Neoliberal kriz

Hasan KILIÇ Haberleri —

  • Ortadoğu neoliberal saldırıların merkezi olsa da artık bütün dünya risk altında. Asya Pasifik’ten Ukrayna’ya ve Ortadoğu’ya kadar her yerde tıkanan sermayenin savaşı yayma ve kapitalizmin kendisini yenilemesi için köklerindeki şiddete başvurma süreci yürüyor.
  • Liberaller anti-demokrasi ve eşitsizlikleri örgütlemiş olmalarını görmezden gelerek bugün aşırı sağ/faşist hareketlere karşı fikirler üretmektedir. Oysa canavar olarak tanımlayabileceğimiz aşırı sağ/faşist hareketlere kendilerinin topluma dönük saldırıları ve yıkımları zemin hazırladı.

Neoliberalizm sınır tanımayan özelleştirmeler ve kâr hırsıyla 2000’li yıllarda kendisini güncelledi. Buna göre kamusal olanın tümüyle tasfiyesi, özelleştirilmeyen alanın kalmaması, zengin ile yoksul arasındaki gelir-servet uçurumunun alabildiğine derinleşmesi esas alındı. Bunu gerçekleştirmek için devlet aygıtı yeniden organize edildi. Yani bu neoliberal aşamada kapitalizm köklerine, sömürgecilik dönemindeki sınırsız birikim ve yıkım diyalektiği ile bunu gerçekleştirecek siyasal şiddete sarıldı.

Neoliberalizmin topyekun saldırısı siyasi, toplumsal, iktisadi ve kültürel sıkışmaların yaşanmasına ve sıkışmanın birikmesi de neoliberalizmin krizine yol açtı. Dünyanın birçok yerinde insanlar yaşama umutsuz şekilde bakmaya, geleceğini başka coğrafyalarda görmeye başladı. Bunun üstüne özellikle Ortadoğu’da yoğunlaşan şiddetle birlikte artık göç, yaşamanın bir diğer adı olmaya başladı. Neoliberalizmin Ortadoğu’daki kapsamlı saldırıları, yoksulluk-ölüm-göç denklemini tahkim etti.

Ortadoğu neoliberal saldırıların merkezi olsa da artık bütün dünya risk altında. Asya Pasifik’ten Ukrayna’ya ve Ortadoğu’ya kadar her yerde tıkanan sermayenin savaşı yayma ve kapitalizmin kendisini yenilemesi için köklerindeki şiddete başvurma süreci yürüyor. NATO Paktının güncellenmesi, dünyanın ABD tarafından demokrasiler-otokrasiler olarak bölünmek istenmesi, AB’nin Ukrayna savaşı üzerinden ABD’ye bağlılıklarını yenilemesi, Putin’in BRICS ve Kuzey Kore hamleleri krizde olmasa kapitalist sistem için yıllar alacak hamleler idi. Fakat kriz dönemlerinde zaman hızlanır ve hamleler art arda gelir.

Krizin kökeni: Anti-demokrasi ve eşitsizlikler

Neoliberalizmin yaşadığı krizin ve toplumlara dayattığı ölüm-göç-şiddet üçgeninin temelinde anti-demokrasi ve eşitsizlikler olduğu aşikar. Anti-demokrasi halkların karar alma süreçlerine katılma ve özneleşme pratiklerini ortadan kaldırmaya yönelik iken, eşitsizlikler ise bugün emperyalist merkezlerin kendisini bile korkutacak kadar derinleşmiştir.

Onun içindir ki, Davos müdavimleri kendi hükümetlerine “bizi vergilendirin” diye çağrıda bulunuyor. Çünkü anti-demokrasi ve eşitsizliklerin liberaller için yarattığı iki tür risk var. Birincisi işçi sınıfı ve ezilen halkların ayaklanması. Ne yazık ki, ufukta bunu örgütleyebilecek bir sol güç/ler yok. İkincisi ve belki de en canalıcısı aşırı sağ/faşist siyasetin güçlenmesidir.

Liberaller anti-demokrasi ve eşitsizlikleri örgütlemiş olmalarını görmezden gelerek bugün aşırı sağ/faşist hareketlere karşı fikirler üretmektedir. Bir yandan ekonominin demokratikleştirilmesi çağrısı yaparken, diğer yandan eşitsizliklerin azaltılarak gelir dağılımının güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Oysa canavar olarak tanımlayabileceğimiz aşırı sağ/faşist hareketlere kendilerinin topluma dönük saldırıları ve yıkımları zemin hazırladı. Yani bugünkü aşırı sağ/faşist hareketler deyim yerindeyse neoliberalizmin topluma, doğaya, yaşama saldırısını sembolize edilebilecek kendi paltosundan çıktı.

Demokrasiyi ve eşitliği yeniden kazanmak

Neoliberalizmin krizinin neden- sonuç ilişkisi, liberaller açısından kendi sorumluluklarından azade bir şekilde ele alınıyor. Neden-sonuç diyalektiği üzerine konuşulmadan sonuçları itibariyle aşırı sağ/faşist hareketler üzerinden bir tehdit algısının geliştirilmesi gelecek açısından sorunları çözebileceği bir çerçeve sunmaktan uzak duruyor.

Tarihsel gidişata devrimci müdahale ancak ezilenlerin ortak mücadelesiyle gerçekleşir. Bunun pusulası da demokrasi ve eşitliği yeniden kazanmaktır. Siyasal olanı eşitlik ve demokrasiyi güçlendirme-genişletme-yayma ekseninde bir kez daha kurmak, neoliberalizmin yıkıntılarına da aşırı sağ/faşist hareketlerle ilgili risklere de en güçlü cevap olabilir.

Siyaset ile iktisadı bir arada düşünen, ırksal-etnik imtiyazlarıyla yüzleşmiş, politikayı sürekli eşitlik ve demokrasiyle sınayan bir bakış açısından geliştirilmesi gün geçtikçe daha çok önem kazanıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.