Mücadele deneyimleri ortaklaştırılıyor
Yurt Dışı Haberleri —
- Berlin’de üçüncüsü düzenlenen ‘Barış, Diyalog ve Demokrasi’ konferansına Kürdistanlı ve Türkiyeli aydınların yanı sıra Kolombiya, Filistin, Güney Afrika, Filipinler, İrlanda ve İzlanda'dan da çok sayıda panelist katıldı.
- Dünya’da mücadele ve diyalog deneyimlerinin masaya yatırıldığı konferansta ortak bir networka ihtiyaç olduğu açığa çıktı. Deneyimlerin ortaklaştırılmasının Kurdistan’dan Filistin’e, Kolombiya’ya kadar çözüme yardımcı olacağı dile geldi.
- İzlanda eski Adalet Bakanı Ögmundur Jonasson: “Türkiye, NATO ve ittifakları barış değil itaat istiyor. Türkiye devletinden, Avrupa Parlamentosu’ndan ve NATO'dan herhangi bir şey bekleyemezsiniz. Ancak biz onlara bir şeyler yaptırabiliriz.”
ZANA AKSU/BERLİN
Tüm dünyada savaş, çatışma, cinsiyetçilik, doğa kırımı ve ırkçılığın tırmanışa geçtiği bir süreçte Almanya’nın başkenti Berlin’de “3. Barış, Diyalog ve Demokrasi” konferansı düzenlendi. Kurdistan ve Türkiye’den Avrupa’ya sürgüne giden aydın, yazar, akademisyen, gazeteci ve siyasetçilerin katılımıyla düzenlenen konferansa; Kolombiya, Filistin, Güney Afrika, Filipinler, İrlanda ve İzlanda'dan da çok sayıda panelist katıldı. Hafta sonu gerçekleşen iki günlük konferansın ilk oturumunda farklı ülkelerden katılımcılar kendi ülkelerindeki barış süreçlerine ilişkin deneyimlerini paylaştı. İkinci ve üçüncü panellerde, Türkiye ve Kurdistan deneyimleri ayrıntılı olarak tartışıldı ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit ve özgürlüğü konuşuldu. Dördüncü ve beşinci panellerde ise işgalci devletlerin savaş suçları teşhir edildi. Düzenlenen atölyelerde de barış mücadelesine ilişkin yol haritası çıkarıldı.
Öcalan’sız çözmek çok zor
Halk Kongresi-Cajibio Köylü Hareketi yöneticisi Marylen Serna Salinas, farklı ülkelerden aktivistlerle barışın inşasını tartışmanın barışı planlama biçimlerini zenginleştirdiğini söyledi. Kolombiya’daki barış deneyimlerini anlatan Salinas “Topraklarımızı etkileyen çatışmaları çözmek, küresel barışın inşasına büyük katkı sağlayacaktır. Öcalan’ın ortaya koyduğu yolları tartışmadan çatışmaları çözmek çok zor. Bu sadece Kolombiya'daki, Latin Amerika'daki bir tartışma da değil, uluslararası, dünya çapında bir tartışma. Çünkü dünyanın her yerinde içine battığımız model, yani emperyalist model, bizi farklı bölgelerde çatışmalara sürüklemiş durumda. Biz Kolombiya halkı olarak, özellikle de örgütlü insanlar, kadınlar, çiftçiler, yerliler, siyahlar olarak yaşadığımız toplumsal ve silahlı çatışmanın çözümüne de aktif olarak katılmaya karar verdik. Ancak bunun için sadece ülkemizde ve bölgelerimizde gördüklerimize dair deneyimlerimizi aktarmak yeterli değil” diye konuştu.
Kadınlar çözümde aktif
Kadınların barış süreçlerine katılımına ilişkin de mücadele ettiklerini anlatan Salinas şöyle devam etti: “Barış süreçleri ilk olarak sadece devlet ve silahlı gruplar arasında gelişti. Ve daha çok erkekler arasındaki müzakerelerdi. Kadınlarla birlikte mücadele ederek barış süreçlerinde yerlerini almasını talep ediyoruz. Barış süreçlerinin nasıl çözüldüğüne dair dünyanın diğer bölgelerindeki kadınların deneyimlerinden de faydalanmamız gerekiyor. Kolombiya’da tüm bunlar için mücadele eden, savaşa karşı ve barıştan yana bir toplumsal kadın hareketimiz var ve çok güçlüler.”
Bir araya gelmeliyiz
Salinas, sözlerini şöyle noktaladı: “Kolombiya ve Kurdistan'daki çatışmanın, hükümet ve devletin sorunları çözmedeki yetersizliği açısından benzer olduğuna inanıyorum. Ve evet, özerkliğin, halkların, bölgelerin ve toplumdaki rollerinin tanınmasının iki mücadele için de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu büyük gözardı edişin sebebinin ise devletin, başka aktörlerin oynayabileceği rolleri tanıma konusundaki yetersizliği olduğunu düşünüyorum. Amaç ve hedeflerimiz farklı olabilir ama barış ve özgürlük için mücadele edenler olarak bir araya gelerek siyaseten nasıl çözüm bulabilirizi konuşmak çok önemli.”
İmralı işkencedir
İzlanda eski Adalet Bakanı Ögmundur Jonasson da konferansı konukları arasındaydı. 1999'dan beri İmralı'da tutulan Abdullah Öcalan’a dönük tecridin işkence olduğunu söyleyen Jonasson, “Hangi uluslarası insan hakları hukuku kaynağına bakarsanız bakın bunun bir işkence olduğunu görürsünüz. Tabii mevcut durum bundan çok daha fazlasına tekabül ediyor. Bu tecrit aslında direkt olarak Kürtlere yöneltilmiş, Kürtleri izole etmeyi amaçlayan bir girişimdir. Kürtler Abdullah Öcalan'ı Kürt Özgürlük Hareketi’nin lideri olarak tanıyor ve kabul ediyor. İmralı rejiminin kırılması gerekiyor. Bu rejimi kırmak için de Kürtlerin ve uluslarası camianın yoğun bir şekilde çaba göstermeye devam etmesi gerekiyor” dedi.
Uluslararası bir ağ yaratmalıyız
İmralı heyetinde altı kez üye olarak bulunduğunu söyleyen Jonasson, şöyle devam etti: O süre boyunca anladım ki; Türkiye, NATO ve ittifakları barış değil itaat istiyor. Geçen sene mayıs ayındaki son İmralı heyetinde ben de vardım, sonrasında bir basın konferansı düzenlemiştik. Bu da Reykjavik Zirvesi’yle çakışan bir tarihe denk düşmüştü. Sonra bizim delegelerimizden biri Parlemento Meclisi'ne ‘Bu tecriti nasıl değerlendiriyorsunuz, tecrite bir son vermeyecek misiniz’ diye yazılı bir şekilde soru iletti. Ardından Cumhurbaşkanlığı kabinesinden bize cevap veremeyeceklerini söylediler. Bundan benim çıkardığım sonuç şudur: Türkiye devletinden, Avrupa Parlamentosu’ndan ve NATO'dan herhangi bir şey bekleyemezsiniz. Ancak biz onlara bir şeyler yaptırabiliriz. Biz derken de uluslarası camiayı kastediyorum. Dünyanın dönüşümüne bakın. İnsan topluluğu küreselleşmiş durumda ve mücadeleleri de öyle. Bu konferansa dair güzel olan şey de bu. Dünyadaki mücadeleler birbiriyle bağlantı kuruyor. Filistin'deki, İrlanda’daki, Bolivya’daki, Filipinler’deki ve dünyanın başka yerlerindeki insanlar ve mücadeleler bir araya geliyor. Yapmamız gereken tam olarak budur. Uluslararası bir ağ yaratmalıyız, düşmanın yani emperyalist güçlerin yaptığı gibi.”
Domino etkisi yaratacak
Abdullah Öcalan ile başlayacak bir barış sürecinin bir domino taşı etkisi yaratacağını ifade eden Jonasson bu etkinin yalnızca Türkiye, Kurdistan, Ortadoğu ile sınırlı kalmayıp, tüm dünyaya yayılacağını vurguladı: “Konuşmamda 1980'ler Almanya'sındaki barış hareketinden bahsettim. O zamanlar NATO ve özellikle Amerika, Sovyetler'e karşı kullanılmak üzere Almanya'ya orta menzilli balistik füzeler yerleştirmek istiyordu. Eylemler başlamıştı. Önceleri çok az kişi katılıyordu ama 1981'e gelindiğinde tam 250 bin kişi eylemdeydi. Ve sonunda mücadeleyi biz kazandık. 2003 Irak işgalinde ise Berlin'de yarım milyon insan bir araya geldi ve Alman hükümetinin Irak işgali desteği engellendi. Geniş kitleler bir araya geldiği takdirde böyle zaferler mümkün olur. Abdullah Öcalan'a dair umudum da tam olarak burada yatıyor aslında. Dünya savaşlardan ötürü çok büyük tehlikelerle yüz yüze. Dünyada nereye bakarsanız bakın her yerde savaş var. Ukrayna, Filistin, Bakur, Başûr, Rojava… Benim argümanım şu: Abdullah Öcalan'la aynı 2013-2015 sürecinde olduğu gibi bir barış süreci başlarsa, bu domino taşı etkisi gösterecektir ve etkisi Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu ile sınırlı kalmayıp, tüm dünyaya yayılacaktır. Barışı Kürdistan'da başlatalım ki bu tüm dünyayı sarsın diyorum. Dünyanın ihtiyacı olan şey de budur. Abdullah Öcalan'ın tecridinin son bulmasına sadece Kürtlerin değil, hepimizin ihtiyacı var.”
Bizi birleştiren mücadelemiz
Konferans farklı ülkelerdeki mücadele deneyimlerinin paylaşılması ve ortak mücadele hattı için de önemli bir fırsat sundu. Konferansa katılan göç araştırmaları uzmanı ve Filistin Feminist Arşivi Kurucu Eşbaşkanı Dr. Nora J. Ragab, konferansın farklı mücadeleleri öğrenmek ve bu mücadelelerin birbiriyle olan ilişkisini görmek açısından önemli bir buluşma olduğunu söyledi. Ragab, “Bence tarihimizin bölünme ve sömürgeleştirme gibi pek çok ortak noktası var. Ve şu anda farklı yerlere dağılmış olmamız, vatansızlığımız, kendi kaderimizi tayin etmek için mücadele ediyor oluşumuz ve Almanya’da büyük bir diaspora olarak bulunmamız da bizi birbirimize bağlıyor. Ama aynı zamanda bizi birleştiren şeyin, her iki topluluk olarak kriminalize edilmiş olmamız olduğunu düşünüyorum” dedi.
İsrail hafıza kırımı yapıyor
İsrail’in Filistin’e dönük işgal saldırılarının aynı zamanda toplumsal hafıza yönelik bir kırım olduğunu vurgulayan Ragab örnekler de vererek şunları aktardı: “Hafıza kırımı sadece Gazze'nin kültürel mirasının, müzelerinin, kiliselerinin, camilerinin fiziksel olarak yok edilmesini değil, aynı zamanda sokakların isimlerinin değiştirilmesini de ifade ediyor. Arap sokaklarının isimleri İbrani sokakları olarak değiştirildi. Ya da yıkılan köylerin yerine yeni yerleşim yerleri inşa edildi. Ancak mesele sadece bu fiziksel yıkımlar ya da isim değişikliklerinden de ibaret değil. İsrail'de 2011'den bu yana Nakba Yasası olarak adlandırılan; okulların, üniversitelerin ve diğer kültür kurumlarının Nakba hakkında ders vermesini ya da eğitim yapmasını yasaklayan bir yasa var. Ayrıca kamuya açık yas törenleri de yasaklandı. Bu Almanya'da, Berlin'de bile yasaklandı.”
‘Hafızamızı diri tutuyoruz’
“Hafıza kırımına karşı hafızamızı diri tutuyoruz” diyen Ragab, “Yaşlıların hikayeleri anlatılıyor. Pek çok insan evinin anahtarını hala saklıyor. Bu çok sembolik. Ya da evlerinde hala tarihi Filistin'in tasvir edildiği Filistin haritası bulunuyor. Filistin arşivleri tamamen yok edildi, Filistin halkının elinde değil. Tüm bu hikayelerin anlatılması, arşivlenmesi mücadelenin bir parçası” diye eledi.
Ayaklanmamız gerekiyor
Konferansın verimli geçtiğini belirten Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) üyesi Edward Shalala ise başka ülkelere ilişkin siyasi deneyim ve tecrübeleri dinlemenin ilham verici ve motive edici olduğunu söyledi. Öcalan’la daha fazla dayanışmaya ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Shalala, “Türkiye-Öcalan müzakere sürecine hakimim ve söyleyebilirim ki Türkiye talepleri karşılamaya eğilimli bir hükümet değil. Öcalan için büyük bir uluslararası dayanışma çağrısı herkesin görevi. Nelson Mandela serbest bırakıldı, çünkü çok geniş çaplı bir uluslararası dayanışma gösterildi. Öcalan için de binlerin hatta on binlerin yürümesi ve eylemler düzenlemesi gerekiyor. Sadece Türkiye'de değil, dört parça Kurdistan'da, Avrupa'da ve Birleşik Devletlerde de. Öcalan'ın serbest bırakılması için aynı Gazze'deki mevcut soykırıma karşı olan ayaklanma gibi bir mücadele vermek lazım, güçlü bir baskı yaratmamız gerekiyor” dedi.
Aramızda büyük bir dayanışma var
Kürt Kadın Hareketi ile birlikte çalıştığını söyleyen Shalala Uluslararası Kadın Dayanışması’nı örneğini vererek sözlerini noktaladı: “Bu örgütte birçok farklı ülke adına mücadele yürüten kadınlar bir araya geliyor. Bu uluslararası örgüt Birleşik Devletler ve Kanada'da da aktif. Örneğin, Kürt kadınları ile Filipinli kadınlar çalışmalar yürütüyorlar ve aralarında müthiş bir dayanışma söz konusu. Bu iki halkın kadın hareketi büyük bir dayanışma sergiliyor. Kürt halkını ve onların mücadelesini kendimize çok yakın görüyoruz. Aramızda büyük bir dayanışma olduğunu, özellikle Kürt kadınlarının mücadelesiyle ortaklaştığımızı düşünüyorum. Kürt hareketinden yoldaşlar Filipinleri ziyaret ediyor; deneyimler paylaşılıyor ve diyalog kuruluyor. Büyük bir dostluk söz konusu.”
* * *
Ortak platform arayışı
Konferansta özelikle “Savaş-Çatışma ve Müzakere Süreçlerinde Muhalefet Hareketlerinin Deneyimleri” oturum ilgi topladı. Diyalog ve müzakere süreçleri ve ‘çözüm süreci’nin çöküşüne ilişkin detayların ve Türk devletinin barış süreçlerindeki samimiyetsizliğinin altının çizildiği bu bölümde, Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması ve Demokratik Konfederalizm sisteminin hayat bulmasının barış sürecine büyük katkı sunacağı kaydedildi. Konferansın sonuç bildirgesinde de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için çağrı yapılarak, barış umudunun yakalanması için mücadelenin yükseltilmesi vurgusu yapıldı.
Konferanstan çıkan kararlar şöyle:
* Kadın hareketlerinin deneyimlerinden beslenerek birlikte barışa ve demokrasiye katkı sunmayı hedefler. Jin Jiyan Azadî felsefesinin mimarı şu an mutlak tecrit altında. Bu tecrit kadınları da etkiliyor. Başta Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, Plaza del Mayo anneleri, Emine Şenyaşar olmak üzere devlet ve erkek şiddetine uğramış tüm kadınların mücadelesini uluslararası platformlara taşımak.
* Tarihsel ve politik gelişmeler Sayın Abdullah Öcalan’ın durumu ile Kürt meselesinin demokrasi ve özgürlük ekseninde çözümünü birleştirmiştir. Bu iki olgunun bütünselliği; Avrupa Özgürlük ve Barış Forumu, Kürt meselesinin çözümü, barış ve müzakere yolunun açılması, otoriter ve faşist rejimin aşılmasına yönelik tüm çalışmalarında Öcalan’ın özgürlüğünü içeren perspektifle yürütmelidir.
* Adil ve kalıcı bir barışın hayata geçebilmesi için barış çalışmaları hafızası arşivi oluşturulmalı, toplumsal barışı mümkün kılacak kapsayıcı bir barış dilinin oluşmasına öncülük edilmelidir. Barış talebini ve dilinin toplumun farklı kesimlerine ulaştırılmasını sağlayacak kampanyalar düzenlenmelidir. Bu kapsamda diplomasi, hukuk, basın ve kamuoyu nezdinde süreklilik içeren çalışmalar yürütülmelidir.
* Forum, barış umudunu ve heyecanını çoğaltmak, barışın sesini yükseltmek için yakın, orta ve uzun vadede konserler, festivaller, kampanyalar, toplantılar örgütlemeyi, dijital platformlar oluşturmayı, barış için sanat üretmeyi önüne hedef olarak koymuştur."