Peter Panlaşmak

Forum Haberleri —

  • Okul, bireyi çocuk olarak çocukluk hayallerinin kendisinden bile hızlıca uzaklaştıran, onu kirliliğe batıran en kirli kurumdur. Bu kurum çocukta var olan temiz ve ulvi hayalleri yok eden kurumdur. Ondan devrimcilik adına kopuş ‘bir daha büyümemenin’ kendisi olarak Neverland’a uçuştur.
  • Büyümeyerek başka bir dünyayı yaratmak ve olmayanı oldurmak için Neverland’a uçarak Peter Panlaşanların, çocukluk hayallerine ihanet etmeyerek "çocukların katledilmesine hayır" diyenlerin takipçisi olmayı olabildiğince ilke edinmek lazım. Ölçü Neverland’dır, hakikat çocuk kalmaktır. Büyüsüz bir dünyayı büyüleyen Peter Panlara minnetle…

DİYAR RÛMET

Kapitalist modernite öncesi Avrupa’da kiliseler toplumsal düzenin işleyişinde ve yeniden üretilmesinde en önemli kurumlardan biriydi. Orada çocuklar resmi ideoloji olarak dinin gereklikleri etrafında sistemi içselleştirmeye zorlanarak sınıfsal pozisyonlarını da devam ettirecek bir kadercilikle aile kurumunu ve dolayısıyla sistemi besleyen yegane bireyler olacaktı. Kapitalist modernite ile birlikte kilisenin yerini toplumsal sistemin yeniden üretimi noktasında okul aldı. Artık birey okul denilen aygıt ile sistemin inşasına doğrudan katılıyor. Althusser okulu – aile kurumundan da fazla- devletin en güçlü ideolojik aygıtı olarak tanımladı. Sistemin yeniden üretimi noktasında birey okul aracılığı ile hem uysallaştırılıyor hem nitelikli iş gücü olarak mezun olup üretim sürecine katılıyor. Okulun sistemi inşasında payı oldukça yüksektir ve bunu sol – sosyalist – yurtsever çeperde neredeyse bilmeyen yok, hatta buna dair hepimiz belirli bir söylev bile çekebiliriz! Söylevin ötesinde devrimci anı yaratmak noktasında Bourdieu’nun kendini görmek veya ezilenlerin önderi Sayın Öcalan’ın kendini bilme hakikati okuldan kopuşla mümkün kılınabilir. Zira dediğimiz gibi o sistemin en önemli diyebileceğimiz aygıtı!

Aydın gençliğin devrimciliği bu hakikatte yatmaktadır. O, mezun olup sistemin ondan yüz çalıp bir vereceği vaatlerin kıyısındayken onu tamamıyla elinin tersi ile itip devrimci anı kendisinde yaratarak hakikate yakınlaşır. Ş. Paramaz Kızılbaş çelişkilerin ancak toplumsallaşarak, yani örgütlenerek çözüleceğini ve bu çözülüş anını hakikate en yakın olduğu an olarak tanımlar. Bu an onun HPG’ye olan katılımın kendisidir, devrimci militanlaştığı anda hakikati görmektedir.. Ezilenlerin önderi de "kişisel anlamda çelişkilerimi çözüyorum. Bana dünyayı cehennem edenlere ben de biraz cehennemi yaşatıyorum. Bundan daha güzeli, tatmin edeni düşünülebilir mi?" derken hakikate varışın yol haritasını çiziyor.

Okul, bireyi çocuk olarak çocukluk hayallerinin kendisinden bile hızlıca uzaklaştıran, onu kirliliğe batıran en kirli kurumdur. Bu kurum çocukta var olan temiz ve ulvi hayalleri yok eden kurumdur. Ondan devrimcilik adına kopuş ‘bir daha büyümemenin’ kendisi olarak Neverland’a uçuştur. Ezilenlerin önderi de çocukluk hayallerine ihanet etmemenin önemini vurgularken belki de yüce ulvi bir amaç uğruna yaratılan PKK hareketinin bir çocukluk hayali olarak temizliğin ve hakikatin kendisi olduğunu da bize fısıldıyordur.

Evet, bugün biz devrimcilik iddiasında olanlar en başta bunları bilerek söylev çeken Diyar Rûmet olmak üzere sistemin en büyük ideolojik kurumundan pratik kopuşu sağlamaktan çocukluğumuzun temiz hayallerine erişmek namına neden güçlük çekiyoruz? Demek ki bilme hali bilinci ortaya çıkaran farkındalık halinden oldukça uzaktadır. O vakit inancımızda , imanımızda eksiklik fazlasıyla var. Çocukluğumuzun temiz hayalleri idealist ve özcülüğü imleyen bir anlamda değildir. Gerçekten çocuk olmak büyümemenin kendisi olarak iktidarcı – sınıfçı topluma itirazdır. Sistemin içerisinde onun hakikatten oldukça uzak ideolojik dünyasında kirlenmemek son derece materyalist bir arayıştır. Büyüdükçe sistem ile bağın güçlenir ve onun yeniden üretilmesinde ve organize edilmesinde özneleşmek adına nesneleşiriz. Fakat büyümemek nesneleşmeye itiraz olarak devrimci an içerisinde özneleşmektir. Sistemin en iyi okullarında okuyan ezilenlerin önderi başta olmak üzere, Ş. Paramaz Kızılbaş ve onun Türkiye soluna ondan öğrenmek adına örnek gösterdiği PKK’nin ilk ideolojik grubu hakikate varmak adına, çocukluk hayallerine ulaşmak adına, o hayalleri kirleten sistemin en önemli aygıtından keskin bir kopuşu yaratarak devrimci özneler, öncüler oldular.

Boğaziçi Üniversitesi’nin en zeki öğrencilerinden biriydi Ş. Paramaz. Türkiye’nin sayılı liselerinden biri olan Kabataş Erkek Lisesi’nden mezundu Ş. Orhan Yılmazkaya veya Muş Fen Lisesi öğrencisiydi Ş. Rêber Varto... Ş. Rêber “Herkesin bir hayali vardır. Kimisi mühendis, kimisi anne, kimisi çiftçi olmak ister. Benimki doktor olmak. Bu hayalimi gerçekleştirmek için gerekli olan her şeye sahibim. Fakat benim hayallerim katledilen çocuklardan daha değerli değildir” diyerek Kobanî’de YPG saflarında savaşıp ordan Sur’daki özyönetim direnişine katılan bir hakikat arayışçısıydı. Doktor olup sistemin içerisinde kalmadı. İki çizgi  vardı. Birincisi ona doktorluk vaat eden ve çocukları katleden bu sistem, ikincisi ise  çocukların katledilmesine karşı savaşan ve devrimcilik vaat eden hakikat safları. O ikincisini seçti.

Ve elbette daha niceleri sistemin ‘en iyi’ üniversitelerinden, liselerinden sistemin vaatlerini, nesneleşmeyi ve köleleşmeyi reddederek devrimcileşerek hakikate erişenlerin; büyümeyerek başka bir dünyayı yaratmak ve olmayanı oldurmak için Neverland’a uçarak Peter Panlaşanların, çocukluk hayallerine ihanet etmeyerek "çocukların katledilmesine hayır" diyenlerin takipçisi olmayı olabildiğince ilke edinmek lazım. Ölçü Neverland’dır, hakikat çocuk kalmaktır. Büyüsüz bir dünyayı büyüleyen Peter Panlara minnetle…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.