Kayıp oğula mektup
Kadın Haberleri —

Hanife Yıldız
- Hanife Yıldız, 30 yıl önce gözaltına kaybedilen oğlu Murat Yıldız’a mektup yazdı: “Oğul can oğul, gel ver elini elime seninle çıkalım dağlara. 30 yıldır sana göstereyim baktığım o yolları. Oğul, analar acılı, yaralı analar mezarlıklara koşuyorlar. Ben de onlara bakıp ölümüne de razı oluyorum oğul.”
ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL
Her hafta Galatasaray Meydanı’nda gözaltında kaybedilen oğlu Murat Yıldız’ın akıbetini soran Hanife Yıldız, bu bayramla birlikte tam 59 bayramı oğluna hasret geçiriyor. 19 yaşındaki Murat Yıldız, annesiyle birlikte İzmir’de yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ettiği gerekçesiyle polis tarafından aranmaya başlandı. Polisler, Murat’ın annesi Hanife Yıldız’ı karakola götürerek, "Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak" dedi. Bunun üzerine, 23 Şubat 1995’te Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesiyle birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti. O günden bu yana kendisinden haber alınamıyor. Oğlunun akıbetini öğrenmek için 30 yıldır mücadele eden Hanife Yıldız, her hafta Galatasaray Meydanı’nda adalet talebini yineliyor. Yıldız, bu bayramda da oğluna duyduğu özlemi anlatan bir mektup kaleme aldı.
Kulaklarım kapı zilinde
Hanife Yıldız'ın oğlu Murat Yıldız için yazdığı mektup şöyle: "Oğul can oğul, gel ver elini elime seninle çıkalım dağlara. 30 yıldır sana göstereyim baktığım o yolları. Gel oğul, gel boynum bükük, gözlerim yaşlı, kulaklarım kapı zilinde. 30 yıldır bekliyorum kapı çalınmadı. Oğul, sen de ‘Ana ben geldim, aç şu 30 yıldır çalınmayan kapını’ demedin. Oğul neden, niye diyemedin niye… Oğul, ben sensiz, sen de bensiz böyle bayram mı olur, oğul, can oğul…
Tam 59 bayramdır
Sen biliyor musun, tam 59 bayramdır böyle, böyle sensiz geçiyor. Gözlerim kapıda, yollarda… Karalar içinde, yaslı, hasretinle, özleminle geçiyor. Yıllar, karalı yıllar, yüreğim yaralı yıllar. Sen neden gelmiyorsun? Bayram gelse ne olur, gelmezse ne olur… Oğul, analar acılı, yaralı analar mezarlıklara koşuyorlar. Ben de onlara bakıp ölümüne de razı oluyorum oğul.
Adalet nerede, oğlum nerede?
Seni de beni de bir mezar taşına bile hasret koyanlara bu bayramda da yine İstiklal Caddesi'nde isyandaydım oğul. Can oğul, ancak ‘adalet nerede, oğlum nerede’ diye bildim. Neyleyim ben bayramı…
Yine bir bayram günüydü
Çok acıdır benim için oğul. 30 yıl önce de Ramazan’dı. Seni karakola götüren de ben oldum. Herkes bayram ederken sen gözaltında kaybedilmiştin. Ben de figan, feryat içinde ‘Ne yaptım?’ deyip ağlıyordum, seni soruyordum. O gün de öyleydim oğul, bugün de böyleyim. Oğul, ölem, ölem de ben ölem, nerelere gidem de seni soram…"
Ne olmuştu?
Murat Yıldız, 23 Şubat 1995’te avukatı, kuzeni ve annesiyle birlikte İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu. Üç gün geçmesine rağmen Murat eve dönmeyince, annesi karakola gitti ancak net bir yanıt alamadı. Yetkililer, Murat’ın İstanbul Kartal’da sakladığını söylediği silahı almak için polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul’a götürüldüğünü, ancak yolda feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia etti. O günden bu yana Murat Yıldız’dan hiçbir haber alınamadı. Annesi Hanife Yıldız ise 30 yıldır oğlunun akıbetini sormaktan ve adalet talep etmekten vazgeçmedi.