Biraz anlamak adına
Forum Haberleri —

Gerilla
- Yenilen kimdir, yenen kimdir? Bozulan kimdir, halen kökleri üzerinde yürüyen kimdir? İsmine uygarlık deyip şimdi uzaya roketler gönderen mi galiptir yoksa binyılların direneni mi galiptir? Bugün zafer naraları atan devlet mi yoksa Önderlik mi galiptir? Fesh olan PKK midir yoksa yüzyılın inkarcılığı mıdır?
BAGER RONİ
Önder Apo’nun startını verdiği, PKK ve kürt kimliği şahsında somutlaşan ama başta Ortadoğu sahası olmak üzere tüm dünyayı düşünsel ve duygusal olarak etkisi altına alan bu yeni dönüşüm hamlesini tarihsel olarak nasıl ele alacağız? Bu kadar güncel ve reel durum içerisinde Önder Apo neden en fazla şiddet kültüründen ve kadın özgürlüğünden bahsetti? Kadın şahsında saldırıya uğrayan tarihsel toplum gerçeği aslında neydi? Tüm bunları anlamak adına tarihe kısa bir göz gezdirmek faydalı olabilir.
Tarihsel süreç dediğimizde aklımızda ilk şekillenen şey zaman ve mekandır. Oluşum süreçleri tabii ki zaman ve mekandan azade anlaşılamaz, ama asıl bu oluşum süreçlerine sebep olan anlamdır. Bunu neden hatırlama ihtiyacı duyuyoruz, çünkü günümüz koşullarında tarihsel gelişim salt olaysal ele alınmaktadır. Gazetecilik faaliyetinde 5N1K anlaşılır bir durumdur, fakat bu kadar ağır bir tarihsel ve güncel gerçeklik içerisinde siyaset, tarih ve toplum alanı kendisini neden bu alana sıkıştırmaktadır? Tabii bu modernitenin bilinçli bir çarpıtmasıdır. Anlamdan kopuk bir tarih algısı oluşturulmuştur. Zaten yazılan tarih egemenlerin tarihidir. İnsanlık tarihi diye bizlere anlatılan tarihe bakınca aslında bir kaç kişinin tarihi olduğunu görmekteyiz. O yüzden şu soruyu sormakta fayda vardır, anlatılan tarih midir yoksa tarih çarpıtması mıdır? Bir kaç tarihsel kişiliğe indirgenmiş bir anlatı nasıl insanlık tarihi olabilir? Toplumun tamamına yakınının bir kenara atılıp bir kaç kişi ve olay ile izah edilen tarih nasıl insanlık tarihi olabilir? Tarihi sorumluluk diye sürekli zikredilen durumu biz nasıl tarif edeceğiz, ne yapacağız? Önder Apo en özlü haliyle buna şu cevabı verdi: “Tarih günümüzde gizli biz tarihin başlangıcında gizliyiz.” Bu bakış açısının yöntemini de “Çözümlenen an değil tarih, kişi değil toplumdur” diyerek belirledi.
Tarihin ilk en büyük hırsızlığı diyebileceğimiz Enki’nin İnanna’dan 104 Me’yi çalması ile başlayan süreç en ahlaksız şeklini alarak halen devam etmektedir. Sözkonusu Me’ler toplumun tüm yasalarıdır ya da en doğru tanımla toplumun ahlakıdır. Toplumun ahlakını ve düzenini kadın temsil etmektedir; onun işlerliğini, devamlılığını kadın sağlamaktadır. Şimdi şöyle düşünmekte fayda var, Enki İnanna’yı ikna ederek ya da kandırarak bu yasaları topluma karşı kullanma arayışına girmedi de neden çaldı? Ya da eğer erkek aklı iyiniyetli olsaydı neden bu yasaları kadın ile birlikte kullanmak istemedi? Ya da Enki neden başka yasalar bulmamıştır, nasıl tanrıdır ki toplumsal bir yasayı yaratamadı? O zaman şu anlaşılıyor, erkek tanrısallığı yaratımda kendini tanrıça yaratıcılığına denk görmemektedir. Bugün kendini tanrı zanneden devlet erkinin Önder Apo karşısında yenilmesi gibi.
Günümüzde kadın eksik varlıktır denir. Oysa eksik olan erkektir ki çalmak zorunda kalmıştır. Aslında bu ilk hırsızlığı erkekliğin ilk yenilgisi olarak görmek gerekir. Enki’nin bunları çalabilmiş olması onun daha yetenekli olduğu anlamına gelmemelidir. Yine Enki şunu çok iyi bilmektedir ki toplumu ikna etmenin en iyi yolu onu inandığı yasalar yoluyla ele geçirmektir. Tabii bunları çarpıtarak olacaktır bu iş. Ahlakı alıp hukuku, yönetimi alıp iktidarı, paylaşmayı alıp bireyciliği, çeşitliliği alıp tekliliği, barışı alıp yerine savaşı koyarak ve daha onlarca çarpıtma biçimi ile yasaları ters yüz etmiştir. Böylece hırsızlığın düzeni kurulmuştur, hem de adına devlet denilerek. Yani toplumsallık çalındı yerine devlet kondu.
Eskiden toplu hayvan avına gidenler artık toplu insan avına gitmeye başlamıştır. Eskiden tarlalar topluca ekilip biçilirken artık ürünler topluca çalınmakta ve ekinler ateşe verilmektedir. Toplu şenliklerin yerini toplu savaş ve dövüş törenleri almıştır. Ve dikkat edilirse tüm bunlar biri ya da birilerinin adına topluca yapılmaktadır. Yani topluluk çalınmıştır. Kadında vücut bulan topluluk erkekte tekleşmiştir. Kadında anlam bulan farklılık erkekte karşıtlığa dönüşmüştür. Kadında büyüyen üretim gücü erkekte kırıma dönüşmüştür. Yani kadındaki tüm manevi güç erkekte maddiyatçılık, mülkiyetçlik ve saldırganlığa dönüşmüştür. Yani sınırsız bir çalma vardır ve devam etmektedir. Tüm bu çalmalara karşı kadın ise muazzam bir direnişe geçmiştir.
Yine toplum adına da bir direniş vardır. Bireyciliğe ve mülkiyetçiliğe karşı tolumsallığın ve maneviyatın direnişi. Kadına yönelik süreklileşen saldırganlığa karşı bir kadın direnişi vardır. O yüzden dikkat edilirse kadın halen aynı direniş araçlarıyla direnirken uygarlık her gün yeni yöntemler geliştirmektedir. Ev hapsinden toplu kırımlara, tecavüzden toplu tecavüze ve yakmalara varan sürekli bir ferman ve talan hali... Ana kadının ülkesi Kürdistan’ın baştan başa yakılıp talan edilmesi, toprağının tecavüze uğraması gibi. Tecavüze uğrayan kadınlar için “kirlenmiş” denir, oysa tecavüz eden erkektir, o zaman varsa eğer bir kir o da erkeğin kiridir bulaşan. Ama kirleten değil kirlenen suçlanır. Bu kadar köklü bir direnişe karşılık en köksüz saldırılar olmaktadır.
Şimdi tarih yazılırken bilmem hangi savaşta kaç kişi ölmüş diye yazılır, peki tarihin bu en eski savaşında kaç kişi öldü, kim nereden bilecek? Kadın fiziken ölürken erkekteki ahlaki ölüm nasıl hesaplanacak, kim bunları bir muhasebeye tutacak? O zaman dönüp bir soralım her defasında yenilen kimdir, yenen kimdir? Bozulan kimdir, halen kökleri üzerinde yürüyen kimdir? İsmine uygarlık deyip şimdi uzaya roketler gönderen mi galiptir yoksa binyılların direneni mi galiptir? Bugün zafer naraları atan devlet mi yoksa Önderlik mi galiptir? Herkes düşünmelidir bunu. Fesh olan PKK midir yoksa yüzyılın inkarcılığı mıdır?
Tarihin bu en köklü direnişinin en güncel temsilcisi olan Önder Apo bu süreçte bin yılların sorunsallığına en derinlikli müdahalede bulunmaktadır. Önderlik sorunu en köklü şekilde çözmek istemektedir. Bunu da dar bir siyasi anlaşma ile değil değiştirip dönüştürerek yapıyor, hepimiz için yeni bir zaman ve mekan yaratarak. O zaman hepimiz Önder Apo’yu doğru anlayalım ki Araf’a değil özgür topraklara yeni bir tohum olarak düşelim.