İnsan haklarını tabii ki öğretmeyecekler
Hatice ERGÜN Haberleri —
- Türkiye’de yönetim düzeyinde neoliberal uygulamaların son taşıyıcısı AKP-MHP koalisyonunu belki de böyle bir sıralama tanımlıyor: Parçalı bohça halinde ve özellikle 2016’dan bu yana torba yasalarla hedefledikleri siyasal ve toplumsal alan herkesi hizaya çekerek kuruluyor.
Bir önceki yazıdan devamla, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline bakarken İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi (İHVD) dersinden devam ediyorum. Bunu yaparken Kobanî davası kapsamındaki yaptırımları ve tahliyeleri aklımda tutuyorum. Yanı sıra 28 Şubat askeri müdahalesiyle bağlantılı olarak tutuklu olan askerî personel tahliyelerini de. İktidarı merkezde tutan yönetme biçimlerinin, ‘iyi bir vatandaş olarak ülkesine, iyi bir insan olarak dünyaya katkıda bulunma’ açısından defolu olanları kapatarak terbiye etmesini örnekleyen bir süreçten geçtiğimiz açık. Kobanî’de İslamcı teröre karşı mücadele edenleri, bu mücadeleyi destekleyenleri, barış isteyenleri terörist ilan edenleri ders tanıtımında vurgulanan ‘etkin vatandaşlık’ profilinin dışına iten, AKP hükümetleri boyunca peyderpey tecrübe ettiğimiz, hakikatle – yalanın özdeşleşmesi, etkin olanı pasifle tanımlayan, etkinliği sadakatle ölçen bir yaklaşımın ve ilgili politikalar bileşkesinin hüküm sürdüğü bir süreç bu. Tam da bu nedenle, ilgili Maarif Modeli’ne, terimsel olmak üzere pratiğe dönük ve barış kaygısıyla bakıldığında, arzulanan iyi vatandaş, iyi insan modelinin detayları, tarifini aramak kaçınılmaz oluyor. Bunu yaparken bahsi geçen ‘iyi’nin, vatandaşın ve insanın özelliklerine İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi dersinin ana hatlarına referansla bakmak yerinde olur.
Erken Cumhuriyet döneminin eğitim programı aydınlanmacı/aydınlatmacı bir perspektifle kurulurken devrin entelektüelleri, farklı siyasal pozisyonlardan gelse de, söz konusu perspektifle çizilen dairenin içinden doğru eğitim/öğretim politikalarına katkı sunuyordu. Pek tabii ki, bu çevrede İslamcı fikir erkeklerinin sesi çok çıkmıyordu. Bu katkılar arasında, Köy Enstitüleri kurucusu, 1937-1939 arasındaki Celal Bayar hükümetinde Millî Eğitim Bakanlığı yapmış olan Hasan Âli Yücel’in İyi Vatandaş İyi İnsan kitabının dönemin baskın aydınlanmacı politik duruşu ve İHVD açısından temsilî işlevi önemli. AKP yönetimlerinin ve özellikle Erdoğan’ın 2014 cumhurbaşkanlığı seçim propagandasından itibaren netleşen Kemalist yönetim ve değişim tarzına öykünme, bu tarzı kamusallaştıran söylemi kullanma hevesinin bir diğer örneğini İHDV’de görmek mümkün. Bir farkla: Yücel’in kitabı farklı ahlâk felsefelerini, ulus-devlet vatandaşlığıyla iyi insan olmayı farklı ahlâk felsefelerine bakarak anlatıyor. İHVD kapsamında ise salt terimlerin yan yana dizilişi söz konusu. Türkiye’de yönetim düzeyinde neoliberal uygulamaların son taşıyıcısı AKP-MHP koalisyonunu belki de böyle bir sıralama tanımlıyor: Parçalı bohça halinde ve özellikle 2016’dan bu yana torba yasalarla hedefledikleri siyasal ve toplumsal alan herkesi hizaya çekerek kuruluyor.
İHVD dersleriyle ilgili uzun uzun yazılmış; içerik bıktırtıcı bir şekilde anlatılıyor, bol tekrarla; aynı kelimelerle, aynı terimlerle ve önceliklerle sayfalar doluyor. Ama ne ortak metinde (110 sayfa) ne İHVD dosyasında insan haklarının ne olduğuna, önemine, tarihçesine herhangi bir atıf yok. Sayfalar boyu ne yana çeksenize gelecek misali ‘erdem’ değeri konuşuluyor. Erdem öylesine konuşuluyor ki, içi tamamen boşaltılıyor; etkin vatandaşlıktan aile bütünlüğüne, girişimcilikten yardımseverliğe, oradan bilimsel bilginin toplum yararına kullanılmasına ve ardından iyiliği millî ve manevî değerler önceliğiyle çerçevelemeye ve daha nicesine kadar erdemle dolup taşıyoruz. Biz dolup taşarken erdemin içi boşaltılıyor; sıfırlanıyor. Nihayetinde, İHVD’deki değerler skalası, aile bütünlüğünü, tanımlanmayan millî ve manevî değerleri ve dayanışmayı es geçen yardım etmeyi öne çıkarıyor. İşin can sıkıcı bir diğer yanı, bütün bu değerlerin ölçülüp biçileceği önkabulü. Bakkal hesabına işaret eden bir vatandaş etiğine göz kırpılıyor.
16 sayfalık erdem tablosunda iyiliğin bir ölçütü ‘doğaya ve hayvanlara iyi davranmak’ olarak geçiyor. Türkiye devleti yönetimi yine anlamsızlığa imza atıyor. Bu modelle eş zamanlı sokak hayvanlarını itlaf önerisiyle kamuoyu vicdansızlığı yoklanıyor. Muhtemelen anlamsızlığa açıklamayı Sünni İslam din ve ahlâk derslerinde bulacağız.
Arkası sonraki hafta.