Jineolojî kampına yolculuk

Kadın Haberleri —

Jineolojî

Jineolojî

  • Jineolojî’de bizden önce mücadele edenlerin izinde yürümek ve onların yaşamlarını anlamaya gelenektir. O yüzden kampı Sorxwîn Rojhilat’a atfettik. Sorxwîn gibi mücadele uğruna bedeninden bir parça veren nice kadın var.

Almanya’da 22 Temmuz’da Jineolojî kampının yedincisi düzenlendi. Farklı alanlardan çok sayıda kadın kampta katıldı. Kampın düzenlendiği salonun duvarları fotoğraflarla, yaşamımızda iz bırakan sözlerle süslenmişti.

Kampı Sorxwîn Rojhilat’a atfettik. Jineolojî’de bizden önce mücadele edenlerin izinde yürümek, onların yaşamlarını anlamaya çalışmak ve yaşatma çabasına girişmek gelenektir. Bu, hakikate ulaşmanın bir yolu olarak esas alınır. Böylece tarih ile anın bağını onlar aracılığıyla kurarız. Sorxwîn Rojhilat, Kobanê'de DAİŞ’e karşı savaşırken yaralanmıştı. Ancak bu ona engel olmadı, mücadelesine devam etti. Onun gibi mücadele uğruna bedeninden bir parça veren nice kadın var ve onların kadın mücadelesindeki yerini görünür kılmak bizim için önemliydi.

Yaşamın kendisi bir eğitim

40'tan fazla katılımcı bilgilerini paylaşmak, derinleştirmek, tartışmak ve birlikte yaşamak için bir araya geldi. Kadınların militarist savunma bakanları, faşist yönetimlerin liderleri, kapitalist şirket yöneticileri olarak sistemin yüzü haline getirildiği, Almanya’da cinsiyetçiliğin giderek derinleştiği bir dönemde kadınların bir araya gelmesi önemliydi.

Bir haftalık kampımızda örgütlü saldırılar karşısında kendini savunmanın yollarını aramak ve mücadele perspektifini oluşturmak hedeflendi. ‘Komünal yaşam’ ve ‘eleştiri özeleştirinin yaşamımızdaki yeri’ seminerleri teorinin ötesinde kamp yaşamıyla pratikleşti.

İlk semineri “Kimlik” konusu takip etti; kimlik nedir, neye göre tanımlanır? Bir katılımcının sözleri kampın ufuk açıcı içeriğini anlatmaya yetiyor: “Kimlik hakkında daha önce hiç böyle düşünmemiştim. İlk defa çevremle, kültürümle, yetiştirilme tarzımla bağını kuruyorum. Sistem bizim kimliğimizi kaybetmemizi istiyor.”

Farklı kimlikler tartışıldı. Kürt olmak, göçmen olmak, devrimci olmak, anne olmak, genç olmak, Doğu Almanyalı olmak… Kimliklerimizden bazılarını reddediyoruz. Ancak bu aynı zamanda kimlikle yüzleşme sorumluluğunu da kaybettikleri anlamına geliyor.

Kadın kimliğinin kökenleri

En fazla tartışılan başlık kadın kimliğiydi. Yaşamın kökeninden anne-çocuk ilişkisine, biyolojik üremeden ve cinsiyetin önemine kadar birçok konu tartışıldı. ‘Kadın arkeolojisi’, kadın kimliğinin tarihsel boyutu, toplumsal olarak yaratılmış bir kimlik olarak tanımladı. Toplumun ortaya çıkışından ilk tanrıçalara, anaerkil uygarlıklara, mitolojideki değişim ve ataerkilliğin ortaya çıkışından tek tanrılı dinlerin yükselişine kadar, kadına yönelik egemenlik tarihi anlatıldı. Araştırma Mathilda J. Gage’in Avrupa'daki anaerkil mitoloji değerlendirmeleri, 500 yıl önce kapitalist modernitenin ortaya çıkışı ve bu değişimlerin kadınlar üzerindeki etkileri üzerine bilgi verdi.

Yalnızlığa karşı paylaşım

Yaratıcı atölye çalışmaları da kampa renk kattı. Tiyatro oyunları, peyzaj çalışmaları ve şifacı sağlık semineri de farklı bakış açıları kazanmamıza yol açtı. Meksika'dan bir kadın arkadaş, yerli toplulukların “Biodanza” yani müzik, hareketler yoluyla kişisel gelişim yollarının nasıl iyileştirici bir rol oynadığını anlattı.

Direnişçi kadınlar unutulmadı elbette. Anuradha Ghandy, Uta Schneiderbanger (Nudem), Andrea Wolf (Ronahî), Esther Bejarano, Maxi Wander ve diğer direnişçi kadınların hikayeleri anlatıldı. Son günümüzde korkular, acılar, arkadaşlık, yoldaşlık, güven, sistemin düşünce ve duygularımız üzerindeki etkisi ve bundan kendimizi nasıl kurtarabileceğimizi konuştuk. Yeni projeler, özgürlüğe dair yeni adımların kararlılığı, dünyaya yeni gözlerle bakarak, güçlü bir bağla, ortak yolculuğumuzda yollarımızın tekrar kesişeceğini bilerek veda ettik birbirimize. BERLİN

*Yazı Almanya Jineolojî Komitesi tarafından kaleme alınmıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.