Ateşten bir parça: Ekin Wan

Kadın Haberleri —

Ekin Wan (Kevser Eltürk)

Ekin Wan (Kevser Eltürk)

  • YJA-Star gerillası Ekin Wan’ın bedeni 9 yıl önce işkence edildikten sonra teşhir edildi. Bu sürede işlenen savaş suçuna dair açılan davada ilerleme kaydedilmedi, olayı takip eden avukatlara soruşturma açıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin, devletin bu olayla topluma “hepinizin başına gelebilir, dikkatli olun” mesajı verdiğini söyledi.
  • Eren Keskin, “O dönemin şöyle bir özelliği var; barış süreci bitiyordu ve barış sürecini bitirmeye yönelik birtakım eylemler vardı. Ekin Wan olayının anlamı ‘savaş istiyoruz’ demekti. 9 yıl geçti. Peki Kürt kadın hareketi zayıfladı mı? Hayır, giderek daha da güçlendi. Devletlerin bunu görmesi gerekiyor” dedi.

Ekin Wan, “Kurdistan’ın her bir kızı ve oğlu, ateşten bir parçadır. Onlar hakikatin yolcularıdır. Sonsuz özgürlüğün sembolleridir” sözlerini not etmişti günlüğüne. Kendisi de bir hakikat yolcusuydu. Kurdistan dağlarında 7 yıl boyunca halkı için savaştı, özgürlüğün sembolü haline geldi.

10 Ağustos 2015. Kurdistan halkı ve dünya, bu tarihte Ekin’i işkence yapıldıktan sonra teşhir edilen çıplak bedeninin yayınlandığı fotoğrafla tanıdı. Teşhir edilen sadece onun bedeni değil, Türk devletinin kadınlar üzerinden yürüttüğü savaşın gerçekliğiydi. Öyle ki cenazesini yıkayanlar Ekin’in boynunda gördükleri ip izlerini hala anlatıyorlar.

 

 

Wan'ın Ebex (Çaldıran) ilçesine bağlı Navre (Sarıçimen) köyünde 1986 yılında dünyaya geldi Ekin (Kevser Eltürk). Herkes onu fedakâr ve kadın özgürlükçü kimliğiyle tanıyordu. Henüz bebekken ailesi köyden ayrılarak Wan merkeze taşındı. 2008 yılında, 20 yaşında YJA-STAR'a katıldı. 10 Ağustos 2015’te Gimgim’de (Varto) çıkan çatışmada şehit düştü. Ve devlet bedenini sanal medyada teşhir etti. Devletin işlediği savaş suçunun üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen işlenen suça ilişkin hiçbir hukuki ilerleme kaydedilmedi, failler açığa çıkarılmadı.

Hukuki süreci başından beri takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin, “Yaşanan Cenevre Savaş Esirleri Sözleşmesi’ne aykırı. Eltürk 10 Ağustos 2015’te şehre çok yakın bir yerde çatışmada yaralanmıştı. Yaralanma diyorum çünkü olayın hemen ardından insan hakları heyeti olarak gittik ve bir rapor da hazırladık. Bacağından yaralanıyor, ölümcül bir yaralanma değil. Bunu bize oradaki halk aktardı. Başka yerlerinden de yaralandı mı, kan kaybından mı öldü, tedaviye alınmadığı için öldü bilmiyoruz. Ama daha sonra önce oradaki polisler tarafından giyinik haldeyken fotoğrafları çekiliyor, sonra çırılçıplak soyularak fotoğrafları çekiliyor ve basına servis ediliyor. Bir kere bu suç” dedi.

 

 

Suçu örttüler, birbirini korudular

MA’ya dönemin Van Emniyet Müdürü’yle yaptıkları görüşmeyi anlatan Keskin, şöyle devam etti: “Emniyet Müdürü’yle yaptığımız görüşmede bunun bilinçli olarak yapıldığını söyledik. Yani önce giyinik, sonra çıplak fotoğraf servis edilmiş. Bunun hem ölünün anısına hakaret hem kadına yönelik şiddet hem de savaş suçu olduğunu söyledik. Emniyet müdürü de açıkça; ‘Bunu ben de onaylamıyorum. Başka şehirden gelen olay yeri inceleme yapmış’ dedi. Olay yeri incelemeyle ilgili bir rapor yazıp yazmadıklarını sorduk, yazmamıştı. Yani Varto gibi bir yerde emniyet müdür olarak görev yapan bir kişinin böylesine bir olayda, olay yeri incelemenin ekibinin nerden geldiğini bilmemesi hiçbir şekilde mümkün değildir.

Muş Valiliği, ‘Görüntüleri çeken, yayınlayan ve sosyal medyaya servis eden kişi veya kişiler hakkında, adli ve idari soruşturma başlatılmıştır’ açıklamasını yaptı. İHD temsilcilerinin emniyet müdürü ile yaptıkları görüşmede ise, emniyet müdürünün söz konusu fotoğrafları kendi ekibinden birinin çekmediğini, ancak olay yeri inceleme ekiplerinin çekmiş olabileceğini söylemesi dikkat çekicidir. Aynı emniyet müdürünün olay yeri inceleme ekibinin, ‘dışarıdan’ geldiğini söylemesi ve devamla nereden geldiklerini bilmediğini, Van veya Erzurum'dan gelmiş olabileceklerini söylemesi de soru işaretleriyle doludur.”

Görgü tanıkları işkenceyi doğrulamıştı

Hukuki süreçle birlikte suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Keskin, “17 Ağustos 2015’te yapılan suç duyurusu TCK 130/2 temelinde yapıldı. Suç duyurusu dilekçesinde cenazenin yıkanması sırasında görgü tanıklarının anlatımları vardı, Eltürk’ün boynunda ip izi bulunduğu, sürüklenmiş veya da işkence edilmiş olabileceği tespitlerinde bulunulmuştu” dedi.

9 yıllık sessizlik

Keskin, savaş suçuna Kürtler hariç Türkiye’deki kadın hareketi başta olmak üzere diğer kesimler tarafından yeterli bir tepki gösterilmediğine dikkat çekti ve ekledi: “Ekin Wan olayı hala hafızalarımızdan silinmedi ama bugün bile yeterli bir şekilde gündeme gelmiyor. Olayın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen hiçbir hukuki ilerleme olmazken, olayı takip eden avukat arkadaşlarımız hakkında soruşturma açıldı.”

‘Biz savaş istiyoruz’ dediler

Devletin bu olayla topluma, “bu bir gün hepinizin başına gelebilir, dikkatli olun” mesajı verdiğini söyleyen Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt siyasi hareketi içerisinde kadının çok büyük bir rolü var. Bugün sivil Kürt siyasetine baktığımızda kadın vekillerin ne kadar önde olduğunu görüyoruz. Ve bundan devletin bir rahatsızlığı var. O dönemin şöyle bir özelliği var; barış süreci bitiyordu ve barış sürecini bitirmeye yönelik birtakım eylemler vardı. Ekin Wan olayı da çok çarpıcı bir örnekti. Çatışmada vurmuş olabilirsiniz, ölmüş de olabilir ama cenazesinin üstü çıplak bir şekilde teşhirinin yapılmasının başka bir anlamı var. Bunun anlamı biz savaş istiyoruz demektir.”

Güçlendiler

Kürt kadının hareketinin bu olaydan sonra daha da aktifleştiğini ifade eden Keskin, “Kadınlar bunu kendilerine yapılmış gibi kabul ettiler. Kadınlar vazgeçmiyorlar ve diz çökmüyorlar. 9 yıl geçti. Peki Kürt kadın hareketi zayıfladı mı? Hayır, giderek daha da güçlendi. O nedenle bu tür hak ihlalleri harekete bir zarar vermiyor. Tabi ki insani olarak zarar veriyor ama gücünü kaybetmiyor. Devletlerin bunu görmesi gerekiyor” dedi. İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.