Enerji yolu ve Üçüncü Dünya Savaşı
Forum Haberleri —
- “Kalkınma Yolu Projesi” Almanya ve Osmanlı tarafından 1900’lerin başında yaşama geçirilmek istenen ve 1. Dünya Savaşı’yla birlikte ortadan kaldırılan bir proje. Bugün Türk devleti tarafından Irak üzerinden KDP desteğiyle yeniden yaşama geçirilmek isteniyor.
ZANA DENİZ
Ortadoğu coğrafyası çok eski çağlardan itibaren insanlık için önemli merkezlerin başında gelmiştir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ve tek tanrılı dinlerin merkezlerinin burada bulunması Ortadoğu’yu ekonomik ve politik açıdan önemli kılmıştır.
Son dönemde Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere bütün dünya ülkeleri, Üçüncü Dünya Savaşı’nı ekonomik ve enerji yolu üzerinden çeşitli projelerle karşı karşıya gelerek sürdürüyor.
Birçok medeniyetin doğuşuna ve gelişmesine de ev sahipliği etmesiyle tarihsel önemini asla yitirmeyen bir bölge olan Ortadoğu’yu önemli kılan durumlardan bir tanesi de enerji yolu hatları bakımından bütün dünya pazarına açılmanın yolu olmasıdır.
Saldırıların yaşandığı Kızıldeniz neden önemli?
Hint Okyanusu’nu Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e bağlayan Kızıldeniz, kuzey-güney yönünde uzanan dar bir denizdir. Ortadoğu ile Doğu Afrika arasında bulunan Kızıldeniz’in en önemli özelliği, Asya’yı Avrupa’ya ve Atlantik Dünyası’na bağlayan en kısa ve maliyetsiz su yolu olmasıdır.
Güneydoğu Asya ile Avrupa arasındaki ticaret hacmi ve başta Çin, Japonya ve Hindistan olmak üzere Asya’daki dev ekonomilerin Ortadoğu’yla olan ticari ve enerji odaklı bağlantıları hesaba katıldığında, Kızıldeniz’in önemi çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Arap Yarımadası ile Afrika Boynuzu arasında güneyde Bab-el Mendeb Boğazı ile Hint Okyanusu’na açılırken, kuzeyde ise Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz’e bağlanmaktadır. Kızıldeniz Bölgesi, Ortadoğu ve Afrika’dan 20 kadar ülkeyi kapsamaktadır. Hatta bu bölgenin, dünyanın en hızlı büyüyen ve kaynakları en az kullanılmış bir alanı oluşturduğuna ilişkin tespitler bulunmaktadır.
Mevcut tahminlere göre, bölgenin gayrisafi toplam hasılası son 10 yılda üç kat artarak 1,8 trilyon dolardan 8.1 trilyon dolara yükselmiş; ticaret hacmi ise 881 milyar dolardan 6,1 trilyon dolara altı katlık bir artış yaşamıştır.
ABD, Japonya, Fransa, Rusya, İngiltere, İsrail, İran, Suudi Arabistan, BAE ve nihayetinde Çin’in bölgede artan askeri varlığı ve tesisleri, Kızıldeniz’de gelişmekte olan yeni rekabeti göstermektedir.
Babülmendep Boğazı
Son dönemde saldırılarla ismi anılan Babülmendep Boğazı, Doğu ile Batı arasındaki uluslararası ticaretin atardamarıydı ve hâlâ da öyledir. Malakka ve Hürmüz Boğazı’ndan sonra dünyanın en önemli üçüncü boğazı olarak kabul edilmektedir.
Bu boğazdan günde yaklaşık yedi milyon varil ham petrol, kondensat ve rafine edilmiş petrol ürünleri geçmektedir. Yerli ve uluslararası birçok ticari geminin yanı sıra askeri gemiler, balıkçı gemileri ve yolcu gemileri de bu boğazı kullanmaktadır. İçinden geçen gemi sayısının yılda 21 bin olduğu tahmin ediliyor.
Dünya enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahip konumdaki Avrasya’da, petrol ve doğal gazın çıkarılma ve ihracının kontrolü konusundaki yarış bugün dünyanın en önemli güç mücadelesi olarak görülmektedir. ABD, Çin ve Rusya’nın ortaya koydukları ekonomi politikaları bu enerji mücadelesinin boyutunu göstermektedir.
Kızıldeniz’de silahlı grupların rolü
Kızıldeniz’in güneyinde yer alan Yemen ve Somali’de devlet dışı silahlı aktörlerin etkinlikleri Kızıldeniz ve Ortadoğu’da görünmeyen yeni bir cephe açılmasına neden olmaktadır.
Yemen’de el-Hirak, Husiler, El-Kaide; Somali’de ise El-Şebab, Ensar-u Şeria gibi örgütler bu bölgede yaşanan çatışmaların baş aktörü konumundalardır.
Kızıldeniz’in kuzeyindeki Sina Yarımadası’nda Ensar Beyt el-Makdis örgütü gibi silahlı grupların varlığı, sadece Mısır’ın iç güvenliğini değil, Kızıldeniz’in istikrarını da etkilemektedir.
Bölgede bulunan silahlı örgütlerin varlığı ve kimi bölge hegemonik güçler tarafından desteklenmesi ve bu grupların hareket alanlarının son dönemde artmasına göz yuman devletlerin varlığı azımsanmayacak ölçüdedir.
ABD’nin Kızıldeniz ve Cibuti’deki varlığı
11 Eylül saldırılarının ardından, “teröre karşı savaş” mottosuyla harekete geçen ABD, aynı zamanda Fransa’nın da askeri üssünün bulunduğu Cibuti’deki Camp Lemonnier’de bir üs oluşturmuştur.
ABD’nin Camp Lemonnier’de bulunmasının tek nedeni, “teröre karşı savaş” gerekçesiyle Yemen ve Somali’deki terör örgütlerine karşı mücadele değildir. Hint Okyanusu açıkları ile Aden Körfezi çevresindeki deniz ticaretini kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır.
ABD, Çin için kritik önemdeki Kızıldeniz’de askeri bir varlık göstererek ve buradaki varlığının sürekli olduğunun altını çizmekte ve bölgede Çin’i stratejik bağlamda dengeleme çabasına girmiş durumdadır.
İran ve enerji yolu
İran; Körfez bölgesinin Kuzey kısmında yer alırken Körfezi'nin güney kıyısında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar gibi bir dizi bağımsız Körfez ülkesi bulunmaktadır.
Körfez ülkelerinin toplam yüzölçümü 2.57 milyon km2 olup toplam nüfusu 58.86 milyon kişidir. Bugün dünya nüfusunun %0,74’ü Körfez ülkelerinde yaşamaktadır. Körfez İş birliği Konseyi bölgesinin toplam nüfusu son 20 yılda neredeyse iki katına çıkmıştır. 1995'te 26,2 milyon olan bölge nüfusu 2021'de 56,4 milyona yükselmiştir. Körfez bölgesindeki nüfus artışında ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı dışarıdan gelen göçlerin payı büyüktür.
Körfez ülkelerinin yıllık ekonomik, üretimi 2.197 trilyondur. Körfez ülkeleri global ekonomide %2,2’lik bir paya sahiptirler. 2022 yılında Körfez ülkelerinden (altı ülke) 791,61 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleşmiştir. Körfez ülkelerinden Suudi Arabistan, Katar ve BAE’nin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’si 1,8 trilyon dolardır. Körfez ülkelerindeki bu devasa sermaye, başta İran olmak üzere pek çok ülkenin iştahını kabartmaktadır.
İran Arap Baharı ve Suriye’deki iç savaştan sonra Şii Hilali projesini hayata geçirme anlamında büyük imkanlar elde etti.
İran, Şii Hilali projesiyle Irak, Suriye ve Lübnan üzerinde Akdeniz’e ulaşmaya çalışmaktadır.
Özellikle 2015 yılından sonra, Şam hükümeti, Rusya ve İran’ın desteğiyle ayakta durabilmektedir. Şam hükümetinin içine düştüğü kaostan en çok yararlanan ülkelerin başında İran, Rusya ve İsrail gelmektedir.
İran, Hamas ve Hizbullah gibi örgütler aracılığıyla İsrail ile bir vekalet savaşı sürdürmektedir. 7 Kasım 2023 yılında başlayan binlerce kişinin hayatını kaybettiği son Hamas, Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalarda İran’ın rolü de bu şekildedir.
Hindistan- Ortadoğu- Avrupa ekonomik koridoru
Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru, Hindistan’ın Orta Doğu üzerinden Avrupa’ya bağlanmasını sağlayacak bir koridor.
9-10 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen G20 Zirvesi’nde Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı’nın bünyesinde hayata geçirilmesi kararlaştırılan “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC) için mutabakat metni imzalandı.
Koridorun geçeceği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Avrupa Birliği (AB), Fransa, İtalya, Almanya’nın yanı sıra, koridor güzergâhında olmayan ABD de metni imzalayanlar arasındaydı.
Koridorun güzergahı, Ürdün ve İsrail üzerinden de geçecek. Daha sonra Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Eylül 2023 tarihinde Hindistan’da gerçekleştirilen G20 zirvesi dönünüşü kurulacak koridora karşı çıkarak Türkiyesiz bir koridorun kurulamayacağını ifade etti.
Türkiye, Hindistan- Ortadoğu- Avrupa Koridoruna karşı, Körfez’den başlayıp Irak üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanacak olan ve Kalkınma Yolu olarak adlandırılan hattı alternatif bir seçenek olarak ortaya koyuyor.
Türkiye’nin stratejilerinden biri Hindistan’ı Orta Koridor’a dahil etmek. Orta Koridor demiryolu ve karayolu bağlantılarıyla Gürcistan, Azerbaycan ve Hazar Denizi’ne, buradan da Türkmenistan-Özbekistan-Kırgızistan veya Kazakistan güzergâhını takip ederek Çin’e ulaşıyor.
Kalkınma Yolu Projesi neyi amaçlıyor
Türkiye ve Irak arasında gerçekleşen 'Kalkınma Yolu Projesi', Türkiye, Basra Körfezi’ndeki Faw Limanı’na bağlanacak. Irak ve Türkiye bu proje ile Avrupa pazarına ulaşmayı hedefliyor.
Türk devletinin Irak hükümetiyle ABD desteğiyle yaşama geçirmeye çalıştığı “Kalkınma Yolu Projesi” kapsamında Habûr sınır kapısının yanında yeni bir ticaret sınır kapısı açmaya hazırlanıyor.
Türk devleti “Kalkınma Yolu Projesi” ile Zaxo, Duhok, Tel Afer ve Musul’dan Basra’ya ulaşmak istiyor.
“Kalkınma Yolu Projesi” Almanya ve Osmanlı tarafından 1900’lerin başında yaşama geçirilmek istenen ve 1. Dünya Savaşı’yla birlikte ortadan kaldırılan bir proje. Bugün Türk devleti tarafından Irak üzerinden KDP desteğiyle yeniden yaşama geçirilmek isteniyor.
Çin’in durumu ve yeni yol arayışları
Çin, sırasıyla kömür, petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarını yoğun bir şekilde kullanmaktadır. Bu enerjileri ithal etmekte ve ithal ettiği bölgeleri ise çeşitlendirmektedir. Bu çeşitlendirmesindeki amaç ise hem temin ettiği bölgelerin istikrarsızlığa açık olması hem de oluşabilecek herhangi bir sorunda enerji temininde tek bir yere bağlı kalmak istememektedir.
Çin petrolü, Suudi Arabistan, Rusya, Irak, Angola, Brezilya gibi bölgelerden karşılamaktayken, bölge olarak sırasıyla ilk üçte Ortadoğu, Afrika, Rusya yer almaktadır. Doğalgazı; önceliği Orta Asya ülkeleri olmak üzere, en çok Türkmenistan, Avustralya, Katar ve diğer ülkelerden sağlamaktadır.
Güney Çin Denizi’nde de ABD ve Çin arasında güç mücadelesi yaşanmaktadır. Bu denizde yüksek miktarda doğalgaz ve petrol rezervi bulunmaktadır. Denize kıyısı olan yedi ülke (Çin, Filipinler, Malezya, Kaboçya, Tayvan, Vietnam, Brunei) vardır. Güney Çin Denizi, Malakka Boğazı aracılığıyla dünya ticaretinin yaklaşık %40’nın geçiş noktasıdır. Güney Çin Denizi’nde bulunan Amerikan donanması ve bölgede bulunan korsanlık faaliyetleri Çin’in enerji teminini tehlikeye sokmaktadır.
Kuşak ve Yol Girişimi, 6 ana kara güzergahı ve Deniz İpek Yolu'ndan oluşuyor. Çin'den Avrupa'ya uzanan ilk güzergah, "Yeni Avrasya Kara Köprüsü" (NELB) olarak adlandırılıyor. Çin'in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden başlayarak Hazar Denizi'nin kuzeyinden Kazakistan üzerinden Rusya'nın batısına, oradan Doğu Avrupa'ya ve Almanya'ya kadar uzanan bir demir yolu ulaştırma ağı oluşturuyor.
Rusya savaş sonrası yeni enerji yolu arayışlarına girişti
Rusya ve Ukrayna arasında gerçekleşen savaş sonrasında, Moskova hükümeti kendisine yönelik ekonomik yaptırımlara karşı yeni yol arayışında.
Rusya, küresel meselelerde söz sahibi olma ya da küresel dengeleri etkileyebilme yönündeki anlayışına paralel olarak Kızıldeniz gibi stratejik önemi oldukça yüksek bir bölgede bulunmak istiyor. Özellikle ABD ve Çin gibi ülkelerin üs kurduğu bir bölgede Moskova da boy göstermek istemektedir. Kızıldeniz dünya ticareti bakımından önemli virajlardan bir tanesini oluşturmaktadır.
Rusya, dış ticarette alternatif güzergahlar üzerinde çalışıyor. Bu kapsamda Kuzey Deniz Yolu ve Kuzey-Güney Koridoru gibi rotalar öne çıkıyor.
Özellikle enerji ticaretinde Rusya’nın, Çin ve Hindistan’a ihracatı önemli oranda yükseldi. Orta Doğu, Latin Amerika ve Afrika ülkelerine yönelik ilgisi de artıyor.
Rusya ve İran, 14 Mayıs 2023 tarihinde Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun (KGUK) bir parçası olarak Rasht-Astara demiryolunun inşası için bir anlaşma imzalamıştır. Bu proje, İran'ın Rasht şehrini Azerbaycan sınırındaki Astara'ya bağlayacak.
Rusya’nın Hindistan’a petrol ihracatı bu yılın ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre 3,4 milyon tondan 37 milyon tona, Çin’e petrol ihracatı ise yılın ilk 7 ayında bir önceki yıla kıyasla 41 milyon tondan 52,6 milyon tona yükseldi.
Rusya’nın Orta Doğu’daki en büyük ticaret ortağı ise 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 68 artışla 9 milyar dolara ulaşan ticaret hacmiyle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu.
Dünyanın önemli petrol üreticilerinden olmasına rağmen, BAE’nin 2022’de yaklaşık 3,2 milyon varil Rus petrolü ithal etmesi de dikkati çeken bir unsur olarak ön plana çıkıyor.
Özellikle enerji alanında doğal kaynakları ve yatırımları olan devletlerin petrol ve gaz başta olmak üzere enerjiye dayalı yeni yol ve yöntemleri denemeleri önümüzdeki dönemde de ülkeler arası yeni krizlerin yaşanacağını gösteriyor.
Asya’nın Akdeniz’e açılan kapısı durumundaki Suriye, sahip olduğu önemli jeostratejik konumu itibariyle küresel ve bölgesel güçlerin Ortadoğu’ya yönelik enerji politikalarında hayati bir rol üstlenmektedir.
Suriye, Güney Pers, Basra, Katar ve kuzeyde Kerkük ile Musul petrol ve doğalgaz kaynaklarının Akdeniz’e enerji nakil hatları ile kolay ve aynı zamanda kısa bir yoldan ulaştırılması bakımından önemlidir. Bu açıdan Suriye, giderek küresel güç mücadelesinin açık bir şekilde sergilendiği bir ülkeye dönüşmüş durumdadır.