30 yılı az buldular
- Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde tahliye edildiği gün gözaltına alınan 30 yıllık tutsak Şadiye Manap yeniden tutuklandı. Manap’ın cezaevinde yazdığı şiir, öykü, şarkı sözü, ve günlükleri “suç” sayılıp tutuklamaya gerekçe yapıldı.
ERDOĞAN ALAYAUMAT / İSTANBUL
Urfa’da 1992'de yargılandığı davadan müebbet hapse mahkum edilen Şadiye Manap, 1 Aralık’ta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye edildi. Cezaevinden çıkmadan polis tarafından gözaltına alınan Manap, Kocaeli Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Manap, dört günlük gözaltı ardından Kocaeli Adliyesi’ne çıkarıldı. Savcı tarafından ifadesi dahi alınmadan tutuklanmaya sevk edilen Manap, çıkarıldığı Sulh Ceza Mahkemesi’nde “Örgüt üyesi olmak” ve “Cezaevi yapılanması içinde yer almak” iddialarıyla yeniden tutuklandı ve Kandıra F Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 2020'deki koğuş baskınında Şadiye Manap ve diğer kadın tutsakların kişisel eşyaları, şiir, öykü, şarkı ve diğer sanatsal çalışmalarına el konulmuştu. Koğuş baskınında el konulan yazım çalışmaları savcılık tarafından “örgütsel doküman” olarak değerlendirilerek jet hızıyla Manap hakkında soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma kapsamında savcı, Manap ve diğer tutsakların ifadesini aldı ve beklemeye bırakıldı. Ta ki Şadiye Manap, 1 Aralık 2022'de tahliye olana kadar. Manap’ın tahliyesi beklenirken, ifade verdiği dosya gerekçe gösterilip cezaevi nizamiyesinde polis tarafından tekrar gözaltına alındı ve dört gün sonra tutuklandı.
Savcı ifadesini dahi almadı
Gazetemize konuşan Manap’ın avukatı Elif Taşdöğen, “Söz konusu 2020 tarihli bir soruşturma dosyasına ilişkin daha önce müvekkilimin savcılık eşliğinde ifadesi alındı. İfadesi alınmasına rağmen tahliye olduğu 1 Aralık'ta ‘Yazı örneği alınacağı’ gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkartılıp gözaltına alınıyor. Manap gözaltına alındıktan hemen sonra gözaltı süresini uzatıyorlar. Müvekkilimiz dört gün boyunca gözaltında tutuldu. Dört günün sonunda müvekkilimiz 4,5 saat Emniyet'te ifade verdi. En sonunda savcı, müvekkilimizi görmeye tenezzül etme gereği bile duymadan tutuklamaya sevk etti” dedi.
Polis: Neden şiir yazıyorsun?
Emniyet'te Manap’a, “Sen neden şiir yazıyorsun, neden öykü yazıyorsun. Bunlar örgütsel doküman mı” gibi sorular yöneltildiğini aktaran Taşdöğen, şöyle devam etti: “Polis, bu soruları sorarken 30 yıldır cezaevinde olan birinden bahsettiğini unuttu. Tabii ki şiir, yazı yazacak. Yani müvekkilimizin yazdığı şiir ve öyküler, örgütsel doküman olarak değerlendirildi. Yeniden tutuklama kararı tamamen hukuksuz. Bir insanın umut etme hakkı da ihlal edildi. 30 yıldır cezaevinde olan bir kadının, onca zaman yazı örneğini almak akıllarına gelmiyor, tahliye olduğu gün yazı örneği almak akıllarına geliyor. Bu kararda hukuki bir değerlendirme yapamıyoruz, çünkü yaklaşımın kendisi tamamen hukuksuzca.”
Savcı ‘suç yok’ demişti
Manap’ın tahliye olduğu gün yanında bulunan mektup vb. eşyaların da suç delili olarak değerlendirildiğini kaydeden Taşdöğen, “Emniyet'te müvekkilimize sorulan soruların hiçbirinin soruşturmayla bir ilgisi yoktu. Kolluğun müvekkile sorduğu sorular, savcının önceden araştırmaya gönderip, suç unsuru olmadığına dair karar verdiği konulardan ibaret” di ekonuştu.
Soruşturma aşamasında
Dosyanın şu anda soruşturma evresinde olduğunu aktaran Taşdöğen, şunları ekledi: “Şu anda dosyanın içeriğine dair bir şey diyemiyoruz. Açılmış bir dava yok. Dosyanın tamamlanıp iddianamenin hazırlanmasını bekleyeceğiz. Tutuklama kararına itiraz edeceğiz, ancak dosya hazırlanıp dava açılana kadar müvekkilim tutuklu yargılanacak.”
*****
Şadiye Manap kimdir?
Şadiye Manap, 1992'de Urfa’da tutuklandı. Tutuklandığında 24 yaşında olan Manap, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) yargılandı ve “Örgüt üyesi” olduğu gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sırasıyla Urfa, Midyat ve Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde kaldı.
*****
Aslında bir ay önce tahliye edilmeliydi
Şadiye Manap’ın kızkardeşi Hidayet Manap ise muhabirimiz Meltem Oktay’a konuştu. Kızkardeşinin aslında bir ay önce tahliye olması gerektiğini belirten Manap, “Böyle bir şeyi hiç beklemiyorduk. Daha önce Malatya'da gözaltında kaldığı 30 günü mahsup etmek için başvuru yapmıştık ve Şadiye normalde bir ay önce tahliye olacaktı. Biz o zaman yine Şadiye'yi almak için Gebze Cezaevi önüne geldik. Önce sabah açık görüş yaptık. Arkadaşları saçlarını örmüş çiçekler takmışlardı. Ona günler öncesinden veda partisi yapmışlardı. Çıkmaya hazırlamışlardı, ancak o gün hakim tahliye için uygun olmadığını belirterek tahliyesini iptal etti. O gün hayal kırıklığı yaşadık” dedi.
İkinci hayal kırıklığı
Manap, 1 Aralık'ta ikinci kez hayal kırıklığı yaşadıklarını belirterek, şöyle devam etti: “Cezaevi bizi birgün önceden Çarşamba günü ardı ve ‘çok erken bırakacağız, erken gelin’ dedi. Biz Urfa'dan onca yolu katedip büyük bir heyecanla geldik. Dört kişiydik ve cezaevi önünde erken saatte beklemeye başladık. Bir sürü çevik kuvvet polisi geldi. Biz çıkmasını beklerken sivil polisler cezaevi kapısı açılarak içeri girdi. Daha sonra içeriden siyah camlı bir araç çıktı gitti. Şadiye'yi o siyah camlı araca koydular. O bizi gördü ama biz onu göremedik.”
Kaygılıyız, endişeliyiz
Daha sonra cezaevi savcısıyla yaptığı görüşmede Şadiye'nin gözaltına alındığını öğrendiklerini belirten Manap, şaşkın ve endişeli olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu: “Kaygılıyız, endişeliyiz. Tutuklamaya konu edilen şey henüz bir davaya bile dönüşmemiş olan bir suçlama ve avukatların aktardığına göre hepsi yoruma dayalı ifadeler. Olayın gelişme ve gerçekleşme biçimi bizi kaygılandırıyor. Ümitlenemiyoruz. Çok üzgünüz.”
Herkese selamları var
Kandıra Cezaevi’nde tutulan kızkardeşiyle dün sabah görüşme imkanı bulduklarını söyleyen Manap, “Durumu, morali iyiydi. Herkese destekleri için teşekkür etti ve selamlarını iletti” dedi.
*****
Şarkı, roman, mektuplar…
30 yıllık bir tutsağın tahliye olduğu gün yeniden tutuklanmasının gerekçesi de olayın kendisi kadar absürt. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’ne 27 Kasım 2020’de yapılan baskında mahpusların yıllardır ürettikleri her şeye el konulmuştu. O dönem 28 yıldır cezaevinde olan Şadiye Manap, yazdığı mektupla baskında 50’den fazla kadının bütün eşyalarına el konulduğunu anlatmıştı. O güne kadar ürettiği şiir, öykü, roman çalışmaları, anılar, mektuplar, şarkı sözleri, hatta boş defterlerine dahi el konulduğunu belirten Manap’ın mektubundan bazı bölümler şöyle:
AİHM’e kadar gideceğim
“27 Kasım 2020’de odalarımıza arama adı altında baskın oldu. Mahkeme kararıdır, deyip her şeyimizi çöp poşetlerine doldurup götürdüler. O poşetlere en çok da yıllardır emek verdiğimiz yazım çalışmaları doldurulup götürüldü. ‘Yalan, yanlış şeyler’ yazdığımı iddia edip, bana disiplin soruşturması açtılar. Ben bu soruşturmaya itiraz ettim ve AHİM’e kadar da itiraz ederek, hakkımı arayacağım.”
Yazılı, yazısız her şey
“Ben 28 yıldır cezaevindeyim. Ülkemiz çok güvenli bir yer olmadığından ve ailenin ne kadar koruyabileceğini bilmediğimden, bir miktar fotoğraf ile bir miktar mektubun dışında hiçbir çalışmamı eve göndermedim. Yani 28 yıllık çalışmalarım yanımdaydı. Bu aramada abartısız olarak her şeyim götürüldü. Üzerimde mektup yazacağım kağıt kalmayacak tarzda, yazılı, yazısız her şey götürüldü. Hepsini yazmam mümkün değil. Ama aklıma gelenleri özetle paylaşmak istiyorum. Elli kadının her birinin böyle bir listeye sahip olduğunu düşünürsen, durumu tahmin edersin.”
El konulanlar:
* Boş defterleri, kartları, zarfları, kağıtları tek tek hesaplayamadım.
* Adres defterlerim,
* Özel duygularımı yazdığım günlüklerim,
* Şiir defterim,
* Destan çalışmam,
* Söz ve müziğini hazırladığım en az 50 şarkı çalışması,
* Öykü defterlerim,
* Masal derleme çalışmalarım,
* Çeviri çalışmalarım,
* Dilbilgisi ve gramer çalışma defterlerim,
* Araştırma- inceleme yazılarım,
* Okuduğum kitaplardan aldığım notların bulunduğu defterler,
* Anı – roman çalışmam,
* Mektuplarım,
* Fotoğraf ve albümlerim,
* Cezaevi kantininden aldığım Sony marka radyom,
* Bağlama enstrüman kelepçesi,
* Kaybettiğim sevdiklerimin mektuplarını yazdığım defter.
Büyük moralle direniyorum
“Yani kısacası 28 yıldır ürettiğim maddi, manevi her şeye el konuldu. Ben bunları arkadaşımla paylaşmak istedim diye, mektubuma el konuldu. Halkımın, dışarıdaki hemcinslerimin yaşadığı acıları, zorlukları bildiğimden büyük moralle direniyorum. Direneceğim de. Çünkü direnmenin yaşam olduğunu biliyorum.”