Devlet, Türklük ve Yurttaşlık krizi

Hasan KILIÇ Haberleri —

  • Yeni devlet aklının oluşumu ve ete kemiğe bürünmesi süreci 2024 yılı itibariyle yeni bir kriz sarmalının içine girmiş durumdadır. Yeni devlet aklının oluşumunun temel gayesi olan ulus krizi, devlet krizi, yurttaşlık krizi üçlüsü bir kez daha baş gösteriyor.

Yeni devlet aklının oluşumu-3

28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayı’nda HDP’liler ile devlet ve hükümet yetkililerin hazır bulunduğu bir görüşmede Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna deklare edildi. 17 Mart 2015 tarihinde TBMM’de yapılan HDP haftalık grup toplantısında Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın hafızalara kazınacak “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı geldi. Bu açıklamadan bir süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe’de bir mutabakatın olmadığını ifade etti. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olma yetkisini kaybeden AKP ve Erdoğan, 2014’te zemini hazırlanan rotada yol almaya başladı. 7 Haziran seçimlerinin üzerinden çok geçmeden kent ablukaları süreci başladı. Bu süreç 2017 yılına kadar devam etti. Türkiye toplumu, Suruç katliamı ve Ankara Gar katliamı gibi büyük katliamlara tanıklık etti. Büyük bir şiddet dalgası eşliğinde toplum şok doktrini kapsamında hafızasızlaştırıldı ve zihinler yeniden yapılandırılmak istendi.

2015 yılında devlet içi güç odakları arasındaki mücadeleler de mahkeme salonlarında devam etti. Balyoz sanıklarına beraat kararı çıkarıldı. Nitekim şiddet ve kaos ile girilen 1 Kasım 2015 tarihli seçimde AKP yeniden tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağladı. 2015 yılında yaşananlarla birlikte Kürt meselesinde demokratik çözüm yerini şiddete bıraktı. AKP ile MHP arasındaki ittifakın temelleri atıldı. Ablukadaki kentlerde yoğun çatışmalar ve büyük yıkımlar gerçekleşti. Yani 2013-2015 yılları arasındaki tüm iyimser hava bir hafıza yitimiyle birlikte ortadan kalktı. Artık siyasetin dili kan, ölüm, şiddet, düşmanlık ve hukuk tanımamazlık üzerinden işliyordu.

2016 yılının başlarında Ergenekon davasında bozma gerçekleşti. Böylece Erdoğan ve AKP’nin devlet içindeki ittifaklarından bir kanat, yasal takibattan kurtuldu. Yani Erdoğan ile bu kanat arasında işbirliğinin zemini güçlendi.  2016 yılının 15 Temmuz’unda bir darbe girişimi gerçekleşti. 20 Temmuz’da iktidar OHAL ilan etmek suretiyle darbe gerçekleştirdi. OHAL şartları altında sadece darbe girişiminde bulunanlar değil, yeni devlet aklının dışında kalan hemen tüm muhalif gruplara karşı yargısal başta olmak üzere her türlü takibat başlatıldı. On binlerce kamu görevlisi ihraç edildi. Basın kuruluşları kapatıldı. Kürt kentlerinde belediyelere kayyım atandı. Milletvekilleri tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Yani yeni devlet aklıyla birlikte Türkiye’de siyaset hakkı ortadan kaldırılmak istendi. Yerel idareler merkeze bağlandı. Devlet kurumlarında Paralel Yapı mensupları tasfiye edildi. Muhalifler de bu tasfiyeden payını aldı. Ortaya çıkan yeni devlet aklı, kuruluştaki kodlarını birebir yeniden tesis etmese de bu kodları da içerecek şekilde yeniden ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle bu rejimin iskeleti açığa çıkarıldı. Yeni devlet aklının paydaşlarını bir arada tutan çimento Kürt karşıtlığı, demokrasi düşmanlığı ve devlet-Türklük kutsallığına sımsıkı bağlılıktı. Kürt karşıtlığının geldiği nokta önce 2016’da, daha sonra ise 2018 ve 2020’de Rojava topraklarına saldırılar başlatılarak ve askeri yerleşimci hale gelinerek sınır ötesine taşındı.

Bu çerçevede, paralel yapıya operasyonlardan tutalım Kürt siyasetçilere ve yerel yönetimlerine yönelik tahkikatlara; Ergenekon davalarının bozulmasından tutalım Balyoz davalarındaki beraatlere kadar yeni devlet aklının oluşumu ve paydaşlarının bir araya gelmesinde yargı üzerinden yürütülen sürecin kronolojik izleği dahi birçok şey anlatıyor.

Yanı sıra 2016 yılında ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesi ve dünyada yükselen sağ-otoriter popülist dalga Türkiye içerisinde yeni devlet aklının hem yörüngesini belirlemesinde etkili oldu hem de yeni devlet aklının siyasal kararı kapsamındaki hukuksuzluklara ve adaletsizliklere karşı dış etkinin oluşmasının önüne geçti. Dünya zaten 2013-2014 yılından beri iktidarların sağcılaşması ve otoriterleşmesine tanık oluyordu.

Nihayetinde, 2014 yılında belirginleşen yeni devlet aklı, ilk icraatlerine 5 Nisan 2015 tarihinde Sayın Öcalan üzerinde mutlak tecridi başlatarak girişti. Sonrasında ise hem siyasette hem devlet içi güç savaşlarında yeni ittifaklar kurarak devam etti. Ana akım Türkiye siyasi tarihi yazımında aralarında uzlaşmaz çelişkiler olduğu ifade edilen İslamcılar, Türkçüler, Ulusalcılar bir araya gelerek devletin rotasını birlikte belirledi. Artık ne liberaller ve islamcıların dediği gibi bir “merkez-çevre” teorisi, ne de laik-ulusalcıların dediği gibi “gericilik/dincilik-ilericilik” ikilemleri eski kıratındaki gibi geçerliydi.

Devlet, Türklük ve Yurttaşlık gibi üç açıdan çoklu krizler yaşayan ve tehdit algılarıyla devlet aklında değişime giden bu yeni ittifak, çok değil on yıllık bir sürede gedikler vermeye, hasar görmeye başladı. Artık 2015’ten bu yana siyasetin meşruluk alanını belirleyen motivasyonları ve rızalar üretme kapasitesini yitiren; bunun yanı sıra 2015’ten beri iktisadi ve toplumsal alanda büyük krizleri topluma yaşatan bir yönetim algısı güçleniyordu. Özcesi yeni devlet aklının oluşumu ve ete kemiğe bürünmesi süreci 2024 yılı itibariyle yeni bir kriz sarmalının içine girmiş durumdadır. Yeni devlet aklının oluşumunun temel gayesi olan ulus krizi, devlet krizi, yurttaşlık krizi üçlüsü bir kez daha baş gösteriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.