Soykırımın tanığı Güllü Polat: Dinar Çayı kan akıyordu

Toplum/Yaşam Haberleri —

Güllü Polat

Güllü Polat

  • Dersim Soykırımı’nda babasını, iki amcasını, geçen sene de eşi Bego Polat’ı kaybeden Güllü Polat: “Çok büyük bir zulümdü. Babamı hiç göremedim, keşke sağ olsaydı kucaklayabilseydim. Bu yaşanılanlar için devletin bir değil iki, üç özür dilemesi lazım.”

4 Mayıs 1938’de gerçekleşen Dersim Soykırımı’nın üzerinden 86 yıl geçti. Dönemin tanıkları bu zamanı “bir halkın statüsünü korumak” şeklinde tanımlarken, kararı alan ulus devlet “beka” sorunu olarak nitelendirdi. “Beka” sorunu sonucunda 4 Mayıs 1937’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplanan Bakanlar Kurulu, "1937 yılında yapılan Tunceli Tenkil Harekâtına Dair Bakanlar Kurulu Kararı" aldı. Bu karar, soykırımın resmi başlangıç tarihi oldu. Kurul kararıyla, Dersim coğrafyasında tarihte eşi benzeri görülmemiş bir katliama imza atıldı ve bu katliamda en az 70 bin insan öldürüldü. Onbinlerce insan ise sürgüne maruz bırakıldı. Aradan geçen 86 yılda katliamın izleri hala sürerken, devlet tarafından aydınlatılmasına ilişkin hiçbir adım atılmadı. Hala idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yeri ile Dersim’in kayıp kızlarının adresi bilinmiyor.

 

 

Annesi ve kardeşleri katledildi 

O zamanın tanıkları da yüzleşmeyi göremeden yaşamlarını yitirdi, soykırımı birebir yaşayan “Bego amca” olarak tanınan Bedri Polat, yüzleşmeyi göremeyen sayısız tanıktan sadece biriydi. Katliama, 9 yaşında tanıklık eden Bego’nun gözleri önünde annesi ve kardeşleri katledildi. Kendisinin de öldüğü düşünülerek suya atıldı, elini kardeşinin başına koyan Bego, atılan silah kurşunlarıyla parmağını kaybetti. Sudan çıktıktan sonra iki parmağının olmadığını fark etti ve dağlarda saklanarak katliamdan sağ kurtuldu. Bego Polat, ilerleyen yaşı ve hastalıkları nedeniyle 10 Kasım 2022 tarihinde yaşamını yitirdi. 

Fakat her zaman hikayeyi anlatmak için birileri arkada kalır. Bu hikayeyi bilenlerden ve tanığı olanlardan biri de Bego Polat’ın eşi Güllü Polat (88). Ailesiyle birlikte Dersim Merkez’e bağlı Rubayik Köyü’nde yaşayan Polat, henüz 2 yaşındayken katliamda babası ve iki amcasını kaybetti. İlerleyen yaşı nedeniyle duyma, görme ve konuşma sorunu yaşayan Güllü Polat, olayları anlatamamanın hüznünü sohbetin her saniyesinde dile getirdi. “Dile getirebildiğim kadarıyla not edin, bu güzel bir meslek, sizde arşivliyorsunuz” diyen Polat, yaşadıklarının hatırlayabildiği kadarını gözyaşları ve hüzün eşliğinde anlattı. 

Hepsini öldürdüler 

Hafıza sorunu yaşayan Polat, anlatırken çoğu zaman duraksadı. Anlatacaklarının sırasını karıştırdı bazen de unuttuğunu belirtti. Türkçeden anadili Kırmanckiye geçişler yaptı. Ama anlatma ısrarını bir kez olsun bırakmadı. Hafızasını zorlayan Polat, o günlere dair şunları dile getirdi: “Ben çocuktum, konuşulanlar hakkında aklımda birkaç kelime kalmış. Keşke aklıma gelseydi ama gelmiyor. Yaşım 90’a gidiyor. Bu aşağı giderken bir değirmen var, ‘Dinar Çayı’ diyorlar. Dinar Çayı’nın yanında bir değirmen vardı. Bizim eve yakındı. 38’de köyün hepsini toplayıp dereye atmışlar. Hepsini taramışlar, öldürmüşler. O değirmenin borusundan su hep kan akıyormuş. 

Kadınlara işkence yaptılar

Birisinin eşi hamileymiş, kadının karnını yarmışlar. Ölüyken mi, diriyken mi yarmışlar onu bilmiyorum. Onu söylemediler. Babam köyde harman çeviriyordu. Babamı harmandan alıp götürmüşler. Babamla birlikte 25 kişiyi toplayıp, taramışlar. 25 kişi…” diyerek, bir kez daha yaşatılanlara ilişkin şaşkınlığını ifade etti.

Polat şöyle konuştu: "Yine kadınlara işkence yapmışlar. Askerler kadının birinin bacaklarını ormanda ağaca bağlamış. Teyzem de köşede oturmuş ağlamış. ‘Babam muhtar’ demiş. Muhtar o zaman para etmiyor. O kadını sabaha kadar çubukla hepsi tek tek dövmüş. O kadın da dayımın eşidir. Hiçbir şey bırakmamışlar, yakıp, yıkmışlar. Hep aklımda soru olarak kaldı, o kadına ne oldu? Hep ama hep sorarım kendime… Bu olaylar kimsenin başına gelmesin. O zamanlar kötü zamanlardı...”

 

 

Neden bunu yaptılar? 

Polat, bu kötülüğün nedenini her saniye sorguladığını da dile getirdi. Polat’ın bu sorgulaması, Felsefeci Hannah Arendt’in “Kötülüklerin çoğu hiçbir zaman iyilik ve kötülük hakkında kafa yormamış insanların işidir” sözüne de işaret ediyor. “Neden bunu yaptılar, insan olan bunu yapar mı?” diye sorgulayan Polat, şöyle devam etti: “Bazen bende düşünüyorum, bunlar hangi insanlarmış acaba? Dini imanları olmayan insanlarmış demek ki. Hiç kitabı olmayan insanlarmış. Fakir fukara ne yapmış, o çoluk çocuk o kadın ne yapmış? Kadınlardan, çocuklardan ne istediniz? Acaba bunlar insan mı? Herhalde değilmiş. Kimse bunu incelemiyor. Onlara o emiri veren kimmiş? O zamanda Atatürk ve İsmet İnönü varmış. Onlar imza atmış. Dersim toparlanıyor, bizi öldürüyorlar. Dersim’in kaderini de ona bağladılar. Acaba sebep neymiş? Bu çoluk çocuğu hepsini öldürmüşler, kadınlara işkence etmişler. İnşallah o günler bir daha gelmez.”

Kurtulan kimse kalmadı 

“O terteleden kimse kalmadı” diyen Polat, “Kimse kalmadı, bir ben kaldım bazen dışarı çıktığımda, dua ediyorum. ‘Beni neden bıraktın’ diye soruyorum. Bazen sabah olunca kalkıyorum gidiyorum. Allah’a soruyorum, ‘sen nasıl bana bunu yapıyorsun? Beni neden götürmüyorsun?  O terteleden kimse kurtulamadı. Birkaç kişi kendini saklamış. Çok büyük zulümdü” sözleriyle göz yaşlarını tutamadı. 

Babasını çok merak ettiğini ve özlem duyduğunu dile getiren Polat, “Babamı görmedim, nasıl götürdüler, nasıl öldürdüler, nasıl gömdüler bilmiyorum. Babamı çok merak ediyorum, acaba nasıl biriydi. Keşke babam sağ olsaydı, onu kucaklasaydım, ne olmuştu yani?” ifadelerinde bulundu. 

Devlet özür dilemeli 

Bize olayı tam anlatamayışından ve hatırlamayışından dolayı özür dileyen ve kendini mahcup hisseden Polat, devletin de kendisinden özür dilemesini istedi. Polat, “Bu yaşanılanlar için devletin bir özür de değil iki, üç özür dilemesi lazım” dedi.

EYLEM AKDAĞ - MA/DERSİM

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.