Efrîn'de terör ve despotizm saltanatı!
Dosya Haberleri —
- Almanya’daki insan hakları aktivistleri Efrîn'deki Türkiye yanlısı çetelere karşı suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda imzası olan Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Merkezi avukatlarından Patrick Kroker, Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Taz gazetesini sorularını yanıtladı ve Efrîn'deki insani krizi değerlendirdi.
- Çetelerin 6 yıldır Türk devletinin desteğiyle Efrîn bölgesinde bir terör ve despotizm saltanatı kurduğunu söyleyen Av. Patrick Kroker, "Türkiye, çeteler yardımıyla bölgeyi 'Araplaştırmaya' ya da 'Türkleştirmeye' çalışıyor. Kürtler kovuluyor, kaçan Araplar ve Türkmenler Suriye'nin diğer bölgelerinden ya da Türkiye'den Efrîn'e taşınıyor" diye konuştu.
- Efrîn'de hedef gözeterek öldürme, işkence, tecavüz, cinsel kölelik, yağmalamanın ciddi boyutta olduğuna dikkat çeken Av. Patrick Kroker, "Erdoğan'ın kendisi dokunulmazlığı sayesinde ulusal mahkemeler tarafından yargılanmaktan korunuyor. Ancak Federal Savcılığın Efrîn'deki suçları soruşturmak için aşması gereken eşiği düşük tutmak bizim için önemliydi" dedi.
JANNIS HAGMANN / Çeviri: Hüseyin Çatal
Türk devletinin ve ona bağlı paramiliter grupların 2018 yılında işgal ettiği Efrîn'de 6 yıldır işkence, göçertme politikasının yanı sıra demografik yapı da değiştiriliyor. Yerlerinden edilen yüz binlerce insanın evlerine dönmesine engelleniyor. Kürt kenti olan Efrîn'de Kürt nüfusu yarı yarıya düşerken çeteler, Kürtlerin evlerine ve mal varlıklarına çöküyor. Bununla da yetinmiyor kadınları, çocukları kaçırıyor, tecavüz ediyor ailelere şantaj yaparak fidye istiyor. Efrîn’de yaşanan hak ihlalleriyle ilgili European Center for Constitutional and Human Rights (Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi -ECCHR) ve Syrians for Truth and Justice (Hakikat ve Adalet için Suriyeliler-STJ), Almanya Federal Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. ECCHR, Efrîn’de 2018’den uluslararası hukuka aykırı suçlar işlendiğini vurguladı. Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Taz gazetesini sorularını yanıtlayan ECCHR üyesi Patrick Kroker, Efrîn'deki insanı krizi değerlendirdi. Patrick Kroker, ECCHR'nin Suriye'deki insan hakları suçlarıyla ilgili çalışmalarını yönetiyor.
Sayın Kroker, Suriye'deki çeteler hakkında Karlsruhe'deki Federal Başsavcılığa suç duyurusunda bulundunuz. Tanıklarınızdan biri kaçırıldı ve cinsel olarak köleleştirildi. Bir diğeri ise zeytin ağaçlarının nasıl yok edildiğini anlattı. Kuzey Suriye'de neler oluyor?
Bu çeteler, altı yıldır bölgeyi kontrol ettikleri Türkiye'nin desteğiyle Efrîn bölgesinde bir terör ve despotizm saltanatı kurdular. Bunun sonucunda özellikle Kürt ve Êzîdî nüfusu acı çekiyor. Çeteler, eski sakinlerin bir zamanlar sahip olduğu her şeyle kendilerini zenginleştiriyorlar. Suç teşkil eden eylemler Kürt nüfusun yerinden edilmesiyle bağlantılı. Evler sık sık işgal ediliyor ve mülklere el konuluyor. İnsanlar geri dönüp evlerini ya da arabalarını geri istediklerinde hapsediliyor, işkence görüyor ve sık sık fidye talep ediliyor. Bu arada bir nüfus mübadelesi gerçekleşmiştir.
Yeni sakinler kimler?
Türkiye, çeteler yardımıyla bölgeyi "Araplaştırmaya" ya da "Türkleştirmeye" çalışıyor. Kürtler kovuluyor, kaçan Araplar ve Türkmenler Suriye'nin diğer bölgelerinden ya da Türkiye'den Efrîn'e taşınıyor...
Suç duyurusunda, örneğin sokak tabelalarında Kürtçenin Arapça ve Türkçe ile nasıl yer değiştirdiğini anlatıyorsunuz. Okullarda Kürtçe değil Türkçe öğretiliyor. Türk lirası kullanılıyor ve Türk postanesi de bölgede bulunuyor. Bu bir ilhak mı?
Türkiye hiçbir zaman Efrîn'in kendi topraklarının bir parçası olduğunu ya da olması gerektiğini söylemedi. Bununla birlikte, yüzde 100 kontrol uyguluyor. Uluslararası hukuk açısından bu bir işgaldir. Bu arada, uluslararası kamuoyu tamamen dışlanmış durumda. Ne uluslararası basın ne de insan hakları örgütleri Suriye'deki bu fiili Türk himayesine erişemiyor. Suriye'deki savaş: 2011'de Suriye savaşının başlamasının ardından ülke çeşitli kontrol alanlarına bölündü. Devlet Başkanı Beşar Esad rejimi şu anda ülkenin üçte ikisini yeniden ele geçirmiş durumda, ancak diğer güçler Suriye'nin kuzeyinde kontrolü elinde tutmaya devam ediyor.
Türkiye'yi harekete geçiren nedir?
Türkiye'nin 2018'deki askeri harekatına kadar Efrîn, Suriye'de Kürtlerin en yoğun olduğu bölgelerden biriydi ve bu oranın yüzde 90'a kadar çıktığı tahmin ediliyor. Suriye savaşının patlak verdiği 2011 yılından 2018 yılına kadar bölge, Türkiye'nin varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü Suriye'nin kuzeyindeki Kürt özyönetiminin bir parçasıydı. Ankara, uzun vadede Kürt özerkliğini engellemek için Efrîn'deki nüfusun çoğunluğunun artık Kürt olmamasını sağlamaya çalışıyor.
Türkiye bu konuda ne kadar ilerledi?
Bugün Efrîn'deki Kürtlerin yüzde 30 ila 40'ının hala Kürt olduğu tahmin ediliyor. 300.000 kadar insan yerinden edildi.
Bir terör saltanatından söz ettiniz. Çeteler hangi spesifik suçlarla itham ediyorsunuz?
Hedef gözeterek öldürme, işkence, tecavüz, cinsel kölelik, yağmalama ve diğerleri. Önemli olan bu suçların sivil halka karşı, onları yerlerinden etmek amacıyla sistematik olarak işlenmiş ve işlenmekte olmasıdır.
Soykırım şu anda Gazze savaşıyla bağlantılı olarak tartışılıyor. Efrîn söz konusu olduğunda neden bundan bahsetmiyorsunuz?
Soykırım için yasal gereklilikler çok yüksek. Özellikle bir grubu yok etmekle ilgili olması gerekiyor. Efrîn'deki suçların çoğu özellikle Kürt nüfusuna yöneliktir, ancak bunu yok etme niyeti olarak nitelendirmek konusunda isteksiz olurdum. Özellikle Efrîn'deki Kürtlerin belirli bir grup olarak kategorize edilip edilmeyeceği sorusu da var. Ancak, insanlığa karşı işlenen suçlar zaten en ciddi suçlar kategorisinde yer aldığından, soykırım kavramı zaten pek bir şey ifade etmeyecektir.
Suçlamalar altı milis liderine yöneltildi. Bu kişiler hakkında ne biliyorsunuz?
Bu kişiler toplam dört çete grubu içinde önemli pozisyonlarda bulunan kişiler. Ama suçlamada bulunduğunuzda, suçlamada bulunursunuz. Suçlamalar, suçlardan sorumlu olan herkese karşı yöneltilir. Birkaç düzine milis arasından, liderleri hakkında yeterli bilgiye sahip olduğumuz dört büyük, kötü şöhretli grup seçtik. Size bir örnek vereyim.
Ahrar el-Şarkiye milislerinden Ebu Hatem Şakra. Çok fazla suç enerjisi ile gerçek bir çatışma biyografisi oluşturmuş biri. Kariyer yapmak için çeşitli milislere katıldı ve aynı zamanda kendini zenginleştirmek için her şeyi çok bencil amaçlar için kullandı. Örneğin milisleri arasında eskiden IŞİD’e mensup olan çete üyeleri de var. Bu grup 2018'de Türkiye'nin yanında savaştı.
Çetelerin hepsi İslamcı mı?
Siyasal İslam mevcut ama baskın değil. Öncelikli olarak ideoloji ile ilgili değil. Kendilerini zenginleştirme niyeti genellikle ön plandadır. Fidye parası gibi gelir kaynakları haince yollarla kullanılıyor. Aynı zamanda Kürtler ve Êzîdîler sıklıkla "kafir" olarak damgalanıyor. Dolayısıyla bu, pek çok boyuttan sadece biri. Türkiye'nin genel amacı nüfus yapısını değiştirmektir. Başka bir deyişle, patron Erdoğan'a dokunulmazken küçük balıkları ihbar ettiniz. Milis liderleri binlerce savaşçıya komuta ettiklerini iddia ediyorlar. Erdoğan'a kıyasla küçük olabilirler ama onlar için kirli işleri yapan gerçekten küçük balıklara kıyasla orta büyüklükte balıklar.
Sıradan savaşçıları milislerden birine katılmaya motive eden nedir?
Birçoğu bunu para için yapıyor. Bazıları savaştan önce tarımda çalışıyordu, sonra normal ekonomi çöktü. Milislerle birlikte bir çiftliği, bir arabayı ya da bir zeytinliği yağmalayıp ele geçirme ihtimali vardı. Ayrıca mali teşvikler de vardı. En azından başlangıçta Türkiye maaşları ödedi, muhtemelen çok daha fazlasını.
Suç duyurunuzla ne elde etmeyi umuyorsunuz?
Umudumuz tutuklama kararlarının çıkarılması ve bir gün cezai takibatın başlatılması.
Ama söz konusu kişiler Almanya'da değil, Suriye'de, değil mi?
Evet, ancak deneyimlerimiz gösteriyor ki belli bir konuma sahip insanlar bir noktada seyahat etmek istiyorlar, genellikle de Avrupa'ya. Örneğin İran rejiminin üyelerinin yapmayı sevdiği gibi, birisi Hannover'deki bir klinikte tedavi olmak istediğinde soruşturmaya başlayamazsınız. Tutuklama emirlerine şimdi ihtiyacımız var.
Neden Erdoğan'a karşı hemen harekete geçilmiyor?
Erdoğan'ın kendisi dokunulmazlığı sayesinde ulusal mahkemeler tarafından yargılanmaktan korunuyor. Ancak Federal Savcılığın Efrîn'deki suçları soruşturmak için aşması gereken eşiği düşük tutmak bizim için önemliydi. Çeteleri odaklanarak eşiği sıfırladık çünkü Karlsruhe'de Suriye iç savaşındaki devlet dışı aktörlere karşı zaten yapısal kovuşturmalar var. Amaç, suçların bağlamına ışık tutmak ve muhtemelen başka şüphelileri tespit etmek için kanıtları güvence altına almaktır.
Türk şüpheliler de mi var?
Efrîn söz konusu olduğunda her yerde Türkiye'nin parmak izleri var. Dolayısıyla bu husus da aynı anda soruşturulmalıdır. Türkiye'ye karşı harekete geçmenin önündeki hukuki ve siyasi engeller çok daha yüksek, çünkü doğrudan failler nadiren Türk vatandaşlığına sahip. Ayrıca Almanya'da Türkiye'ye karşı harekete geçmek siyasi açıdan da zordur. İşte tam da bu nedenle Türkiye'nin müdahalesini tematik hale getirmek istiyoruz. Suriye'deki çatışmayla yüzleşme çabalarında hala kör noktalar var ve bunlardan biri de bir NATO ortağının dahil olduğu Efrîn. Bu bir skandaldır.
Korkumuz, yakın bir müttefikin emriyle hareket ettikleri için milislerin yalnız bırakılmasıdır. Dolayısıyla uluslararası ceza adaletinin güvenilirliği konusunda da endişeliyiz. Gazze savaşının arka planında, bu her zamankinden daha önemli. Ancak kapsamlı bir şekilde harekete geçersek, kendi müttefiklerimizi, kendi askerlerimizi ve kendi şirketlerimizi de hukuka uygun olarak koşulsuz bir şekilde soruşturursak, bu dünyanın Erdoğanları ve Putinlerine karşı bir noktada harekete geçebilecek bir konumda olacağız.
***
Ocak ayında 32 kişi kaçırıldı
20 Ocak 2018’de başlayan Efrîn Kantonu’na yönelik hava ve kara saldırısının ardından Türkiye ve ona bağlı çeteler, Efrîn’i işgal etmişti. İhlalleri Belgemele Merkezi, Türkiye ve ona bağlı çetelerin Sadece Ocak ayı içerisinde Efrîn Kantonu’nda 32 yurttaşı kaçırdığını belirtti. Rapora göre 3 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki yurttaşa kadar çetelerin insan kaçırdığına dikkat çekti.