Tarihsel üç büyük devrim
Forum Haberleri —
- Her devrim mutlaka başka devrimlerin kazanımları üzerinde yükselmektedir. Rojava Devrimi de Paris Komünü ve Ekim Devrimi başta olmak üzere tarihten süzülegelen tüm devrimlerin toplamı olan bir devrim niteliğindedir.
XALID KARASUNGUR
Tarihte insanlığın daha iyi bir gelecek, daha demokratik, eşit ve özgür bir yaşam sahibi olması için büyük mücadeleler verilmiş ve büyük bedeller ödenmiştir. Bu mücadeleler ve bedeller sayesinde bugün daha demokratik, eşit ve özgür bir yaşam mücadelesi daha örgütlü bir biçimde verilmektedir. Tarihsel mücadelelerin birçoğu tarihte belki hak ettiği gibi yer almamış, bazen de çarpıtılarak verilmiştir. Ama günümüzde insanlığın demokratik, eşit ve özgür yaşamı için verilen üç büyük devrimden bahsedebiliriz; Paris Komünü, Ekim Devrimi ve Rojava Devrimi.
1871’de gerçekleşen Paris Komünü katılımcı ve radikal demokrasi anlamında bir ilkti. İnsanlık ,Paris Komünü’yle gerçek anlamda bir kez daha kökleriyle yani bizatihi kendi gerçek özüyle buluşuyordu. Ne var ki nedenleri bir tarafa, bu büyük amaç ve soylu ütopya geride bıraktığı muazzam derslerin ardından ancak 72 gün yaşayabilmişti.
Ekim Devrimi de çok önemliydi. Adeta ikinci bir Paris Komünü gibiydi. Paris Komünü nasıl ki Avrupa merkezli dünya işçi ve emekçi sınıfının mücadelesinde yeni bir umut, yeni bir ruh ve mücadele kararlılığı yarattıysa Ekim Devrimi de dünya işçi sınıfı ve ezilen halkların kurtuluş mücadelesinde o düzeyde hatta daha fazla ve daha etkili bir rol oynamıştı. Lenin devrimin yüzüncü gününü evinde tek başına votkasını yudumlayarak kutlamıştı. Paris Komününün 72 günlük ömrü psikolojik bir eşik olarak artık aşılmıştı. Lenin bu anlamda halen ihtiyatlı olmakla birlikte son derece mutlu ve kararlıydı.
Her devrim mutlaka başka devrimlerin kazanımları üzerinde yükselmektedir. Önceki devrimlerden dersler çıkararak, nerede yanlış yapıldı ve yapılması gerekenler nelerdir üzerinde yoğunlaşarak sürecin ruhuna cevap olmaya çalışmaktadır. Rojava Devrimi de Paris Komünü ve Ekim Devrimi başta olmak üzere tarihten süzülegelen tüm devrimlerin toplamı olan bir devrim niteliğindedir aslında. Kuzey ve Doğu Suriye halkları; Kürtler, Araplar, Hristiyanlar, Türkmenler, yine Aleviler, Ezîdîler özetle tüm kimlikler ve kültürler devrimin 12. yıldönümünü kutlamaktadır.
Bir devrimin inşası ve savunması açısından 12 yıl çok fazla bir zaman olarak görülmeyebilir. Fakat konu Rojava Devrimi olduğunda durum hepten değişmektedir. Her türden çelişki ve çatışmaların en yoğun ve yaman savaşlar biçiminde yaşandığı Ortadoğu gibi bir yerde Rojava Devrimi’nin 12 yıl kendisini koruması, inanç ve kararlılıkla dimdik ayakta kalması ve insanlık için büyük bir umut olması çok ama çok önemlidir. Şimdiden bunu kesinlikle büyük bir başarı olarak görmek gerekir.
Rojava Devrimi’nin gerçekleştiği alanda nüfus olarak yaşayanlar belki az, coğrafyası da küçük olabilir, fakat yarattığı sonuçlar itibarıyla büyük bir devrim olduğu tartışmasızdır. Rojava Devrimi’nin en temel birinci özelliği, önceki devrimleri aşan ve gerçek bir demokrasinin gerçekleşmesinin temeli olan kadın öncülüğünde gerçekleşen bir devrim olmasıdır. Rojava Devrimi bir Kadın Devrimi olması nedeniyle anlamlı, değerli ve yaşanmaya değer eşit ve özgür yaşam alanını ortaya çıkarmıştır.
Rojava Devrimi ikinci olarak tüm kimliklerin, kültürlerin ve halkların ortak bir eseri olarak gerçekleşmiştir. Bu da tarihte gerçekleşen ilklerden birisidir. Rojava Devrimi’nde farklı kimlikler, kültürler, inançlar ve halkların kanları birlikte akmıştır. Demokratik Ulus bilinci etrafında bütün farklılıklar bir araya gelmiş ve birlikte mücadele etmenin zeminini yaratmışlardır.
En önemlisi de başta kadın ve insanlık düşmanı olan yüzyılın gelmiş-geçmiş en gaddar örgütü faşist DAİŞ çetelerinin belini ve iradesini kıran bir devrim olması itibarıyla etkisi ve anlamı son derece büyük ve önemlidir. Her renkten ve ulustan, dünyanın neredeyse her yerinden yurtseverlerin, devrimcilerin büyük bir coşku ve kararlılıkla koştukları bir devrimdir. Bu anlamda muhteşem bir uluslararası devrimdir demek kesinlikle doğrudur.
Bir devrimin önemi ve büyüklüğü aynı zamanda verilen direnişin ve devrimin niteliğiyle de ölçülmektedir. Rojava Devrimi bu anlamda büyük direnişlere şahit olmuştur. Devrimin ilk kıvılcımı 19 Temmuz 2012 yılında Kobanî’de tutuşmuştu. AKP faşizmi ve Kürt düşmanı Erdoğan’ın gözü önünde ve hemen yanı başında gerçekleşen bu büyük devrime tepkilerin ve karşı saldırıların olacağı açıktı. Nitekim AKP faşizmi ve Kürt düşmanı Erdoğan o tarihte Şam’a yönelmek isteyen DAİŞ çetelerinin yönünü Kobanî’ye çevirmişti. Faşist DAİŞ çeteleri ve “Kobanî düştü, düşüyor” diyen aynı zihniyet sahibi Kürt düşmanı Erdoğan için sonun başlangıcı da tam da o zaman başlıyordu. Kobanî’nin özgürleştirilmesi, devrimin ilk kıvılcımının Kobanî’de yakılmasıyla birlikte gerçek anlamda yeni bir tarih yazılıyordu.
Rojava Devrimi şimdi 13. yılına girmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye halkları halen devrimin ilk günkü gibi büyük heyecanını yaşamaktadır. Ancak henüz her şeyin bitmediği de bir gerçektir. Gelişmelerin yönünü belirleyecek olan elbette halkların kendi öz bilinç ve öz iradeleriyle öz savunmasını ve devrimin inşasını geliştirme ve başarma düzeyine bağlıdır. Bunun için halkların demokratik, eşit ve özgür yaşamında ısrar etmek, yine politikada ilkeli ve kararlı olmak kadar inisiyatifli, esnek ve yaratıcı bir siyaset geliştirmek büyük önem taşımaktadır.