Rıza heval
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Yıllardır Kürt özgürlük mücadelesinde aktif yer alan ve son dönemde parkinson ve demans hastalığıyla mücadele eden Ali Rıza Azad, “Hastalığım asla mücadelem önünde bir engel olmayacak. Yaşadığım sürece bu mücadelenin bir hizmetkarı olmak ve son nefesimi de öyle vermek istiyorum” diyor.
MEHMET ZAHİT EKİNCİ/HAMBURG
Kurdistan özgürlük mücadelesinin nice emektarı var Avrupa’da. Kah elinde bir pankart özgürlüğü haykırıyor, kah dernekte yoldaşlarına yemek yapıyor. Ömrünü Kurdistan özgürlük mücadelesine adayan bu adsız kahramanlar, son yıllarda sürgünde olmanın verdiği stres, yorgunluk, ülke hasreti ve hastalıklar sebebiyle aramızdan teker teker ayrılıyor. Hepsi adeta birer onur abidesi olan bu insanlara karşı hepimizin vefa borcu varken onlardan kaçını tanıyoruz?
Ali Rıza Azad da bu mücadelenin emektarlarından. Bingöl’ün (Çewlig) Solhan ilçesinden olan Ali Rıza Azad 30 yılı aşkın süredir Almanya’da sürgünde. Hemen hemen her eylemde karşılaşırım kendisiyle. Ya elinde bayrak vardır ya da pankart taşır mutlaka. Ali Rıza Azad ne yazık ki son yıllarda parkinson ve demans hastalıklarıyla mücadele ediyor. Hastalığının ilerlemesinden dolayı kaslarına hakim olamayan Rıza heval, “Hastalığım mücedeleme asla engel olamayacak. Bundan sonra da yapılan her eylemde yerimi alacağım” diyor.
Siyaseti HEP ile tanıdım
Rıza’nın asıl soyadı Mollaoğlu. Daha sonra doğduğu köyün adını kendine soyadı yapıyor. Halkının özgür olmasını istediği için soyadını “azad” olarak değiştiren Rıza heval, “Amca çocuklarım da babaları askerde çavuş olduğu için soyadlarını çavuş yaptılar. Hala da Kürt özgürlük mücadelesi karşıtı bir politika yürüterek devletin ve AKP’nin bölgedeki çavuşluğunu yapıyorlar. Ben kendimi bildim bileli haksızlığa karşı mücadele ettim. Halkıma karşı yapılan zulme sessiz kalmayarak 1991’de kurulan Halkın Emek Partisi’ne (HEP) üye oldum. Bu sayede siyasetle tanıştım. O dönem Bingöl HEP il başkanı İbrahim İncedursun'du. Norveç'ten gelerek il başkanı olmuştu. Oldukça saygın, birikimli ve mütevazıydı. Onunla bu mücadeleyi daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Örgütleyici ve halkla ilişkisi oldukça güçlü olan bir insandı. Herkes onu severdi. Diyebilirim ki Çewlig'de birçok insan onun sayesinde kendi Kürtlüğü ve hakikati ile tanıştı” dedi.
Ölüm tehditleri
Rıza heval bir dönem mevsimlik işçi olarak Kuveyt’e gider. Bu dönemde Çewlig’de gerçekleştirilen bir saldırıda 19 kişi öldürüldü. Rıza heval bu süreci şöyle anlatıyor: “Saldırıda ölenlerin içinde yurtseverler de vardı. Denildiğine göre bu eylemi gerilla elbisesi giyen, yüzü maskeli kişiler yapmıştı. Mahmut Yıldırım (Yeşil) o esnada Çewlig'de faaliyet yürütüyordu. Eylem her yönüyle JİTEM’i adres gösteriyordu ama devlet bunun üstünü kapattı. Ölenlerin arasında Kuveyt'te beraber çalıştığım iki arkadaşım da vardı. O esnada ben tarihi biten pasaportumu uzatmak için Türk Konsolosluğu’na gittiğimde oradaki görevli bana saldırarak ‘Sen de o teröristlerin arasındaydın. Şimdi de konsolosluğa girerek eylemini burada devam ettirmek istiyorsun’ dedi. Bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Çünkü olay oldugunda ben Kuveyt'te işçi olarak çalışıyordum. Orada olmam mümkün değildi. Ölüm tehditleri almaya başladım” şeklinde konuştu.
Sürgün zamanı
İlçede zalimliği ile tanınan ve JİTEM’ci olarak bilinen Kaymakam Ersin Ateş’in gerillalar tarafından cezalandırılmasının ardından kentte HEP üyelerine dönük tutuklamalar başlar. Çewlig’e dönmesi halinde tutuklanacağını ya da faili meçhul olacağını bilen Rıza heval, Almanya’ya iltica etmeye karar verir: “Hiç unutmam 4 arkadaş beraber gelmiştik ve hiçbir yeri tanımıyorduk. Hamburg tren istasyonundaydık. Derneğe gitmek istiyorduk ama yolu bilmiyorduk. Kürt olduğumuzu tahmin eden ve çevresinde Kürt Mehmet olarak bilinen Batmanlı bir arkadaş bizi derneğe götürdü. Açlıktan adeta bitap düşmüştük ama gururumuza yedirip söylemiyorduk. Arkadaşlar anlamış olacaklar ki kalkıp hemen menemen yaptılar. Aradan 31 sene geçmiş olmasına rağmen o menemenin tadını unutmadım ben. Menemen değildi yoldaşlığın tadıydı ve başkaydı. Ordaki arkadaşlar bize avukat ayarladılar. Herkes yardımcı olmak için adeta seferber oluyordu. PKK’nin ruhunu orada buldum ben. O günlerin yoldaşlığını çoğu zaman özlemle anıyorum. Tabii bunca düzen ve nizam içerisinde biz de düzenli olmayı öğrendik. Örgütün ahlakını kendimize ilke edinerek bize verilen her görevi yaptık.”
Bu mücadele yaşama sevincimiz
Rıza heval sözlerini şöyle noktalıyor: “Uzun yıllar halk çalışması yaptım. Kurulan meclislerde adalet komisyonunda yer aldım. 2-3 sene içerisinde bize gelen bin 200 soruna çözüm bulduk. Daha sonra dernek yönetiminde yer aldım. Bu esnada hastalıklarım ortaya çıkınca arkadaşlar fazla yorulmayayım diye bana görev ve sorumluluk vermek istemediler. Tabii bunu kesinlikle kabul etmedim. İlerleyen hastalığıma rağmen şu anda Hamburg Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nin bünyesinde olan meclisin sosyal komisyonunda yer alıyorum. Bizler bu halkın bir parçası, bir evladıyız. Acılarında ve sevinçlerinde yanlarında olmak istiyoruz. Yaşama sevincimizi bu halkın haklı mücadelesinden ve Önderliğinden alıyoruz. Hastalığım asla mücadelem önünde bir engel olmayacak. Yaşadığım sürece bu mücadelenin bir hizmetkarı olmak ve son nefesimi de öyle vermek istiyorum.”