Tornatore’un büyüleyici formalitesi

Kültür/Sanat Haberleri —

Una Pura Formalità filmi

Una Pura Formalità filmi

  • Bir silah patlaması duyulur ve sağanak yağmurun altında gece karanlığında nefes nefese koşan bir adam…. Sinirleri gergin bir adam… “Bir saniye bile katil olduğunuzu düşünmedim, ama siz beni buna inandırmaya çalışıyorsunuz” der müfettiş. Tuhaf ama büyüleyici bir film: Una Pura Formalità.

VİLDAN BOZKURT

 

Neredeyse her filmiyle izleyiciyi büyülemeyi başaran, sinemanın şiirsel anlatıdaki gücünü ustalıkla kullanan Sicilyalı yönetmen Giuseppe Tornatore, "Una Pura Formalità" filmiyle izleyicisini unutulmaz bir zihin oyununa davet ediyor. Küçük yaşlardan itibaren sinema dünyasının içinde yer almış Tornatore, her filminde kendine has atmosferi yaratmayı başaran işler ortaya koyuyor. Benim için yönetmeni tanımam Maléna ve The Best Offer filmleriyle olmuştu; aşk ve sanat gibi büyük temaları bakımından unutulmazdı. Una Pura Formalità ise tıpkı bu yapımlar gibi, insan ruhunun karanlık köşelerine eğiliyor.

Film, izleyiciyi sarsıcı bir atmosferle karşılıyor. Ennio Morricone’nin adeta kalbi sıkıştıran müziğiyle, bir silah patlaması duyulur ve sağanak yağmurun altındaki bir gecede nefes nefese koşan bir adamla başlıyor hikaye. Bu adam, ilerleyen sahnelerde kimliği belirsiz olarak karakola getirilen Onoff karakteridir. Gérard Depardieu'nun hayat verdiği Onoff, üzeri çamura batmış, sinirleri gergin bir adamdır. Polis memurlarıyla olan ilk temasından itibaren, izleyici onun ruh halini hisseder. Yaşlı bir adamın uzattığı süt kasesini fırlatması, çocukluğundan gelen bir travmanın küçük ama anlamlı bir yansımasıdır. O ân, sadece bir öfke değil, bastırılmış bir geçmişin dışavurumudur. Hikayede ne olduğu ve ne olacağı büyük bir belirsizlikle ilerlemektedir film boyunca.

Karakoldaki sorgu süreci, müfettiş rolündeki Roman Polanski’nin gelmesiyle başlar ve sıradan bir kimlik tespiti gibi başlasa da giderek çok daha derin bir hâl alır. Onoff, bir zamanlar çok ünlü bir yazardır; ama epeydir hiç kitap çıkarmayıp halkın gözünden uzak yaşamaktadır. Müfettişin onun eserlerinden yaptığı alıntılar, zamanla sorgunun edebi bir düelloya dönüşmesine neden olur. Kimlik meselesi, sadece ismi değil, bir insanın kimliğini oluşturan tüm yaşanmışlıklarını da sorgular hale gelir. Tüm gününü anlatmasını isterler. Hayal etmeye başlayarak kesik ve eksik bazı şeyler anlatmaya başlar. Ama günün sonunu bir türlü hatırlayamaz Onoff.

 

 

Yaşlı bir serserinin fotoğrafı

Memur André daktiloya geçerek Onoff’un ifadesini yazmaya başlar; ama bu sırada geçmişi bulanık bir şekilde hatırlamaya çalışırken Onoff sık sık kesintilere uğrar. Eski eşi Daniella’dan, geçmişte yaptığı evliliklerinden, menajerinin geliş gidişlerinden söz eder. Ama parçalar bir türlü birleşmez. Hafıza sürekli kesintiye uğrar, tıpkı insanın travmalar karşısında bilinçdışına ittiği olaylar gibi. Müfettişin, “Bir saniye bile katil olduğunuzu düşünmedim, ama siz beni buna inandırmaya çalışıyorsunuz,” cümlesi ise sadece bir polis taktiği değil, aslında izleyicinin zihnine de fısıldanan bir sorudur: Gerçekten olan ne? Ve neyin suç olduğu? 

Onoff’un söyledikleri zamanla tutarlı bir hâle gelmeye başlar. Ancak karakolun kasvetli ve karanlık atmosferiyle bu film, Kafka'nın Dava adlı eseri hava gibi, olayların akışına dair belirsizliklerle örülüdür. Onoff, hem fiziksel hem de zihinsel olarak sıkışıp kalmıştır. Yağmur yüzünden her yeri su basar ve tekrar ara verirler sorguya. Elbirliğiyle suları dökerken Onoff pencereden polislerin bir ceset torbası taşıdıklarını görür. Ve kaçma girişiminde bulunup pencereden atlar, kısa bir arayıştan sonra tekrar bulunup o eski karakola getirilir. Tekrar sorgu başlar ve artık doğruları itiraf eder. Hafızasını geri kazandıkça, olayları yine bölük pörçük gözünün önüne getirir. Hatırladığı sahnelerde filmin başındaki silah sesiyle aslında kendini öldürdüğünü fark eder izleyici. Biyografisinin yalan olduğunu ve aslında yetimhanede büyüdüğünü anlatmaya başlar, orada her gece süt içirildiği için sütten nefret ettiğini belirtir yaşlı adama bakarak. 

Nezarette yorgunluktan uyur ve uykusunda Paula diye sayıklar. Uyandığında not almak ister bir şeyleri, kalem kağıt ister André’den ve kalemlerin hiçbiri yazmaz. Yine sinirlenir, daktiloyu kullanmak ister ama izin verilmez. Şarkı mırıldanır sessizce. Çözülemeyen olay hâlâ gizemini korur. Sorgu esnasında müfettiş tek tek birkaç resim gösterir. Onoff resimleri hatırlamaya çalışır. Müfettişin masaya döktüğü çuval dolusu fotoğraf, sadece birer yüz değil; Onoff’un geçmişte bastırdığı, yazarken parçaladığı kişiliklerin yansımaları gibidir. Yaşlı bir serserinin fotoğrafında durur ve anlatmaya başlar: Ona “Onoff” ismini veren bu yaşlı adamdan söz eder. Onunla ilgili anısını anlatmaya karar verir, tam da bu sırada aslında tüm yazarlığı boyunca ne yaptığıyla yüzleşir. Ve sonra son kez doğruları anlatmaya başlar artık. Aslında oradaki kadının Paula olduğunu, evden ayrılıp dönenin de o olduğunu itiraf eder. Cinayetle ilgili hâlâ net bir şey söylemez. Sessizlik, belirsizliğin devam ettiğini gösterir. 

Her şey bir hakikat değildir

Gecenin bitimine doğru, ceset torbası getirilir. İçinde Paula’nın cesedi değil, Onoff’un kendi eşyaları vardır. İşte o an, her şeyin sadece “basit bir formalite” olduğunu anlar Onoff ve izleyici. Tüm yaşananlar, gerçeklikten çok bir hesaplaşmanın metaforudur. Daktilodan çıkan sayfalar boştur. Yazılması beklenen ifade hiçbir zaman yazılmamıştır aslında.

Film burada yalnızca bir insanın zihinsel çözülüşünü değil, aynı zamanda günümüzde bireyin sistem karşısındaki çaresizliğini de sunar. Onoff’a yapılanlar; bugün hâlâ çeşitli ülkelerde gazetecilere, sanatçılara ya da muhalif bireylere uygulanan psikolojik baskının, sorgulamanın ve işkencenin sinemasal bir tezahürüdür. Bu yönüyle film, sadece bireysel değil aynı zamanda birey-devlet ilişkisine dair oldukça toplumsal bir eleştiri de barındırır.

Son sahnede Onoff, sorgunun bittiği sabah, artık yeni yakalanan genç şüpheliyle karşılaşır. Müfettişten son bir şey ister: fotoğraflarını geri alarak karakoldan ayrılır. O karede, sadece bir yazar değil, uzaklara bakarak tüm yükleriyle yüzleşmiş bir insandır artık Onoff.

Film, bizlere şunu hatırlatır: Hayat kimi zaman sadece bir formalite gibi görünür. Ancak asıl önemli olan, o formalitenin içinde saklı olan hakikatle yüzleşebilme cesaretidir. 

 

Film: Una Pura Formalità

Yönetmen: Giuseppe Tornatore

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.