Özgürleşmek ve xwebûnlaşmak aynıdır

Forum Haberleri —

toplumsallık

toplumsallık

  • Xwebûn olmak en başta kendimizde başlattığımız bir mücadeledir. Ben ne kadar kendime aitim? Toplumsallığımla ne kadar uyumluyum? Ne kadar değiştirebiliyorum? İktidarcı-soykırımcı sistemle nasıl ve hangi yöntemlerle mücadele ediyorum sorularını her gün, her saat kendimize sormamız gerekmektedir.

ERDAL TOLHILDAN

İnsanın kölelik halini iktidar tarafından üzerine geçirilmiş bir kimlik olarak tanımlarız. Özgürlüğü ise bu kimlikten kurtulma, kendi kararlarını kendi alabilme, kendi ayakları üzerinde iradesi ile durması olarak ifade ederiz. Fakat bu genel bir tanımlamadır ve hakikate ulaşmada verilen bu cevaplar kendi başına yeterli değildir.

Özgür yaşam şenlik gibidir

Özgürlük kavramı ilk kez Sümerlerde açığa çıkmıştır denilir. Amargi sözcüğü bu anlamıyla hem özgürlük hem de öze, anaya dönüş anlamlarına gelmektedir. Bundan öncesinde toplumun özgürlük sorunu yoktur. Zaten özgürce yaşamaktadır fakat ne zaman ki iktidarcı egemenlik baş göstermişse özgürlük kavramı da değer kazanmıştır. Öyle bilinçlidir ki ahlaki- politik toplumsallığımız özgürlüğünün iktidar tarafından sınırlandırmasını kabul etmediği gibi özgürlüğüne ulaşmayı anaya dönüş olarak yorumlamıştır. Yani özgürlükle ana kadın gerçeği eş değerde görülmüştür. Çünkü ana kadının yanında kendisi olma durumunu yaşamakta, iradesi ile kolektif işlere katılmaktadır. Yaşam şenlik gibidir. Yalanı-hileyi tanımamaktadır. Güzelliği özgürlükle, özgürlüğü de güzellikle bir tutmaktadır. Toplumsallık kendi olma, kendi kararlarını alma halini çok güçlü bir şekilde özümsemiştir. Eğer bugün hala ahlaki-politik özellikler taşıyorsak bunu bu güçlü özümsemeye borçluyuz.  

İnsanın en çirkin hali köleliktir

İnsanın en çirkin hali ise köle halidir. Çünkü kölelik doğal bir şey değildir. Kölelik kendi olmama, binbir asimilasyonist yöntemle, kültürel soykırımla doğasından, varlığından, kimliğinden çıkarılma halidir. İradesi ve söz hakkının olmadığı, kendi ve toplumsallığı adına hiçbir şey isteyemediği, boyun eğen durum köleliktir. Bu yüzden insanın da en estetiksiz olduğu demlerdir de diyebiliriz. Dikkat edilirse nasıl özgürlük güzellikle tanımlanıyorsa kölelikte çirkinlikle tanımlanmaktadır. Çünkü ahlakın iktidarcının, soykırımcının saldırılarıyla ortadan kaldırıldığı ya da unutturulduğu bir yerde estetik ölçüler bekleyemeyiz. Politikanın iktidarların insafına bırakıldığı bir ortamda da özgürlük ölçüleri bulamayız. Eğer bizi insan ve toplum yapan ahlaki-politik yanlarımızı yeniden kazanmak ve inşa etmek istiyorsak bu ancak Önder Apo’nun deyimiyle ‘xwebûn’ olmakla gerçekleşebilir. Bunun dışında denenen her yol ve çaba sonuçsuz kalacaktır. Çünkü erkek egemenlikli iktidarcı sistem yaşam adına başta kadınlar olmak üzere topluma bir şey ve alan bırakmamaktadır. Eğer kendimize yaşam alanları yaratmak istiyorsak bu ancak xwebûnlaşma mücadelesi ile olabilir. Bu da başta kendiyle, erkek egemenlikli aklın tüm ideolojileriyle çok çetin bir mücadeleyi, iradeyi gerektirir.

Özgürleşmede ölçü toplumsallıktır

Kendisini kölelikten çıkarmak için binlerce yol yöntem denemekten çekinmeyen insanlar vardır. Kölelikten çıkma arayışı elbette çok değerlidir. Fakat kölelikten kurtulmada başvuracağımız yöntemler, mücadele tarzı çok önemlidir. Eğer özgürlük bilincine sahip değilsek, kendimizden başlayarak tüm yanlış anlayışlarla mücadele edip dönüşüm yaratmıyorsak demek ki yanlış yapıyoruzdur. Özgürleşme, kurtulma adına iktidarlaşarak özgürlüğünü sağlayacağını düşünenler hiç azımsanmayacak kadar çoktur. Yani ne kadar bireysel olarak güçlenirsem o kadar özgürleşirim anlayışının özgürlükle özellikle de toplumsal özgürlükle hiçbir bağı yoktur. Eğer güçlenmem toplumsallığıma katkı yapıyor, toplumsal özgürlük ölçülerini yüceltip güçlendiriyorsa özgürlükle bağlantılıdır. Yani özgürleşmede ölçü toplumsallıktır. Bir diğeri de bununla bağlantılı olarak gelişen taklittir. Yani efendisine, iktidarcıya özenme durumudur.

Taklit xwebûn olmama halidir

İnsanın xwebûn olmama hali olduğu için taklit insanı en çok kendi öz değerlerinden uzaklaştıran, yabancılaştıran, asimile eden bir özel savaş yöntemidir aynı zamanda. Taklit insanın özü olmadığı için gerçekten de güzel değildir. Kapitalist modernitenin bizde inşa etmeye çalıştığı da tam da bu yanılgılı özgürlük anlayışıdır. Reklamlarla, sanatla, bilimle bizde oluşturmak istediği kişilik kendine göre olan, onun sistemine hizmet eden karakterdir. Aslında buna karaktersizlikte diyebiliriz. Bu açıdan taklit iktidarcı sistem tarafından çokça başvurulan bir özel savaş yöntemidir. Asimilasyonla iç içe çok ince bir tarzda yürütülür. Hatta çoğu defa kişi bu yüzden kendi özünü, toplumsallığını geri görür. Bu da en çok kadim Kürt halkına karşına uygulanmaktadır. Dili, kültürü, kıyafeti, oturuşu-kalkışı yani saç telinden tırnağına kadar her şeyi iktidarca-soykırımcılar tarafından asimile edilir. Asimile edilenin yerine kendi yaklaşımlarını, dilini, kültürünü koyar. Bunu da en çok kültür ve dil taşıyıcıları kadınlar üzerinden yapmaktadır. Toplumsallığın içi yani zihniyet dünyasında kendi dili, kültürü yoksa özgürleşmesi de mümkün değildir. Öncelikle kendimizi bu yanılgılardan kurtarmak gerekmekte. Yani iktidarlaşarak ve taklit ederek güzelleşemeyiz, özgürleşemeyiz.

Xwebûn kendimizde başlayan mücadeledir

Bu yüzden xwebûnlaşmanın aynı zamanda etik-estetik olmakla mümkün olduğunu söylüyoruz. Başkasını yaşarken, taklit ederken ben kendime aitim diyemezsiniz. Başkalarının sizin hakkında karar aldığı bir ortamda ben özgürüm, irade sahibiyim de diyemezsiniz. O halde xwebûn olmak en başta kendimizde başlattığımız bir mücadeledir. Ben ne kadar kendime aitim? Toplumsallığımla ne kadar uyumluyum? Ne kadar değiştirebiliyorum? İktidarcı-soykırımcı sistemle nasıl ve hangi yöntemlerle mücadele ediyorum sorularını her gün, her saat kendimize sormamız gerekmektedir. Önderliğimiz bunu Nasıl Yaşamalı? Ne Yapmalı? Nereden Başlamalı? sorularıyla çok sade bir şekilde ifade etmiştir. İşte xwebûnlaşma mücadelesi de bu soruları sormak ve doğru yanıtlar geliştirmekle başlıyor. Ama bu soruların cevaplarına göre yaşamak, ona göre bir pratiğin sahibi olmak, her gün kendini bu temelde inşa ederek toplumun değişim-dönüşümünü esas almak gerekiyor. Yani soru sormak ve yanıtlar geliştirmek yetmiyor. Tıpkı Önderliğimizin yaptığı gibi yapmalıyız. Önder Apo hem sorular soruyor hem yanıtlar geliştiriyor hem de verdiği yanıtlara göre yaşıyor. Ortadoğu bilgelerinin deyimiyle fikri-zikri-eylemi bir kılıyor. O halde xwebûnlaşma mücadelesinde kıblemiz Önder Apo’nun mücadelesi ve kişiliğidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.