Suni denge ve Özgürlük Hareketi

Forum Haberleri —

Kürt direnişi

Kürt direnişi

  • Bütün objektif durumların halkların mücadeleye çekilmesi için elverişli olmasına rağmen, ezilenlerin kendiliğinden de olsa topyekün bir direnişe geçmemesi nedendir?

HÜSNÜ ÇAVUŞ 

“Oligarşik diktatörlükle çatışmasızlık, halktaki korkuyu büyütür...” Che

Mahir Çayan, Türkiye ve Kurdistan özgülünde devlet, toplum, oligarşi ve emperyalizm üzerine yaptığı tahlillerin sonucunda ülkeye özgü mücadele hattını belirlerken, kökeni Küba Devrim’yle birlikte gelişen “Suni Denge” kavramına da stratejik yaklaşır. Kökeni Brezilyalı devrimci João Quartim’den gelen “Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi”, Vietnam Devrimi’yle geliştirilen “silahlı propaganda” kavramı gibi, “gizli ve açık faşizm”, “sömürge tipi faşizm”, devrimin burjuva demokratik aşaması ile sosyalist devrim aşamasının iç içe sürdüğü “kesintisiz devrim”, “emperyalizmin içsel bir olgu olduğu” ve “öncü savaşı” tespitleri de M.Çayan’ın tanımladığı devrimin strateji ve taktiklerini belirleyen tanımlamalardandır. Aradan 52 yıl geçti. Fakat suni denge gibi diğer kavramlar da güncelde de tartışılmayı haketmektedir. M.Çayan bu kavramlarla o güne kadar gelmiş olan bir düşünce sistematiği-geleneği üzerindeki dikkatleri başka yönde toplamaya çalışarak, devrime giden yolu göstermek, halkların olduğu kadar Kurdistanlı ve Türkiyeli devrimcilerin zihniyetinde de bir dönüşüm yaratmak ve sarsmak istemiştir. “Mahir’in o dönemin devrimci literatüründe erişebildiği her şeyi okuduğunu, yurtdışından gelirken de Küba çizgisindeki Tricontinental dergilerinin ingilizcelerini yanında getirdiğini biliyoruz. Tüm bu okuduklarının ışığında, dünya siyaset kuramı açısından bütünüyle özgün bir kavramı, suni dengeyi geliştiriyor ve sömürge ülkelerin gözde mücadele biçimi olan silahlı mücadelenin özgül bir biçimi olarak silahlı propagandayı formüle ediyor...” (Özay Göztepe'nin Barış Yıldırım'la ropörtajı 30 Mart 2022, Bir Artı Bir, Express) Mahir Çayan, 1950’lerden beri varolduğunu söylediği Türkiye’ye özgü faşizmin gerçek yüzünü Kızıldere direnişiyle de bizzat göstermiştir. Bu bağlamda, Önder Öcalan’ın Mahir’den etkilenerek Kurdistan devriminin yoluna yönelmesi ve hem yenilmeyecek bir örgüt kurmayı hem de halkı kendisi için mücadele eden bir konuma yükseltmeyi hedeflemesi anlaşılır olmaktadır. 52 yıl sonra M.Çayan’ın özlem ve amaçlarının Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nin kendine özgü koşullarında anlam bulduğunu ve pratikleştirildiğini de görmekteyiz.

Mahir Çayan’ın "Suni Denge" kavramının özünde şu yatmaktadır: Eğer bir yerde hayat pahalı ve işsizlik had safhadaysa, halk devletle çelişkisi olmasına rağmen onunla çatışmaya girmekten korkuyorsa, ülkenin gizli işgal altında olduğunu göremiyorsa, sömürgecilik varsa, devletin yenilmezliğine olan inanç derinleşmişse ve de bütün buna karşı açıktan bir muhalefet ve direniş geliştirmeye korkuyorsa, parlamento ve nispi refah ortamı halkın aldatılmasına yol açıyorsa o zaman  orada halkla devlet arasında suni bir denge vardır. Bu durumdaki halkları devrime çekmek için bu suni/yapay dengenin kırılması gerekir. Suni denge aynı zamanda içinde bulunulan zayıflık halinin mücadele yoluyla geçici olduğunun anlaşılmasını sağlamaya hizmet edeceği kadar, üzerinde yoğunlaşılacak hedefi de gösterir. Bu nedenle, Mahir Çayan’a göre halkların özgürleşebilmesi ve ideolojik dönüşümü için Suni Denge’nin kırılması ülke koşullarında zorunludur. Peki çıkarları devrimde olan halklar bu korku ve bu pasiflik durumundan nasıl çıkarılabilir; yani suni denge nasıl kırılabilir? Mahir Çayan’nın buna cevabı “öncü savaşı”dır. Bu ise, profesyonel devrimcilerin öncülüğünde yürütülecek olan silahlı bir propagandayla mümkündür. Böylece halkların korkuları aşılacak, sömürgeciliğin gizli işgali gösterilebilecek ve de devletin yenilmez olmadığı açığa çıkartılarak halklar mücadeleye çekilebilecektir. Yani öncelikle perdenin yırtılması ve korkunun cesarete dönüştürülmesi esas alınmaktadır.

Mahirlerin bu mücadelesi Kızıldere katliamıyla yarım kalmış ve bu direnişin sürdürülmesi kalanların omuzlarına binmişti. Fakat 12 Eylül 1980 faşist cuntası devrimci güçleri örgütsel yenilgiyle geriletmişti. Dolayısıyla Türkiyeli devrimcilerden kalan boşluğun doldurulması da Özgürlük Hareketi’nin omuzlarına kaldı. 1982’de Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi ve sonraki girişimlerle bu aşılmaya çalışıldı ve 12 Mart 2016’dan günümüze kadar da Halkların Birleşik Devrim Hareketi ve Kadınların Birleşik Devrim Hareketi ile bu mücadele sürdürülmektedir. Kurdistan’da "Suni Denge" kırılmış olsa da Türkiye cephesinde bunun henüz devam ettiği söylenebilir. Fakat 1960-70’li yıllara göre Türkiye ve Kurdistan’ın somut gerçekliğinde değişimler olmuştur. Yani Özgürlük Hareketi’nin haklı öz savunma direnişiyle devletin haksız savaşı arasında devam eden mücadeleye bağlı olarak, hem yoksulluk artmış ve hem de devletin başarısızlığı, iktidar güçlerinin toplumun aleyhine aşırı zenginleşmesine bağlı olarak yozlaşmanın; ahlaki aşınmanın derinleşmesi, Suni Denge’nin Türkiye koşullarında daha kolay kırılabileceğinin zemini güçlenmiştir.

Bütün objektif durumların halkların mücadeleye çekilmesi için elverişli olmasına rağmen, ezilenlerin kendiliğinden de olsa topyekün bir direnişe geçmemesi nedendir? Düne göre halklar üzerindeki baskı ve şiddet artmasına rağmen çeteler, saldırı ve denetleme-izleme araçları olan teknolojinin çok boyutlu baskı ve saldırı aracı olarak kullanılması, mafya, zindana atma, cezası bitenleri de iktidarın keyfine göre serbest bırakması, ölüleri saklayıp keyfine uyarsa kemiklerini postayla gönderip ölülerle yaşayan insanları tehdit etmesi, kendi yasalarını da hiçe sayarak halka saldırı da hiç bir sınır tanınmaması mı halkın direnişe geçmesini engellemektedir? Yoksa yetersiz öncülük sorunu mu yaşanmaktadır? Fakat acil ve gerçek olan şudur ki, suni denge kırılmadan hiç kimse özgürleşemez!

Esas olan devlete değil, öz savunma hakkını kullanmaya çağrı yapmaktır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.