bugün görüyoruz ki bizim bilmediğimiz, geride birtakım görüşmelerin, konuşmaların ve belki de pazarlıkların yapıldığı bir gerçek ama buradan bir sonuç alınamadığını düşünüyorum. Özellikle Kürt hareketinin herhangi bir demokratikleşme adımı olmadan bu çağrıya güven duymadığını ve duymayacağını düşünüyorum. O nedenle de yerleşik çözümsüzlük politikasına geri dönüldü. Belki bu kayyum atamaları, gündemdeki görüşmeleri daha da zorlamak için, kendi talepleri doğrultusunda ‘çözüme zorlama’ tedbirleri de olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin çözümsüzlük politikasında ısrar ettiği bir gerçek."
Rejimin fantezilerinden biri
Tarihçi ve kültürel antropolog Yektan Türkyılmaz ise iktidar kanadının açıklamalarıyla başlayan gündemi bir "fantezi" olarak yorumladı. Türkyılmaz, bu hamlenin başladığı andan itibaren yerli ve milli bir girişim olduğunu söyledi. Türkyılmaz, "Hepimiz bu rejimi tanıdığımız için çok iyi biliyoruz ki; yerli ve milli demek, formu yok, stratejisi yok, usulü yok demektir? Yerli ve milli demek, keyfi demektir. Bir başka deyişle, bırakın organize devlet aklını, ortada somut hiçbir şey yok demektir" dedi. Türkyılmaz, yaşananlar hakkında yapılan birçok analizin yanıltıcı bir şekilde dünya örneklerine referans verdiğini belirterek, şunları söyledi: "Dünyada bu şekilde başlatılmış, bu şekilde yürütülmüş, hele de başarıya ulaşılmış hiçbir örnek yok. Kısacası karşı karşıya olduğumuz şey, rejimin fantezilerinden biridir."
Dilinde tehdit aklında cinlik
İktidar ve küçük ortağı tarafından yapılan bu hamlenin amacının içeride ve dışarıda Kürtlerin olanaklarını, kaynaklarını, gücünü ve siyasi kurumlarını rejimin ajandasına çekme çabası olduğunu söyleyen Türkyılmaz, "İçeriye baktığımız zaman bu süreci 'normalleşme'nin paralelinde işleyen bir süreç olarak okumak lazım, çünkü rejim normalleşme adımıyla umduğundan fazlasını aldı Özgür Özel'den ve bunun bir benzerini Kürt meselesinde de sınamak istiyor. E tabii bunu yapmanın muhalif kamuoyunda da kafa karışıklığı, odağın rejimden uzaklaşması, birleşme ihtimallerinin zora sokulması gibi etkileri oluyor. Rejim, bunları gerçekleştirmek istiyor. Dışarıya baktığımızda ise güya bir tehdit var ama bu Ankara, daha doğrusu Saray'da bir fırsat olarak görülüyor. Bu fırsat algısı etrafında Kürtlerin güçlerini bir maceraya, bir fanteziye itmek amaçlanıyor. Buna fantezi diyorum, çünkü bunun sonuca ermesi ne içeride ne de dışarıda mümkün" şeklinde konuştu.
Kürtlerde karşılığı yok
Türkyılmaz, yaşananları fantezi diye tanımlamasının gerekçelerini ise şöyle açıkladı: "İçeride Kürt Hareketi'nin tabanı rejime en güçlü karşıtlığı gösteren politik grubu temsil ediyor. Dışarıda ise zaten uzlaşamaz jeo-stratejik durumlar söz konusu. Ayrıca Kürtlere 'fırsat fırsat' diye söylenen bir şey var ama başa dönersek, ortada somut hiçbir şey yok ki fırsat olsun. Herkesin bir şeyler hayal etmesi isteniyor ama tamamen hayal ve altı boş. Dediğim gibi, fantezi sözcüğünü bilerek seçiyorum. Tamamen sizin fantezilerinize bırakıyorlar her şeyi. Sonra bu fantezilerinizi süslemenizi bekliyorlar. Yok efendim 'İran güçsüzleşecek, boşluklardan faydalanan Kürtler şunu alacak, öteki diğerine bunu verecek' gibi ifadelerle tamamen bir kumarın içine çekilmeye çalışılıyor Kürt Hareketi. Kürt Hareketi'ne yapılmaya çalışılan o kadar açık ki... Kürt Hareketi'nin kurumlarının kendi içerisinde çatışması isteniyor. Son olarak, bu gibi bir fantezinin, böylesi bir kumarın Kürtler arasında, Kürt Hareketi'nin herhangi bir biriminde karşılık bulduğunu düşünmüyorum. Bulmadığını da görüyoruz.”
Dostluk değil, tehdit eli
Uzatılan elin bir tehdit eli olduğunun altını çizen Türkyılmaz, şunları ekledi: “Ortadoğu'da yapılanlar, Rojava'nın bombalanması, Güney'de sürdürülen savaşta iyice gaza basılması ve içeride kayyum atamaları zaten bu işin çok da ileriye gitmeden infilak ettiğini gösteriyor. Şunu da söylemek gerek; bir el uzatılmasından bahsediyorsunuz. Bu, bir anlaşma eli değil. Bakın zaten kendileri de söylüyorlar, bu konuda tutarlılar. ‘Bu eli tutmazsan kafanı daha fena kıracağım’ diyorlar. Bu aslında bir tehdit eli. Dostluk eli olmadığı çok açık. Bunu da zaten aktörleri de saklamıyor. Bahçeli de saklamıyor, MİT de saklamıyor, Saray da saklamıyor.”